Konu: | Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 59 |
Tarih: | 19.02.2025 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 192 sıra sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 8'inci maddesi üzerine İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle açıkça ifade etmek isterim ki İYİ Parti olarak bilimsel gelişmeyi destekleyici düzenlemeleri her zaman olumlu karşılıyor, Türkiye'nin bilim ve teknoloji alanında ilerlemesi için yapılacak her katkıyı önemsiyoruz. Ancak bu teklifin bazı maddeleri, özellikle 8'inci maddesi hem Anayasa'ya hem de hukuk devleti ilkelerine açıkça aykırıdır. Hukukun üstünlüğünü tanımayan, yargının bağlayıcılığını yok sayan, yasama yetkisini yürütmeye devretme alışkanlığını sürdüren bir anlayışla karşı karşıyayız. AK PARTİ'si Grubu tarafından Meclise sunulan bu teklif, Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce iptal edilmiş düzenlemelerin yeniden yasalaştırılması girişimidir. Görüyoruz ki iktidar, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hükümleri küçük rötuşlarla tekrar Meclise getirerek hukuka uygunmuş gibi bir görüntü vermeye çalışmaktadır. Oysa, hukukun etrafından dolanmak hukuk üretmez. Hukuk, siyaset mühendisliğinin bir aracı değildir, olmamalıdır da.
Gelin, teklifin 8'inci maddesine biraz daha yakından birlikte bakalım. Teklif metni, Cumhurbaşkanına, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin yıllık safi gelirlerinden alınacak aidat oranlarını 2 katına kadar artırma yetkisi vermektedir. Açık konuşalım; bu maddeyle yürütme organına yasama yetkisinin bir parçası teslim edilmektedir. Şimdi soruyorum: Bu Meclis neden var? Biz yasama yetkimizi tek bir kişinin iki dudağı arasına bırakacaksak bu kürsüye çıkıp saatlerce tartışmamızın ne anlamı var? Anayasa’nın 7'nci maddesi yasama yetkisinin devredilemeyeceğini açıkça belirtir, Anayasa’nın 87'nci maddesi de Meclisin görev ve yetkilerini tanımlar. O hâlde, yasama yetkisini yürütmeye devretmek Anayasa’nın ihlalinden başka bir şey değil de nedir? Bunu daha önce de gördük; Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle birçok yetki yürütmeye devredildi, şimdi ise Anayasa Mahkemesinin "Bu düzenlemeler kanun hükmünde kararnamelerle yapılamaz." diyerek iptal ettiği konular kanun teklifiyle geri getiriliyor. İşte, AK PARTİ'si iktidarının anlayışı bu. "Bu Anayasa'yı çiğne, yargı iptal etsin, sonra ufak tefek değişikliklerle aynı düzenlemeyi Meclise sun, Mecliste de siyasal çoğunlukla kaldır, indir 'Kabul edenler... Etmeyenler...' veleddalin âmin!"
Bu maddeyle Cumhurbaşkanına verilen yetki sadece belirli bir oranı artırma yetkisi gibi görülebilir ama işin özü şudur: Kanun koyucu olmak yalnızca Meclisin yetkisindedir. Anayasa yürütme organının yasama yetkisini gasbetmesine izin vermez ama iktidar Meclisi sadece bir onay makamı olarak görmekte ısrar ediyor.
Değerli milletvekilleri, tek bir kişi her şeye karar verebilir mi, vergileri belirleyebilir mi, esnaftan toplanacak aidatları kafasına göre artırabilir mi, Meclisin üzerinde bir otorite gibi davranabilir mi? Eğer bugün bu maddeyi geçirecek olursanız bilin ki yarın vergilerinizi artırma yetkisi de tek kişiye verilebilir. Hatta bu mantıkla gidersek seçimleri de tek bir kişinin kararına bırakalım. Zaten her şeyi Sayın Cumhurbaşkanı belirliyor, o hâlde biz neden buradayız?
Bu kadar yetkinin bir kişide toplanmasının anayasal demokrasiyle bir ilgisi var mıdır? Tabii ki yok ama mesele şu ki iktidar için hukuk bir araçtan ibarettir; işlerine geldiğinde hukuk devleti, işlerine gelmediğinde "millî irade" adı altında hukuk dışına çık, ne güzel!
Bu düzenlemenin bir diğer sorunlu yönü de kamu kaynaklarının verimli kullanımıyla ilgilidir; vergiler, aidatlar, gelirler iktidarın keyfî kararlarına göre artırılamaz. Bugün esnaf ve sanatkârların ekonomik sıkıntıları ortadayken böyle bir düzenleme getirmek onların sırtına yeni bir yük yüklemekten başka bir şey değildir.
Neden aidat oranları belirli bir düzen içinde Meclis tarafından belirlenmiyor? Neden bu oranları artırma yetkisi Meclis yerine Sayın Cumhurbaşkanına veriliyor? Çünkü amaç yasamayı devre dışı bırakmak, Meclisi sadece şeklen çalıştırmak. Böylece milletin çıkarlarına aykırı her türlü düzenleme Meclisten hızlıca geçirilerek tek adamın inisiyatifine bırakılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Sonuç itibarıyla, 8'inci madde gibi hükümler açıkça Anayasa'ya aykırıdır ve hukuk devleti ilkelerine zarar vermektedir. Bu yüzden burada açıkça ifade etmek istiyorum: Anayasa'ya aykırı olan bu düzenlemenin iptali hukukun gerçeğidir, gereğidir. Meclisin yetkisini tek bir kişiye devreden bu tür düzenlemeler kabul edilemez, Cumhurbaşkanı Meclisin yerine geçerek keyfî kararlar veremez. Bu nedenle teklif metninde yer alan "Birinci fıkranın (d) ve (e) bentlerinde belirlenen oranlar Cumhurbaşkanınca iki katına kadar artırılabilir." hükmü tekliften çıkarılmalıdır; aksi hâlde, Meclisin varlığı ve işlevi sorgulanır hâle gelir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)