GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye, Özgecan Aslan'ın ölümünün 10'uncu yıl dönümüne, geçen hafta Genel Kurulun çalışamamasının nedenine, soruşturmalara ve gözaltı kararlarına, büyük Kahramanmaraş depreminin yıl dönümüne ve deprem sonrası topluma verilen sözlere ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:55
Tarih:11.02.2025

MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben de sözlerimin başında, bu hafta tıbbi bir operasyonla sağlığına kavuşan Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'ye sağlıklı bir yaşam diliyorum; Genel Kurula, Meclis çalışmalarına bir an önce katılımını diliyorum.

Sayın Başkan, bugün, 2015 yılında Mersin'in Tarsus ilçesinde vahşice katledilen Özgecan Aslan'ın ölümünün 10'uncu yıl dönümü. Yıl dönümü diyoruz ama maalesef utanç verici bir hatırlatma bizim için. Özgecan, kadın cinayetlerine karşı yükselen öfkenin en önemli simgelerinden biri oldu. O gün hep birlikte, bütün siyasi partiler, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu ve bütün toplum ayağa kalkarak "Bu son olsun." dedi ama ne yazık ki aradan geçen on yıla baktığımızda bunun bir son olmadığını görüyoruz. Kadınlar her gün sokakta, evde, iş yerinde öldürülmeye, şiddete maruz kalmaya devam ediyor; kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet her yıl daha da artıyor, 6284 sayılı Kanun mevcut hâliyle dahi verimli bir şekilde uygulanmıyor. Uygulamadan kaynaklanan sorunlar nedeniyle sığınmaevlerinin yetersiz olduğu, koruma kararlarının kâğıt üstünde kaldığı; faillerin iyi hâl indirimleriyle, kravat takarak cezalarının azaltıldığı; Yargıtayın dahi akla ziyan bir şekilde -son bir olayda olduğu gibi- verdiği bozma kararlarıyla failleri cesaretlendirdiği ve "Pişmanım." diyenin serbest kaldığı bir tabloyla karşı karşıyayız. Şüphesiz kadın cinayetlerindeki en önemli sebeplerden biri de cezasızlık hissidir. Doğru dürüst incelenmeden hatta Adalet Komisyonundan geçirilmeden çıkarılan infaz düzenlemeleriyle bugün kadına karşı şiddet uygulamış birçok kişi, iktidarın kontrolündeki ve güdümündeki gündüz kuşağı programlarında arzıendam etmekte ve kadına karşı şiddetle alakalı anlatılarını günlerce topluma anlatabilmektedir. Özgecan'ın arkasından çok şey söylendi ama şüphesiz yapılması gerekenler yeterince yapılmadı. Yas tutmak yetmez, bunu son bir vaka hâline dönüştürecek gerçekten ciddi yasal ve uygulamadan beslenecek tedbirlere ihtiyacımız var.

Geçen hafta Meclisimiz toplanamadı, daha doğrusu toplandı ama çalışamadı. Bu çalıştırmama usulünün Meclis geleneklerine ve İç Tüzük'üne aykırılığını bugünkü Genel Kurulun açılışında arkadaşımız Bülent Kaya kayda geçirmiş oldu. İktidar, Meclisi çalıştırmak veyahut da çalıştırmamak istiyorsa toplumun gerçek gündemi ve siyasi partilerin sürece katılımını dikkate alarak bunu çok kolay bir şekilde yapabilir ama bu şekilde oldubittiler şüphesiz en başta Genel Kurula saygısızlık içeriyor.

Geçtiğimiz hafta ve bu sabah birçok soruşturma veyahut da gözaltı kararıyla güne uyandık. AK PARTİ'li arkadaşlar 2000'li yılların başındaki "militan demokrasi" söylemini ve yaklaşımını hatırlarlar. Yine, özellikle ilk on yılda yargısal aktivizmin birçok farklı uygulamasına AK PARTİ maruz kalmıştı. Maalesef, bugün yargıda gücün el değiştirdiği ve "militan yargı" anlayışıyla sadece muhalifin değil, muhaliflerin değil toplumun birçok kesiminin etkisizleştirildiği, susturulmaya veya sindirilmeye çalışıldığı bir tabloyla karşı karşıyayız. Tam da böyle bir ortamda Sayın Cumhurbaşkanı -sayısını unuttuk diyeceğiz ama öncekiler de bir işlev kazanmadığı için- Dördüncü Yargı Reformu Strateji Belgesi'ni açıklıyor. Bu konuda gün içerisinde ve bu hafta çok sayıda değerlendirmemiz olacak mutlaka.

Ama ben, içinde bulunduğumuz haftanın büyük Kahramanmaraş depreminin yıl dönümü olması münasebetiyle bu hususta da birkaç başlığa değinmek istiyorum. 53.537 yurttaşımızı kaybettiğimiz, insanların doksan altı saat arama ve kurtarma faaliyetlerine kavuşamadığı ve yakınlarının cesedini bulan ailelerin dahi kendini mutlu ve bahtiyar hissettiği büyük bir trajediydi. 107.213 vatandaşımızdan da birçoğu bugün vücudunda bir eksilmeyle bu depremin yaşattığı travmayı her an yaşıyor ve bize de hatırlatıyor.

