| Konu: | TÜRKİYE DEMİRYOLU ULAŞTIRMASININ SERBESTLEŞTİRİLMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI SS441 |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 96 |
| Tarih: | 24.04.2013 |
MHP GRUBU ADINA MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Demir yolu taşımacılığı, ulaştırma sistemleri içindeki büyük önemi ve ülkemizdeki ihmal edilmiş hâliyle her zaman tartışma konusu olmuştur. Nitekim, bu tasarının genel gerekçesinin ilk cümlesi de "Ülkemizin kalkınmasında ve bağımsızlığında belirleyici olan demir yolları" şeklindedir. Ülkenin kalkınmasından bağımsızlığına, kültüründen refahına ve sayılabilecek pek çok alana kadar etkili olan bir sektörde çok ciddi bir düzenleme yapılmaktadır. Bu düzenleme bir kanun tasarısıyla önümüze gelmiştir.
İlk dikkat çeken husus, kamuoyunun bu önemli değişiklikten ne kadar haberdar olduğu hususudur. Üniversitelerin bu konudan haberi var mıdır? Üniversite öğrencilerine sorsanız, 100 üniversite öğrencisinden kaç tanesi böyle bir değişiklik yapıldığından haberdardır? Belki, son hafta içinde duyanlar olmuştur ama bir hafta önce, Meclise geldiği tarihte bunu deneseydiniz, eminim ki gençliğin yüzde 99'unun, bundan haberi yoktu. Bu, acaba, üniversite gençliğinin ne hâlde olduğunu mu gösterir, konuların ciddiyetle ele alınmadığını ve kamuya mal edilmediğini mi gösterir, demokrasimizin içinde bulunduğu durumu mu gösterir? Ama şunu kesin ifade ediyorum ki böyle bir değişiklik, sadece, burada çoğunluğa dayanarak yine tartışılmadan çıkarılmış olacak. Herkes demir yollarının ne kadar önemli olduğunu bilmekte ancak bu kadar önemli bir konuda ne değişiklikler yapılmaktadır, ondan haberdar olabilmiş değildir.
Değerli milletvekilleri, yine, bu gerekçede "Tekelin kaldırılması ve sektörün serbestleştirilmesi?" deniliyor. Tekelin kaldırılması anlaşılabilir bir şeydir, birçok açıdan tartışmalıdır ama anlaşılabilmektedir fakat "serbestleştirme" ile ne kastedilmektedir, orası belli değil. Demir yollarına rekabet şartlarının getirilmesi denilmek isteniyorsa neden açıkça söylenmez? Maksat özelleştirme ise neden açıkça ifade edilmez? İkisi birden kastediliyorsa neleri kapsamaz? O zaman, hiç değilse o sayılsaydı. Serbest pazar ekonomisinden esinlenerek kullanılmış bir ifade ise en azından serbestleşmenin pazar şartları ile sınırlandırılacağı belirtilseydi daha isabetli olurdu. Bu kadar köklü değişikliğe kalkışıp böyle muğlak ifadelerin kullanılmasının anlamı anlaşılabilmiş değildir.
Tekelin kaldırılmasından anlaşılan rekabetin getirilmesi olmalıdır. Devlet tekeli kaldırılıp özel tekel getirilecek olursa o zaman ne kalkınmaya katkısı olabilecektir ne de biraz önce gerekçede ifade edildiği gibi bağımsızlığın pekiştirilmesine.
Taslakta geçen "serbestleştirme" ifadesinin özelleştirmeyi kapsadığı anlaşılıyor ancak rekabet boyutunun ne olacağı anlaşılamıyor. Özelleştirmeler maksadından uzaklaşıp yabancılaştırmaya dönüştüğü için, demir yollarının bağımsızlıkla ilgisi de kurulduğuna göre, serbestleştirmenin nasıl bir özelleştirmeye dönüşeceği merak konusudur. Bu endişeyi, yaşadığımız sayısız örnekten ötürü duymaktayız.
Hatırlayacağınız üzere, İDO (İstanbul Deniz Otobüsleri) adıyla var olan bir işletme özelleştirilmiş, satılmış ve Marmara Denizi'nde insafsız özel bir tekel oluşturulmuştur. Merak etmekteyiz: Deniz taşımacılığı en ucuz alan olmasına rağmen, deniz taşımacılığında karşıdan karşıya taşıma en önemli hat olmasına rağmen, Marmara Denizi de buna müsait olmasına rağmen, bu acımasız tekel niye oluşturulmuştur, niye rakipler oluşturulmamıştır, merak konusudur. Dolayısıyla, demir yollarıyla ilgili endişelerimize bir örnek olsun diye bunu söylüyorum. 5 liralık fiyatlar 20 liraya çıkmış, televizyon kanalları bile vatandaşlara zorla seyrettirilir hâle getirilmiştir. O bakımdan, devlet tekelinin kaldırılması önemli değil, özel tekelin oluşturulmayacağının garantisinin verilmesi önemlidir.
