GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:47
Tarih:14.01.2025

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bir Adalet Akademisi kurulmasıyla ilgili kanun teklifi üzerinde Saadet-Gelecek Grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım.

Elbette "adalet" diye bir kavram çıktığı zaman aziz milletimiz büyük bir heyecanla "Acaba 15 Temmuz etkisiyle başlayan o olağanüstü süreç sona erecek, normal düzene geçecek miyiz, adalet uygulanmaya başlayacak mı?" beklentisi içerisinde ama heyhat, her geçen gün hukuku biraz daha fazla rafa kaldırmak, biraz daha kanunla, otoriter rejimle ülkeyi yönetmek için ellerinden ne geliyorsa yapmaktan asla çekinmiyorlar.

Bugün burada adaletten söz ederken bilelim ki 15 Temmuz sonrası oluşturulan yeni rejim KHK rejimi, yeni rejim otoriter rejim, yeni rejim talimat rejimi. Bu açıdan da bu rejimden bütün kurumlar payını aldığı gibi adalet mekanizması da fazlasıyla aldı.

Bugün açılmak istenen Adalet Akademisi yeni bir aşkın ürünü. İktidar mensuplarında bir aşk peyda etti ki Diyanet Akademisi, Eğitim Akademisi, Adalet Akademisi, her alanda bir akademi çıkarmayı büyük maharet sayıyorlar. Oysa belki de temel gerekçelerden biri -yasa gerekçesinde belirtildi- Anayasa Mahkemesinin iptali. Her çıkartılan yasa bir şekilde bozulacak, tekrar Meclise gelecek, tekrar görüşülecek; böylece gündem infial edilmiş olacak, meşgul edilmiş olacak. Bugün de bunun yeni bir versiyonunu görüyoruz ve ne yazık ki düzeltilmesi işaret edilen hususlar aynen tekrar getirildi. Bir süre sonra yeniden aynı yasanın görüşüleceği kısır bir döngü karşısındayız. Burada bu yasanın önemli yönlerinden biri, bu yasanın işsizliği öteleme yasası olmasıdır. Anlaşılıyor ki Adalet Akademisine öğrenci olarak alınanlar aday memur, aday hâkim, savcı statüsünde kabul edilecekler; bu süre içerisinde de düşük ücret verilerek biraz daha emek sömürüsü gerçekleştirilecek.

Bunu bilelim ki bugün ülkemizde belki de AK PARTİ iktidarlarının en vahim tablolarının yaşandığı alan adalet alanıdır. Bugün ülkemiz KHK'lerle hayatı zindana çevrilmiş on binlerce insanın yaşadığı bir ülkedir. Bugün cezaevleri haksız yere tutuklanan, sebepsiz tutuklanan siyasi mahkûmlarla doludur. İktidar bu noktada adil, kendinden olmayan herkese eşit derecede zulmediyor; sağcısı, solcusu, futbolcusu, dindarına bakmıyor, yeter ki kendisinden olmasın, zulümde adil davranıyor.

Çalışan Gazeteciler Günü'nü, bayramını yaşadığımız bugün, dünyada belki de en fazla tutuklu gazetecilerin olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Burada adaletle ilgili bir kanun çıkarılacaksa her şeyden önce ülkede adaleti tesis edecek bir yasa olmalı. Avrupa'nın en büyük adalet sarayına sahibiz ama Avrupa'nın adaletin en az olduğu ülkesiyiz. Burada siz sabahlara kadar onlarca, yüzlerce yasa da çıkarsanız adaleti tesis etmediğiniz sürece asla hiçbir yaraya merhem olmaz.

Bugün, yasanın içerisindeki değişik hususlarda eleştiriler geldi, daha da konuşulacak. Mesela, avukatlara eğitim sonrası verilen uzman avukat veya sertifikalı meselesi, kör inat. Bu yasa yine başa bela olacak ama dediğim dedik "Biz inadız, inadımızdan ne pahasına olursa olsun dönmeyiz." denilmek suretiyle basit bir kelimede bile ısrar ediliyor. Eğer siz adaleti tesis edecek bir mekanizma kuracaksanız orada adaletin en önemli sacayaklarından biri, bağımsız adalete dâhil edilmesi gereken avukatlardır, barolardır, hukuk fakülteleridir. Bunlar yok, ya kim var? Sizin talimatla kurduğunuz, kendinizin oluşturduğu ve sizden emir alan bürokrat kadrolardan oluşan bir yapıyla da ülkeye adalet asla sağlanamaz.

