| Konu: | MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ GRUBU ADINA GRUP BAŞKANVEKİLLERİ İZMİR MİLLETVEKİLİ OKTAY VURAL VE MERSİN MİLLETVEKİLİ MEHMET ŞANDIR?IN; VAN İLİNDE MEYDANA GELEN DEPREMLERDE, ARAMA VE KURTARMA ÇALIŞMALARI, YARDIMLARIN ULAŞTIRILMASI, HASAR TESPİTİ VE SÜREÇTEKİ DİĞER HİZMETLERİN YERİNE GETİRİLMESİNDE ETKİN KOORDİNASYON SAĞLAYAMADIĞI İDDİASIYLA BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY HAKKINDA GENSORU AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGENİN ÖN GÖRÜŞMESİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 01.12.2011 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi gensorusu nedeniyle Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu büyük afet karşısında kardeşlik duygularını harekete geçiren bütün halkımızın katkılarının, yaraları sarmadaki çabalarının takdire şayan olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Yaşamını kaybeden Japon Doktor Atsushi Miyazaki'ye, gazeteciler Cem Emir ve Sebahattin Yılmaz'a ve 600'ü aşkın yurttaşımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Zor bir dönem, zor bir acı ve bu acı da gerçekten hepimizi de yakından ilgilendiren, giderek siyasi bir tartışma konusuna dönüşen Van depremi üzerinde biz konuşurken belki şu an o soğukta, o kışta bebeler yaşam mücadelesi veriyordur. Onun için bazı tartışmaları sanıyorum biraz daha soğukkanlı ve dikkatli yapmamızda yarar var. 600 bin insanı yakından ilgilendiren bir durum var ve büyük bir afet göçü yaşanıyor; bütün Türkiye'ye, her tarafa bir afet göçü. Çünkü kış başlarken bu afet yaşandı, karda eksi 15 derecede yaşamını sürdüren halkımız ikinci depremden sonra artık evlere giremez durumda.
Tabii, çok açık bir tespitte bulunmak istiyoruz grup olarak. Sosyal devletin olmadığı çıktı ortaya bu deprem afetinde; sosyal adaletin, sosyal eşitliğin olmadığı. Her ne kadar Anayasa'da "Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir devlettir." denilse de bu deprem maalesef böyle bir sonucu da ortaya çıkarmıştır.
Hükûmetin tutumu nedir? Başbakanın, kabinesinde görevli olanların, hakkında gensoru verilen Sayın Atalay'ın koordinasyon görevi olarak sorumluluğu nedir? Elbette ki bütün bunları Mecliste doğru tartışmamız lazım. Bu tür denetim mekanizmalarında adres doğru yakalanıyor mu yakalanmıyor mu, ona da bakmak lazım. Şunu çok açık söylemekte yarar görüyoruz: Sayın Başbakan deprem sonucu gittiğinde Vanlılara "Ağustosa kadar bekleyin." dedi. Bu bir gerçek. Ama karda kışta ne olacak? Yedi yaşındaki Deniz Olgun donmadan nasıl yaşayabilecek? Yine Tolukan Ailesinin çadırında neden yangın çıkıyor? Yine, on iki yaşındaki Öznur Örgün adlı çocuk soğuk ortamının getirdiği aşırı sıvı kaybından, sağlık çözümsüzlüğünden neden ölüyor?
Bir de bu tablonun üstüne ibretlik bir İçişleri Bakanının söylem, uygulamaları ve onun emrinde olan Valinin ayrımcı bir yaklaşımla belediyemizi, yüzde 60 oy alan, halkın iradesiyle seçilen belediyemizi, Van Belediyesini nasıl dışladığını, birlikte koordinasyonu nasıl reddettiğini, -arkasından aynı Valinin, aynı İçişleri Bakanının da- nasıl vatandaşın üstüne biber gazı, cop saldırısı gerçekleştiğini ekranlarda bütün dünya seyretti.
Biz, bunu, iki hafta önce İçişleri Bakanı hakkında bir gensoru gerekçesi olarak getirmiştik. O gün bu deprem gerekçesi, ikinci depremin üstüne bu yaşananlar nedeniyle İçişleri Bakanı hakkında verdiğimiz gensoruda ret oyu kullananların kendi duygu dünyalarında bir sörf yapmalarını tavsiye ediyorum?
Doğru durabilmek için, bu açıdan şöyle bir şey söylemek istiyoruz: Sayın Başbakan "Afet bölgesi ilan edilsin." tezine karşı hep şunu söylüyor: "İlan etmeyeceğiz." diyor. Neden?
