GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:47
Tarih:14.01.2025

CHP GRUBU ADINA İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Kanunun genel gerekçesi "Hukuk devleti olmanın en önemli şartlarından biri; adil, bağımsız, tarafsız ve etkin bir yargı sisteminin varlığıdır. Böyle bir yargı sisteminin varlığı için hukuka ve insan haklarına bağlı, tarafsız, bağımsız, hür vicdanıyla adil kararlar veren, meslek etik ilkelerini benimseyen, toplumun adalet ihtiyacına cevap verebilecek nitelikte hâkim ve savcıların yetiştirilmesi gerekmektedir." diye başlıyor.

Bu sözler kâğıt üzerinde şık duruyor ama işin uygulama tarafına baktığımız zaman işin böyle olmadığı herkesin malumu. Bu noktada, AKP'nin yirmi iki yıllık yargı uygulamasına baktığımız zaman, ne buradaki gerekçede yazılan ne de AKP sözcülerinin zaman zaman dile getirdiği gibi bir yargısal düzen olmadığını tekrar ve ısrarla kayda geçirmek istiyorum.

Gerekçeye yazdığınız cümleyi unutmayalım, sonra da geçmişte AKP'de siyaset yapmış, il yöneticiliği yapmış, milletvekili adaylığı yapmış, aday adaylığı yapmış, ilçe yöneticiliği yapmış bazı avukatların hâkim ve savcı kadrolarına alındığını hatırlayalım. Genel gerekçenin bu birinci paragrafında süslü ifadelerle anlatılanlara bunu nasıl uyduruyorsunuz?

Bizim seçim mevzuatımıza göre, iki meslek mensubu seçimlerde aday olmak için kamu görevinden istifa ettiğinde tekrar eski görevine dönemez; birisi askerlik, diğeri de yargı mensupluğudur. Bu görevlere başlamışken ayrılıp tekrar dönemiyorsunuz ama bu gerekçeye bu süslü cümleleri yazan AKP'ye göre siyaset yaptıktan sonra gelip hâkim ve savcı olabiliyorsunuz. Kanunun ruhuna aykırı bu uygulama yazdığınız bu güzel cümlelere nasıl uyuyor? Bunun izahı yok.

AKP iktidara geldikten bir müddet sonra kendi istediği kararları çıkarabilmek, hâkimlere ve savcılara tek tek verecekleri kararları dikte etmek yani siyaseten yargıya müdahale etmek ve oradan istediği kararları almak bile zor geldi, sonuçta çözümü buldu: AKP'li avukatlar hâkim ve savcı yapıldı, dolayısıyla siyasi bir müdahaleye gerek kalmadan bile istenilen kararların çıkarılmasının önü açıldı. AKP Türkiyesinde iktidar kendi siyasi görüşündeki kişileri yargı makamlarına atayarak, Alman yargıçlara "Karar verirken 'Führer benim yerimde olsaydı hangi kararı verirdi?' diye düşüneceksiniz ve ona göre karar vereceksiniz." talimatı gibi bir talimat bile vermeye gerek kalmadan istediği kararların yargıdan çıkmasını sağladı, sağlıyor. Yoksa yargı dünyasına bir bomba gibi düşen ucube kararlar ve uygulamalar nasıl izah edilebilir?

Anayasa’nın ve Anayasa Mahkemesi kararlarının herkesi bağladığını bir hukukçu bilmez mi? Kanunların tipe uyan herkese ve her olaya eşit şekilde uygulanacağı bilinmez mi? Elbet bilinir, bunu bilmek için hukukçu bile olmaya gerek yok ama neden uygulama böyle olmaz? Çünkü bu ucube kararları veren yargı mensupları sırf böyle kararlar versinler diye o makamlara getirildiler. AKP'nin kendilerine verdiği görevin gereğini yapıyorlar, sonra siz burada süslü cümlelerle takiye yapıyorsunuz.

