GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hükümlülerin Nakli Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:57
Tarih:13.02.2025

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET AKALIN (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubumuz adına söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlarım.

İlk olarak, beraatimize vesile olması dileklerimle, Berat Gecesi'nin tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum.

Büyük Türk milleti, tarihin her döneminde adaletiyle ve merhametiyle bilinen bir millet olmuştur. Tarihin sayfalarına kazınan yardımlaşma ruhu bizleri insanlık vicdanının sesi yapmıştır ancak bu köklü değerlerimiz günümüzde büyük bir sınavdan geçmektedir. 2011 yılında başlayan ve yıllardır süregelen kontrolsüz göç dalgası artık ekonomik, sosyal ve demografik olarak ülkemizin menfaatlerini tehdit eder bir hâle gelmiştir. Bu sürecin Anadolu topraklarının kültürel dokusuna ve millî birliğimize zarar vermemesi için etkin politikalar geliştirilmesi kaçınılmazdır. Türk milleti kendi vatanında huzur ve refah içinde yaşamalıdır. Ülkemizin istikbali ve milletimizin bekası için bu durumu köklü çözümlerle ele almak mecburiyetindeyiz.

Türkiye, 1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Protokolü kapsamında coğrafi çekinceyle sınırlı kalmış ancak insani sorumluluklarının ötesinde bir fedakârlık göstererek milyonlarca yabancı uyrukluya kucak açmıştır. Suriyelilere geçici koruma statüsü vererek onların barınma, eğitim ve sağlık gibi temel haklardan yararlanmalarını sağlamıştır fakat bu yardımlar yalnızca Suriyelilerle sınırlı kalmamış, Afganistan, Pakistan ve Irak gibi farklı ülkelerden gelen yabancı uyruklular ve yasa dışı yollarla ülkemize sızan yabancılar da toplumsal yapımızı tehdit eder hâle gelmiştir.

Bugüne kadar uluslararası toplumdan beklediğimiz destek maalesef yeterli seviyeye ulaşmamıştır. Türkiye, yıllardır Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletlerden çözüm üretmesini beklemiş ancak yalnız bırakılmıştır. Şimdi ise ülkemiz bu ağır yükü tek başına taşıyamaz hâle gelmiştir. 2014 tarihli Geçici Koruma Yönetmeliği'nin 45'inci maddesi, bu korumanın sona erdirilebileceğini ve bireysel veya kitlesel geri dönüşlerinin sağlanabileceğini açıkça belirtmektedir. Türkiye insani yardımlar konusunda üzerine düşeni fazlasıyla yapmış ancak bu yükün sürdürülemez olduğu açıkça görülmüştür. Türkiye, bir sığınmacı cenneti değil vatandaşının huzurunu ve güvenliğini sağlayan bir devlet olmalıdır. Millî menfaatlerimizi korumak adına göç politikalarında sert ve kararlı adımlar atılmalıdır. Suriyeli, Afgan, Pakistanlı ve Iraklı mültecilerin sayısının artması Türkiye'nin ekonomik dengelerini derinden sarsmaktadır. Devletin millî gelir kaynakları öncelikle Türk vatandaşlarının refahı için harcanmalıdır ancak ne yazık ki yıllardır milyonlarca yabancıya eğitim, sağlık, konut ve sosyal yardım hizmetleri sağlanmaktadır. Bu durum, hem ekonomik krizleri derinleştirmekte hem de vatandaşlarımızın refah seviyesini düşürmektedir.

Bugün ülkemizde Türk vatandaşlarının doğum oranı yüzde 1,4 iken Suriyeli sığınmacıların doğum oranı yüzde 5,3'tür. Bu durum kontrol altına alınmazsa ülkemizin kimliğini tehdit eden bir durum ortaya çıkabilecektir. Ayrıca, iktidarın göz ardı ettiği bu vahim tablo mevcut sorunların çözümsüzlüğünü de beraberinde getirebilecektir.