Değerli milletvekilleri, bu yasa ile Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları bağlı kuruluşları olan TÜVASAŞ, TÜLOMSAŞ ve TÜDEMSAŞ iktisadi devlet teşekkülü hâline getirilmektedir. Bu kuruluşlarda çalışanların bir ay içinde emekliye sevk edileceği, arzu edenlerin bir ay içinde emekliye sevk edilmesinin teşvikler verilerek sağlanacağı ifade edilmekte ama "Tekrar geriye dönemezler, hiçbir şart süremezler." Gibi, âdeta bir derdest mantığı sezilmektedir. Bu çalışanlar bir ömrünü bu işe verdikten sonra maddi zaruretlerden ötürü emeklilik yolunu seçiyorlar ise neden bu insanlara bir süre düşünme fırsatı verilmez, neden bu insanlara temmuz ayında alacakları enflasyon farkını alma fırsatları tanınmaz, anlaşılabilmiş değildir.
Değerli milletvekilleri, bu özelleştirmenin tekelleştirmeye dönüşeceği veya sağlıklı olmayacağı şeklindeki endişelerimizin ikinci kaynağı vagon sanayisinde yaşanan gelişmelerdir. Bu alanda Türkiye'de, bildiğiniz gibi, hem demir yolları üzerindeki hatlarda hem de Boğaz geçiş tünelinde kullanılacak hatlarda çok sayıda vagona, çekilen, çeken araca ihtiyaç vardır. Bunların iki senelik süre içerisinde gerekli, satın alınacak miktarının 5 milyar doları aştığı, önümüzdeki on beş yıl içinde de 18 milyar dolar civarında bir pazar olduğu görülmektedir. Türkiye'de vagon sanayisi gibi, TÜLOMSAŞ gibi, lokomotif sanayisi gibi kuruluşlarımız varken bu pazarın değerlendirilmesi vasıtasıyla neden dünyayla vagon konusunda, demir yolu araçları konusunda rekabet edecek bir sanayi geliştirilmesinin önü açılmaz, bu merak konusudur.
Bakın, Adapazarı'ndaki TÜVASAŞ Vagon Sanayii büyük deprem yedi, deprem döneminde bile üretimine ara vermeden devam etti oradaki işçilerin, çalışanların fedakârlıklarıyla. Şimdi, böyle bir pazar genişliği döneminde bu sanayinin canlandırılması, dâhilî ihtiyaçlarımızın karşılanması, bu pazar avantajıyla ihracata yönelik gelişmelerin sağlanması beklenirken TÜVASAŞ'ın arazisinin içine "TÜDEMSAŞ" diye bir kuruluş yerleştirildi. "TÜDEMSAŞ" denilen kuruluşun ne yaptığını, ne yapacağını kimse bilemedi, 10 milyon liracık bir sermayeyle milyarlarca dolarlık işler alınmaya başlandı. Israr ettik, rica ettik "Burada imal edilen vagonları bize bir gösterin." diye. Vagon imal etmediği, sadece Güney Kore'den vagon ithal edip, demir yolu araçları ithal edip orada montaj yapan ama bununla pazara giren, Türkiye'deki pazarı değerlendiren bir kuruluş ortaya çıktı. Dolayısıyla, bu örnekler ortada iken mevcut millî kuruluşlarımızın, millî sanayimizin zarar görmesi elbette samimi endişemizdir.
Adapazarı'ndan söz açılmışken, Adapazarı'nda nasıl ki TÜVASAŞ'ın verimsiz, gelişemeyen bir kuruluş hâline düşürüldüğünü görüyorsak, Sakarya'nın can damarı olan olan şeker sanayisinin de önce özel bankayla ilişkilendirildiğine, daha sonra borçlandırıldığına, daha sonra kota artırılmadığı için şeker fabrikasının zarar ettirildiğine, zarar ettirildikten sonra bir özel bankaya ama çok çok özel olan bir bankaya Sakarya pancar üreticilerinin fabrikasının devredildiğine şahit olduk. Ama, ne hikmetse bu devir gerçekleştirildikten sonra bu fabrikanın kotası artırılmış bulunmaktadır. Dolayısıyla, bölgedeki, ülkedeki sanayi kuruluşları bu şekilde bir bir el değiştirirken ve farklı yönlere giderken, hazır pazar bizim pazarımızken ve milyarlarca dolarlık, on milyarlarca dolarlık bir yatırım söz konusu iken, pazar payı söz konusu iken bu gelişmenin millî sanayi hâline dönüştürülmesi ve Türkiye'nin lehine kullanılması gerektiği kanaatindeyiz.
O açıdan, tekrar serbestleştirme konusuna dönerek diyorum ki demir yollarındaki her türlü gelişmenin önünün açılmasını elbette arzu ederiz, destekleriz ama sınırlarının belirlenmesi ve önümüze nasıl bir tablonun çıkacağını hem bizlerin bilmesini hem de kamuoyunun bilmesini arzu ederiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)