AKP'nin kendine göre dizayn ettiği günümüz yargısı, suç olmadığı çok açık olan olaylarda bile gözaltına alma, tutuklama, cezalandırma, bir üst yargı organına olayı havale ederek kendisini kurtarma gibi yolları tercih ediyor. Suç olmayan, suç olsa bile cezasının yatarı olmayan olaylarda siyasiler, gazeteciler, bilim insanları, muhalif duruş sergileyen sade vatandaşlar şafak baskınlarıyla gözaltına alınıyorlar, ters kelepçe takılıyor, tutuklanıyor, itibarsızlaştırıyor, ceza hükmü kurulmadan infaz ediliyorlar. Bunu kime yapıyorsunuz? Muhaliflere, sizden olmayanlara yapıyorsunuz. Daha dün Beşiktaş Belediye Başkanımız Sayın Rıza Akpolat'la ilgili olarak yapılan ve hâlen devam ettirilen kanunsuz, haksız ve hukuksuz uygulamalar, sizin yönettiğiniz ülkede hiç kimsenin hukuksal güvenceye sahip olmadığının yeni ve en güncel göstergesi. (CHP sıralarından alkışlar)

Bizim parti olarak kanunsuz ve hukuksuz bir işe göz yummayacağımızı milletimiz bilir. Eğer suç varsa gereğinin yapılmasına itiraz etmeyiz ama kanunlar ve hukuk çiğnenerek, itibarsızlaştırılarak yapılan işleri kabul etmemiz mümkün değil. CHP'li bir belediye başkanına bunu reva gördünüz de yolsuzluk iddiaları sizden birileriyle ilgili olunca niye kulaklarınızı kapatıyor, karanlıkta ıslık çalıyorsunuz?

Kendi Bakanlığına temizlik malzemesi satan bir Bakanınız vardı, bu suç değil mi, ona ne yaptınız? İstifa ettirdiğiniz, içlerinde Ankara'yı parsel parsel sattığı iddia edilenlerin de olduğu belediye başkanlarınız vardı, onlara ne yaptınız? Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin geçmiş dönemlere ilişkin usulsüzlük dosyaları, ihbarları, suç duyuruları vardı, bunların ilgilileri hakkında ne yaptınız? Milyonlarca liralık sahtecilik iddialarıyla soruşturulan Yunus Emre Enstitüsüne, sizin atadığınız Başkana, birisi bakan eşi, birisi ittifak ortağınız partiden bir siyasinin mahdumu olanlara ne yaptınız? Şafak vakti gözaltı mı yaptınız, ters kelepçeyle tutuklamaya mı sevk ettiniz? Onlara bal börek, muhaliflere eziyet. Siyaset, muhalifleriyle yargı üzerinden değil sandıkta hesaplaşmadır. (CHP sıralarından alkışlar)

Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer, kardeşi terör örgütü üyesi olduğu öne sürülen bir vatandaşın annesinin ölümünde taziye telefonu açınca terör örgütüne üye olmakla suçlanıyor. Darbenin elebaşlarından biri Mehmet Dişli'nin kardeşi Şaban Dişli ise AKP tarafından büyükelçi yapıldı. Kardeşe taziye telefonu açan terörist ise kardeş olan nedir? Bu nasıl adalet? Ahmet Özer'in HTS dökümleri üzerinde yapılan incelemede, 1/1/2012-20/10/2024 tarihleri arasında PKK terör örgütünden adli işlem kaydı olan 694 farklı kişiyle iletişiminin tespit edildiği gerekçesi ve iddiasıyla tutuklanıp açığa alındı ve yerine kayyum atandı. Sayın Adalet Bakanının kardeşi de byLock kullanıcısı olduğu, 1.454 adet kaydı olduğu, byLock kullanıcısı olan 22 kişiyle ve FETÖ'den hakkında adli işlem yapılan 166 kişiyle iletişim kaydı olduğu iddiasıyla yargılandı. Mütalaada, birçok Bank Asya hesabı olduğu, örgütün yurt içi ve yurt dışı birçok organizasyonuna katıldığı ileri sürülerek cezalandırılması istendi. Mahkeme, etkin pişmanlık hükümlerini uygulayarak 2021'de ceza verilmesine yer olmadığına karar verdi. Sayın Bakan o zaman AKP milletvekili ve Adalet Komisyonu Başkanı idi. Biz masumiyet karinesine inanıyoruz, mahkemelerin "masum" dediğine bizim "suçlu" dememiz hukukçu kimliğimizle bağdaşmaz ve yakışmaz ama hukuk bu mu, adalet bu mu? (CHP sıralarından alkışlar)