Değerli milletvekilleri, işsizlik rakamları hızla yükselmekte, gençlerimiz iş bulmakta zorlanmaktadır. Esnafından çiftçisine her kesim büyük mağduriyetler yaşamaktadır. Öte yandan, büyükşehirlerimizde yaşanan barınma krizi, kira fiyatlarının artışı vatandaşlarımızın daha zor şartlarda yaşamasına sebep olmaktadır.

Türk milleti binlerce yıl boyunca kendi kültürünü, örf ve adetlerini koruyarak ayakta kalmıştır ancak kontrolsüz göç bu köklü yapıyı temelden sarsmaktadır. Sığınmacıların yoğunlaştığı şehirlerde mahallelerin yapısı değişmekte, yabancı topluluklar kendi kültürlerini dayatarak Türk kültürünü gölgelemektedir. Artan suç oranları toplumsal huzuru ve güvenliği tehdit eder hâle gelmiştir. Yabancı uyruklu bireyler arasında yaşanan şiddet olayları, yasa dışı faaliyetler ve organize suç çeteleri kamu düzenini tehlikeye sokmaktadır. Birçok bölgede vatandaşlarımız tedirgin şekilde yaşamaktadır.

Bakın, değerli milletvekilleri, Türkiye bir sığınmacı kampı değildir, millî kimliğimizin korunması için köklü tedbirler almak artık bir zorunluluktur. Artık gönüllü dönüş gibi belirsiz ve sonuçsuz yaklaşımlar yerine net bir göç politikası benimsenmelidir. Şimdi sıralayacağım adımlar hızla hayata geçirilmelidir. Birincisi, zorunlu geri gönderme programları başlatılmalıdır; Türkiye, belirlenen güvenli bölgelere sığınmacıların dönüşünü hızlandırmalı ve fiilî olarak bu süreci uygulamalıdır. İkincisi, sınır güvenliği en üst seviyeye çıkarılmalıdır; sınırlarımızdaki yasa dışı girişler kesinlikle engellenmeli, sınırlarımız askerî ve teknolojik tedbirlerle korunmalıdır. Üçüncüsü, vatandaşlık dağıtımına son verilmelidir; Türk vatandaşlığı millî değerlerimizin korunması adına önemlidir, yabancılara verilen vatandaşın vatandaşlık hakları gözden geçirilmelidir. Dördüncüsü, uluslararası kuruluşlar ve devletler destek ve iş birliğine zorlanmalıdır; Avrupa Birliği ve diğer uluslararası kuruluşlar, Türkiye'nin göç krizini tek başına çözmesine seyirci kalamaz, külfetin paylaşılması için diplomatik baskı artırılmalıdır. Beşincisi, sığınmacı ve düzensiz göçmen politikaları merkezileştirilmelidir; göç yönetiminde yerel yönetimler ve merkezî Hükûmet bu süreci birlikte ve koordineli şekilde yürütmelidir.

Değerli milletvekilleri, Türk milletinin sabrı tükenmektedir. Ekonomik, sosyal ve kültürel yapımızın korunması için göç yönetiminde radikal adımlar atma zamanı gelmiştir. Türkiye; kimliğini, ekonomisini ve toplumsal yapısını muhafaza etmek için acilen harekete geçmelidir. Devletimiz, halkımızın menfaatlerini ön planda tutarak göç yönetimini sıkılaştırılmalı ve kontrolsüz göçmen akımına son vermelidir. Büyük Türk milleti kendi vatanında ikinci sınıf vatandaş olmamalıdır. Ülkemizin geleceği için geri dönüş süreçleri hızlandırılmalı, sınırlarımız sıkı bir şekilde korunmalı ve toplum düzenimizi tehdit eden unsurlar bertaraf edilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir devlettir ve bu sorunu aşabilecek iradeye sahiptir.

Şimdi millî çıkarlarımız için cesur ve kararlı adımlar atma vaktidir diyor, yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)