| Konu: | MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ GRUBU ADINA GRUP BAŞKANVEKİLLERİ İZMİR MİLLETVEKİLİ OKTAY VURAL VE MERSİN MİLLETVEKİLİ MEHMET ŞANDIR?IN; VAN İLİNDE MEYDANA GELEN DEPREMLERDE, ARAMA VE KURTARMA ÇALIŞMALARI, YARDIMLARIN ULAŞTIRILMASI, HASAR TESPİTİ VE SÜREÇTEKİ DİĞER HİZMETLERİN YERİNE GETİRİLMESİNDE ETKİN KOORDİNASYON SAĞLAYAMADIĞI İDDİASIYLA BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY HAKKINDA GENSORU AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGENİN ÖN GÖRÜŞMESİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 01.12.2011 |
CHP GRUBU ADINA HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce MHP Milletvekili Sayın Alim Işık Simav depreminden bahsederken bazı sonuçlar verdi ve durum analizi yaptı. Simav depremi 5,9 deniyor, aslında 5,7 uluslararası büyüklük standardına göre. Tabii, Van depremini Simav depremiyle karşılaştıramayız ölçek anlamında ama sorunlar anlamında, göreceksiniz, o küçük ölçekli depremde Simav'da yaşanan sorunların benzeri katmerli olarak Van depreminde önümüzdeki aylarda, önümüzdeki yıllarda sürecektir afet yönetimi açısından, afet sonrası yönetim açısından. Buradan alınan dersler, 17 Ağustos 1999'dan alınan dersler ve yapılamayan ödevlerin ve Simav'da karşılaştığımız durumda karşımıza çıkan sorunların katmerlisini bu depremde, önümüzdeki aylarda ve yıllarda göreceksiniz.
Simav'ı ikiye böldüler; kuzey Simav, güney Simav. Şimdi Van'ı ikiye bölecekler; kuzey Van, güney Van, üçüncü Van.
Şimdi, bir büyük depremde hızlı bilgilenme herkes için çok önemlidir; halk için önemlidir, idareciler için önemlidir ama maalesef, bu depremde biz bir süre doğru bilgilenemedik. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının 23 Ekim ve 9 Kasım Van depremleri deprem aktivitesi için basına verdiği 24 Ekim tarihli bildiri şöyle başlıyor: "23/10/2011 günü, büyüklüğü 6,7 olan, Van merkezli, büyük şiddette bir deprem meydana gelmiştir." 6,7? Sonra, 24 Kasım 2011 tarihli basın bildirisi ise şöyle başlıyor: "Bilindiği gibi, 23 Ekim 2011 tarihinde, Van ili merkezinin kuzeyinde, Türkiye saatiyle 13.41'de bir deprem meydana gelmiştir." Dikkat edin, büyüklük beyanı yok. Neden yok? Çünkü hesap edilemiyor, daha doğrusu, AFAD, gerçek büyüklüğü hesap edip koyamıyor. Peki, hesap edemiyorsanız, o zaman uluslararası deprem bilgi merkezlerinden alın, referans verin, koyun. Onu da yapmıyorlar.
Yaşanan her büyük deprem sonucunda halkı ve medyayı doğru bilgilendirme sıkıntısı bu depremde de kendini gösterdi maalesef. En kısa zamanda, en doğru bilgilendirmenin çok önemli olduğu 99 depremi sırasında ve sonrasında gayet iyi anlaşılmıştır. Bu nedenle çok para harcanıp deprem bilgi altyapısı kurmayla ilgili girişimler yapılmıştır "Doğru bilgiler en kısa zamanda bulunsun, halka ve idarecilere aktarılsın ve deprem dedikodusu önlensin." diye. Ama gelinen noktada zafiyet kendini apaçık göstermiştir.
Ulusal Deprem Konseyi 2006'da Başbakan tarafından lağvedilmeden önce bu konunun önemi defalarca vurgulanmıştı. Bu bilgileri tek elden ve sorumluluk yüklenerek verilmesi ile görevlendirilmiş AFAD'ın, depremin özellikleriyle ilgili halka ve yöneticilere doğru bilgi aktarılması konusunda yetersiz kaldığı görülmüştür. Depreme ilişkin veri ve değerlendirmelerin ABD'nin açıklamalarından sonra değiştirilmesi, şiddet dağılımına ilişkin basın önünde yapılan yetersiz değerlendirmeler, Çevre ve Şehircilik Bakanımızın yanlış değerlendirici açıklamaları bu işle ilgili tüm kesimleri hayal kırıklığına uğratmıştır.
