GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:39
Tarih:19.12.2024

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET AKALIN (Edirne) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, partili cumhurbaşkanlığı başkanlık sisteminin belki de ülkemize vermiş olduğu en önemli zararlardan biri olan, şimdi anlayamadığımız ancak yıllara sâri olarak karşımıza çıkacak olan beyin göçüyle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.

Maalesef iktidar sıraları yine bomboş, ben de o sebeple -nasıl olsa sözlerimizi de dinlemiyorsunuz- belki görsel aklınızda kalır diye bir görsel paylaşmak istedim.

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) - Bizi saymıyor musunuz?

MEHMET AKALIN (Devamla) - Teşekkür ederim, sağ olun.

Beyin göçü tanım olarak nitelikli eğitim görmüş, düşünen, üreten iş gücünün, yetiştiği ülkeden değerinin verildiği özellikle gelişmiş ülkelere giderek geri dönmemeleri olarak tarif ediliyor. Bir ülkenin en değerli kaynağı insan sermayesidir. Bizim bu sermayemiz, maalesef, yavaş yavaş elden gidiyor. Dünyadaki tüm gelişmiş ülkeler yetişmiş, eğitimli gençleri ülkelerine çekmek için inanılmaz gayretler sarf ederken, çekici, cazip yöntemler geliştirirken maalesef biz ülke olarak itici yöntemler uyguluyoruz.

Değerli milletvekilleri, 2020 yılı itibarıyla Türkiye'de iş gücünü oluşturan bireyler içerisinde yükseköğrenim mezunlarının oranı yüzde 9,4 iken Türkiye'den yurt dışına göç edenler arasındaki yükseköğrenim mezunlarının oranı yüzde 21,4'e ulaşmıştır yani ülkemizin nitelikli insan sayısı giderek azalmaktadır. "İtici sebepler" dedik; başta üniversitelerimizin niteliklerini düşürerek üniversite hocalarımızı kaybediyoruz; bu, itici bir sebeptir. "Giderlerse gitsinler diyoruz." bu, itici bir sebeptir. Üniversite hocalarımızı ekonomik olarak açlığa mahkûm ediyor, sosyal olarak da boğuyoruz; bu, itici bir sebeptir.

Bakın, bir de yapılan araştırmalara göre Türkiye'den yurt dışına giden akademisyenlerin başarı oranlarında yüzde 27'lere varan başarı artışları gözlemlenmiştir. Üniversite sayılarını gereksiz yere artırarak mezun öğrencilerimiz için arz fazlası oluşturup nitelikli öğrencilerimizi yurt dışında iş aramaya zorluyoruz; bu, itici bir sebeptir. Ülkemizde hukuk, adalet ve liyakat sistemimizin bozulmasıyla birlikte nitelikli insan gücümüzü nefes alamaz hâle getiriyoruz; bu, itici bir sebeptir. Yapay zekâ, bilişim, moleküler biyoloji ve genetik gibi alanlarda pırıl pırıl gençler yetiştiriyoruz, onlara iş imkânı sunamıyoruz ve yurt dışında iş aramalarına sebep oluyoruz; bu, itici bir sebeptir. Bu alanlardaki hocalarımız ve mezunlarımız gelişmiş ülkeler tarafından deyim yerindeyse kapışılıyorlar; bunun sebebi sürdürdüğünüz yanlış politikalardır.

Dünya Bankası küresel ölçekli verilerine göre, yükseköğretim görmüş bireyler için göç oranı ilkokul eğitimi almış bireylerin 7,3 katı, ortaokul eğitimi almış bireylerin ise aşağı yukarı 3,5 katıdır yani ülkeden giden nitelikli insan, beyin gücü yıllara sâri birikmiş sermayenin de ülkeden ayrılmasıdır. Bu hâliyle bakıldığında beyin göçü gelişmiş ülkeler için bir kazanım olurken gelişmemiş ülkeler için ciddi bir kayıptır.

Özellikle iktidar sıralarına ve Bakanlara sesleniyorum: Bu kürsüye çıkıp hamaset yapmak bırakılmalı, gerçekle yüzleşilmeli ve bu kötü tabloyu tersine çevirmek için ortak akıl yürütülmelidir.

