GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: GÜNDEMDEKİ SIRALAMA İLE GENEL KURULUN ÇALIŞMA SAATLERİNİN YENİDEN DÜZENLENMESİNE İLİŞKİN
Yasama Yılı:2
Birleşim:62
Tarih:07.02.2012

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis Genel Kurulunun sağlıklı, kaliteli, nitelikli çalışması, iktidar ve muhalefetin söz sahibi olarak grup hukuku son derece önemli ve demokrasinin vazgeçilmez bir unsuru bu. Eğer, Meclis içinde?

Sayın Başkan, isterseniz tartışma bittikten sonra ben devam edeyim. 2 Grup Başkan Vekili arasındaki tartışma bitsin, ben öyle devam edeyim.

SONER AKSOY (Kütahya) - Bekle sen biraz, bekle!

BAŞKAN - Buyurun.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Süremiz de bu arada gidiyor tabii.

Şimdi, bizim 5'inci yılımız Mecliste. Burada, her zaman, halk yararına olan, millet yararına olan bir yasa süreci geldiği zaman o yasa sürecinde yapıcı muhalefetin örneğini gösterdik. Örneğin Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu. O dönem ben grup başkan vekili olmadığım hâlde katıldığım bir Danışma Kurulunda, yine Sayın Hamzaçebi'nin CHP'den ve MHP'den Grup Başkan Vekilinin olduğu bir toplantıda "Gelin bu temel yasaları çıkaralım. Siz iktidarsanız Meclisi çalıştıralım." demiştik ve sonra dönemin Meclis Başkanı çağrı yaptı gruplara, biz komisyonları oluşturduk, on yılda çıkmayacak yasaları burada on günde çıkardık.

Yine bu süreçte, 2012'ye girerken iktidar partisine şunu söyledik: "Siz tek taraflı İç Tüzük hazırlıyorsunuz, getiriyorsunuz Meclise. Bunu getirirken muhalefetin sesini kısmaya çalışıyorsunuz. Söz hakkı on dakika, on dakikaya göz dikip beş dakikaya indiriyorsunuz. Usul tartışmalarına müdahale ediyorsunuz. Önerge sayısına müdahale ediyorsunuz. `Grup hukuku' denilen, 19'uncu madde gibi, Danışma Kurulu -ki grup hukuku, bir önergenin altında yirmi imza olur arkadaşlar- yirmi imzalık bir önergeyi bile beş dakikaya boğdurmak istiyorsunuz. Buna hakkınız yok. Gelin 19'uncu maddeyi çıkaralım, sonra diğerleri konusunda uzlaşma sağlarız." Fakat iktidar partisi 19'uncu maddede ısrar etmiştir. Oysaki "Siz zaman hesabı yapıyorsanız, gelin çalışma sürelerini ayarlayalım, 14.00-20.00 yerine 13.00-21.00 yapalım. Siz eğer iktidar partisi olarak zaman istiyorsanız yasa yapmak için, 80 tane uluslararası sözleşme var, bunun içinden 3-5 tanesi konuşulur düzeydedir -üstünde tartışılacak sözleşme var- gelin 75'ini çıkaralım." dedik. Size biz elimizi uzattıkça kolumuzu kapmaya çalışıyorsunuz, size iyi niyetle adım attıkça üstümüze üstümüze geliyorsunuz. Bu Parlamentoda muhalefetsiz demokrasi olmayacağını bir türlü anlatamıyoruz size.

Şimdi, bu İç Tüzük olayında da yaşadığımız bu. Bu İç Tüzük'ü tek başına getirmek gerilimin nedenidir, kaynağıdır. İki gün görüşemediniz, yarın bir uzlaşma yaptık, tümü üzerinde görüştük, bugün oturduk, "Bugün de uzlaşma?", yanaşmadınız. Ne yapmak istiyorsunuz? Meclis TV'yi kıstınız, canlı yayınları kestiniz, TRT'yi borazanınız hâline getirdiniz. Bakın, soru önergesi verdim ve -Sayın Arınç burada- benim soru önergesine aldığım cevap, Türkiye demokrasisiyle değil, milletin iradesiyle dalga geçmek gibi bir şeydir; üç satır! "TRT bağımsız yayıncılık yapıyor." Oysa ben şunu sormuştum: "Seçildiğimizden bugüne kadar BDP'yle ilgili kaç program yaptınız, diğer partilerle ilgili kaç program yaptınız? İktidar partisi kaç programa katıldı? Kaç haberimizi yaptınız?" Bunların hepsini sorduk, bana iki satır bir cevap geldi, diyor ki: "Bağımsız yayıncılık yapıyor." Bu milletin temsilcisiyiz. Bir grup başkan vekilinin yazılı sorusuna bu şekilde bir bürokrat cevap veriyorsa? Ki Sayın Arınç'ın vermediğinin dinim, imanım gibi farkındayım. Sayın Arınç'ın dili değil o dil; o aşağılayıcı dil Sayın Arınç'ın dili değil. O bürokratları terbiye edeceğiz! Bakın, o bürokratlar terbiye olacak! O bürokratlar, milletin iradesiyle seçilmiş milletvekillerine, Meclise dalga geçer gibi cevaplar gönderemeyecekler.  Bakın açık söylüyoruz size. Şimdi bunları konuşacağız, bunu kısmaya çalışıyorsunuz. Grup hukukunu pazarlık konusu yapıyorsunuz. Milletin iradesi, sesi bu kürsü. At pazarlığı konusu olmaz arkadaşlar, at pazarlığı yapılmaz, beş dakika konuş, on dakika konuş, yedi dakika konuş? Allah'tan korkun. Bütün medya tekelleri emrinizde. Yayın yönetmenleri tehdit altında, bizim haberlerimizi yapmıyor. Televizyonlardan hiçbirisi korkudan programa bizi çağırmıyor. Bu kadar baskı altına aldınız. Genelkurmay akreditasyonunu geçtiniz., Genelkurmayda bile insaf sizinkinden daha fazlaydı. Yapmayın, etmeyin, şimdi gelip "Mecliste sesinizi kısacağız." diyorsunuz. Getirin, geçirin bunu.

