| Konu: | Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 59 |
| Tarih: | 19.02.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. İYİ Parti adına ikinci bölüm üzerine söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle, aziz vatanımız için 19 Şubat 2016 yılında Diyarbakır Sur'da bölücü terör örgütü tarafından şehit edilen Astsubay Doğukan Tazegül'ü rahmet, saygı ve hürmetle anıyorum. Sizleri unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.
Pazar günü -bugün Grup Başkan Vekili olarak yaptığım konuşmada da söyledim- AK PARTİ'nin kongresi var, şimdiden kongrenin hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Tabii, en çok merak ettiğim konu, kongrede kimin Genel Başkan olacağı. Gerçekten, hakikaten, pazar günü AK PARTİ'nin Genel Başkanı kim olacak, büyük bir merakla bekliyorum. Zira, AK PARTİ Genel Başkanı da muhtemelen önümüzdeki seçimde Cumhurbaşkanı adayı olur. Tabii, Anayasa'dan kaynaklanan, kanunlardan kaynaklanan mecburiyetten dolayı aday olamayacak yani AK PARTİ'nin Genel Başkanı olursa Cumhurbaşkanı olamayacak tek bir kişi var, bu kişi de Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Eğer o Genel Başkan olacaksa acaba AK PARTİ kimi Cumhurbaşkanı adayı gösterecek, bu sefer de onu merak edeceğiz. AK PARTİ Genel Başkanı mı Cumhurbaşkanı adayı olacak yoksa parti dışından birisi mi yani AK PARTİ'nin Genel Başkanı olmayan birisi mi Cumhurbaşkanı adayı olacak; pazar günü bunu hep beraber göreceğiz. Şayet Sayın Recep Tayyip Erdoğan tekrar Genel Başkan olursa -aynı Cumhuriyet Halk Partisinde olduğu gibi- AK PARTİ'nin Genel Başkanı değil de başka bir aday Cumhurbaşkanı adayı olacak anlamına gelecek çünkü Anayasa açık, kanunlar net; büyük bir merakla pazar günü çıkacak olan kararı bekliyoruz.
Tabii, bugün ana konumuz TÜBİTAK, sanayiyi konuşacağız. Ben, tabii, sanayiyi konuşacağım. Kanun teklifinde şerh koyduğumuz birkaç madde var; çok kritik, hayati derecede itiraz ettiğimiz birkaç konu var, birazdan Komisyon Üyemiz Rıdvan Uz da değinecek şerhli maddelerden birine ama ben, hem sanayiyle ilgili tecrübelerimden kaynaklanan hem de şu anda sanayiyle olan sıkı ilişkilerimden dolayı sanayicinin neler yaşadığına dair duygu ve düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Tabii, sanayinin ihracata dayalı bir temeli var ülkemizde, sanayi ham maddede de yurt dışına bağlı ve bir cari açık problemimiz var. Sanayideki gelişmeler, sanayideki gelir artışı da bizim cari açıkla alakalı sıkıntılarımızı büyük ölçüde gidermiş oluyor. Türk sanayisi aslında çok güçlü bir sanayi; Güney Kore'den Macaristan'a kadar olan coğrafyada imalat sanayisi bizimki kadar çeşitlenmiş, imalat sanayisi bizimki kadar farklı branşlara ayrılmış başka bir sanayi yok. Bakın, Türkiye'de 500 milyon doların üzerinde geliri olan 39'un üzerinde üreticimiz var; bize en yakın olan ülke Rusya, orada -bu rakam- 29 firma civarında. Dolayısıyla bu, gurur duyulacak bir netice. Özel sektör, insanımız, milletimiz bana göre Hükûmetin, iktidarın çok önünde, çok daha vizyon sahibi.
Bugün sanayiciyle konuştuğunuz zaman gördüğünüz bazı problemler var. Bu problemlerin hiçbiri de sanayicimizin kendisinden kaynaklanmıyor; büyük çoğunluğu, hemen hemen tamamı Hükûmetin yanlış politikalarından kaynaklanan sıkıntılar. En başta geleni de şu andaki ekonomide yaşanan anomali. Sanayicimizin -ki büyük oranda ihracata dayalı çalışıyor- şu anda büyük bir kısmı çok ciddi oranda pazar kaybediyor, işçilik maliyetleri dengesiz kurdan dolayı aşırı derecede artmış durumda; bunları dengelemekte, rekabet etmekte çok güçlük çekiyor.
Çok enteresan bir dönemdeyiz. Dünya, Sanayi Devrimi'nden sonra kapitalizm ve komünizm üzerine bir dünya inşa etti, dünya bu 2 kavram üzerine kutuplaştı fakat yıllar içerisinde komünizmin çöktüğünü, kapitalizmin tek kutuplu bir dünya yarattığını gördük ve beraberinde, özellikle son on beş yirmi yılda da dijitalleşmenin artık yeni dünyada bambaşka bir realiteyi beraberinde getirdiğine şahit oluyoruz. Arkadaşlar, dünyanın özel sektördeki en büyük 10 ekonomisine baktığınızda bunların bilançoları, aktifleri neredeyse sıfır yani tamamı dijital firmalar. Tabii, bu da beraberinde bambaşka bir durumu ortaya çıkarıyor. Neydi komünist sistemde? Üretim araçlarının işçi tarafından kullanılabilmesi, üretime işçinin ortak olmasıydı fakat dijitalleşmeyle beraber bu kavramlar da değişti. Son dönemde en çok kullanılan, yeni oluşan bu vakıayı tarif eden bir kavram var, o da benim çok enteresan bulduğum bir tanım ki önümüzdeki dönem çok duyacağız, çok tartışacağız: "Teknofeodalizm" yani teknolojik feodaller türedi. İşte, Amerika'da bir Elon Musk var, Bill Gates var. Bunlar, sadece sahip oldukları bilgiyle değil yani sadece üretmek değil, hayatımıza müdahale ediyorlar. Bilgisayar başında sizin zevklerinizi, sizin önceliklerinizi, sizin düşünce dünyanızı manipüle edecek bir güce sahipler. Çok daha tehlikeli bir gidişat bu. Hatırlayın, 60'ların, 70'lerin dünyasında kapitalizme başkaldıran bir güruh vardı. Ben, önümüzdeki süreçte de sosyal medya aracılığıyla bu yarattıkları dünyada, bu feodal teknolojik firmalara sahip yani "teknofeodalizm" dediğimiz bu vakıanın bir isyana, bir itiraza yol açacağına eminim. Yeni dünyada bunun şekilleneceğini görecek politikalar üretmek ve bu realite üzerinde hareket etmemiz gerekiyor.