Değerli milletvekilleri, hukukun problemlerini hepimiz çok yakından biliyoruz. Dava süreleri düşsün diye istinaf mahkemeleri çıkarıldı, daha beter uzadı. Bugün en basit davanın iki ile on yıl arasında sürdüğü bir dönemdeyiz. Bugün avukatların en fazla işsiz olduğu bir dönemdeyiz. Bugün hâkimlerin dava yükünün adil karar vermesini engelleyecek yoğunlukta olduğu bir dönemdeyiz. Böyle bir dönemde bu tür adalet mekanizmasının gerçek problemlerinin hiçbirine çözüm bulmayıp gelip yeni bir akademi kuracağız. Burada ödenekler nasıl tahsis edilecek, görev bölümü ne olacak? Bununla Türkiye Büyük Millet Meclisi yalnızca meşgul ediliyor.

Bakın, bugün, adaletin yine mekanizma içerisinde, ücretle ilgili bahsetmişken büyük şehirlerde görev yapanlar ile ücra, atıl bir ilçede, küçük ilçelerde görev yapan insanların bu noktadaki maruz kaldığı durumlar da hepimizin malumu. Bu açıdan, biz, burada adaletle ilgili bir hüküm çıkarılıyorsa ülkede adaleti getirmek için uğraşacağız. Karşılığında kayyumla ilgili ifadeleri hepimiz biliyoruz. Eğer herhangi bir belediye başkanı iktidar partisinden seçilmiş ise hangi suçu işlerse işlesin görevinde kalmaya devam eder, en iyi ihtimalle görevden alınır, yargıya maruz bırakılmadan köşesinde bekler ama muhalefet partisinden birinde ise nelere maruz kaldığını hepimiz görüyoruz.

Bugün ülkede milletimiz, aziz milletimiz hukuksuzluktan inim inim inliyorsa, KHK'lerle mağdur olmuş insanların bugün ülkemizde o sesleri, bedduaları arşı titretiyorsa iktidarın buna seyirci kalması asla kabul edilemez. Bilmeliler ki devran her zaman için döner. "Biz, bize verilen talimatları yaparız. Bizim herhangi bir konuda kanun çıkarma, teklif getirme, itiraz etme, farklı söz söyleme hakkımız yoktur, talimata göre hareket ediyoruz." diyorlarsa sadece kendilerini kandırmış olurlar.

Evet, bugün bir yargı paketi var. Bu yargı paketi, adalet beklerken, hukuksuzluğun giderilmesine yönelik yeni tekliflerin gelmesi beklenirken basit bir teknik düzenlemeden ibaret. Bundan sonra Adalet Akademisi açılacakmış, orada kim derse girecekmiş, hangi ders nasıl yapılacakmış; bununla ilgili üstünkörü bir yasa getirilmiş. Detaylı bir şekilde, anlaşılamayacak bir şekilde kısa maddelerle burada yasayı görüşüyoruz. Muhtemelen de biraz sonra iktidar mensubu arkadaşlar "Yaşa, var ol, yeni bir şeyi daha başardık." diyerek belki de sevinecekler ama bilsinler ki bu hukuksuzluk ülkede huzuru bozar. Nitekim bugün eğer yargıda rüşvet, yolsuzluk, çete iddiaları ayyuka çıktığı hâlde bunu hiç gündeme bile almayıp kör, sağır maymun oynanıyorsa o ülkede adalet bitmiştir, o ülkede hukuk düzeni hiçbir şekilde kalmamıştır.

Burada Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapacağı iş, ülkeye adaleti getirmek, toplumda huzuru tesis edecek girişimlerde bulunmak, bu yönde kanunlar çıkarmaktır. Adalet Bakanlığının belki de bir yönetmelikle çözeceği basit hadiseye Türkiye Büyük Millet Meclisini alet ederek burada Meclisi meşgul etmek ancak bu döneme mahsus bir şeydir.

Evet, AK PARTİ'liler, bilesiniz ki bütün millet, hakkını arayan herkes, bütün adalet mağdurları beddualarla, Hükûmetinizin yaptığı zulmün karşılığını bir şekilde görmesini bekliyor. Bir dost tavsiyesi olarak diyoruz ki adalet herkese lazımdır, adalet her zaman lazımdır, adalet bir gün size de lazım olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Size de lazım olur.

Buyurun.

Bir dakika...

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Bu açıdan, burada getirilecek yasanın milletin derdine merhem olmadığı sürece hiçbir anlamı olmaz. Genç avukatlar işsiz, yeni isimle "home office" çalışıyor büro açmaya güçleri yetmediği için. Adaletin bu kadar yerlerde süründüğü bir dönemde, arzu ederim ki Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili de yasa çıkartılmalıdır. Bu artık kabak tadı vermeye başladı. Sayın Cumhurbaşkanımız aynı zamanda bir siyasi partinin Genel Başkanıdır. Bu açıdan kendisine yönelik yapılan eleştiriler, ithamlar Sayın Cumhurbaşkanlığının o ulvi makamına değil, parti kimliğinedir. Bu konuda da karar vermek Meclisin görevidir. Gerçek anlamda milletimizden binlerce mağdur olduğunu hepimiz bir şekilde biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Hukuku hâkim kılmak, Meclisin görevidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)