| Konu: | Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 24.12.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA ALİ BOZAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, elimde bir sürü evrakla geldim, merak edilir belki. Bu evraklar bu 30 maddelik kanun teklifiyle ilgili. "Evet" ya da "hayır" oyu kullanacak olan her milletvekilinin asgari okuması gereken evraklar, Anayasa Mahkemesi kararları bunlar, 8 tane Anayasa Mahkemesi kararı var.
Değerli arkadaşlar, AKP'nin yirmi iki yıllık iktidarında 1982 Anayasası yani "darbe anayasası" dediğimiz Anayasa’nın dörtte 3'ü değiştirildi. Bu nedenle, bu Anayasa’nın adını çok doğru bir şekilde koymak gerekiyor. Bu Anayasa’nın adı 1982 Anayasası değil bu Anayasa’nın adı "AKP anayasası" ama geldiğimiz aşamada AKP, kendi yaptığı, dörtte 3'ünü değiştirdiği Anayasa'ya dahi uymuyor. Bu Anayasa'yı dahi ihlal ediyor ve bunu yaparken de canlı yayında yapıyor, milyonların gözü önünde yapıyor, halkın gözünün içine baka baka bunu yapıyor. Şimdi, nasıl yaptığını söyleyelim: Elimizde 30 maddelik bir kanun teklifi var ve bu kanun teklifinin neredeyse yarısı Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal kararları üzerine getirilen yasal düzenlemeler, büyük bir çoğunluğu da iptal edilen Cumhurbaşkanlığı kararnameleri. Şimdi, öncelikle bu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi meselesini çok yaygın bir şekilde tartışmamız gerektiğini düşünüyorum. Hangi konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi düzenlenebileceği Anayasa’nın 104'üncü maddesinde çok detaylı bir şekilde yazılmış. Anayasa’nın 104'üncü maddesi diyor ki: "Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez." Yine, diyor ki: "Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz." Peki, Anayasa’nın 104'üncü maddesi ne zaman değiştirilmiş? Kim değiştirmiş? 2017 yılında AKP değiştirmiş, Cumhurbaşkanı Erdoğan değiştirmiş. 2017 yılında Anayasa'yı değiştirmiş ve hemen başlamış Anayasa'yı ihlal etmeye. Kim başlamış? AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan. Bunu ben söylemiyorum, bunu çoğunluğunu AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın atadığı Anayasa Mahkemesi üyeleri söylüyor. Ve bu ihlaller öyle bir yapılıyor ki bile isteye yapılıyor. O Cumhurbaşkanlığı kararnameleri çıkarıldığında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edileceği biliniyor, o yüzden bile isteye yapılıyor diyorum. Bu arada ne mi oluyor? Cumhurbaşkanlığı kararnameleri Meclise gelmiyor, komisyonlara gelmiyor, tartışılmıyor, konuşulmuyor; kamuoyunda da çok fazla gündeme gelmiyor, sessiz sedasız yürürlüğe giriyor ve Anayasa Mahkemesi iptal edinceye kadar yürürlükte kalıyor.
Şimdi teker teker anlatayım, bakın, teklifin 10'uncu ve 11'inci maddesi; bu maddeye konu Cumhurbaşkanı kararnameleriyle ilgili 2021 yılında Anayasa Mahkemesine başvuru yapılmış, 2024 yılında Anayasa Mahkemesi iptal etmiş yani üç yıl Anayasa'ya aykırı bir şekilde Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yürürlükte kalmış.
Yine, teklifin 21, 23, 26'ncı maddeleriyle ilgili dayanak olan Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle ilgili 2018 yılında Anayasa Mahkemesine başvuru yapılmış, 2023 yılında iptal kararı verilmiş. Tam beş yıl boyunca açıkça Anayasa'ya aykırı bir şekilde Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yürürlükte kalmış. 5'inci ve 6'ncı maddeyle ilgili iki yıl yürürlükte kalmış. Yine, 19'uncu maddeyle ilgili iki yıl Anayasa'ya aykırı şekilde yürürlükte kalmış. Yine, 17'nci maddeyle ilgili üç yıl, 13'üncü maddeyle ilgili beş yıl, bu şekilde devam ediyor. Şimdi, bizim "Anayasa'yı takmıyorlar, Anayasa'yı tanımıyorlar, bile isteye yapıyorlar." dememizin sebebi tam da bu. Bunu ben söylemiyorum, Anayasa Mahkemesi söylüyor, Anayasa Mahkemesi kararları söylüyor. Bu arada ne oluyor? Atı alan Üsküdar'ı geçiyor ama AKP'ye Üsküdar yetmiyor. Bu defa, Anayasa'ya aykırı bulunan düzenlemeleri Meclise getiriyor, diyor ki: "Ben yaparım, olur." Meclise getirdiğinde de Anayasa Mahkemesinden iptal edileceğini biliyor ama diyor ki: "İki yıl, üç yıl daha yürürlükte kalsın. Anayasa Mahkemesi iki yıl, üç yıl sonra iptal kararı verirse o zamana kadar Allah büyüktür."
