| Konu: | Hocalı katliamına, 27 Şubat 2020'de İdlib'de şehit olan 34 askere ve 9 Mart 2020 gününe, 28 Şubat postmodern darbesine, 1 Mart tezkeresinin yıl dönümüne, geçen hafta gerçekleşen dolar satışına, Kartalkaya yangınıyla ilgili kurulan Meclis araştırması komisyonunun bugünkü toplantısına ve Genel Kurulda dün yapılan oylamaya ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 61 |
| Tarih: | 26.02.2025 |
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, herkesi saygıyla selamlıyorum.
Evet, 26 Şubat 2024 bugün. Tam otuz iki yıl evvel Azerbaycan'da Dağlık Karabağ bölgesinde 83'ü çocuk, 106'sı kadın olmak üzere 613 Azeri kardeşimiz vahşice katledildi. Sonradan yapılan otopsi çalışmalarında katledilen insanların her türlü insanlık dışı muameleye ve işkenceye de tabi tutuldukları görüldü ve saptandı. Üzerinden otuz iki yıl da geçmiş olsa her türlü sivil katliamı ve elbette Hocalı katliamını da nefretle kınıyoruz, yaşamlarını kaybeden yurttaşlarımıza minnet duygularımızı, Allah'tan rahmet duygularımızı buradan iletiyoruz.
Tabii, 27 Şubat 2020'de yani bundan dört yıl evvel de İdlib'de 34 çocuğumuz şehit oldu. Herhangi bir hava savunma sistemi olmadan o 34 askerimiz oraya sürüldü. Bir gece yarısı faili belli bir açık cinayete kurban gittiler ve bu memleketin reisi -kendini öyle ifade eden kişi- gitti, 9 Mart 2020 günü yani on gün sonra o işin sorumlusunun kapısında saat eşliğinde ayakta bekledi. İşte "Bir ülkenin ulusal onuru nasıl çiğnenir?" diyorsanız fotoğraf budur. Bunu da memleketimiz adına büyük bir acı olarak, her 2 olayı da, hem 27 Şubat 2020'yi hem de 9 Mart 2020'yi ulusumuz adına büyük bir acı olarak kaydetmek ve anmak durumundayız.
28 Şubat postmodern darbesi... Şunu açıkça söyleyelim: Klasik, konvansiyonel, modern, postmodern her türlü darbenin karşısındayız; askerden gelsin, sivilden gelsin her türlü darbenin karşısındayız; kendisini vesayeti tasfiye etmek için çalışan olarak gösterip de memlekette sivil darbeleri kuranların da karşısındayız. Bu memleket mutlaka demokrasiyi ve adaleti yeniden tesis edecek ve bu memleket yeniden barış içerisinde yaşayacak, bu umudumuzu her zamanki gibi taze tutuyoruz.
Evet, bir taraftan da 1 Mart 2003 tezkeresinin de hafta sonu itibarıyla yıl dönümü. Her gün buralarda antiemperyalizm nutukları atanlar, 100 bin Amerikan askerinin Türkiye sınırlarından içeriye girip, kimyasal silah bulma yalanıyla Amerika ve İngiltere'yle iş birliği içerisinde, 1 milyon Iraklı sivilin kanına ellerini bulaştırmasına yönelik tezkere 1 Mart 2003 günü bu Mecliste oylandı. Gencecik bir oda başkanı olarak Abdi İpekçi'de yani şuradan, 600, 700 metre mesafeden Meclise bağırıp duruyorduk: "Biraz yurtsever olun ve bu tezkereye 'hayır' deme onurunu gösterin." Büyük bir mutlulukla söylüyorum ki CHP Grubunun tümüyle, 2 partili Mecliste AKP'den de bir kısım Bakanların ve milletvekillerinin de katkısıyla 1 Mart 2003 tezkeresi reddedildi. Ben, o tezkerenin reddedilmesine el kaldıran, CHP'den, AK PARTİ'den bütün milletvekillerini saygıyla anıyorum; sağ olsunlar, var olsunlar. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ancak şunu da söyleyelim ki o tezkereye AKP'den "hayır" oyu kullanan Bakanlar ve milletvekilleri bir daha siyaset yapma şansı bulamadılar. Demek ki antiemperyalizm nutukta değil, iradede olur, bunun da altını çizmek lazım.
Tabii, bugünlerde ilginç gelişmeler oluyor ekonomi alanında. Türkiye'de geçen hafta verilere göre 5,8 milyar dolar döviz satıldı, buna karşılık dövizin hızı kesilemiyor. Merkez Bankası rezervleri tarihî zirveden geriye doğru döndü ve döviz tutulamıyor. Bir taraftan da borsa önemli ölçüde hız kaybediyor ve kan kaybediyor. Demek ki TÜSİAD başta olmak üzere hem sermaye sınıfına hem işçi sınıfına yönelik antidemokratik saldırılar Türkiye'de yalnızca hukuk devletini ve demokrasiyi katletmekle kalmıyor aynı zamanda yatırım ortamını da geri dönüşü zor olacak şekilde bozuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Günaydın, lütfen tamamlayın.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Herkesin aklını başına alması lazım. Buradan bunu da ifade etmek isterim.
Nihayet, Kartalkaya... Arkadaşlar, 78 yurttaşımız can verdi. Orada yangın sürerken görev yapan bilirkişileri korsan olmakla suçladınız. Sonradan bir bilirkişi raporu daha geldi, bu kürsülerden Bolu Belediyesine saldırdınız ve herkes Bolu Belediyesinin burada bir dahlinin olmadığını söyledi. Bir tek asıl suçlu ortaya çıkarılamadı, Kültür ve Turizm Bakanı hâlâ ortalıkta dolaşmaya devam ediyor. Bir Komisyon kurmuşuz, o Komisyona Kültür ve Turizm Bakanı gelip hesap vermedikten sonra, o Komisyonun anlamı ne? Dolayısıyla, arkadaşlarımız Türker Ateş, Sururi Çorabatır, Ednan Arslan, Süreyya Öneş Derici ve Cavit Arı bu şekilde Komisyon çalıştırmanın hiçbir öneminin olmadığını söyleyerek Komisyonu terk ettiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Günaydın, lütfen tamamlayın.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Orada konuşma yapan Grup Başkan Vekilimiz Ali Mahir Başarır'ın da söylediği gibi, Kültür ve Turizm Bakanına yönelik 265 imza toplanmıştır gensoru için, 35 eksik imza vardır. Biz burada 35 vicdanlı milletvekili arıyoruz. Bu sayıyı 300'e çıkaralım ki buralarda bir gensoru faaliyeti ortaya konulabilsin ve Kültür ve Turizm Bakanı hiç olmazsa Meclise karşı öncelikle hesap versin; ya değilse, nutuklarla bu işler olmuyor.
Son sözüm de şudur: Dün bir kere daha ortaya çıktı ki oylamalarda yapılan usulsüzlüklerin, sahtekârlıkların sonu gelmiyor. Biz artık "Ayıp!" demekten bıktık usandık, utanmaktan yorulduk, tuz koktu. Hiç olmazsa Mecliste sahte pusula verme uygulamasından vazgeçin kardeşim! Milletin gözünün önünde ayıp oluyor!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Günaydın, lütfen tamamlayın.
Son kez uzatıyorum.
Buyurun.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Bu düşüncelerle, hem Hocalı katliamı konusundaki görüşlerimizi bugün Utku Çakırözer arkadaşımızın Azerbaycan sözleşmesinde ifade edeceğini söylüyor hem de Türkiye'nin geleceğine olan inancımızla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)