Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 16 |
Tarih: | 07.11.2024 |
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 157 sıra sayılı Kanun Teklifi -burada dokuzuncu yargı paketi olarak anılıyor- 20 kanunda değişiklik yapıyor. Değerli arkadaşlarım, bir siyasal iktidarın yirmi iki yıl sonra “dokuzuncu yargı paketi” veya “reform” diye bahsedilen bir paketi 9’uncu kere getirmesi başlı başına düşündürücü bir şey. Ben, yargı yoluyla bir olayın nasıl dizayn edildiğine, bir çevre mücadelesine yargı yoluyla nasıl bariyer konulduğuna ilişkin bir örnek anlatacağım size; bu Parlamentoda daha önce de anlattım. Değerli arkadaşlarım, 2012 yılında Artvin’de, Cerattepe’de bir maden çıkartma işlemi uygulandı ve biz, milletvekili olmadan önce de o maden çıkartma işlemine ilişkin bütün davalarda taraf olarak bulunuyorduk ama buraya geldikten sonra bütün yargı kararlarıyla ilgili firmalar da pes ettiklerini ifade etmelerine rağmen ve yargı kararları karşısında “Biz artık burada çalışma yapmayacağız.” demelerine rağmen Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 2013 yılında bir ihale şartnamesi yayınlandı değerli arkadaşlar. Bakın, ihale şartnamesi burada. Bunu, daha önce birçok milletvekili arkadaşım -Gürsel Erol’a bakıyorum, o da yaşadı- bu uyarıları yaptı. Değerli Başkanım, olay şu; 8’inci maddede dediler ki: “Bir ihale yapacağız Cerattepe’de, bu ihaleye girecek olan firmanın yılda 10 bin ton metal bakır, 500 bin ton tüvenan malzeme işleyecek olan bir tesise sahip olması gerekir.” Ben bunu anlamadım önce. Maden İşleri Genel Müdürlüğünden bir yurtsever, eski müdürlerden birisi beni ziyaret etti, dedi ki: “Bakın, bu ihale şartnamesinde tarif edilen bir tane firma var Türkiye'de. Sen ilgili Bakana, o dönemin Bakanı Taner Yıldız’a bir soru sor bakalım. ‘Türkiye'de yılda 10 bin ton metal bakır üretecek, 500 bin ton tüvenan malzeme üretecek kaç tane firma var; kime aittir?’ diye sorun.” Ben de ihale şartnamesindeki bu bilgilere göre, 8’inci maddeye göre dönemin Bakanına bir soru sordum, dedim ki: “Sayın Bakan, şu tarihte yapılacak olan ihalenin 8’inci maddesinde tarif edilen 10 bin ton metal bakırı, 500 bin ton tüvenan malzemeyi işleyecek Türkiye'de kaç tane firma vardır?” Bakan bana cevap verdi değerli arkadaşlar. Bakın, altında yazıyor, altında imzası var; ben soruyu sordum, ihaleden önce, Taner Yıldız imzalı, bana dediler ki: “Türkiye'de bu koşullara uyan 1 tane firma var. Eti Bakır’dır, Mehmet Cengiz’e aittir, Cengiz Gruba aittir.” Dedim ki: “Yahu arkadaşlar, 1 tane firmanın girdiği ihale, ihale olur mu? Hani sizin beğenmediğiniz o eski Türkiye'de ihaleye kişiler fesat karıştırırdı. Ya, şimdi ‘devlet’ demiyorum, aldığım terbiyede o yok; ya, ihaleye Hükûmet fesat karıştırıyor. Böyle ihale olur mu?” (CHP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlarım, ihale gerçekten de yapıldı, ihaleyi o firma almadı. Dönemin Bakanı buraya çıktı, dedi ki: “Uğur Bey yanıldı. Bakın, ihaleyi o firma almadı.” Ben de çıktım, dedim ki: “Yahu tamam, peki, bu madeni nerede işleyeceksiniz?” İhaleyi bu almadı, başka bir firma aldı, onun adını vermeyeyim. O firma aldı, aradan iki üç ay geçti, benim yanıma geldiler, dediler ki: “Ya, bunu fazla konuşma, fazla köpürtme, o ihaleyi o firma ona redevansla devretsin. Sen de milletvekili olarak bu Parlamentoda konuşma.” Değerli arkadaşlarım, bakın, nasıl işler