| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hükümlülerin Nakli Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 57 |
| Tarih: | 13.02.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; bu ülkede 78 vatandaşın göz göre göre yanarak ölmesinin hesabını Bakandan sormaz, tam tersine, koruyup kollarsanız, önünüze geleni gözaltına alır, içeriye tıkmaya çalışırsanız, vatandaşa sürekli gözdağı verirseniz; hasılı, bu ülkede Ali kıran baş kesenlik yaparsanız, istibdat yönetimini kurmaya özenir, insanlara korku salmayı alışkanlık hâline getirirseniz, Gaziantep'te 2 bin işçinin grev kararı aldığı "Canan Tekstil" adlı fabrikanın "Ömer Karaca" adında işletme şefi de çıkar, patron temsilcisi olarak çalışanına densiz densiz "Sen bir yevmiyenin peşinde koşan adamsın." diye parmak sallayıp aşağılar. İnsanlara zulmeden, hor gören; işçisini, emekçisini, emeklisini, esnafını, memurunu ezim ezim ezen bir iktidar olmakla övünürseniz sizin zihniyetinize özenen patronlar da iş insanları da patron temsilcileri de çıkar, size özenip işte böyle, aslında o fabrikayı var eden emekçilere, alınlarının teriyle çalışan insanlara hakaret eder, tehdit eder, haklarını aramalarına engel olur.
Bir tarafta, kapıların arkasında konuşurken "er-rızkualellah" diyorsunuz "Rızkı veren Allah." diyorsunuz ama bir de yetkiyi, gücü, parayı, iktidarı ele geçirince Allah'ın en hoşnut olmadığı şirk olan rızık verici gibi davranıyorsunuz.
Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu 2025 yılı ramazan ayı için fitre miktarını 180 lira olarak açıkladı. Açıklamasında da şöyle dedi: "Ülkemizde bir kişinin günde iki öğün yemek için fitre miktarı 180 TL olarak belirlenmiştir." 180 liraya dışarıda iki öğün yemek yenir mi, karın doyar mı; bu ayrı bir tartışma ama özetle, bununla doyabileceğini söyledi Diyanet.
Milletimiz ne yapmıştı? Sayın Cumhurbaşkanının da tavsiyesine uyarak 3 çocuklu olduğunu hesap edip bu fitreyle 5 kişilik bir aile için günde karınlarını doyurabilmek için kaç lira lazım? Bu hesaba göre 900 lira lazım. Yani 5 kişilik bir ailenin günde 900 liraya ihtiyacı var. Otuz günde ne yapar? 27 bin lira yapar. Asgari ücret ne kadar bu memlekette? 22.104 lira. En düşük emekli maaşı ne kadar? 14.469 lira. Yahu, siz vatandaşa sadakayıfıtrı bile veremez hâle gelmişsiniz. Bu anlamda vicdanları sorgulamak gerekir. Bu ülkede çalışanların yüzde 60'a yakını asgari ücret ve bir tık üstü ücretle çalışmakta. 5 kişiye bakan bir asgari ücretli ailede bir kişiye düşen rakam günde sadece 147 lira. Fitre? Fitre, 180 lira. Nasıl çıkacak vatandaş bu işin içinden? Özetle, asgari ücretliyi de emekliyi de sadakayıfıtra yani fitreye yani sadakaya yirmi üç yıllık iktidarınız mahkûm ve mecbur etmiştir. Efendim, Diyanetin açıkladığı rakam size aslında başka bir şey daha diyor: "Ey iktidar, hiç olmazsa emekline, asgari ücretline bir aylık sadakayıfıtır miktarı olan 27 bin lirayı bari verseydin!" Biz dedik, inanmadınız; Diyanet diyor, bari ona inanın. Yani vereceğiniz bir fitre, titre Allah'ım, titre! Aynı Diyanet geçtiğimiz günlerde başka bir şey daha söyledi, dedi ki: "Emekli ve asgari ücretliye de fitre verilebilir." Hadi gelin şimdi bunu da buradan yakın. Fitre neydi? İki günlük iaşe bedeli, Diyanet de buna "180 lira." dedi. Yalancı TÜİK rakamlarına göre asgari ücretli sayısı ülkemizde 17 milyon 433 bin, emekli sayısı da 15 milyon 851 bin 244. Ne etti? 34 milyon. Memlekette asgari ücretin altında maaş alan bir kesim de var mı? O da var. Asgari ücretin hemen bir tık üzerinde yani 22.104 lira değil de 23-24 bin bandında alanları da kabul ettiğinizde yani 50 milyonun üzerinde, 60 milyona yakın insan bu ülkede fitreye, sadakaya; ülkenin dörtte 3'ü dilenci durumuna sayenizde düşmüş oldu. Efendim, işte, o sürekli hakaret ettiğiniz, gözünü sevdiğimin eski Türkiyesinde, bu memleketin işçileri, emeklileri gönül rahatlığıyla fitrelerini verebiliyorlardı. Yarattığınız bu kara tabloyla övünebilirsiniz.
Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; bugün, bu kürsüden, ülkemizin içinde bulunduğu bir karanlık tabloyu daha gözler önüne sermek zorundayım. Son zamanlarda yaşanan gözaltılar, tutuklamalar ve baskılar Türkiye'yi âdeta bir toplama kampına dönüştürdü. Ülkemizde insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi bu iktidarın elinde birer kâğıttan kale gibi paramparça ediliyor. Her gün yeni bir gözaltı haberiyle uyanılıyor. Gazeteciler, akademisyenler, siyasetçiler, hatta sıradan vatandaşlar sırf düşünceleri ve eleştirileri nedeniyle gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Bu neyin adaletidir, bu neyin hukukudur? İnsanlar düşündükleri ve söyledikleri için cezalandırılıyorsa bu ülkede artık özgürlük kalmamıştır. Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş'ın tutuklanması, Barış Pehlivan ve program koordinatörü Kürşad Oğuz'un adli kontrol şartına tabi tutulmaları, daha geçen gün BirGün gazetesi yönetici ve muhabirlerinin gözaltına alınmaları, bütün bunlar iktidarın basını terbiye etme konusundaki ısrarlı stratejisinin bir parçası olmuştur. Halk TV programcısı Seda Selek ve Serhan Asker'in de yurt dışı çıkış yasağı ve haftada bir gün imza atmak şartıyla adli kontrolle serbest bırakılma kararları da aynı şekilde, zaten baskı altındaki muhalif medyayı tamamen teslim alma amaçlıdır. Bilinmelidir ki iktidarın basın ve medyayı pasivize etme hedefi, aslında her geçen gün güvenini kaybettiğini gördüğü milleti topyekûn sindirip susturma çalışmasıdır; muhalif belediyelerde sallandırılan Demokles'in kılıcının amacı da budur. Bu ülkede "adalet" diye bir şey bırakmadınız, ortada "yargı bağımsızlığı" diye de bir şey kalmadı. İnsanlar sabah evlerinden çıkıp akşam geri döneceklerinden emin değiller. Çocuklar anne-babalarının gözaltına alınması korkusuyla yaşıyor; bu, bir hukuk devletinde olması gereken tablo değildir; bu, ancak ve ancak bir dikta tablosudur. İktidar kendi çıkarları doğrultusunda yasaları çiğniyor, Anayasa'yı yok sayıyor; gözaltılar ve tutuklamalar artık suçla mücadele aracı değil muhalif sesleri susturma aracı hâline apaçık gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Tamamlayayım lütfen.
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu, tamamlayın lütfen.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Her eleştiri bir terör eylemi gibi gösteriliyor, her muhalif bir hain ilan ediliyor. Bilin ki bu zihniyetiniz bu ülkeyi bir korku cumhuriyetine dönüştürüyor. Bu tablo karşısında sessiz kalmak, aslında suça ortak olmaktır. Bu zulme göz yummak, geleceğimizi karartmaktır. Bugün bir başkasının hakkı gasbediliyor diye sessiz kalırsak yarın sıra, emin olun, hepimize gelecektir. Bu ülke bir toplama kampı değildir, bu ülke milyonlarca insanın özgürce yaşamak için can verdiği bir vatandır. Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)