| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 51 |
| Tarih: | 30.01.2025 |
METİN ERGUN (Muğla) - Görüşülmekte olan teklifin 7'nci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Muhterem milletvekilleri, teklifin 7'nci maddesi, şirketlere kayyım atanması ve bu kayyımların sorumluluğuna ilişkin önemli değişiklikler yapılmasını öngörmektedir. Yapılması düşünülen bu değişiklikler hukukun temel ilkeleriyle çelişen ve denetim mekanizmalarını işlevsiz kılan düzenlemeler içermektedir. Daha önce sekizinci ve dokuzuncu yargı paketlerinde gündeme gelen fakat yoğun itirazlar sonucunda teklif metninden çıkarılan bu hüküm şimdi yeniden getirilmiştir. İYİ Parti olarak bizim bu düzenlemeye ilişkin düşüncelerimiz değişmemiştir. Zira, teklifte TMSF'nin kayyımlık yetkisinin kapsamı genişletilmekte ancak kayyımların şahsi sorumluluktan muaf tutulması amaçlanmaktadır. Bankacılık Kanunu'nun 127'nci maddesiyle TMSF'nin yönetimi devralmadığı şirketlerdeki kayyımlar için getirilmiş koruma zırhı burada tam yetkili bir kayyım modeli için uygulanmak istenmektedir. TMSF'ye devredilen şirketlerde kayyımların yönetim ve denetim yetkileri tamamen TMSF'ye devredilmekte ve kayyımların şahsi sorumluluk davalarından muaf tutulması öngörülmektedir. Bu durum, açık bir şekilde hukukun hesap verebilirlik ilkesiyle çelişmektedir. Tüm yetkileri devralan, şirketlerin kaderini tayin eden kayyımların hiçbir sorumluluk taşımaması adaletle bağdaşır mı, bağdaşabilir mi? Bu düzenleme kayyımların şirketleri kötü yönetmesinin, hatta kötü niyetle batırmasının önünü açmaz mı? Dolayısıyla, bu hesap vermezlik zırhının kayyım atanan şirketlerin mali yapılarında telafisi mümkün olmayan zararlara yol açabileceği kanaatini taşıyoruz, bu durumun şirketlerin mali yapılarında telafisi mümkün olmayan zararlara yol açabileceğini ifade ediyoruz. Eğer bir şirket kayyım tarafından kötü yönetilirse ve zarar görürse bunun hesabını kim verecektir? Unutmayalım ki yönetim yetkisi ve sorumluluğu bir bütündür, ayrılamaz.
Muhterem milletvekilleri, teklifteki yetkili mahkeme meselesi de ayrı bir problem alanı yaratmaktadır. Bu düzenlemeye göre TMSF'nin kayyımlık görevi kapsamındaki işlemlerine ilişkin davalar sadece İstanbul İdare Mahkemesinde görülecektir. Mesela, Erzurum'daki bir şirkete kayyım atanırsa, bu kayyımın işlemleriyle ilgili bir dava açmak gerekirse Erzurum'daki mahkemeler değil İstanbul'dakiler yetkili olacaktır. Bu durum hem vatandaşlarımız için büyük bir külfet yaratacak hem de yargılama sürecini uzatacaktır. Bilindiği gibi ticari nitelikli işlemler asliye ticaret mahkemelerinin yetki alanına girmektedir. Türk Ticaret Kanunu'nun 5'inci maddesi bu konuda çok açıktır. Şirketin yönetimiyle ilgili davalar şirketin merkezinin bulunduğu yerde görülmelidir.
Muhterem milletvekilleri, teklifin bu maddesi mevcut hâliyle yasalaşırsa ciddi sorunlara yol açacaktır. Kayyımların şahsi sorumluluk davalarından muaf tutulmasını kabul etmek mümkün değildir. TMSF'nin kayyımlık işlemlerine ilişkin davalarının yalnızca İstanbul'da görülmesi yönündeki düzenleme de değiştirilmelidir. Yetkili mahkeme, ilgili şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi olmalıdır. Eğer gerçekten adalet, denetim ve hesap verebilirlik istiyorsak bu maddede gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
İYİ Parti olarak mülkiyet hakkının güvenliğini zayıflatan ve telafisi mümkün olmayacak problemler ortaya çıkarma potansiyeli barındıran bu teklife karşı duruşumuz nettir ve aleyhtedir.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken bir kez daha hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)