Peki, kendi şehrin Rize'de 25 Eylülde bir sel felaketi yaşandığında ve 12 can kaybında neden hemen, o zaman, afet bölgesi ilan ediverdiniz? Yani burada biraz vicdan ve hakkaniyet ölçülerinde konuşmak lazım. Van ilini, Erciş'i afet bölgesi ilan etmek için kaç yüz bin kişinin etkilenmesini, daha kaç yüz kişinin ölmesini, daha ne kadar mağduriyet yaşanmasını bekliyorsunuz ki, ikinci deprem tamamen dikkatsizliğin sonucu, ihmalin sonucu, görevi savsaklamanın sonucu bile bile gelen, zamanında yapılmayan hasar tespitlerinin sonucudur. Van Belediyemiz 77 tane mimar-mühendisi hasar tespitinde Valiliğe bildirmesine rağmen, sivil toplum ve mimar-mühendis odalarıyla birlikte yapılan gönüllü çalışmayı Van Valiliği reddetmiştir. Reddetmişler, arkadaşlar, o hasar tespitleri yapılamamış, onun akabinde bu ikinci depremde bu can kayıpları yaşanmıştır.
Ne kadar yardım yapıldığını hâlâ Meclisimiz bilmiyor arkadaşlar. Yurt dışından ne kadar yardım geldiğini, yurt içinden farklı kuruluşlardan, televizyondan, bankalardan, Diyanetten gelen yardımın miktarını hâlâ bilmiyoruz. Soru önergesi de verdik, hâlâ bilmiyoruz, bize cevap verilmiyor arkadaşlar. Böyle bir şeffaflıktan yoksunluk olabilir mi? Olamaz. Ancak bizim resmî rakamlar dışında duyumlarımıza göre, Irak Kürdistan Federe Bölgesinden, Arap Emirliğinden, Japonya'dan ve benzeri ülkelerden yapılan yardımlar 176 milyon doların üstünde; sadece bizim bildiklerimiz. Kente aktarılan ise 17 milyon TL, 4 milyon TL'si millî eğitime, 2 milyon TL'si çadır isteyen halka ve geri kalan 1,5 emniyete, o şekilde dağıtılmış.
Şimdi, Sayın Başbakan diyor ki: "Biz Van'a para gönderirsek, afet bölgesi ilan edersek halkın özgür iradesiyle seçilmiş yerel yönetimler bu işin içine girecek, tutup bu parayı, bu yardımı PKK'ye yardım olarak götürecekler." Böyle bir mantık, bilinçaltında böyle bir düşmanlık, öfke hisleri olabilir mi arkadaşlar? O yardımın kuruşuna dokunan insan değildir -bakın, açık söylüyorum- o yardımlara, o insanlara gönderilen o paranın kuruşuna dokunan insan, insan değildir, insanlıktan çıkmıştır. Buna hiç kimse, yani kentsel dönüşüm açısından, rantiye açısından, ihale açısından, hiçbir açıdan oradan kâr amaçlı kendi yandaşlarını düşünmek lüksüne de sahip değildir. Organizasyonları, dağıtımları, yardımların yerini bulamadığı, artık, dünya basınında alay konusu oldu ve fay hatları? Her gün binlerce artçı depremin yaşandığı Van'da yeni şehrin kurulacağı yerlerde aniden depremler oluyor ve hâlâ sağlıklı bir zemin tartışması, kentsel dönüşümün, yeni bir planlamanın, yeni bir şehrin kurulmasının çabaları, organizeleri yapılabilmiş değildir.
Van Belediyemiz bağlı yirmi dokuz mahalleye aynı gün ulaştı, deprem günü, üstelik eş genel başkanlarımız ve milletvekillerimizin olduğu gün. Bayramın birinci, ikinci günü bütün milletvekillerimiz ve belediye başkanlarımızla bütün mahalle ve sokaklardaydık ama medya bir tek bizim olmadığımızı yazdı. Bu kadar körleşmenin yaşandığı bir büyük ülke daha dünyada yoktur.
Erciş'te afet destek koordinasyonu kurulmasında partimizin, belediyelerimizin -açık ve memnuniyetle ifade edeyim- gönüllü yardım ekiplerinin etkin çalışması; sivil toplumun, sendikaların, derneklerin, mimar-mühendis odalarının, tabip odalarının ve hepsinin gönüllü çalışması bu kriz merkezlerinde belediyemizle ve belediyelerimizin kriz merkezleri içinde olmuştur. Devlet bu sivil toplum, emek meslek örgütlerini de hasım olarak görmüştür, bu çalışmanın içine katmamıştır.
