GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:57
Tarih:13.02.2025

ADALET KAYA (Diyarbakır) - Sayın Başkan, kıymetli vekiller ve bizleri ekranları başında izleyen Türkiye halklarını selamlıyorum .

Adalet Akademisi Kanunu düzenlemesinin son maddelerine geldik. Görüşmeler boyunca tüm muhalefet vekilleri ülkedeki adaletsizliği ve yarattığı sonuçları geniş geniş anlattılar. Elbette ki biliyoruz, demokratik bir hukuk düzeni için eşitlerin hukukunu hayata geçirmemiz ve uygulamamız gerekiyor ki ancak bu kronikleşen sorunları çözebilelim ama ben bugün başka bir konuya değinmek istiyorum.

Hepimizin malumu, AKP iktidarı, iktidara gelmek için yolsuzlukla, yoksullukla ve yasakçı politikalarla mücadele etme sözü verdi ve tam yirmi üç yıllık iktidarı boyunca ülkede yoksulluk, yolsuzluk ve yasakçı politikalar azalmak yerine gittikçe derinleşti. Uluslararası Şeffaflık Örgütünün raporuna göre, Türkiye yolsuzlukta dünya sıralamalarında en kötü ülkeler arasında yer alıyor. 2024 Yolsuzluk Algı Endeksi'ne göre 34 puanla 180 ülke arasında 107'nci sırada yer alıyor.

Şimdi, bu ülkenin kaynakları yolsuzluk düzenine aktarılıyor. Geçtiğimiz haftalarda yapılan uyuşturucu operasyonunda araçlarında uyuşturucu yakalanan 2 kişinin Özel Harekât polisi olduğu ortaya çıkmıştı, bunu konuştuk. Üç ay önce -çok uzak değil- uluslararası altın kaçakçılığı yaptığı ortaya çıkan milletvekillerini konuştuk. Malum, ülke gündemi çok hızlı bir şekilde değişiyor; demokratik bir ülkede aylarca konuşulacak, bakanların istifa etmesini, hükûmetin düşmesini gerektirecek skandallar yaşanıyor ama bizde üç dört günde, hızla unutuluyor. Peki, hızla unutulan bu olayların, bu yolsuzlukların bedelini kim ödüyor? Elbette ki Türkiye halkları ödüyor ve bölgesel ayrımcılıktan kaynaklı olarak da en çok Kürt halkı ödüyor. TÜİK verilerine göre, bakınız, en düşük gelire sahip bölge yine Kürt illeri; Van, Muş, Bitlis, Hakkâri halkı İstanbul'dakinin neredeyse üçte 1'i kadar gelirle yaşam mücadelesi veriyor. Kürt halkına... Tam yüz yıldır ayrımcı politikalarla, siyasi baskılarla ve ekonomik kaynakların bilinçli olarak bölgelere eşit dağıtılmaması nedeniyle de bu uçurum gittikçe derinleştiriliyor.

Bu çarpık düzenin en acı örneklerinden biri olan silikozis işçilerinden bahsetmek istiyorum. Bingöl Karlıova'da yaşanıyor, kentlerinde iş bulamadıkları için yani tarımı ve hayvancılığı bitirdiğiniz için İstanbul'daki kot kumlama atölyelerine, merdiven altı işletmelerde çalışmaya giden ve zehirli tozlarla ciğerleri iflas eden silikozis işçileri bir bir yaşamlarını kaybediyor. En son, tedavi gördüğü hastanede vefat eden evli ve 6 çocuk babası İdris Demir'le birlikte tam 31 silikozis işçisi yaşamını kaybetti ve onlarcası oksijen makinesine bağlı yaşam mücadelesi veriyor. Çünkü neden? Çünkü yolsuzluk, çünkü işçiyi koruyacak yasaları yok ettiniz; çünkü yolsuzluk, halkın emeğini çalıp sermayeye sundunuz. Antep'te emeğinin hakkını almak için grev yapan işçilerin "İşten atarız, suç işliyorsunuz." diyen patron tarafından tehdit edilmesini duymuyorsunuz. İşçi "Ben emeğim için buradayım." diyor. Yaşamayı nefes almak sanıyorlar. "Artık çocuğumdan utanıyorum." diyor, "Çocuğuma harçlık veremiyorum." diyor ve biz bunları izlerken öfkeden gözümüz doluyor, siz buna nasıl kulak tıkıyorsunuz, nasıl görmüyorsunuz, vicdanınız yok mu diye soruyorum.

Biz bugün "onurlu bir barış" derken bu çarpık düzeni, bütün bu olan biteni de değiştirmek istiyoruz. Onun için, geçtiğimiz hafta 2 Şubatta İstanbul'da, 8 Şubatta Diyarbakır'da, 9 Şubatta Mersin'de, 10 Şubatta Van'da barış için mitingler yaptık ve yurttaşlarımız meydanları doldurdu, akın akın geldiler. İki gündür Van'da eksi 8 derecede, belediye başkanlarına verilen hukuksuz bir ceza nedeniyle Vanlılar bu cezayı protesto etmek için belediyenin önünden ayrılmıyorlar, nöbetteler. Ben o nöbet tutan halkın iradesini selamlıyorum. Yurttaşlar artık barış istiyor, yurttaşlar artık demokrasi istiyor, yurttaşlar artık haklarını özgürce savunabilmek istiyor, şeffaflık istiyor, ülkenin kaynaklarının savaşa, yolsuzluğa, yandaş sermayeye değil, okula aç giden çocuklara, şiddetten korunmak isteyen kadınlara, sosyal hayata erişimin kolaylaşmasını isteyen engellilere, rahat bir yaşlılık sürmek isteyen emekliye, kısacası toplumun refahına harcansın istiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Milletvekili.

ADALET KAYA (Devamla) - Bakın, 218 binden fazla depremzedenin kış şartlarında çözülmemiş pek çok sorunu var, konteyner kentlerde, barakalarda yaşamlarını sürdürüyorlar; Hatay Büyükşehir Belediyesi 3 bakan ve milletvekilinin katıldığı anma programına 17,5 milyon lira harcamış. Birkaç gün önce burada övünüyordunuz "Biz de gittik." diye; gitmeniz bile zarar vermiş. İki yıldır yapılmayan ve araçların sık sık suya gömüldüğü bir yol var; iki yıldır yapılmamış, bakanlar gidiyor diye asfalt dökülmüş. İki yıldır neden yapmıyorsunuz?

Vitrinde göz boyarken arka planda ranta, yolsuzluğa, hileye hurdaya yaslanmış bu düzeni, yoksulluğa mahkûm edilenler, emeği sömürülenler, hakkı gasbedilenler, bizler bir araya gelerek değiştirebiliriz. Ben bunun için de buradan tüm demokrasi güçlerini, kriminalize etmeye çalıştığınız Halkların Demokratik Kongresi altında birleşmeye ve mücadele etmeye çağırıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)