Bakın yazın, yazın bunu, bir yere not alın: Barış ve Demokrasi Partisi Grubu grup hukukunu, sözleşmelerde, usul tartışmalarında, yasalarda, önergelerde, yürürlük tarihinden yürütme maddesine kadar her yerde kullanacaktır, kullanmak zorunda bırakıyorsunuz. Bir yerde kıstığınız zaman sesimizi biz başka yerlerde kullanırız. Biz de sizin kadar ustalaştık. Herhâlde on sene beklemek gerekmiyor usta olmak için Sayın Elitaş, on sene. On senede değil, biz iki senede ustalaştık. Sizin oyunlarınızı, sizin düzenbazlıklarınızı, sizin ses kısma girişimlerinizi, sizin muhalefete bakış açınızı, sizin susturma, sizin sindirme anlayışınızı biz öğrendik, öğrendik. Öğrendik biliyor musunuz? Mecliste kısıyorsunuz, TV'yi kısıyorsunuz, muhalefetin, grupların sesini kısıyorsunuz, dışarıda basını kısıyorsunuz, avukatları kısıyorsunuz, siyasetçilerin sesini kısıyorsunuz. Korku imparatorluğuna çevirdiniz, korku imparatorluğuna.

Yeşil bir faşizm örtüsü örtmek istiyorsunuz 800 bin metrekare Türkiye'nin üstüne.

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Keşke yeşil olsaydı, sarı sarı.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Sarı mı?

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Evet, sarı. Keşke yeşil olsaydı, yeşilde adalet var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -   O kendini yeşil zannediyor.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi bu tartışmayı ben size bırakacağım.

Yalnız şunu söyleyeyim: Milletin oyuyla geldik, iradesiyle geldik. Egemenlik hakkı devredilmez arkadaşlar. Bakın, eğer kayıtsız şartsız milletin değilse egemenlik, eğer AKP'ninse yazalım oraya, yazın oraya o zaman, AKP'nindir egemenlik kayıtsız şartsız deyin. Devredilmez Anayasa maddesini ihlal edeceksiniz, bu yasayla devredeceksiniz, uzlaşmayacaksınız, konuşmayacaksınız, sonra da bir araya geldiğimiz zaman da bizimle dalga geçeceksiniz. Bu bir uzlaşma kültürü değildir.

Demokrasi bir diyalogdur, bir katılımdır, bir ortaklaşmadır, bir çoğulculuktur, bir fikri fikirle yarıştırmadır, bir fikir katma olayıdır. Biz, bunun için bu İç Tüzük tartışmalarında at pazarlığı yapmadık iktidar partisiyle. Çok açık söylüyorum, bakın, kürsü hakkı, milletin iradesinin hakkı, grubun hakkı at pazarlığı konusu yapılamaz. El tutacağız sizinle beş dakika, on dakika, on beş dakika. Bunun pazarlığını zül sayarız, etik saymayız, ahlaki saymayız, siyasi açıdan arızadır. Bunu size anlattık.

Biz üç senede ustalaştık, sizin kadar bu usulü öğrendik diye anlatıyoruz arkadaşlar, yapmayın. Bu şekilde gelmeniz, bu diktacı, dayatmacı anlayışla gelmeniz sizin canınızı sıkar, bizim canımızı sıkmaz. Bizim on dakikamızı kısarsanız, size o on dakikayı yüz yirmi dakika olarak geri dönmezsek göreceksiniz, o on dakikayı yüz yirmi dakika olarak size geri döneceğiz. İsterseniz bitimine kadar yazın, isterseniz sabaha kadar görüşme yazın, isterseniz cumartesi, pazarı da koyun, isterseniz 30 Şubata da takvim koyun, şubatı da -28'dir- uzatırsınız, iki gün de ek kazanırsınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - 29 Şubata koyuyoruz. 

HASİP KAPLAN (Devamla) - Bakın, 30 Şubatı yapmıştınız bir önergeyle, hatırlatırım size, yine yapabilirsiniz ama sesimizi kısamazsınız. Yapmayın bunu! Uzlaşmak varken kavgaya hiç gerek yok.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kaplan.