| Konu: | Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 48 |
| Tarih: | 15.01.2025 |
HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
"Türkiye'de ciddi bir enflasyon ve hayat pahalılığı sorunu var. Vatandaşın hayat pahalılığından şikâyetleri var. Sorunları biliyoruz, sizleri duyuyoruz." Bu sözler İstanbul'da bir konferansta konuşan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e ait. Bu sözlerin sarf edilmesinden hemen sonra, bir gece yarısı operasyonuyla 2025 yılının asgari ücreti yüzde 30 zamla 22.104 lira olarak açıklandı. Asgari ücretlilerden sonra kamu emekçileri ve memur emeklilerine de yüzde 11,54 oranında zam yapıldı, işçi emeklileri için yüzde 15,75 olarak açıklanan zamlarla ücretler baskılandı, enflasyona ezdirildi. Ekonomik daralmanın ve enflasyonun bedeli yine milyonlarca asgari ücretli, emekçi, emekli ve ailelerine ödetildi. 70 milyonluk işçi, emekçi, emekli ve ailesinden bahsediyoruz ve açlık, sefalet ücretine mahkûm edilmiş durumdalar ve maalesef 2025, 2024 yılını aratır olacak. MÜSİAD'ın bir programındaki konuşmasında Mehmet Şimşek patronlara "Biz sizden para kazanmanızı bekliyoruz, daha çok para kazanmanızı istiyoruz, başka bir şey istemiyoruz." derken patronlar ise "Uzun süredir işçi maliyeti yüksek, kur düşük, rekabeti kaybettik, ihracat yapamıyoruz, nasıl kazanalım?" serzenişlerinde bulunuyorlardı. Maliye Bakanı zenginin bu feryadını duymuş olacak ki emeğin maliyetini düşürüp zenginin kesesine bıraktı, bir de patrona asgari ücret desteği yüzde 42 artışla bin lira yapılacak, hem de İşsizlik Fonundan karşılanacak. Vergi yükünü de 1 puan arttırarak, emekçinin, halkın sırtına vurarak yüzde 18,3'e yükseltti. Milyonlar adaletsiz ve yüksek vergi yükünün altında kaldılar; enflasyonun da açlık sınırının da yoksulluk sınırının da altında kaldılar. Milyonlar köleleştirilmiş durumda. Son bir yılda taze sebze fiyatları yüzde 125, doğal gaz abonelik ücretleri yüzde 125, kira artış oranı yüzde 109, çocuk bakım hizmetleri yüzde 90, eğitim ve gıda gibi temel harcamalarındaki artış yüzde 80 olarak gerçekleşmiş durumda. İnsanlar temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta güçlük çekiyorlar. Gıda ve enerji enflasyonu manşet enflasyondan yüksek, yoksulun ve emekçinin enflasyonu da yine zenginden neredeyse 2 kat daha yüksek. İktidarın tarafı ise açık ve net, zenginle zenginleşmekten yana ama sermaye ekonomik krize deva olamıyor, istihdama da işsizliğe de çözüm değil. Sermayenin sadece ve sadece kendisi büyüyor ve toplumun geri kalanıyla arasına sürekli kendi lehine büyüyen bir gelir eşitsizliği yaratıyor.
Bakın, uzmanlar 2025 yılında enflasyonda ciddi bir düşüş beklemiyorlar, ekonominin yavaşlayacağı söyleniyor. OECD son raporuna göre 2024 yılında yüzde 3,5 büyüyen Türkiye 2025 yılında yüzde 2,6 oranında büyüyecek ve uzun zamandır ilk kez büyüme dünya ortalamasının yani yüzde 3,3'ün altında gerçekleşecek. Kaynaklar geniş toplum kesimleri için azalırken yaşam maliyetlerinin yükü de ağırlaşacak, hayat pahalılığı ve işsizlik artarak sürecek. Birçok ülkede işsizlik azalırken özellikle geniş tanımlı işsizlik Türkiye'de yüzde 27,6'ya yükselmiş ve gerçek işsiz sayısı 11 milyonu aşmış durumda.
Bir de Orta Doğu'da süregiden ve giderek daha çok aktörlü bir duruma gelen savaş ve çatışma süreçleri ve bu gerçekliğe barış değil savaş politikalarıyla eklemlenmek, sürdürmek. Bugün için merkezî bütçenin neredeyse yüzde 45'i sermayeye ve savunma ve güvenlik harcamalarına, savaş sanayisine ayrılmış durumda. Buna ek olarak Suriye'de savaş ve çatışmanın tırmanması ve alevlenmesi ise maalesef enflasyonu, yoksullaşmayı, işsizliği artıracak ve yoksulun, emekçinin payı daha da azalarak güvenlik harcamalarına, savaş sanayisine ve savaş baronlarına akıtılacak. Bugüne kadar tüm veriler Suriye iç savaşının Türkiye ekonomisine kaybettirdiği yönünde. Hegemonik bir aktör olarak savaştan bir medet ummak, savunma sanayisi, altyapı, inşaat gibi sektörler üzerinden ve de Suriye halklarının öz kaynaklarını devşirerek Suriye sahasından ekonomik bir girdi beklemek vicdani de ahlaki de değildir.
BAŞKAN - Sayın Bozdağ, lütfen tamamlayalım.
HEVAL BOZDAĞ (Devamla) - Yıllardır otoriter bir rejime karşı özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren halkların talepleri ve hakları tabii ki özgürlük ve demokratik bir yaşamdır; bunca acı boşuna çekilmedi, bu mücadelenin kazanımlarını yok saymaya da gasbetmeye de kimsenin hakkı yok. Bu durumda barış ve dayanışma tüm halklara, Türklere ve Kürtlere kazandıracak tek formülüdür.
Teşekkürler. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)