Bakın, sadece gençler değil, orta yaş üzeri nitelikli insanlar da yurt dışına göç ediyor, veriler alarm veriyor. Göç edilen ülkeler arasında en çok tercihte başta Amerika Birleşik Devletleri, Almanya ve Birleşik Krallık var. Bu da bizlere Türk insanının refah ve gelişmişlik düzeyine olan ihtiyacının giderek arttığını göstermektedir. 2015 yılından 2023 yılına kadar net göç rakamlarında belirgin bir artış yaşanmış, özellikle yüksek vasıflı iş gücü kaybı hızlanmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2023 yılında yükseköğretim mezunlarının beyin göçü oranı yüzde 2'leri geçmiştir. Bu oran, partili Cumhurbaşkanlığı sisteminden önce 2015'te yüzde 1,5 düzeylerindeydi. Bunun neticesinde, ülkemizin geleceğini tehdit eden bir eğilim ortaya çıkıyor. Bu arada, kadın mezunlarımızın beyin göçü oranı yüzde 1,5 iken erkek mezunlarımızın beyin göçü oranı yüzde 2,5'lara ulaşmıştır. Özellikle bilişim ve iletişim teknoloji alanlarında eğitim almış insanlarımızın yüzde 6,8 gibi yüksek bir oranının yurt dışına göç ettiğini görmekteyiz; mühendislik, imalat ve inşaat alanlarında bu oran yüzde 4,4; doğa bilimleri, matematik ve istatistik alanlarında ise yüzde 3'lere yaklaşmıştır. Moleküler biyoloji ve genetik gibi stratejik öneme sahip üniversite bölümlerinden beyin göçü oranlarının yüzde 18'lerde olması bu alanda yetişen en değerli insan kaynağımızı kaybettiğimizi göstermektedir.

Şimdi, bakın, bir de sanal beyin göçü var, kısaca ondan da bahsetmek istiyorum. Gençler bugün ülkemizin içinde bulunmuş olduğu durumdan dolayı eğitimlerine başlamadan önce, eğitimleri süresince, Türkiye'den ayrılmadan önce yurt dışında çalışma planları yapıyor; yurt dışını inceliyor, yazışıyor ve mezuniyetten sonra yurt dışında yerini hazırlıyor veya hazırlamaya çalışıyor veyahut da Türkiye'de kalmak suretiyle yurt dışındaki işletmeler için çalışıyor. Bu "gizli beyin göçü" olarak adlandırılıyor. Bu gençler bunu neden yapıyorlar? Çünkü artık Türkiye'de gençler ekonomik olarak da sosyal olarak da nefes alamıyor; hukuk, adalet, liyakat sistemi çökmüş bir ülkeden sanal olarak da ilişkisini kesiyor.

Peki, bu duruma nasıl geldik? Bu duruma ekonomik istikrarsızlıkla geldik, liyakatsizlik ve adaletsizlikle geldik, akademik özgürlüklerin kısıtlanmasıyla geldik, yaşam kalitesinin düşmesiyle geldik, gençlerimize önem vermemekle geldik. Bu sorunlar -üzülerek ifade etmeliyim ki- ülkemizin kendi eliyle geleceğini karartmasına sebep olmaktadır. Eğer, acil ve etkili önlemler almazsak Türkiye'nin uluslararası rekabet gücü daha da zayıflayacak, ekonomik ve teknolojik alanda geri kalabilecektir.

Bakın, şimdi, sizlere kısaca Çin'in gelişmesini, teknolojiyi nasıl yakaladığını ve beyinle, bilimle nasıl geliştiğini birlikte bilimsel çalışmalar yaptığım Çinli bir bilim insanının dilinden anlatmak istiyorum. Bakın 1980'li yıllarda Çin'in gayrisafi yurt içi hasılası 300 milyar dolar civarında, kişi başı geliri de 300 dolar civarı; böyle bir ülke. 1980'lerde bir hamle yapıyor ve on binlerce insanını Amerika ve Avrupa'daki gelişmiş ülkelere lisans ve lisansüstü çalışma yapmak üzere gönderiyor ve bu öğrencilerin yaklaşık yüzde 60 veya 70'inin bilim adamı olarak peyderpey ülkeye geri dönmesini sağlıyor. Nasıl? Bu öğrencilere bilim adamı olarak değer veriyor, ekonomik olarak da değerlerini vererek geri dönmelerini sağlıyor. 90'lı ve 2000'li yıllarda bu bilim adamlarıyla sanayisini entegre ediyor yani gelişmiş ülkelerde olduğu gibi zenginliğe dönüşecek AR-GE çalışmalarını başlatıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

MEHMET AKALIN (Devamla) - Aynı zamanda, kendi üniversitelerindeki bilim adamlarını da geliştirmiş oluyor. Yurt dışında kalan yüzde 30-40'lık bilim adamlarıyla da Çin'deki üniversitelerdeki bilim adamlarını entegre ediyor, dolayısıyla gelişmiş ülkelerdeki güncel teknolojileri de takip etmiş oluyor. Değerli milletvekilleri, işte gerçek büyüme, gerçek gelişme, gerçek lider ülke böyle bilimle oluyor; hamasetle, sözle olmuyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu ülke hepimizin, "geleceğimizin teminatı" dediğimiz gençleri kaybetmeyi göze almamalıyız, gençlerimize değer vermeliyiz; ülke nitelikli insanın emeği ve beyin gücüyle büyür, teknoloji böyle büyür.

Geleceğimizi şansa bırakmamalıyız diyor, yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)