Türkiye, halkıyla, medyasıyla ve idarecileriyle depremin gerçek büyüklüğünü iki buçuk saat sonra öğrenmiştir. Daha ilk gün oluşan bilgi kirliliği Hükûmetin bu kadar imkânlara rağmen Van depremi anını, sonrasını yönetemeyeceğini, afet yönetimini beceremeyeceğini ortaya koyan örneklerdir.
Neden? Para dersen AFAD'da var. İnsan dersen, insan kaynakları dersen var. 160 tane zayıf hareket deprem cihazı var, 315 tane kuvvetli hareket cihazı var. Ne eksik? Gerekli uzmanlar olması gereken yerde değilse ya hiç yok ya da başka yerde başka işlerle uğraşıyorlarsa afet yönetim standartlarına ve uzmanlık ölçülerine göre değil siyasi temayüllere göre, akademik kariyere göre değil, ahbap çavuş ilişkilerine göre atanmış kadrolarla afet yönetimi yapmaya çalışmanın sonucu bilgi üretimini aksatıyor, daha da kötüsü, acil durum yönetimini zayıflatıyor ve kaosa neden oluyor. AFAD Yasası'nda afet uzmanlığı kadrosu var ama AFAD'da "Afet uzmanı" ibareli diploması olan kaç kişi var? Şu anda iki üniversitemizde lisansüstü düzeyde eğitim veren enstitülerden mezun olmuş kaç kişi var, bunlar nerede?
Gözlemcilerin ve uzmanların Van ve Erciş merkez ve köylerinde yaptığı araştırma ve incelemeler, bize deprem anı ve sonrası yürütülen afet yönetiminde kaos ve kargaşa ortamının hâkim olduğunu göstermiştir. 10 Marttan bu yana AFAD'ın başında vekâleten bir başkan vardır. AFAD'ı Van'daki afet yönetiminin en başında göremedik, duyamadık, web sayfalarında hasır tespitleriyle ilgili güncel bilgiler alamadık. Hâlâ web sayfasında hasar tespit sayıları ve açıklamaları yok.
Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu, Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulu, Deprem Danışma Kurulu gibi kurullar neden kuruldu? Van depremi nedeniyle bu kurullar neden toplanamadı? Neden halka bilgileri Kandilli'den, çeşitli bakanlardan ayrı ayrı dinledik? Hani AFAD hepsini koordine edecekti, o maksatla kurulmuştu, kurulduğunda biz de sevinmiştik. Bunun sorumluluğu AFAD'dan sorumlu olan ve bütün açıklamaları bizzat kendi yapmaya çalışan Sayın Bakan Beşir Atalay'dır.
Hızlı ve doğru bilgilendirme için Japonya'dan kısa bir örnek vereyim. Sekiz ay önce 11 Mart depreminde 14.46'da deprem olduğunda anında 8,8 büyüklüğü saptandı ve hemen sonra 9 olarak düzeltildi ve üç dakika sonra bu depremle ilgili tsunami uyarısı verildi kıyılara. On altı dakika sonra da Japonya ordusundan bölgeye sevkiyat başlatması talebi yapıldı.
Şimdi, burada karşılaştığımız sorunlardan bir tanesi de yapı denetimsizliğinin ortaya koyduğu sorunlar ve ortaya çıkan bu muazzam yıkım ve kayıp için müteahhit aradılar ve buldular. Tüm sorumluluk müteahhide daha önce olduğu gibi yıkılıyor ama müteahhitlik sistemine ya da denetimsizlik sistemine veya belediyeye ses çıkarılamıyor. Bu ülkede parası olan herkes müteahhitlik yapıyorsa sistemi sorgulamak daha doğru değil mi? Müteahhitten önce binanın proje sorumlusunu, bu projelerin altına imza atan proje müellifini, fen işleri sorumlusunu, imar müdürünü, sözüm ona denetim şirketlerini, bu projelere onay veren ilgili belediyeleri sorgulayın. Yapı Denetim Yasası uygulaması kapsamına 1 Ocak 2011'den itibaren alınan Van'da -buna dikkat edin lütfen- 15 Kasım-31 Aralık 2011 tarihleri arasında 300 adet eski sisteme göre inşaat ruhsatı dağıtıldı, 300 bin metrekare inşaat demektir bu. 1 Ocak 2011'den sonra Yapı Denetim Yasası çerçevesinde yapılan 89 binada her iki depremde de hasar yok. Demek ki Van, Yapı Denetim Yasası uygulaması kapsamına alınsaydı en azından son on yılda yapılan yapılar kurtulacaktı. Şimdi kim bunun sorumlusu? Bunun öneminin farkına varmayan Hükûmet değil mi?