Arkadaşlarımız şöyle bir çalışma yapmışlar. Bu depremde, tamam, kurtarma faaliyetleriyle ilgili çok konu tartışıldı; tamam, büyük bir faciaya döndü ve bunun dünyada ve başka ülkelerde olması hâlinde nasıl karşılanabileceğine dair yorumlar yapıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ekmen.

MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Oysaki biz daha yirmi yıl önce İstanbul depremi, Yalova depremi nedeniyle zaten büyük bir tecrübe yaşamıştık.

Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı, depremden sonraki ilk üç ay içerisinde işte temel atma törenlerinde, grup toplantılarında, özel Dolmabahçe toplantılarında ve Kabine toplantılarının çıkışında bazı vaatler ve taahhütler verdi topluma. Bunların bir kısmını, hepsini değil bir kısmını arkadaşlarımız listelemiş; 31 adet. Maalesef ki Sayın Cumhurbaşkanının hiçbir zorunluluk altında olmadan, tek yönlü bir iradeyle ortaya koyduğu taahhütlerin birçoğu gerçekleşmiş değil. Şimdi keşke Külliye'de bir birim, AK PARTİ'de bir birim Sayın Cumhurbaşkanının yapmış olduğu bu konuşmaları mutat aralıklarla takip etse kaçı hayata geçti, kaçı geçemedi hem kendileri tedbir alsalar hem de toplumu bilgilendirseler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ekmen, buyurun lütfen.

MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Teşekkür ediyorum efendim.

Şimdi birkaç konuşmanın burada tarihi var, nerede yapıldığı var; ihtiyaç olursa söyleriz. "Bir yıl içerisinde 319 bin, toplamda 650 bin konut yapılacak." denmişti; 1'inci yılda 46 bin, 2'nci yılda 201 bin konutla dünyada emsali olmayan bir çalışmadan bahsediliyor. Bu 201 bin de depremzedelerin içine yerleştiği 201 bin değil arkadaşlar, kurası çekilmiş -videoları var- hâlâ sorunları devam eden konutlar.

Yine, bir Ulusal Risk Kalkanı projesinden bahsedilmiş. Bugün soruyorum AK PARTİ'li arkadaşlarımıza: Ulusal Risk Kalkanı projesi ne aşamada? Bu bir modelse hayata geçti mi?

Yine, bunun gibi "Afet Yönetimi Politikaları Kurulu" kurulacağından bahsedilmiş. Biz bugün itibarıyla "Afet Yönetimi Politikaları Kurulu" diye bir kurulun kurulup kurulmadığından, kurulduysa hangi üyelerin atandığından, üyeler atandıysa kaç kere toplandığından, bir kaç kere toplandıysa ne karar aldıklarından haberdar değiliz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ekmen, tamamlayın lütfen.

MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Tamam, son olsun efendim.

Keza birçok örnek var ama sürem kısaldığı için çarpıcı olanlara değinmek istiyorum: Fiber altyapısı, GSM tesis ve uydu bağlantılarıyla ilgili olarak birtakım vaatler verilmiş. Bizim son bir yılda gündemimize gelen tek şey bu operatörlerin ücretlerini 3 kat artırması oldu, bu fahiş ücretlere karşı altyapıda nasıl iyileştirmeler yapıldığını bilmiyoruz.

Şimdi, sürekli olarak torba yasalarla Meclis çalıştırılmaya çalışılıyor ama seçim beyannamesinde AK PARTİ "Doğal afetler ve fay yasasını çıkartacağız." diye 2023'te taahhütte bulunmuş, Grup Başkan Vekili arkadaşımıza soruyoruz: 2023'te taahhüt edilen doğal afetler ve fay yasası ne aşamada, bunu Meclise ne zaman sunmayı düşünüyorsunuz?

Kendi evini dönüştürmek için yeni arsalar vadedilmiş Sayın Özhaseki tarafından; bu konuda atılan bir adım yok. Dirençli kamu yatırımları yapıları projesinde sadece İstanbul'da İSMEP'te kısmi iyileştirmeler var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ekmen, son defa açıyorum.

MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Çok özür diliyorum, önemli bir konu ama gerçekten yarıda da kalsa bırakacağım bu kısımda.

Dirençli Şehir Konut Finansman Modeli; 2023 Beyannamesi'nde var, atılan bir adım yok. "Dijital yapı bilgi bankası kuracağız." denmiş ve "İki yıl içerisinde bütün Türkiye'yi bu bilgi bankasına kaydedeceğiz." denmiş. Ne zaman? 2023 Seçim Beyannamesi'nde. Aradan geçen sürede yine atılan bir adım yok. Türkiye Afet Müdahale Planı güncellenmedi. Buna benzer çok sayıda örnek verebiliriz arkadaşlar.

Sayın Murat Kurum kampanyasını olası büyük İstanbul depremi üzerine kurmuştu. Seçimi kaybetmiş olabilir, bugün Bakan. Aradan geçen süre içerisinde İstanbul Büyükşehir Belediyesini, gerekirse cebren de olsa bu yöne sevk etmek dâhil... Merkezî Hükûmet olarak olası büyük İstanbul depremine karşı hangi hazırlıklar yapıldı? Bu konuda hiçbir açık kaynakta geçen sağlıklı bir bilgi yok. Artı, bunları da gerekirse arkadaşlarımıza takdim edebiliriz. Maalesef, verilen sözler tutulamamıştır.