Konu: | İYİ Parti Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 58 |
Tarih: | 18.02.2025 |
CHP GRUBU ADINA YÜKSEL TAŞKIN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, olağan bir gündem varmış gibi konuşmama başlamak istemiyorum. Türkiye'de olağan dışı, baskıcı bir döneme girmiş durumdayız, baskı yöntemleri bir seviye daha artırılmış durumda. Burada hiçbir şey olmamış gibi konuşmak bana çok ağır geliyor. Dolayısıyla, başlamadan önce şunu söylemek istiyorum: Yargı mekanizmasının ardına gizlenerek siyaseti dizayn etmeye çalışanların bu çabaları beyhudedir. Memleketi açık hava hapishanesine çevirdiniz. Bu ülkeyi ultra vesayetçi yöntemlerle, atanmışları seçilmişlerin üzerine koyarak asla yönetemezsiniz. Bakın, Van Büyükşehir Belediyesine 3'üncü defa kayyum atanması beni utandırıyor. Ya, hiçbir şey olmamış gibi, hiç rahatsızlık duymadan nasıl devam edebiliyoruz hayatımıza? Buradaki her milletvekili yasa yapıcıdır, faildir herkesin aklını başına devşirmesini diliyorum. Bu toplum kendisine zulmedenlerden er ya da geç kurtulmasını bilir, bunu da yaşayacağız.
Tabii ki ülkemizdeki tek adam sisteminin üniversiteleri de arka bahçesi hâline getirdiğini görüyoruz, ondan farklı değil. Bugün hepimiz biliyoruz ki üniversitede rektör demek "tanrı kral" demektir; diğer kurulların, seçilmiş, seçilmemiş kurulların hiçbir işlevi yoktur onlar kâğıt üstündedir, kâğıt üstünde olmak zorundadır. Neden? Çünkü çok basit, rektörle zıtlaşırsanız kadro ve kaynak tahsisinde cezalandırılırsınız, rektörle bozuşanın en temel haklarını bile elde etmesi mümkün değil; ben bunu defalarca yaşadım. Bakın, Marmara Üniversitesinde hocalık yapıyordum o devrin en güçlü insanları kimse hep torpil isterlerdi bizden, baskı oluştururlardı hatta defalarca meslekten atılma tehdidiyle karşı karşıya geldik. Yaptığımız da kahramanlık değil, sadece kurallara uymaktı yani böyle bir ortamdır üniversite. Torpil mekanizmasının bu kadar olağanlaştığı ve siyasal baskının aracı hâline getirildiği, siyasal baskıyla torpilin dayatıldığı bir ülkede ne akademik liyakat olur ne üretim olur ne de özgürlük olur.
Bakın, Türkiye'de şu gerçeği bence çok net bir şekilde görmemiz gerekiyor: Bugün rektörler Türkiye'de bir siyasi partinin Genel Başkanı tarafından atandığına göre daha baştan partizanlık kaçınılmaz hâle gelir. Sistemik bir mesele var burada. Bir örnek verelim Boğaziçi Üniversitesinden; yeni fakülteler açılıyor, ihtiyaç var mı, bunlarla ilgili bir tespit var mı, çalışma var mı? Yok. Alenen ve açıkça biliyoruz ki amaç burada kadrolaşmak. İlgili bölümlerin, fakültelerin onayı alınmadan, sınav mekanizmaları işletilmeden bölümlere paraşütle keyfî ve niteliksiz atamalar yapılıyor. Bu atananların bir kısmı eğitim dili İngilizce olan üniversitede İngilizce ders vermekte dahi zorlanıyor. İşte, üniversiteyi getirdiğiniz durum bu.
Yine kişiye özel ilanlar... Bu konuda defalarca biz soru önergesi verdik, çok sayıda örnek verebiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
YÜKSEL TAŞKIN (Devamla) - Örneğin, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi 30 Kasım 2024 tarihindeki ilanında kamu yönetimi bölümüne alınacak öğretim üyesi için özel şart koyuyor. Bu şart, aynı üniversitede Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanının eşinin doktora tezinin başlığı, kelimesi kelimesine aynı. Bunun gibi onlarca örnek, sayısız örnek var ama vakit dar.
Başka can yakıcı bir konu da akademik yükseltilme. Bakın, bir üniversitede profesör olma hakkını kazanıyorsunuz, ilgili sınavı geçiyorsunuz ama rektör sizinle uzlaşamıyorsa, siyaseten mesafesi varsa sizi atamıyor. Bu atamalar doğrudan olmalıdır ve akademik atamalar da rekabete açık olmalıdır yani kişiye özel ilanlarla belirli kişiler işaret edilmemeli ve kim daha nitelikli ise o kişi alınmalı hatta alınacak kişi öğrencilere sunum dahi yapmalı; sadece akademik kurullara değil, öğrencilerin dersine girip sunum da yapmalıdır. Bunlar olmadan...
Bir de son bir şey söyleyeyim: Bu Meclisin tarihî bir görevi var, ıskalıyor. Bu Meclis, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği rektör seçimleriyle ilgili düzenleme yapmak zorunda bir yıl içerisinde; sekiz ay geçti, kılınız dahi kıpırdamadı. Bu Meclisi görevini yerine getirmeye davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)