Konu: | Saadet Partisi Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 44 |
Tarih: | 07.01.2025 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelecek-Saadet Grubu adına grup önerimiz üzerine konuşma yapacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yunus Emre Enstitüsü nereye bağlı? Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı.
Siz Yunus Emre'siniz ama sizden bahsetmiyorum, bir enstitüden bahsediyorum Sayın Vekilim.
Bu Enstitü Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı ve Türkiye'nin, Türklerin Türk kültürünü tanıtmak adına, dilimizi tanıtmak adına, değerlerimizi tanıtmak adına hem Türkiye'de faaliyet gösteriyor hem de dünyanın çeşitli ülkelerinde faaliyette bulunuyor. Ne kadar güzel; aynen Almanların Goethe Enstitüsü gibi bir enstitü kurulmuş ve bu enstitü Türkiye'nin değerlerini başka ülkelere taşıyacakmış. Evet, taşıyormuş ama bu sırada bir yolsuzluk ortaya çıkmış.
Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye'de, özellikle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden sonra bütün yolsuzlukların, hırsızlıkların ve de suistimallerin, aynı zamanda yasaların çiğnenmesinin ortaya çıkması tesadüflere bağlıdır, kazara ortaya çıkmaktadır. "Neden?" diyeceksiniz. Biz sizin yollar yapmanıza veyahut da sizin savunma sanayisinde İHA'ları, SİHA'ları yapmanıza; barajlar, köprüler yapmanıza, havaalanları yapmanıza karşı değiliz ki! Biz diyoruz ki bunları yapın; milletimizin, insanlarımızın neye ihtiyacı varsa ekonomik olarak, sosyal olarak, kültürel olarak bunları yapın ama bunları yaparken ne olur açık olun, şeffaf olun istiyoruz sizden. Doğru bir şey istemiyor muyuz? Liyakatli insanlarla yapın bunları, ehliyetli insanlarla yapın, zeki insanlarla yapın, ahlaklı insanlarla yapın ve hukukla kaim olun diyoruz. Doğru şeyler söylüyoruz ama siz doğru şeyler yapmıyorsunuz. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçerken diyordunuz ki: "Her şey şeffaf olacak." Oldu mu Allah aşkına? Hani, şu Sayıştay doğru bir şekilde raporlarını yazabiliyor mu? Geçen gün bütçeyi konuşurken burada söyledim sizlere; eskiden Sayıştay denetçileri, başdenetçiler raporlarını bilgisayar üzerinden gönderiyordu ve bunlar bilgisayar üzerinden gönderdikten sonra da üstte bir komisyon bunları inceliyordu -ona "kuşa çevirme" diyormuşsunuz- ardından da daha sonra, tekrar, yeniden o denetçiye geliyor, o denetçi bilgisayar üzerinden o kırpılmış hâliyle tekrar gönderiyordu ama ilk gönderdiği rapor orada kalıyordu; şimdi bunu yapmıyorlar.
Ben Sayıştay Başkanına kaç defa seslendim, şimdi size sesleniyorum: Elinizi vicdanınıza koyun, eğer Müslümansak hepimiz, gelin, Müslümanca hareket edelim. Ne diyordu Peygamber'imiz: “Ben mekarimiahlakı tamamlamak için gönderildim.” Nedir mekarimiahlakı tamamlamak? "En üstün ahlakı tamamlamak üzere gönderildim." Allah aşkına, en üstün ahlakı tamamlamak bu mu olacaktı? Ve yaptıklarınızın hesabını vermeyecek misiniz siz?
Bakın, o kadar çok yolsuzluk çıktı ki bu ülkede, tesadüfen çıktı diyorum. Sedat Peker bir şeyler söylüyordu, ardından birileri bunu yalanladı. "Beni yalanlamayın, yalanlarsanız ispat ederim." dedi. Etti mi? Etti. Peki, savcılar niye işlem yapmadı? Bugün Türkiye'deki savcılar resen soruşturma açma hakkına sahip mi? Değiller ancak başsavcı izin verirse açabilirsiniz.
