| Konu: | ÜNİVERSİTELERDE YAŞANAN OLAYLAR İLE "HÜKÛMET VE ALEVİLİK" KONUSUNA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 97 |
| Tarih: | 25.04.2013 |
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) - Aslında başlığı hemen düzeltmem lazım. Üniversitede yaşanan olaylar sadece konuşmanın bir parçasını oluşturacak. Esasen Hükûmet ve Alevilik konulu bir konuşma yapmayı planlamıştım. Üniversitede tutuklanan öğrencilerle de ilgili boyutları bulunuyor.
Çernobil'in yarın 27'nci yıl dönümü ve Hükûmet Sinop'ta, Akkuyu'da yeni nükleer santraller yapıyor. Hem yirmi yedi yıl evvel canlarını kaybedenleri anarız hem de nükleerin insanlığa ne kadar büyük bir felaket getirdiğini Hükûmetin tekrar hatırlamasını ve santraller konusundaki inadından vazgeçmesini bu kürsüden dileriz.
Değerli milletvekilleri, aslında hikâye geçen sene başladı. TESEV, Cengiz Çandar'a bir rapor yayınlattı. Cengiz Bey kendisi iyi niyetle -en azından, kendi beyanını esas alarak söyleyeyim- PKK'yla yapılacak bir barışın Kandil'deki Alevileri, PKK'daki 1970'lerde oluşan yapılanmada yer alan Mustafa Karasu başta olmak üzere Kandil liderlerini tasfiye etmekten, onları ikna etmekten geçeceğini, barışın yolunun PKK içindeki Alevilerle hesaplaşmadan açılamayacağını söyledi. Sonra aldığı eleştiriler üzerine, sadece bir analiz yaptığını söyledi. Ama bu TESEV raporlarını bu yıl izleyen bazı gelişmeler, mesela Ankara Milletvekili Sayın Yalçın Akdoğan'ın Star gazetesinde yazdığı kimi yazılar, daha sonra Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne'nin vurguları, Kürtlerle barışılırken, Kürtlerle ve PKK'yla bir barış aranırken yeni düşmanın Aleviler olduğunu ortaya koydu. Dolayısıyla, TESEV raporunun, bulutsuz gökte çakan bir şimşek olmadığı, bir sürecin ilk kıvılcımı olduğu ortaya çıktı.
Şimdi, Hükûmet sanırım Orta Doğu'da Sünni ittifakı gibi bir şey, ABD'nin emriyle, gündeme koydu ve bunun içinde ne Maliki'ye yer var ne Nusayri olarak ilan ettiği ama bizim Alevi gördüğümüz Esad'a yer var ne de Türkiye'deki 15-20 milyon Alevi halkına yer var.
DHKP-C diye bir operasyon -bana göre son derece yapma- 90'lı yıllarda gücü olan, şu an herhangi bir tehdit oluşturmayan bir örgütün ismi yeniden canlandırılarak bu operasyonlar başlatıldı ve her ne hikmetse bu operasyonlarda da alınanlar -sürekli bu kürsüde konuşan AKP'li milletvekillerinin vurgusuyla söylüyorum- belli bir mezhebe yakın olanlar. Bu kürsüde çok sayıda milletvekili çıkıp o mezhebin adını söylemeden "Bir örgüt bu mezhebi istismar ediyor." şeklinde tehlikelere dikkat çekti. Tabii, Başbakan "Cemevi ibadethane değil kültür evidir." falan diyor, o yüzden gelip burada herhangi bir AKP'li milletvekilinin de bir mezhebi hedef alması son derece normal.
Şöyle, savlarımı ayrıntılandırabilirim: Ankara DHKP-C davasında 21 civarında öğrenci yargılanıyor; 10'u tutukluydu, büyük bir bölümü serbest bırakıldı. İzledim ben ilk duruşmayı. Bu 21 tutuklu, çoğu öğrenci olan sanıkların dörtte 3'ten fazlası Alevi kökenli. Dikkat ettim, 353 sayfalık iddianameyi okuyunca da Aleviliğin nasıl hedef hâline geldiğini, terörizm olarak damgalandığını bizzat kendi gözlerimle gördüm.
Mesela iddianame şunu söylüyor: "Sanık Batıkent'teki cemevi inşaatında aktif çalışmalar yapmıştır." suçlamalardan biri. Başka bir sanık Kahramanmaraş katliamını kınama eyleminde aktif rol almıştır. Başka bir sanık, Hüseyin Gazi Derneğinde matematik dersleri vermiştir. Başka bir sanık cemevine gitmiştir. Çok ilginç, duruşmada da sordu "Cemevine niye gittin?" diye. Çocuk da "Gittim." dedi. "Niye çıktın?" dedi. "Girilince çıkılıyor." dedi. Salonda gülüşmeler oldu.
Ben hiçbir iddianamede "Camiye niye gittin, neden camiye gidip çıkıyorsun, şu caminin inşaatında niye aktif rol aldın?" diye insanların suçlandığını okumadım. Dolayısıyla, bu badem bıyıklı savcımızı buradan gerçekten tebrik ediyorum, hem hukuk hem vicdan düzeyi nedeniyle.
Aynı iddianameyi dikkatli inceledim, "Alevi" sözcüğü tam 51 kez geçiyor, Ankara DHKP-C davası. Hüseyin Gazi Derneği 25 kez, Hacı Bektaş Vakfı 11 kez, Pir Sultan Derneği 12 kez, cemevi 14 kez geçiyor yani iddianame âdeta Alevi düşmanlığıyla inşa edilmiş durumda. Dolayısıyla bu iddianamenin, Ankara'da "DHKP-C davası" dediğiniz, aslında, ODTÜ'de, son derece zeki çocukların eğitim haklarının ve geleceklerinin yok edildiği bu operasyonun bir Alevi avı, bir Alevi hesaplaşması olduğu kanısındayım. Kandil'deki PKK'ları hedef gösteren zihniyetin "DHKP-C" diye yeni bir düşman yaratarak hem Kandil'de hem Türkiye'de bütün Alevi toplumunu terörize etmeye, korkutmaya çalıştığını düşünüyorum.
Kürtlerle barışmak lazım, sonuna kadar barıştan yanayım ama Türkiye'nin kadim bir halkı olan Alevilerle savaş eğer bu eksenin yerine konacaksa bununla savaşmak da bizim boynumuzun borcu olsun.
Hepinizi selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)