Bir de tahliye meselesi var. Çürük binaları önleyemeyen veya depreme dayanıklı duruma getiremeyenler büyük depremlerden sonra barınma sorununun çadırla çözülemeyeceğini, geçici konutlarla çözülemeyeceğini bilmeleri gerekir. Çok sayıda denetimsiz bina orta hasar ve ağır hasar alınca, evsiz kalan insanların sayısı hakkında deprem öncesi bir senaryo yok. Van gibi yerlerde kış koşulları belli. Dolayısıyla daha organize ve koordineli müdahale yapılamıyor çünkü kaç binanın yıkılacağı hakkında bir envanter ve ön bilgi yok. Dolayısıyla evsiz, yaralı ve ölü sayısı artınca "Deprem olur, yaralar sarılır." anlayışı ve onun yarattığı sistem çöküyor. Tahliye planları olmadığı için bir müddet sonra insanlar çevre illere, tanıdık ve akrabalarının yanına gitmeye başlıyorlar, göç etmeye başlıyorlar yani doğaçlama bir tahliye başlıyor. Çadır peşinde koşan, koşturan Hükûmet sonra uyanıyor. 73 bin çadır gelmiş ama insanlar göç ediyor. Sayı belli değil ama göç eden sayısı şu anda bize gelen bilgilere göre 350 bini bulmuş vaziyette. Hükûmetin diğer illerde kamu binalarına, misafirhaneye yerleştirdiği depremzede sayısı 23 Kasım itibarıyla 10.760 yani göç eden, doğaçlama olarak, bir tahliye planı olmadan kendiliğinden göç edenlerin yüzde 5'i. Japonya'da son depremin etkisinde kaldı 2,5 milyon insan.
Tahliye planları önceden planlanmış, sığınıkları, insanların hangi barınaklara gideceği önceden belirlenmiş yani planlanmış ve etkin bir afet yönetim sistemi var. Afetin ardından 1.200 sığınağa 320 bin kişi yerleştiriliyor Tohoku bölgesinde. Depremden bir ay sonra yani 15 Nisanda kullanılan sığınak sayısı 600'e, buralarda barınanların sayısı da 70 bine düşüyor. Bugün geçici barınak ve sığınaklarda yaşayanların sayısı 200'ün altındadır.
Bir diğer konumuz, afete maruz bölge ilanı meselesi. Depremden hemen sonra başlayan tartışmalardan biri de bu: Afet bölgesi ilan edilsin mi edilmesin mi? 7,2 büyüklüğündeki deprem bölgesi bu kış soğuğunda ciddi kayıplara maruz kalıyor ve afet sonrası ağır sorunlar yaşıyor. Bölge afet bölgesi ama Hükûmet "Afet bölgesi ilan edemeyiz." diyor.
Sayın Başbakan, 1959 tarihinde yayınlanmış ve bazı depremlerden sonra ek maddeler konularak yamalı bohçaya dönmüş 7269 sayılı "Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun"u yanlış ve günün koşulları dışında yorumluyor. Hele hele 1 milyon kişinin yaşadığı ve yüz binlerce kişinin bu soğuk iklim koşullarından çok da fazla etkilendiği bir bölgede -ki sonradan göçe başlıyor- bu durum, bu yorum yanlıştır.
Sayın Başbakan diyor ki: "Buranın afet bölgesi ilan edilmesi ne demek biliyor musunuz? Bundan sonra burada ne imar yapabilirsiniz ne iskân yapabilirsiniz ne de mevcut bulunan evinize bir çivi çakabilirsiniz." Bu demekmiş. "Bunu biliyor musunuz? Ağzı olan konuşuyor." ifadelerini kullanıyor.
