Konu: | Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 42 |
Tarih: | 25.12.2024 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 177 sıra sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün, burada Devlet Memurları Kanunu'nda yapılmak istenen değişiklikleri tartışıyoruz ancak sorulması gereken esas soru şudur: Bu değişikliklerle memurlarımızın hangi sorunlarını çözmeyi planlıyorsunuz? Memurlarımızın hayatlarını daha yaşanabilir hâle mi getireceksiniz yoksa iktidara sadakati liyakatin önüne koymaya devam mı edeceksiniz? Bundan sonra atamalarda, mülakatlarda bilgiyi ve beceriyi esas mı alacaksınız yoksa saadet ve sadakat testinden geçemeyenleri sistem dışına itmeye devam mı edeceksiniz? Bir zamanlar memuriyet güvence demekti; kefilsiz ev kiralayabilmek, toplumda güvenilen bir statüde olmak, ailesine huzurlu bir hayat sunabilmek demekti. Şimdi ise memurlar yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor, hatta bazı memurlar ikinci bir iş yapmak zorunda kalıyor, bazen de utana sıkıla ek gelir arayışına giriyor. Emeklilik hayali ise çoktan bir kâbusa dönüşmüş durumda. Devletine yıllarını veren memurlar emekli olduklarında rahat bir hayat süremiyor. Birçok devlet memuru ayakta kalabilmek için yasak olduğunu bile bile ek iş yapıyor. Bu durumun suçlusu, onları bu duruma mahkûm eden, ekonomik krizlerin faturasını sürekli milletin sırtına yükleyen AK PARTİ'si iktidarıdır. Mülakat sistemi yıllardır liyakati ortadan kaldırmanın bir aracı hâline getirildi. KPSS'de derece yapan gençler mülakat masalarında uygun bulunmayarak elendi. Sorulması gereken esas soru şudur: Mülakat salonlarında adayların bilgi ve yetenekleri mi değerlendiriliyor, yoksa siyasi aidiyetleri mi? Devlet memurluğuna alınacak kişilerin niteliği yerine sadakati esas alırsanız bürokrasiyi çürütür, devleti işleyemez hâle getirirsiniz. Bir memurun hayatını cehenneme çevirmek için tek bir talimat yeterli arkadaşlar: "Şu görevi yap, bu raporu hazırla, şu talimatı yerine getir, yoksa seni Türkiye'nin en ücra köşesine süreriz." diyerek insanları sindirmek, mobbingle köşeye sıkıştırmak hangi vicdanın ürünüdür? Devlet memurları hiçbir siyasi partinin oyuncağı değildir, olmamalıdır da. Devletin memuru olmak bir partiye bağlı olmayı gerektirmez ancak son yıllarda devlet memurlarının parti aidiyeti üzerinden değerlendirildiğini ve "Bizden mi, değil mi?" ayrımına tabi tutulduğunu üzülerek görüyoruz. İşte bu anlayış kamu hizmetlerini felç eder ve milletin devlete olan güvenini sarsar. Bugün memurlarımız düşük ücretlerle artan hayat pahalılığı altında eziliyor. Her gün çarşıda, pazarda fiyatların arttığını, temel gıda maddelerine bile ulaşmanın zorlaştığını görüyoruz ancak tüm bunlar olurken AK PARTİ'si iktidarı kendi ihtişamından ve lüks tutkusundan hiçbir zaman tasarruf etmiyor. Amerika'da devasa külliyeler, lüks binalar yapılırken milletimiz geçim sıkıntısı altında her gün enflasyona daha da fazla ezdiriliyor. "İtibardan tasarruf olmaz." diyenlerin milletin sofrasında eksilen ekmekten hiç haberleri yok ya da umurlarında bile değil. Yıllarca çalışıp devletine, milletine hizmet eden memurlar emeklilikte huzur içinde bir hayat sürmeyi hak ediyor ancak bugün emekli maaşları ay sonunu getirmeye bile yetmiyor. Devletin kendi emeklisine sahip çıkmadığı bir sistem sosyal devlet ilkesiyle bağdaşmaz.
Değerli milletvekilleri, eğer gerçekten samimiyseniz, gelin, liyakati esas alın, mülakat sistemini kaldırın, memurların haklarını iyileştirin, hak ettikleri maaşı almalarını sağlayın, çalışma koşullarındaki ve emeklilik sistemindeki eksikliklerini giderin, siyasi baskılardan, mobbinglerden ve sürgün tehditlerinden kurtarın; haydi gelin, tüm bunları hep beraber yapalım. Unutmayın, devlet memurları bu ülkenin omurgasıdır, onlar olmadan kamu hizmetleri işlemez, devlet ayakta kalmaz, onları siyasi emellerinize araç etmeyin. Devlet memurluğu sadakate değil, liyakate dayalı bir sistem üzerine yeniden inşa edilmelidir.
Kamu personel alımlarında uygulanan 35 yaş sınırı konusunda da sizlere birkaç kelime etmek istiyorum. 35 yaş sınır uygulaması binlerce vatandaşımızın emeğini, tecrübesini ve hayallerini çöpe atan adaletsiz ve çağ dışı bir uygulamadır. Bu uygulama 80 öncesinden kalan ve Avrupa'da artık neredeyse hiçbir ülkede uygulanmayan bir uygulama.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öztürk, lütfen tamamlayın.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Bu uygulama kadınlarda yirmi, erkeklerde yirmi beş yıl çalışma şartıyla 38-40 yaşlarında emekli olunabildiği dönemden kalmış. Artık emekli olabilmenin 55-60 yaşından önce olmadığı bu dönemde artık bunun olmaması gerekir. AK PARTİ'si iktidarı yıllardır bu soruna kulak tıkamış, vatandaşların feryadını duymamıştır. Buradan AK PARTİ'si iktidarına sesleniyorum: İnsanların hayallerini, emeklerini ve umutlarını yaş sınırlarıyla yok etmeyin. Eğer gerçekten adaletli bir sistem kurmak istiyorsanız, yaş sınırını kaldırın ve liyakati esas alın. Bu sorunu çözmek binlerce insanın hayatına dokunmak ve toplumsal adaleti sağlamayı gerektirir. Artık sadece kendinizi düşünmeyi, bırakın ve vatandaşın gerçek taleplerine kulak verin ve unutmayın milletin hakkını gasbedenler aslında ülkenin geleceğini gasbetmektedir. Bugün üzerimize çöken kara bulutlar yarının aydınlıklarını gölgeleyemez diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)