Şimdi, bir enstitü var burada. Bu Enstitüde 17 milyon dolarlık bir istismardan bahsediliyor, yolsuzluktan bahsediliyor, hırsızlıktan bahsediliyor ve bununla ilgili olarak da güya görevliler yani güya oradaki soruşturmalar için Kültür ve Turizm Bakanlığındaki Teftiş Kurulu ve müfettişler devreye girmiş. Ya, Allah aşkına, ne zaman bu Teftiş Kurulu üyeleri veyahut da bu Teftiş Kurulu Başkanı doğru bir karar verebilir ki! 15 Temmuzdan sonra Türkiye bir noktada korku imparatorluğu hâline dönüştürüldü yani bürokrasi korkuyor, medya korkuyor, siyaset kurumu korkuyor, vatandaş korkuyor, herkes korkuyor. Neden korkuyor? Açık ve net olarak tehdit ediliyorlar bunlar. Gelin, şeffaf olalım. Bir gün keser döner, hesap döner, bakın, inanın, döner bunlar ve bir gün hesap vermek zorunda kalırsınız.
Doğru işler yapmıyorsunuz. Sayıştayı kendi hâline bırakın, bırakın bu Sayıştayı. Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyorum buradan: Sayın Cumhurbaşkanım, lütfen şöyle seslenmeyin; "Sayıştay, Sayıştay ince eleyip sık dokuma!" demeyin. Minareyi çalmış adamı bulun; minareyi çalmış, kılıfını hazırlamış, tevil etmiş adamları da yakalayın ve bunlarla ilgili olarak işlem yapın.
Gelin, bu medyadan elinizi çekin. Bu medya objektif olsun, bu medya tarafsız olsun, bu medya kararlarını versin.
Bu yargıdan da elinizi çekin. Yargıyı kim arkabahçesi yapmak istediyse eline yüzüne bulaştırdı; zaman zaman etnisite geçmek istedi, zaman zaman mezhepler, zaman zaman ideolojiler, zaman zaman partiler. FETÖ diye bir olgu vardı, bir olay vardı karşımızda; bu FETÖ yargıyı ele geçirmek istedi, sonra eline yüzüne bulaştırdı. Zaman zaman sizler de burada yanlışlar yaptınız. Şimdi, yine aynı şekilde, bu yargıyı bağımsız yapın. Bu yargı perisinin gözleri kapalı olsun, elindeki terazi doğruyu tartsın. Bırakın, bu Mecliste, bu Parlamentoda milletvekillerinin soru önergelerine cevap verin ve denetleme vazifemizi tam yapmamıza vesile olun Sayın Bakanlar. Yapmıyorsunuz, Anayasa'ya uymuyorsunuz, "Uyun." diyoruz biz sizlere.
Şimdi, bu Yunus Emre Enstitüsünde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdağ, tamamlayın lütfen.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Burayla ilgili Bakan Bey burada bir cümle sarf etti mi? Hayır, sarf etmedi. Kültür ve Turizm Bakanı, hemen gereğini yapmalısın, çıkmalısın... Ve burada yetimin hakkı var. Ne diyordu Peygamber'imiz? "Yetim hakkına tecavüz etmeyin." diyordu, değil mi? Eğer burası hukuk devleti olacaksa bu hukuk devletinde denetleme mekanizması olacak. Yetmez denetleme mekanizması, denetleme mekanizmasının ortaya çıkarmış olduğu tüm yolsuzluklara ve hırsızlıklara karşı mutlaka hesap verme mekanizmaları oluşacak. Hesap verme yerleri de mahkemeler olacak, sadece vicdanlar olmayacak; sadece "ben yaptım oldu" mantığıyla hareket etmeyeceksiniz. O nedenle, Yunus Emre Enstitüsünde meydana gelen olay devede tüydür, devede kulaktır. Gelin, hep beraber bununla ilgili bir Meclis araştırması önergesi verelim ve bu araştırma önergemize "evet" oyu verin ve bu bir başlangıç olsun, bu başlangıçla beraber... Tutanın elinde kalan bir devlet değil Türkiye. Türkiye'yi herkesin devleti olacağı, aidiyet duygusunun güçlü oluşabileceği, zenginliğin herkese paylaştırılabileceği, yetenek ve zekâyla insanların devlet kademelerinde yer alabileceği bir ülke hâline getirelim diyor, saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)