GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI?NIN GÖRÜŞME GÜN VE SAATLERİ İLE KONUŞMA SÜRELERİNE İLİŞKİN
Yasama Yılı:2
Birleşim:29
Tarih:06.12.2011

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilimizin de imzasıyla, herkesin onayıyla gelen bir grup önerisi. Ben bazı düşüncelerimi paylaşmak üzere söz aldım. Onuncu yılını tamamlıyorum Parlamentoda ve bu onuncu bütçe görüşmeleri olacak.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle hemen şunu vurgulayayım: Bütçeler siyasetin özü, aynasıdır. Diyeceksiniz "Komisyonlarda bunlar uzun süre tartışılıyor." Komisyon tartışmaları bir kısmı tekniktir, bir kısmı orada kalan görüşmelerdir. Bütçelerin 1980 öncesinde -Türkiye Büyük Millet Meclisi tutanaklarına bakacak olursanız- görüşmelerinde oldukça geniş bir zaman diliminde, teknik ve siyasi her türlü analizin yapıldığı, siyasi iktidarın da, siyasi muhalefet partilerinin de her türlü görüşlerini yansıttıkları birer alan hâline gelmiştir, ama bugün baktığımızda -bu, bu sene değil, daha önceki senelerde de aynıydı- elli dakikalık turlar hâlinde, elli dakika içerisinde -bir siyasi parti grubuna verilen süre- ve en aşağı iki bakanlık ve bağlı kuruluşlarının bütçelerine zaman ayrılıyor. Yani elli dakikayı, yirmi beş-yirmi beş, iki bakanlığa bölüyorsunuz, buradaki konuşmacılar altı dakika, yedi dakika, sekiz dakika ve bu sürelerde, demin söylediğim gibi, siyasetin özü olması gereken en temel konuda orada lehte  ve aleyhte görüş belirtiliyor.

Değerli arkadaşlarım, öz eleştiri yapmadan siyaset olmaz. Hepimiz öz eleştiri yapmak da zorundayız. Şimdi, bakın, 1 Ekim 2011'de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Bugün 6 Aralık 2011. Aradan geçen süre içerisinde Sporda Şiddet Yasası -ki o da geri döndü- onun dışında -uluslararası sözleşmeleri dışında tutuyorum- ciddi bir kanun tasarı ve teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmedi. Belki de en ciddi kanun tasarısı Bütçe Kanun Tasarısı olarak önümüze gelecek. Burada da zaman kısıtlamasıyla karşı karşıyayız. Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamento kürsüsü nasıl kullanılıyor? Bu öz eleştiriyi hep beraber yapmak zorundayız. Hepimiz havanda su dövüyoruz değerli arkadaşlar, hepimiz çeşitli polemiklerin tarafı olarak bu kürsüde zaman dolduruyoruz. Grup önerileriyle gelen, iktidarın tavrının belli olduğu çeşitli noktalarda onar dakikadan yirmi dakika iki arkadaş söz alıyor, iktidardan da iki arkadaş söz alarak o günü tamamlamış oluyoruz. Herkes eteğindeki taşları dökmek için Parlamento kürsüsünü, maalesef, hepimiz kullanıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bütçenin siyasi uygulamaların, tercihlerin yansıdığı en önemli belge olduğunu biliyoruz. Burada çok ciddi siyasi tartışmaların yapılması için mutlaka gerekli zamanın verilmesi, tanınması veya birlikte kararlaştırılması gerektiğine ben inanıyorum. Aslında tartışmaktan korkan bir yapımız var hepimizin. Tartışmayı mensup olduğumuz siyasi kampın temel görüşü doğrultusunda yürütmek hepimizin temel görevi olmuş durumda. Onun dışında başka bir dünya, onun dışında başka bir görüş, onun dışında başka bir siyasi boyut katabilir miyiz biz bu işe? Hiçbirimizin böyle bir arayışı yok. Bu, biraz da -öz eleştiri yapıyoruz- Türkiye'deki Siyasi Partiler Kanunu'nun ve siyasi partilerin "Aslında yok birbirimizden farkımız, hepimiz Osmanlı Bankasıyız." deyişindeki gibi iç tüzüklerinden, kendi tüzüklerinden, birbirinin aynısı, tıpatıp kopyası sayılabilecek tüzüklerinden kaynaklanıyor. Yani konuşan, tartışan, sorgulayan milletvekili istemiyoruz. Mutlaka merkezî otoriteye bağlı, merkezî otoritenin çizdiği çizgi üzerinde -tabii ki disiplin olacak, benim söylediğim disiplin kavramı dışındaki bir nokta- kendisinden bir şey katması için hiçbir ortam sağlamıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, o yüzden bu "demokratikleşme", "demokrasi" kavramlarını da herkesin tekrar bir sorgulaması gerekiyor özellikle iktidar partisinin. Burada da ciddi bir samimiyet gerekiyor. Gerçekten demokratikleşme, gerçekten demokratik kurum ve kuralların yerleşmesini istiyorsak öncelikle Siyasi Partiler Yasası'nı ve siyasi partilerin  bu yasaya bağlı olarak tüzüklerini demokratik hâle getirmeleri gerekiyor. Parti içi üyelik hakkını mutlaka hukuken teminat altına almaları gerekiyor. Mutlaka parti içinde katılımcılığı sağlamaları gerekiyor. Seçimle gelenlerin seçimle gitmesi gibi bir süreci mutlaka tüzük yükümlülüğü hâline getirmeleri gerekiyor. Yoksa kim ki demokratikleşmeden bahseder, kim ki demokratik temayülleri kendisine bayrak edip çeşitli sloganlarla süsleyerek kürsü kürsü dolaşıp ağdalı kelimelerle anlatır, sadece kendisini değil herkesi yanıltıyor demektir.