Şimdi, bu çalışmalara baktıktan sonra, bizim belediye başkanlığımızın yeni plan önerileri, yeni çalışmaları da kamuoyuna yansıtıldı. Bakıyoruz bu gensorunun çerçevesine, gerçekten büyük bir felaket, büyük bir felakette enkaz altında kalan bir Hükûmet, Hükûmet de demiyorum artık, devlet, devlet enkazın altında kalmıştır. Hükûmetler kalabilir, beceriksiz olabilir ama devlet bu enkazın altında kalmıştır. Devlet, bu enkazın altında insanlar can verirken uçaklar bombalıyordu, operasyonlar yapılıyordu, askerler yüzlerce araçla Şırnak'tan her gün sınıra sevk ediliyordu ve bayram arifesinde, bu felaket durumunda dahi yapılanlar bunlardı. Şimdi, bir kanun çıktı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, 2009, bunu birlikte Mecliste geçen dönem çıkardık. Evet, AFAD nasıl kurulur, kime bağlı? Başbakana bağlıdır. Şimdi, Başbakana bağlı bir kurumdan bahsediyoruz çünkü "Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı" diyor, merkezîleştirmiş. Burada "Bir bakanını görevlendirebilir." diyor "?ilgili yetkililerini..." Şimdi, bunun dışında iki önemli kurul var. Birisi Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu. Bu kurulun içinde kimler var? Dikkat edin, Başbakanın görevlendireceği bir Yardımcı, Millî Savunma, İçişleri, Dışişleri, Maliye, Millî Eğitim, Bayındırlık ve İskân, Sağlık, Ulaştırma, Enerji ve Tabii Kaynaklar ve Çevre ve Orman Bakanlığından oluşan Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu. Demek ki doğru adres bu kuruldur. Bu kurulun başında kim vardır? Başbakan vardır. Şimdi onu da geçiyorum. Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulu ayrıca vardır. Burada da yine ilgili bakanlıkların müsteşarlarından vesaire oluşan bir kurul vardır.
Şimdi, bu kurullar çerçevesinde baktığımız zaman muhatabın, husumetin, kime, siyaseten yönlendirilmesini, nasıl olması gerektiğini çok iyi ortaya koymak gerekiyor. Burada eğer bir zaaf, beceriksizlik varsa direkt bu kurulun başkanıdır bundan sorumlu olan, aslı varken fotokopiyle uğraşmanın hiçbir gereği de yoktur arkadaşlar. Yani birileri yetkileri tamamen kullanacak, ondan sonra siz, alttaki diğer sorumluluk görevi verilenleri sorumlu tutacaksınız.
Bakın, geçmiş dönemden belgelere biraz sizin dikkatinizi çekmek istiyorum. Bir soru önergesi verilmiş ve Türkiye'de fay hatları sorulmuş, buna 2010'da cevap verilmiş, depremden bir yıl önce. Doğu Anadolu fayının üzerinde üç dört sayfa bir açıklaması var. Demek ki devletin bu konuda yetkili birimlerinin bilgisi var. Yine BDP'nin Van Milletvekili Fatma Kurtulan'ın verdiği bir önergeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Yine 14 Ocak 2010 ve bu önergede "Van ilinde bir afet merkezi kurmayı düşünüyor musunuz?" diye soruyor Milletvekilimiz deprem olmadan önce. Buna cevap veren kim? Bayındırlık ve İskân Bakanı, cevaplar geliyor. Bakın "Millî Eğitim Bakanlığına bağlı on dört okul vardı, çalışmaları bitirilmiş, bir adet okulda güçlendirilme çalışmaları yapıldı; Sağlık Bakanlığına bağlı bir adet hastane vardı, güçlendirildi; Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı bir adet lojman hizmet binası güçlendirildi?" ben diğerini okumuyorum, bu "güçlendirildi" denen binaların hepsi bu depremde çöktü arkadaşlar, tıpkı altında çöken Hükûmet gibi. Şimdi, madem güçlendirdin niye çöktü kardeşim? Emniyet binasını Van merkezinde göreniniz oldu; birçok arkadaşı gördük orada, gittiler. Nasıl güçlendirildi ve arkadan, nasıl çöküyor? Sorumsuzluk, görevi kötüye kullanma, ihmal o kadar çok geniş bir ağa yayılıyor ki hukuken de, siyaseten de, vicdanen de, ahlaken de sorumluluk ağını doğru oturtmak gibi Meclisin bir görevi ve sorumluluğu vardır.
