GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:41
Tarih:24.12.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumun vicdanı olan bağımsız ve tarafsız gazetecilerin yaşadığı baskılar üzerine konuşacağım.

Geçen hafta SİHA saldırısıyla 2 gazeteci, Nazım Daştan ve Cihan Bilgin katledildi. Kuzeydoğu Suriye'de yaratılmak istenilen algıyı çarpıtan gerçekleri ve özel savaş politikalarını deşifre eden bir yerden hakikatin sesiydi onlar; tam da bu yüzden hedef alındılar. Anıları önünde saygıyla eğiliyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Maalesef, gazetecileri katletmek bir devlet geleneği; Ape Musa'dan Özgür Ülke'nin bombalanmasına, 1990'lı yıllardan bugüne değişen hiçbir şey yok. Vicdanı olan herkesin altında ezileceği bir cümleden bahsedeceğim. Özgür Gündem'in kurucularından Bayram Balcı bir röportajında diyor ki: "En fazla sansür uygulanır, kapatılırız diye düşünüyordum, ben tesadüfen hayatta kaldım." Demokrasiyle yönetildiği iddia edilen bir ülkede tesadüfen hayatta kalmak, işte hakikatin sesi olmanın bu topraklardaki karşılığı tam da bu. Serekani'de, Gre Spi'de, Tel Temir'de, Deyrik'te, Kamışlı'da, Amude'de, Şengal'de, Süleymaniye'de... Ve en son Fırat Nehri civarında Nazım Daştan ve Cihan Bilgin SİHA'ların hedefi oldu. Beş yılda federe kürdistanda ve kuzeydoğu Suriye'de 13 gazeteci katledildi, 7 gazeteci yaralandı. Çatışma bölgelerinde faaliyet yürüten gazetecilerin çalışma ve yaşam hakları Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler aracılığıyla güvence altına alınmış olmasına rağmen gazeteciler hedef alınıyor. Bu, açıkça bir savaş suçudur.

Bu gazeteciler neden katledildi? Nagihan, jineoloji çalışmalarıyla kadınların özgürlüğünün yolunu çizdiği için mi? Nazım Daştan, cenazesi yedi gün sokak ortasında kalan Taybet ananın yaşadıklarını kamuoyuna taşıdığı için mi? Peki, ya Cihan, Orta Doğu’nun geleceği için büyük bir anlam taşıyan kadın devrimini kalemiyle bütün dünyaya anlattığı için mi? Gazetecileri koruyan komite, aracın üstünde büyük harflerle "basın" yazılmış olmasına rağmen bombalandığını açıkladı. Ne kadar tanıdık, değil mi? İşte önümüzde 28 Aralık var, Roboski'nin yıl dönümü. O zamanın yalanlarını bugün de söyleyecek misiniz yoksa suçlarınızla, ayıbınızla bu sefer yüzleşecek misiniz?

Zihniyet, Kemal Kurkut'u katleden değil belgeleyeni tutuklayan, haber takibindeki gazetecinin başına silah dayayan, Hakkâri'deki fuhuş çetesini haber yapan gazeteciyi gözaltına alan, Ape Musa'yı sokak ortasında katleden zihniyettir.

Tabii ki bir de iktidarın çizdiği tekçi düzenden çıkmayan yandaş basın var ki bu da iktidar adına gerçekleri boğma, çarpıtma zihniyetidir. Şunu iyi bilin, demokratik görünmeye çalıştığınız dış dünya yaşananları çok net görüyor ve bu, onların iştahını kabartıyor. Bir yandan hakikati savunmak için canlarıyla bedel ödeyenler, diğer taraftan ısrarla çözümsüz bırakılan hakikatlerle ilgili söz söyledikleri için terörist ilan edilenler. İşte Merdan Yanardağ, Seyhan Avşar, Özlem Gürses, Can Dündar ve daha birçok kişinin yaşadıkları, siyasi iktidarın hakikatten ne kadar korktuğunu gözler önüne seriyor. Özgür basın emekçileri gerçeği dile getirdikleri için hedefte; Metin Göktepe'den Cihan Bilgin'e, Nazım Babaoğlu'ndan Gülistan Tara'ya hakikati savunanların sesi ya öldürülerek ya da susturularak kesilmek isteniliyor. Öznur Değer, arkadaşı Cihan Bilgin'in taziyesinde kolluk tarafından sözlü taciz edildi; oradaydık, bunun tanığıyız. Kitleyi çeken kolluğun kameralarından da gayet açık görülecek ki sözlü tacizin üstünü örtmek ve çarpıtmak için hızlı bir şekilde gazeteci hakkında soruşturma başlatıldı. Buradan, bu kürsüden halk adına soruyoruz: Peki, bunu yapan kolluk adına da soruşturma başlattınız mı? Tabii ki hayır.

Yargı ve hukukun iktidarın siyasi çıkarı uğruna bir araç olarak kullanıldığı çok açık ortada. Daha günler olmadı, katledilen arkadaşlarını andıkları için 7 gazeteci daha tutuklandı. Kadınlar çıplak aramaya maruz kaldılar. 48 gazeteci bu ülkede tutuklu. Türkiye, Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında 158'inci sırada. Bu, tam bir utanç tablosudur. Zamanında gazetecilik kısmen de olsa objektifti, Mehmet Ali Birand Sayın Abdullah Öcalan'la yaptığı röportajla tarafsızlığı için takdir edilmişti çünkü görevi asıl olanları olduğu gibi yansıtmaktı ama bugün Nevşin Mengü Salih Müslim'le yaptığı söyleşi için gözaltına alınıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aydeniz, lütfen tamamlayın.

SALİHE AYDENİZ (Devamla) - Unutulmamalıdır ki geçmişten bugüne hakikati karanlıkta bırakmak isteyenlere karşı hakikatin kalemi, kamerası, mikrofonu hiç yere düşmedi, düşmeyecek. Bu topraklarda kimse sansürden, baskıdan, bombalardan artakalan bir hayatı tesadüfen yaşamak zorunda kalmamalıdır. Hepimiz hakikati konuşmanın, yazmanın, göstermenin bedel gerektirmediği bir dünyada yaşama hakkına sahibiz. Tam da bu sebeple gazetecilerin ölümleri aydınlatılmalı, sorumlular en ağır cezaya çarptırılmalıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)