dönüyor, nasıl yapılıyor, Türkiye nasıl işgal ediliyor; yargı, iktidarın ve siyasal iktidarın sopası olarak nasıl kullanılıyor; bundan çarpıcı bir örnek yoktur. Biz, bu ihaleye karşı, burada alınmış olan karara karşı kalktık dava açtık. Hem redevansın iptali için hem buradaki ihaleye ilişkin olan cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundum. Savcılık, tahmin edeceğimiz üzere takipsizlik kararı verdi. Buna ilişkin, ÇED iptaline ilişkin olarak Rize İdare Mahkemesine dava açtık; idare mahkemesi ÇED iptaline ilişkin olumlu kararı verdi. Ben de gittim, o davada konuştum. Arkasından, Danıştay dizayn edildi. Hani 138 diyor ya: “Hiçbir makam, organ veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında hâkimlere talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz, emir veremez.” Her şey hikâye değerli arkadaşlarım. “Türkiye'de yargı bağımsız.” diyorlar ya gülüp geçiyorum. Ne yargı bağımsızı? Talimat da veriliyor, telkinde de bulunuluyor, tavsiyede de bulunuluyor, her şey yapılıyor. Ne yaptılar? Kalktılar, Danıştayda Rize İdare Mahkemesinin “siyah.” dediği kararı bozdurdular değerli arkadaşlarım. Bozulduktan sonra ne oldu? Mecburen Danıştayın vermiş olduğu karara, hukuka aykırı karara Rize İdare Mahkemesi uydu. Rize İdare Mahkemesi -arkasından yeniden bir başvuru oldu- daha önce “Siyah.” dediği karara “Beyaz.” dedi arkadaşlar. Niye? Çünkü hâkimler değiştirildi. Daha önce olumlu kararı veren hâkimlere ilişkin olarak Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu bir tasarrufta bulundu, hâkimleri değiştirdiler. Bunu niye yaptılar? Mahkemeler yoluyla şeyi dizayn etmeye çalışıyorlar çünkü pasta 10 milyar dolar, çok büyük bir pasta var. Değerli arkadaşlarım, burada iş adamının arkasında siyasi uzantı olmadan bu işi halledemezsiniz. Buna karşı biz durmadık, her türlü yollara başvurduk, Danıştaya gittik, en sonunda Anayasa Mahkemesine hak ihlalinden dolayı başvuru yaptık; gene, bakın, Anayasa Mahkemesi, sağ olsunlar, burada özel hayatın ihlaline ilişkin verdi. Bu kararın uygulanmasına ilişkin olarak Rize İdare Mahkemesi lütfen de olsa o karara uydu. Yani dedi ki: “Burada, Artvin’de, Cerattepe’de yapılmış olan bu maden faaliyeti bir kenti yok eder.” Anayasa Mahkemesinin kararı doğrultusunda Rize İdare Mahkemesi iptal verdi, arkasından yeniden bir ÇED başvurusu yaptılar. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın. UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Başkanım. Şimdi ne yapıyor ilgili şirket? Arka taraftan dolanıyor, arka taraftan işlemi yapmaya çalışıyor. Bunun yanında orayla da doymadı, ora da yetmedi, Artvin yetmedi, bu sefer Arhavi’ye geldiler. Değerli arkadaşlarım, bakın, bugün Arhavi’de 2.704 futbol sahası büyüklüğünde bir alana ilişkin olarak 5 milyon lira bedel vererek Cengiz Grup maden arama başvurusunda bulundu. Bu arama marama değil; bu, şirketler aracılığıyla vatanımızın, güzel ülkemizin yağmalanması; buna karşı çıkıyoruz. Eskiden diyorduk ki: “Türkiye bir hukuk devletidir.” Arkasından “Olmadı.” dedik, “Türkiye bir kanun devleti.” diyorduk, şimdi Türkiye kanun devleti bile değil, mevcut yasalara bile uymuyoruz, bunları göz ardı ediyoruz. Bu çarpıcı örneği niye anlattım? Yargı yoluyla çevre mücadelelerini sekteye uğratan bir fiilî durumla karşı karşıyayız. Buna direnmeye devam edeceğiz diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)