Şimdi, ben buradan tek tek şeylere girmeyeceğim. Sayın Atalay'ın zaman zaman bazı açıklamaları oldu "Potansiyelimizi test edelim." dedi. Hükûmet kendini test etti, zero aldı, sıfır aldı, sınıfta çaktı bu olayda, bu konuda tereddüt yok. Bu nedenle bence katkı sunmuştur yani Hükûmetin test edilmesine bu anlayış.
Yine, Maliye Bakanı deprem vergilerini nereye harcamış? Yollara. Kardeşim, o zaman niye topladınız? Yollardaki vergileri topluyorsunuz silaha veriyorsunuz, deprem vergisini alıyorsunuz yollara veriyorsunuz. Neyi nereden alacağınızı, nereye vereceğinizi bilmeyen bir miyopluk var, bu siyasetin sorgulanması lazım.
Sayın Başbakan "İlk yirmi dört saatte başarısızdık." diyor. Doğru bir tespittir, bir özeleştiridir, bir itiraftır. Bu tür yorumları doğru kabul etmek ve anlam vermek lazım ama ilk yirmi dört saatte siz geç kalırsanız işte, insanlar o zaman ölür, bakın bu kadar net.
Van Valisi, artık konuşmak istemiyorum bu konuda, bunca ayrımcılık, başarısızlık, dışlama, bütün bunlardan sonra hâlâ görevinin başında duruyorsa ve bir bakanı onu görevden alıp başka bir yere göndermiyorsa, daha ehil, liyakatli birini yerine göndermiyorsa, işte siyaset sorumluluğunun bir alanıdır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Nereden gelmiş? Kocaeli Büyükşehir Genel Sekreterliğinden.
HASİP KAPLAN (Devamla) - AKP'li bakanların çizdikleri tabloları anlatmaya gerek yok. İdris Naim Şahin "Dünyaya örnek olduk." diyor. Tam ördekçe bir açıklamadır arkadaşlarım.
Beşir Atalay'dan sonra yapılan farklı açıklamalar var. Şeyh çadırı? "Gelin, biz de bir çadır kuralım." dedi. Sayın Başbakan lütfen bakanını göndersin, bir çadır kursun, orada yaşasın.
Ahmet Davutoğlu, bazı yardımları geri çevirdiğini söyledi. Sorduk, cevabını hâlâ alamadık.
Başbakan, sonra tekrar ikinci depremde konuştu "Sorun daha ciddiymiş." dedi. Demek ki Başbakan bütün bunların üstünde biraz daha vicdan kırıntısı üzerinden söylemler yapabiliyor. Doğruya doğru diyebiliyor bazen ama gereğini yapamıyor. Gereğini yapamama, siyasi iradesizlik kadar, siyasette yönetme ve sorumluluk makamında olduktan sonra beceriksizliğini ifşa etmek kadar ve bunun gereğini yapamamak kadar kötü bir durum olabilir mi arkadaşlar? Olamaz diye düşünüyorum.
Yine, burada Van depremiyle ilgili, Tabipler Birliğinin, SES sendikasının sağlık alanında değerlendirmeleri var, vaktim kalmadığı için veremiyorum.
Yine, Van depremi için eylem planı var, Van Belediyesi bunu açıkladı kamuoyuna. Yeni şehirleşme, yeni kentleşme, kentsel dönüşüm, nasıl yapılması gerektiği, yol, kanalizasyon, su; bütün bu konularda belediyelerimiz görüşlerini kamuoyuna açıklamışlardır.
Tabii, burada ben açıkça şunu söylemek istiyorum partimiz ve grubumuz adına: Biz bunu düşündük, tartıştık, İçişleri Bakanı hakkında da gensoru vermiştik. Anladık ki önce bir araştırma komisyonu gerekiyor. Bu depremle ilgili, Van depremiyle ilgili ve genel olarak "Bu iş niye böyle aksıyor?"u tespit etmek, hangi zincirde ihmal, görevi kötüye kullanma var, sorumluları tespit etmek ve bunların hukuki ve siyasi gereğini yapmak, bunun için de gensoruyu yönlendirilecekse doğru adrese yönlendirmek gerekir. Biz Meclise bir araştırma komisyonu kurulması istemiyle bir önerge verdik. Bunu inşallah değerlendirirsiniz.
Bu nedenle şunu söylüyorum: Bence bu gensorunun saiki biraz da açılımdan dolayı Sayın Atalay'ı buluyor. Biz böyle bir gensoruya ret oyu vereceğiz grubumuz olarak, bunu da çok açık ifade ediyoruz çünkü husumet yönünden ve siyaseten de adresini bulmamıştır.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Biz sizin AKP'nin yanında olduğunuzu biliyoruz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Men dakka dukka.