Bu kanun teklifiyle, Anayasa Mahkemesinin kararı gereğince Adalet Akademisinin kuruluş çerçevesini çizeceğiz. Yıllardır var olan Adalet Akademisi eğer hâkim ve savcıları böyle yetiştiriyorsa görevini yapmıyor demektir. Adalet Akademisinin yetiştirdiği hâkim ve savcıları nasıl yetiştirdiğini de bizim tartışmamız lazım aslında. Akademi neyi öğretiyor? Mesela "İşinize gelmediği zaman Anayasa ve Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymayabilirsiniz." diye mi yetiştiriyor hâkim ve savcıları?

Kendi yaptığı Anayasa'ya bile uymayan bir iktidarla karşı karşıyayız. İşte, bu önümüze gelen kanunda bile Anayasa'ya aykırı bir şekilde yapılan düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi iptal etti ama kendi yaptığı Anayasa'ya uymayan iktidar, yeni bir anayasa yapmak istiyor. Yine, aynı güzel lafları söylüyor "demokratik toplum", "özgür birey", "sivil anayasa" falan diyor ama sen yaptığın Anayasa'ya uymamışsan, uymuyorsan, uymamakta ısrar ediyorsan hukuka saygısı olmayanlar, mevcut Anayasa'ya uymayanlar nasıl anayasa yapacak?

177 maddenin 134 maddesi değiştirildiği hâlde bu Anayasa hâlâ darbe Anayasa'sı ise sorun Anayasa'da değil değiştirendedir. Sadece AKP döneminde 12 kez değiştirilen, 3 kez referanduma götürülen, 134 maddesi ve yüzde 75'i değişen Anayasa’nın 13'üncü değişiklikle demokratik olacağına kim inanır?

Referandumlarda AKP'nin ilk değişikliği yüzde 68, 2'nci değişikliği yüzde 57, son değişikliği ise mühürsüz oylarla yüzde 51'le kıl payı geçmiştir. 2010 referandumunun siyasi kargaşa, 2017 referandumunun ise ekonomik çöküş getirdiği aşikârdır.

Anayasa’nın sivil olması kıymetli ama daha kıymetli olan demokratik bir anayasa olması ve o anayasaya uyulması. Yüzde 49'a ulaştığınızda yapmadınız, şimdi yüzde 30'un altına düşmüşsünüz "Anayasa yapacağım." diyorsunuz. Demokratik ve sivil anayasayı 2010'da FETÖ'yle birlikteyken neden yapmadınız? 2017'de tek adam rejimini getirirken neden yapmadınız? Demokratik ve sivil anayasa yapacakmışsınız, şimdi bu Anayasa'yla yapamadığınız ne var?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, bitirelim lütfen.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) - Aslında Anayasa'yı bile takmıyorsunuz, dolayısıyla sizi tutan bir şey yok. Erdoğan'ın 3'üncü defa adaylığının önünü açmak dışında bir ihtiyaç yok gibi.

Anayasa'da en kapsamlı değişiklikler 12 Eylül 2010'da ortağınız FETÖ'yle birlikte yaptıklarınız. O zamana kadar AB'ye uyum vesaire gerekçeleriyle Anayasa'yı demokratikleşme bağlamında geliştirmeye çalışan değişiklikler var. 2010 ve sonrasında yaptığınız değişiklikler, 1980 12 Eylülünde yapılanlardan çok daha geri. Türkiye, 12 Eylül zihniyetinden ve artıklarından elbette kurtulmalı, hem 12 Eylül 1980 darbecilerinden hem 12 Eylül 2010 darbecilerinden kurtulmalıdır yani yargıyı siyasallaştırarak araçsallaştıran zihniyetten, AKP zihniyetinden en kısa sürede kurtulmalıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)