Konu: | Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 56 |
Tarih: | 12.02.2025 |
AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurula hoş geldiniz.
Çalışma günlerinden, saatlerinden bahsediliyordu da çalışmak istediğini söyledi AK PARTİ milletvekili. Keşke o kadar hevesli olsaydınız da geçen hafta 6 Şubat depreminin yıl dönümünde de Meclisi çalıştırma onuru gösterip burada o depremdeki eksiklikleri konuşabilseydik. (AK PARTİ sıralarından "Deprem bölgesindeydik." sesleri)
Şimdi, adaletsizlikle tarihe geçmiş bir iktidarın adaletle ilgili teklifini görüşüyoruz. Derece yaptığı hâlde hâkimlik mülakatından elendiği için intihar eden Mert'in kırkı bile çıkmadan, hâkimlik kurasında Erdoğan'a akrabalarını tanıştırıp şov yapanların teklifini görüşüyoruz.
36'sı çocuk 72 vatandaşımızın diri diri yanarak Bolu'da hayatını kaybettiği facianın üstünden yirmi iki gün geçti. On günde her şeyi ortaya çıkarma sözü veren İçişleri Bakanı ise hâlâ sessiz, Turizm Bakanı koltuğunda, tek bir istifa bile yok. Bu katliamdan hiçbir sorumluluk duymadığınız gibi, otelleri denetlemeyi de ancak akıl edebildiniz.
Demokrasimizin en onurlu hareketlerinden biri olan Gezi direnişinin üzerinden on iki yıl geçti, on iki yıl sonra bir menajer tutuklandı, sanatçılar ifadeye çağırıldı. Yoksulluk gündemini değiştirmek için bir anda cadı avına başladınız yine. Belediye başkanlarımız akıl almaz şekilde soruşturmalarla yine tutuklandı. İstanbul Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu ifadeye çağrıldı, ne konuşsa üzerine soruşturma açtınız, binlerce bilirkişi içinden yetkinliği olmayan birini bilirkişi olarak atadınız, kılıfına bile uydurmayı lüzum görmeyip bu bilirkişiyi her davaya atadınız, bilirkişi raporuyla Belediye Başkanımıza jet hızıyla soruşturma başlattınız, gazetecileri jet hızıyla gözaltına aldınız. İktidarı ve koltuğu riske girince jet hızıyla soruşturma açan iktidar, insan canı söz konusu olunca ölü taklidi yapıyor. Tüm bu akıl almaz olaylar yirmi beş gün içinde oldu değerli milletvekili. Ülkeyi macera romanı hâline getirdiniz siz macera romanı.
Ordumuzun göz bebeği teğmenlerimiz ve amirleri saray talimatıyla ihraç edildi, yetmedi, ihraç edilen teğmenler sosyal medyada linç edildi; türlü türlü hakaretler, iftiralarla "darbeci" "hain" ilan edildi. Üniformasıyla tarikatta zikir çeken generali ihraç değil emekli edenler; ülkemizin, ordumuzun kurucusuna bağlılık yemini eden derece yapmış, idealist gençleri ihraç ediyor. İhraç kararınızın gerekçesinde Mustafa Kemal Atatürk'e bağlılığı ifade eden "'Mustafa Kemal Atatürk'ün askerleriyiz.' sözünü amacı dışında kullanmak disiplinsizliktir." deniliyor.
MESTAN ÖZCAN (Tekirdağ) - Yalan! Yalan!
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - "Mustafa Kemal'in askeriyiz." demek nasıl bir disiplinsizlik oluşturabilir? Böyle bir disiplinsizlik suçu olur mu sayın milletvekilleri? (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, bu teğmenler okullarını 1'incilikle bitirmiş, bugüne kadar hiçbir disiplinsizlik suçu işlememişler ama bu teğmenler mezuniyet töreninden sonra kendi aralarında ritüel hâline gelmiş bir subayın yeminini ederek disiplinsizlik işlemişler, öyle mi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Gerçek sorununuz elbette bu değil; gerçek sorununuz laik cumhuriyet, Mustafa Kemal'in ilke ve inkılapları ve tabii ki "Mustafa Kemalin askerleriyiz." sözleri. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Mustafa Kemal, Vahdettin'in askeriydi, Vahdettin'in. Mustafa Kemal de Sultan Vahdettin'in askeriydi, onu da bil.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Amacınız, birlik ve beraberliği bozarak, düşman yaratarak kendi tabanınızı bir arada tutmak. İktidar, işte bu yüzden, sadece ülkemizin kurtarıcısı ve kurucusuna bağlılığını ifade eden pırıl pırıl teğmenlerin geleceğini karartmıştır hem de bilerek, isteyerek ve gözdağı vererek. (AK PARTİ sıralarından "Konuşmayı inşallah Kaftancıoğlu'na yollayacağız." sesi)
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Onu belediyede işe alırsın sen(!)
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, biz bu yapılanları aslında Balyoz'dan Ergenekon'dan çok iyi biliyoruz. O dönemin Başbakanı ne diyordu? "Bu davanın savcısı benim." İhraç edilen teğmenlerimiz için de aslında senaryo benzer. Üstelik, bu kumpasın savcısı da değişmedi. Savcının sarayda, hâkimin akraba kurasında, bilirkişinin satılmış, yargının araçsallaştırılarak cübbelerin iliklendiği bir düzende Mustafa Kemal'in askerleri darbeci, Gezi direnişi terör, sanatçılar etki ajanı, gerçekleri halka anlatan gazeteciler de suçlu oldular öyle mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Canan Kaftancıoğlu'nu niye il başkanı yaptınız?
BAŞKAN - Sayın Bankoğlu, tamamlayın lütfen.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Geldiğiniz günden beri cumhuriyet değerlerini, ilke ve devrimlerini hedef alan bir anlayış...
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Atatürk'e "maymun" diyeni niye Kılıçdaroğlu'na danışman yaptınız? Atatürk'e "maymun" diyeni danışman yapıyorlar.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Tekrar söylüyorum: Biz teğmenlerimizin yanındayız. (CHP sıralarından alkışlar) Onları ihraç etseniz de onlar bu halkın gözünde Ata'sının onlara miras bıraktığı laik, sosyal ve hukuk devletinin askerleridir. Siz Mustafa Kemal Atatürk'ün izinde olmaya yemin etmiş teğmenleri ihraç ederken aslında bu inancı, vatan ve hizmet aşkını da ihraç etmek istiyorsunuz.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - "PKK oylarına talibiz." diyorsunuz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - 1963 yılında 1.459 asker ihraç edildi! Onlar Mustafa Kemal'in askeri değil miydi! Onlar niye ihraç edildi!
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Yıllarca siz millî bayramları coşkuyla kutlamamızı engellediniz, olmadı; Anıtkabir'de slogan attırdınız, tutmadı; Mustafa Kemal'in askerlerini, teğmenlerini ihraç ettiniz ya, yine tutmayacak; yıldıramayacaksınız! Hepimiz Mustafa Kemal'in askerleriyiz! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)