| Konu: | Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 48 |
| Tarih: | 15.01.2025 |
SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle PKK terör örgütü tarafından 15 Ocak 1997'de şehit edilen kahraman Jandarma Erimiz Şahin Celal Ak'ı rahmetle anıyor, onun nezdinde bütün şehitlerimizi, gazilerimizi ve ekranları başında bizi takip eden bütün şehitlerimizi ve yakınlarını saygıyla selamlıyorum; sizleri unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.
"Bir saniyesine bile hükmedemediğimiz bir dünya için bu kadar fırıldak olmaya gerek yok." demişti. Ölümüyle sonuçlanan o menfur vakayı aydınlatabilecek davanın düşürülmesiyle, sözlerinin bir kelimesinin bile anlaşılmadığını gördüğümüz merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nu da bu vesileyle anıyorum.
Türkiye Adalet Akademisinin kendisine biçtiği bir misyon var. Buna göre bu Kurum çatısı altında yapılacak iş, hukuka ve insan haklarına bağlı yani usulsüzlüğü esasa bakın pişkinliğiyle normalleştirmeyen, mesaisini hak ve hürriyet gasbına kılıf aramaya harcamayan; tarafsız, bağımsız, hür vicdanıyla karar veren yani hiçbir şart ve koşulda müritleşmeyen, yandaşlaşmayan, talimatla dosya açıp kapatmayan, meslek etik ilkelerini benimseyen ve uygulayan yani hiç kimsenin karşısında iliksiz cübbesine ilikleyecek düğme arama telaşına kapılmayan, toplumun adalet ihtiyacına cevap verebilecek yani açtıkları ve açmadıkları soruşturmalar, verdikleri ve vermedikleri hükümlerle vicdanları kanatmayan hâkim ve savcılar yetiştirmek. Bu misyonla çıkılan her yolun açık olmasını ben canıgönülden dilerim. Dilerim ki bu akademi mülakatperestlerce çürütülen adalet alanını yeniden umuda dönüştürecek öyle bir liyakat çatısı koysun, bu Akademinin tedrisatından geçen savcılar öyle savcı, hâkimler öyle hâkim olsun ki kimse Diyojen'in gün ortasında fenerle adam aradığı gibi elinde fener, yüreğinde kederle adalet dilenmek zorunda kalmasın siyaset kapısı önünde. Öyle savcılar, öyle hâkimler yetişsin ki buradan, biri bile az önce andığım görüntüsü kaza ama vicdanlardaki karşılığı bir siyasi suikast olan, aydınlatılabilse çorap söküğü gibi kim bilir daha ne çok kirden arınmayı sağlayacak Muhsin Yazıcıoğlu yargılamasını zamanı alet edip aşındıranlara benzemesin. Öyle savcılar hâkimler yetişsin ki buradan, kimse tehdidi, hakareti kendine hak göremesin. Bu ülkede kimsenin tehdit özgürlüğü, kimsenin kimse için hiçbir suçu azmettirme özgürlüğü bulunmadığı gerçeği sadece kâğıt üzerinde kalmasın. Bütün bu ilkeler ayrıca hiçbir sıfat gerektirmeksizin, her bir vatandaşımız için de geçerli ama cüretin, hukuk tanımazlığın, fecaatin boyutlarını ortaya koyması açısından manidar, eğer yasalarla birlikte bir de devletin koruma polislerince fiilen korunan, bu şartlarda hayli ironik olacak ama bir metafor olarak dokunulmazlığı bulunan, hak ve hürriyetlerinin korunması yasalarla birlikte bu Meclisin de uhdesinde bulunan bir milletvekili, bir siyasi parti Genel Başkanı alenen hakaret ve tehdide uğradığında bu hakaret ve tehditler, hele bir de yanında yöresinde kim varsa evvelce başkentin göbeğinde işlenmiş bir başka suikasta da bulaşmışlarca yapılıyorsa hukuk devletinin kendilerini donattığı yetkileri kullanmak, üzerlerine yüklediği vazifeyi yerine getirmek için kimseden işaret beklemek aczine düşmesin. Öyle savcılar, hâkimler yetişsin ki PKK terör örgütünün yirmi beş yıldır ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü olan elebaşından hele de terör örgütüne talimat taşımanın suç olduğunu söyleyebilsin. Yirmi beş yıldır tutuklu olan, güya tecrit altındaki bir terörist eskisi terör örgütüne hâlâ söz geçirebiliyorsa bunun ancak bu süre boyunca cezaevinden terör örgütüyle irtibat kurmasıyla mümkün olabileceğinden hareketle, katil Öcalan infazı devam eden suçlarının cezası hükme bağlandıktan sonra da aynı suçları işlemeye devam etmiştir. Bu suçlar için yeniden, yeniden ve yeniden yargılanacak birine "Siz hangi umut hakkından söz ediyorsunuz?" diyebilsin.
Ve yarın 16 Ocak; teğmenlerimiz, olmayan bir suçun savunmasını yapmak durumunda kalacak. Yarın, hak bilen, hukuk bilen biri çıksın ve bu utanç dosyasını öyle bir kapatsın ki en anlamak istemeyenin bile kafasına kazınsın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Taşcı, lütfen tamamlayın.
SELCAN TAŞCI (Devamla) - Bitiriyorum.
Türkiye Cumhuriyeti'nde Mustafa Kemal'in askerleri olmak da, o askerlerin ülkesine, ülkesinin kurucu değerlerine bağlılık andı içmesi de suç değildir; suç olan bunlara kastedilmesidir, daha büyük suç olansa bunlara kastetmenin neredeyse marifet mertebesine yükseltilmesidir. Bu suçları işleyenleri devlet aklının timsali sayıp da Mustafa Kemal'in askerlerinin üniformalarını çıkartmaya çalışmak bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüklerden biridir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)