Tabii, büyük sermaye, büyük kapitalist dünya gücü elinden bırakmıyor. Bakın, Amerika, Avrupa üretimini Çin'e kaydırdı, üretimini Hindistan'a kaydırdı, üretimini Mısır'a kaydırdı fakat teknolojiyi bırakmıyor. Çin'le verdiği savaş artık üretim savaşı değil dijitalleşmeyle alakalı savaş çünkü dijitalleşme artık sanayi yani üretimden çok daha büyük bir güç hâline geldi.
Türkiye, sanayi devrimini geç yakaladı; umarım, dijitalleşmeyle ilgili de aynı sıkıntıları yaşamayız. Dolayısıyla, dijitalleşmekte geç kalan, sıkıntı yaşayan... Avrupa'da oluşmuş olan -ki ihracatımızın yüzde 70'i Avrupa'ya- yeşil ekonomiyle ilgili önümüzdeki dönem üreticimizin karşısına engel olarak çıkacak bu realiteleri görmemiz lazım. Özellikle döviz kuru dalgalanmalarını dengelemek için kur riskini azaltacak finansal araçları da sanayicimize temin etmek lazım.
Biraz da sektörel olarak bakmak istiyorum, önemlidir. Bütüncül bakış açısı kadar her sektörün, her sanayi dalının Türkiye'de farklı ihtiyaçları var. Kimya sanayisi çok önemli; sanayicimiz, ham madde ve yarı ham maddede yurt dışına bağlı. Yıllardır Türkiye'de yürütülen bir Chemport Projesi var, kimya kümelenmesi projesi. Devlet, Hükûmet, bunu bir türlü gerçekleştiremedi. Bu çok önemli. Bakın, sadece cari açıkla alakalı veya maliyetlerle alakalı problemi halletmek açısından değil stratejik önemi şu: Üreticimiz üretimini yaparken satın aldığı ham maddeyle ilgili birlikte bir tasarım yapamazsa, o ham maddeciyle beraber bir tasarım yapamazsa biz katma değeri yüksek ürün üretmekte çok büyük sıkıntı çekeriz. Doğal gazı, petrolü olmayan ülkelerin petrokimya sanayileri çok gelişmiş yani o ülkede ham madde üretiyorlar. Bunun sadece ekonomik sebepleri yok. Dünyanın sayılı markalarının büyük güç olmasının sebebi, ham madde aldıkları üreticiyle birlikte oturup tasarım yapabilmeleri. Türk sanayicisinin en büyük problemi şu: Ürettiği ürünün ham maddesini yurt dışından alıyor. O ürünle ilgili yeterli AR-GE çalışmasını yapabilecek bir konsepti de hâliyle bulamıyor. Yurt dışına gittiği zaman, inovatif fikirlerini anlattığı zaman siz, o fikirler orada mı kalıyor zannediyorsunuz? O ham maddeci o fikirleri kendi ülkesindeki diğer rakip üreticilerle paylaşıyor. Dolayısıyla, Hükûmetin bu ham madde açığıyla alakalı sadece ekonomik anlamda değil aynı zamanda stratejik anlamda da gerekli önlemi alması lazım.
Bakın, beyaz eşya... Beyaz eşya da bizim gurur duyduğumuz bir sanayi dalı, Avrupa'da çok öndeyiz ancak gün geçtikçe pazar kaybına uğruyoruz çünkü alternatif pazarlarımız sınırlı. Afrika ve Güney Amerika pazarlarına yönelik ihracat teşviklerini artırmak mecburiyetindeyiz.
Tekstil keza öyle. Çin'le rekabet ve sürdürülebilirlik çok önemli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (Devamla) - Yenilenebilir enerjide de maalesef, kaynaklar açısından mesela Almanya'nın çok gerisinde olmamıza rağmen Almanya hem güneş enerjisinde hem rüzgâr enerjisinde bizim 10 katımız bir büyüklüğe sahip.
Tabii, sanayiyle alakalı bu görüşlerimizi sizlerle paylaştık. Kanun teklifiyle alakalı da bir iki cümle söyleyip konuşmalarımı neticelendireceğim.
11 maddeden oluşan bir kanun teklifi. Tabii, baktığımız zaman şunu net olarak görüyoruz: Maddelerin neredeyse tamamı Anayasa Mahkemesinin iptal kararı verdiği maddeler ve bu maddeler de hâlihazırda yürürlükte. Yani Cumhurbaşkanı yedi yıldır Anayasa'ya aykırı düzenlemelerle yürütme görevini inşa ediyor. Bu sistem her anlamda bizim kanımızı emiyor. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden bu ülkenin bir an önce kurtulması lazım, onun için de hafta sonu yapılacak AK PARTİ kongresi büyük önem taşıyor diyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)