Sayın Başbakan, Bakanınız "Buraya TOKİ binaları yapılacak." demedi mi? Siz de konuşuyorsunuz. Afet bölgesi ilan edilince bu binaları yapamayacak mısınız, çivi çakmayacak mısınız? Sizin konuşmanıza bir engel yok da CHP gündeme getirince ağzı olan konuşuyor mu oluyor? Bu nasıl bir anlayıştır? Siz, kendiniz, Van'da halka büyük bir felaket yaşadığınızı bizzat söylediniz. Büyük felaket ise neden afet bölgesi ilan etmiyorsunuz? O hâlde, neden insanları başka illerdeki otellere ve kamu binalarına göndereceğinizi söylüyorsunuz? Afet bölgesi ilanı zaten bunlara cevaz veriyor. Deprem kaç büyüklüğünde, ölüm ve kayıp ne boyutta olunca afet bölgesi ilan edeceksiniz?
Sayın Vali Van'daki son 5,6'lık depremden sonra hasarların daha da büyüdüğünü söyledi. İnsanlar Van'ı terk etmeye başladılar ve sayılar kesin değil ama Van'dan -biraz önce söylediğim gibi- 350 bin kişi göç etti. Van Valisi "Van sıfırlandı, iki tane kamu binası dışında kullanılacak kamu binası kalmadı." diye beyanat veriyor, siz daha hangi koşullar gerçekleştiğinde afet bölgesi ilanı vereceksiniz?
Hükûmet afet bölgesi ilanıyla, imar planı çalışması ve esaslarını karıştırıyor. Sayın Başbakan afet bölgesi ilanını yalnızca bir bina sayısı meselesi gibi görüyor. İnsan kaybı, iklim koşulları, ticari durum, sosyal durum, iş gücü kaybı ve birçok konudaki mahrumiyetler 1 milyon nüfuslu bir kent için afet bölgesinin kabulünü gerektirmektedir.
Sayın Başbakan, siz afet bölgesi ilan etseniz de etmeseniz de Van çevresi zaten afet bölgesi, Türkiye deprem bölgeleri haritası da zaten afete maruz bölge haritası, dolayısıyla Van 7269'a göre afet bölgesidir.
Sayın Başbakan depremden sonra herkese çatıyor, vatandaşa, üniversite hocalarına, yargıya. 19/11/2011 tarihli Zaman gazetesi Sayın Başbakan Erdoğan'ın bir yerde yaptığı konuşmayı şöyle aktarıyor: "Bir gerçeği burada vurgulamak istiyorum, ortada felaket tellalları çok. Ben bir Başbakan olarak sorumluluğumun bilincinde bazı açıklamalar yaptım, yıllar yılı bu ülkede belediye başkanlığından gelen bir kişi olarak `Biz bu evleri yıkalım.' dediğimizde vatandaş bu işe yaklaşmadığı gibi yargı da engel oldu. Kimse yargıya fatura kesiyor mu? Bu inşaatı yapan sizin öğrencileriniz, fatura kesecek birilerini aramanın anlamı yok, bunların hepsi mühendis, ben ekonomist olarak yönetiyorum sadece, gerçekçi değiller." diyor.
Sayın Başbakan, sizinle başlayan İstanbul Belediyesinin yönetimi on yedi yıldır sürüyor. Siz Belediye Başkanıyken, kaçak yapı sayısı, depreme dayanıksız yapı sayısı son on yıldır azaldı mı?
Sayın Başbakan deprem risklerini azaltamadı diye vatandaşa, üniversite hocalarına ve yargıya birden çatıyor. Vallahi çok maharetli bir Başbakanımız var, aynı anda üç farklı kitleye çatacak bir gerekçe buluyor, bu da Van depremi oluyor.
Sayın Başbakan, bu kadar ayrıntılı biliyorsunuz, neden dokuz yıldır Yapı Denetimi Yasası'nı daha iyi bir duruma getirmediniz? Neden yapı denetimini on dokuz ille sınırlı tuttunuz? Van dâhil, neden yetkin mühendislik yasasını çıkarmadınız? Neden meslek odalarının, yapı denetçilerinin, üniversitelerin, lağvettiğiniz Ulusal Deprem Konseyinin feryatlarına kulak vermediniz? Ekonomist olarak ülkeyi yönetmeniz bunları duymanıza engel miydi? Şimdi soruyorum: Bu depremin kayıp değeri gayrisafi millî hasılada nedir?
Sayın Başbakan "İlk 24 saat içinde hata yaptık." diye ilan etti. Bence ilk 24 saat değil, ilk 78.840 saat, yani 9 yıl, Sayın Başbakan hata yaptınız.