Şimdi, değerli arkadaşlar -samimiyetle soruyorum- birazdan maddelerle ilgili görüşmelere başlayacağız ve az önce dedim ki: "8 tane Anayasa Mahkemesi kararı var." Bu kanun teklifine "evet" diyecek olan iktidar vekillerine soruyorum, gerçekten, bu sorunun cevabını merak ediyorum: Kaç kişi bu Anayasa Mahkemesi kararlarını okudu? Bu Anayasa Mahkemesi kararlarını okumadan bu kanun teklifine "evet" de denmez, "hayır" da denmez. İnsan bir merak eder, ya, bu Anayasa Mahkemesi bu kararnameleri niye iptal etmiş? Hele bir bakayım, gerekçesine bakayım, belki oyum değişir, belki düşüncem değişir ama maalesef, halkımızın sofrasındaki ekmeği, çocukların geleceğini etkileyecek, onlarca yıl yürürlükte kalacak olan kanun teklifleriyle ilgili hiçbir şekilde araştırma yapılmadan, okunmadan sarayın talimatıyla "evet" oyları kullanılıyor ve kanunlar çıkarılıyor.
Şimdi, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin adını bence net, çok doğru bir şekilde ortaya koymak gerekiyor. Bizim belediyelerimize kayyum atandı. Bizim belediyelerimize kayyum atandığında biz "Mesele sadece DEM PARTİ'li belediyeler değil, HDP'li belediyeler değil, mesele sadece gasbedilen Kürt'ün iradesi değil." dedik. Dedik ki: "Eğer bugün bu kayyum uygulamalarına hep birlikte karşı çıkmazsak, bir gün gelecek, kayyum uygulamaları yaşamın her alanında karşımıza çıkacak." Ve maalesef, geldiğimiz aşamada biz haklı çıktık. Artık kayyum 674 sayılı KHK'yle yapılan bir düzenleme olmaktan çıktı, kayyum bu ülkede artık bir rejim hâline geldi. Üzülerek ifade ediyorum: Bu ülkede rejimin adı kayyumdur. İşte, uygulaması nedir, sebebi nedir? Uygulaması Cumhurbaşkanlığı kararnameleridir. Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle Meclisin iradesi yok sayılıyor, halkın iradesi yok sayılıyor; işte tam da bu nedenle Cumhurbaşkanlığı kararnamesi düzenlemeleriyle Meclisin yani halkın iradesine kayyum atanıyor. Biz bugüne kadar Meclisin iradesinin yok sayılmasına, halkın iradesinin baypas edilmesine itiraz ettik ve bugünden sonra da itiraz etmeye devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, bütçe görüşmeleri esnasında imam-cemaat meselesinden bahsetmiştim ve "Ülkeyi yöneten AKP ve Erdoğan bu şekilde hukuk tanımaz, Anayasa tanımaz olunca bakın AKP hâkimleri neler yapıyor?" demiştim ve kimi örnekler vermiştim.
Fotoğrafta Nazım Daştan ve Cihan Bilgin; her 2 arkadaşımız gazeteciydi, Rojava'da hakikati arıyorlardı. Rojava'da yaşanan gerçekleri dünya kamuoyuyla paylaşmak için oradaydılar, gazetecilik yaptıkları için öldürüldüler, katledildiler; bugünkü önergemizin konusuydu, talep ettik, araştıralım dedik, "Yok." dediniz.
Şimdi, tam buradan bir hukuk fiyaskosuna geleceğim. Hukuk fiyaskosu nedir? Elimde gördüğünüz Nazım ve Cihan arkadaşlarımıza ait bu fotoğrafların taşınması tutuklanma gerekçesi olabilir mi? Nazım ve Cihan katledildikten sonra bu ülkede on binlerce kişi sokağa çıktı, Nazım ve Cihan'ın fotoğraflarını taşıdılar ama İstanbul'da bir mahkeme Nazım ve Cihan'ın fotoğrafını taşımayı tutuklama gerekçesi yaptı.
Size mahkeme kararından okuyorum, olduğu gibi okuyorum, İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliği diyor ki: "Silahlı terör örgütü üyesi suçundan aranma kaydı bulunan Nazım Daştan ve Cihan Bilgin isimli şahısların resimleri bulunan dövizleri taşıdıkları tespit edildiği..." Evet, işte hukuk fiyaskosu. İşte, eğer bugün İstanbul'da 3. Sulh Ceza Hâkimi bu kararı veriyorsa bunun sebebi sizsiniz, bunun sebebi AKP'dir, bunun sebebi saraydır. Eğer sarayda açıkça Anayasa'ya aykırı bir şekilde Cumhurbaşkanlığı kararnameleri düzenlenirse işte, İstanbul'daki hâkim de bunu mesaj olarak kabul ediyor, diyor ki: "Ben de o zaman keyfî bir şekilde tutuklama kararı verebilirim."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bozan, lütfen tamamlayın.
ALİ BOZAN (Devamla) - Son olarak şunu ifade edeyim, kayıtlara girsin: Sizin bugünkü bu Anayasa tanımaz, bu hukuk tanımaz tavrınız bir gün gelecek ayaklarınıza dolanacak, bir gün gelecek "hukuk" diyeceksiniz, "adalet" diyeceksiniz, "Anayasa" diyeceksiniz ama sizi dinleyen kimse olmayacak diyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)