GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:57
Tarih:13.02.2025

SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye'nin kuzeyinde bölücü terör örgütünün açtığı ateş sonucu şehit olan Piyade Uzman Çavuş Osman Oktay'ı bir kere daha rahmetle anıyor, başta ailesi olmak üzere, Türk milletine başsağlığı ve sabır diliyorum. Bütün şehitlerimizi unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız, bir kere daha tekrarlıyorum ve yine, bir kere daha bütün İslam âleminin Berat Kandili'ni de kutluyorum.

Adaletin tecellisi üzerine konuştuğumuz bir kanunun daha görüşmesini bitirirken ne hazin bir denk geliştir ki İliç faciasının da yıl dönümü; İliç madencileri için adalet istemek durumunda kalıyorum, Çayırhan madencileri için adalet istemek durumunda kalıyorum.

Ülkemin dün sabah güne, tam elli iki gün boyunca elektronik kelepçeyle evinde hapis tutulan, Yılın Gazetecisi Ödülü'nü alışını bile televizyon ekranından izlemek durumunda bırakılan, bütün bunlara müstahak görülmesine yol açacak tek satır da suçu olmayan bir gazetecinin "Özgürlük güzel." derken boşalan gözyaşlarıyla başlamasının da sancısını yaşıyorum. Sevgili Özlem'e, Özlem Gürses'e selam olsun, Barış Pehlivan'a, Kürşad Oğuz'a, Seda Selek'e, gazeteciliğin bedelini ödemek üzerine yargısızca infaz edilerek mahkûm edilen Suat Toktaş'a da selam olsun. Hepimiz adına, bütün meslektaşlarım adına şu anda o bedeli ödediğini varsayıyorum.

Bütün meslektaşlarıma, bugüne kadar zulüm gören, haksızlığa, hukuksuzluğa uğrayan ve hâlihazırda da uğramakta olan bütün meslektaşlarıma ben birini hatırlatmak istiyorum bugün, biraz uzaklardan: Joseph McCarthy. 9 Şubat 1950, dönemin Wisconsin Senatörü McCarthy, kürsüye elinde 205 kişilik bir hain listesiyle çıkıyor ve tam altı saat boyunca Amerikan vatandaşlarını sadece tehdit ediyor. 15 Aralık 1950, bu defa daha özel bir liste var elinde; gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, aktörler, profesörler... Dönemin en ünlü, en etkili isimlerini hedef gösteriyor, astrolog yok ama içlerinde henüz. O günlerde daha eşelenecek bir sosyal medya geçmişi de yok tabii. Dolayısıyla, yıllar önce katıldıkları bir dernek toplantısı, arkadaşlarının dünya görüşü gibi sebepler yetiyor ünlü isimlerin kendilerini komite önünde bulmalarına. Orson Welles, Charlie Chaplin, Arthur Miller ve Bertolt Brecht... Kimler yok ki aralarında. Özür dileyenler, susanlar, sinenler, o gün muhbirliği kabul edenler kariyerlerinin zirvesine çok hızlı tırmanırken direnenlerse kendilerini hapis veya sürgünde buluyorlar. Üniversiteler rahatsız edici görüş ve yayınları nedeniyle öğretim üyelerini kovuyor. Amerikan kütüphanelerindeki 30 bin kitap sakıncalı bulunarak kaldırılıyor. Alice Harikalar Diyarı'nda gibi, Huckleberry Finn gibi kitaplar yakılıyor. Amaç, sistemi muhalifsizleştirmek. Toplum dayanıksız iddialarla baskı altında tutuluyor. Korku duygusu, her şeyin mübah sayıldığı azgın yöntemlerle sömürülüyor ve korkuya yenilenler arasında kimler, kimler var o günlerde de... Larry Parks, Elia Kazan var. Meslekleri giyotine çevrilen gazeteci arkadaşlarıma bu isimleri hatırlatmamın da bir sebebi var çünkü yaşattıkları ne varsa yaşadı her biri bu isimlerin. Öyledir çünkü devran mutlaka döner. Cadı avcısı McCarthy'nin usulsüzlükleri bir dönem muhaliflerine zulmetmek için kullandığı kurumlar eliyle ve aynı yöntemlerle ifşa edildi. Tek usulsüzlükleri de değil özel görüşmeleri, ilişkileri, en mahrem yönleri ortalığa döküldü. Yargılandı, önce itibarını, sonra seçimi ve en nihayetinde ibretlik şekilde üstelik de hayatını kaybetti çünkü devran döner dediğim gibi. Keza muhbirlerinin akıbeti de farklı değildi. Viva Zapata, İhtiras Tramvayı... Sonrasındaki hiçbir eseri Elia Kazan'ı yeniden saygın bir sinemacı hâline getiremedi. Yıllar sonra ödül almak üzere katıldığı Oscar töreninde meslektaşlarının protestosuyla karşılaşınca sahnede titreyerek ancak şunu diyebildi: "Utanıyorum." Bugün bu ülkenin zalimdarları da gizli tanıkları da meçhul ihbarcıları da onların yağdanlıkları da emin olun bir gün utanacaklar. Cadı avı, Marvin Harris'in kitabındaki gibi, kaybolan keçinin, tarlada kalan hasadın, akan damın, ölen çocuğun, vebanın, verginin, istenmeyen her şeyin hesabının yönetenler yerine cadılara yani sanal düşmanlara kesilmesini sağlayarak o cadı avının iktidarının elini rahatlatabilir, ona o gün için konforlu bir alan açabilir ama hepsi, dediğim gibi, devran dönene kadar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Taşcı, tamamlayan lütfen.

SELCAN TAŞCI (Devamla) - Bu devran da -özellikle şu anda cezaevinde bulunan Suat Toktaş başta olmak üzere bütün gazeteci meslektaşlarıma söylüyorum- dönecek arkadaşlar.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)