Van depremi, hemen sonrası Başbakan tüm ülkedeki çürük binaları yıkma kararı aldı. Dünyada, bu türden, ülkesinde tüm binaları yıkıp, yeniden yapan bir Başbakan hatırlamıyorum. Bu tür uygulama hangi ölçütlere, hangi kaynaklara ve hangi yöntemlere ve hangi finansal modele göre yapılacak, bilen var mı? Bize de söyleyin, biz de bilelim. Ama hasarlı olup da boşaltılmamış, boşaltılamamış 5,6 büyüklüğünde, 40 kişinin ölümüne neden olan otelleri açık tutan bir ülkenin iktidarı, muhalefetin önerilerine "palavra" derken, palavrayı kimin yaptığını halk görmüyor mu sanıyorsunuz?
Sayın Bakan Bayraktar, 26/11/2011 tarihinde bir demecinde Haiti depreminde enkazın altından bir ay sonra cesetler çıkartıldığını söyleyerek "Enkaz kaldırmada biz dünyanın en ileri ülkelerinden daha ilerideyiz." diyor. Daha diyecek bir şey bulamıyorum. Ayrıca, "Denetimde ve kaliteli yapıda belli bir yere gelemedik." diye de itirafta bulunuyor.
Başbakan Yardımcımız Sayın Beşir Atalay'ın 13 Ekim Dünya Afet Günü mesajında "Geçtiğimiz yıllarda güvenli hastaneler, güvenli okullar gibi kampanyalar yapılarak toplumun bu alana dikkati çekilmişti." diyor. On gün sonra Van depremi oluyor. Geçen gün seyrettiğiniz, sokakta, ambulansta doğum yapan insanlar var. Nerede depreme dayanıklı hastaneler? Nerede sahra hastaneleri? Nerede depreme dayanıklı okullar? Bakın, Suriye'den göçmenler, geldiği zaman 200 kişilik gruba yirmi dört saatte çadır kuruyorlar, eksi 20 dereceye dayanıklı kış çadırları kurabiliyorlar. Bu kış çadırları Van'da nerede Sayın Bakanımız?
Sayın Bakan Bayraktar, 28 Kasım günü basın açıklamasında Van'ı yeniden kurmak için, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla burada olduklarını belirtiyor. Sayın Bakan 28 Kasımda talimatla mı geldiniz? Bakanlık olarak görevlerinizi talimatla mı yapıyorsunuz? Göçün ve halkın perişanlığının bitmesi için halk sizin talimat almanızı mı bekleyecek?
Bir diğer konu, kısaca değineceğim, hasar tespitleri. Depremden sonra başladığı beyan edilen ön hasar tespit çalışmaları bugüne kadar sürdü. Beşinci hafta bitiyor. Ön hasar tespitlerinin ağır, orta ve hafif hasarlarla ilgili resmî sayfalardan resmî bilgilerine erişemedik ancak bir İnternet gazetesi resmî kaynaklı olduğunu ifade ettiği bir haber geçti. 28 Kasım tarihli bu haberde Van ve Erciş köylerinde toplam 6.078 adet bina yıkık ve ağır hasarlı, Van'da ise 10.134 bina yıkık ve ağır hasarlı. Ancak bu bilgiler resmî olarak beyan edilmemiştir, biz bunu İnternetten hafiyelik yaparak topluyoruz.
Bir de artçı deprem meselesi var. Depremden sonra artçı depremler çok önemli. Genellikle bu çalışmalar Türkiye'de son zamanlarda yapılıyordu fakat son birkaç depremde yapılamaz hâle geldi. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi koordinasyonunda, içinde AFAD'ın da olduğu DEPAR ve TÜRDEP projeleri bu maksatla çalışıyordu. DEPAR Projesi maalesef bu depremde kullanılamadı ve çok önemli olan artçı sarsıntılar maalesef izlenemedi.
Bir yerel gazetede Vanlı İkram Kali "Üçüncü Van şehri kuruluyor" başlıklı makalesinde şöyle diyor: "Temennimiz, beklentimiz, umudumuz imar ve yapılaşma hataları üçüncü Van'da olmasın.Yapılan bütün binalar, planlar, projelere, 2007 deprem yönetmeliğine ve yasalara uygun ve rant kaygılarından uzak şekilde imar edilsin." Biz de bunu temenni ediyoruz, inşallah olur.
Bir şiir vermiş Sayın Vanlı İkram Kali:
"Ereğin karı menem
Gün vursa erimenem
İstersen zülüm et bana
Vanlıyam gücenmenem"
Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eyidoğan.