Değerli arkadaşlarım, bu benim katılacağım 10'uncu bütçe görüşmeleri olacak. Ben sizin insafınıza bırakıyorum, elli dakika bir siyasi parti grubuna, iki bakanlık ve onlara bağlı olan kuruluşların bütçelerinin görüşüldüğü bir takvim yani altı dakika, yedi dakika Sağlık Bakanlığında bir arkadaşımız konuşacak muhalefet partisi adına ve şöyle sahnelerle de karşılaşacaksınız: Altı dakikada ne söyleyebilir? İşin özünden sapacak, yerel birtakım sorunları dile getirecek, ondan sonra ilginç bir tiyatro sahnesi ortaya çıkacak. Muhalefet partisi bunu söyleyince iktidar partisi milletvekili de gelecek, sadece iktidarın uygulamalarını kendisine ayrılan sürede övecek, soru-cevap kısmında da hazır sorular, hazır cevaplarla, çanak sorular, çanak cevaplarla bu süreyi tamamlayacağız. İşin özüne dönük, siyasi tercihlerin ekonomik boyutlarıyla tartışıldığı bir Parlamento gündemi olmayacak. İlk defa katılacak arkadaşlarımız var, ben şimdiden onlara biraz yaşayacakları hayal kırıklığını anlatmak istedim.

Maalesef, milletvekilleri böyle yapıyor da siyasi partilerin genel başkanları ne yapıyor? Aynı şekilde, onlar da bu hava içerisinde, genel anlamın çok az bir kısmını konuşmalarına koyuyorlar ve günlük polemiklerin içerisinde tüketiyorlar ve maalesef, Sayın Başbakanda dokuz senedir izlediğim konuşma, akşam saat 19.00 sıralarında ayarlanıyor cevap konuşması ve 19.00 sıralarında Sayın Başbakan da çıkıp, bütçenin dışında, tamamen siyasi polemiklerle dokunmuş bir konuşmayı bu kürsüden yapıp, alkışlar arasında gidiyor. Birbirimizi kandırıyoruz, demokrasicilik oynamaya devam ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin de, parlamenterliğin de saygınlığını hepimiz korumak zorundayız. Bunlar tutanaklara geçsin, belki daha sonraki dönemlerde görev yapacak arkadaşlarımız, hiç olmazsa birileri bu sözleri bu kürsüden söyleyebilmiş desin.

Benim sizden ricam, bu tüm grupların ortak kararıyla geliyor -hep öyle olmuştur- ben de grup başkan vekilliğindeyken sürelerin artırılması için o zamanki muhatap grup başkan vekili arkadaşlarıma söylemiştim, ama "mümkün değil" dediler. Ben ne kadar boş zaman kullandığımızı söyledim Mecliste, bunun yerine bir Sağlık Bakanlığı bütçesini, bir Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesini, her parti kalkıp her boyutuyla bir saat, iki saat tartışılmasını istemez misiniz? Altı dakikada ne olacak, yedi dakikada ne olacak? Bir de herkese söz vermek gibi grup yöneticilerinin bir zorluğu var. Burada birbirimizi kandırıyoruz gibi geliyor ve demin de söylediğim gibi, bugünkü sistem içerisinde asıl görevimizi milletvekili olarak yapamadığımızı ben ifade etmek istiyorum.

Hepinizin bu söylediklerimi değerlendireceğinizi umuyorum. Bütçe görüşmelerinde bir karşı, muhalif görüş olarak değil, sadece uygulamadaki sıkıntıları, daha farklı olmalı görüşüyle dile getirmek için söz almıştım.

Görüşmelerde başarılar diliyorum. Hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.