| Konu: | Siber Güvenlik Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 62 |
| Tarih: | 04.03.2025 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA MEHMET KAMAÇ (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.
İslam âleminin 4'üncü gününü geride bıraktığımız mübarek ramazan ayını tebrik ediyorum; bu ramazanın bütün insanlık ailesine barış, huzur getirmesini diliyorum.
Kanun teklifinin tümü üzerine söz almış bulunuyor, Genel Kurulu da saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'nin siber güvenlik alanındaki tarihsel gerçekliği ulusal güvenlik, ifade özgürlüğü ve bireysel haklar arasındaki dengeyi kurmak konusunda zorlu bir yolculuğa işaret etmektedir. Özellikle internetin ve dijital teknolojilerin yaygınlaşmaya başladığı 2000'li yıllardan itibaren devletin bu alanda aldığı önlemler çoğu zaman güvenliği sağlama amacı güderken bireylerin özgürlüklerini kısıtlayan bir yöne kaymıştır. Başlangıçta siber güvenlik anlayışı daha çok ülkenin dijital altyapısını koruma ve dış tehditlere karşı savunma odaklıydı ancak zaman içinde iç tehditler ve muhalif seslere yönelik baskılar artmaya başladı. Örneğin, 2010'lu yıllardan itibaren Türkiye'de yaşanan çeşitli toplumsal hareketler ve hükûmet karşıtı söylemler internetin kısıtlanması ya da sansürlenmesi gerekçesiyle karşı karşıya kaldı. Çeşitli sosyal medya platformlarına erişim engellemeleri ve internet üzerinden yapılan içerik denetimleri halkın haber alma özgürlüğünü ciddi şekilde zedeledi. Bugün Türkiye'de siber güvenlik mevzuatının şekillendiği yasal düzenlemeler tarihsel süreçteki bu eğilimlerin bir yansımasıdır. Öne çıkan yasalar arasında interneti düzenlemeye yönelik Dezenformasyon Yasası ve sonrasında gelen Siber Güvenlik Yasası gibi düzenlemeler dijital güvenlik konusunda önemli adımlar atıldığı izlenimini verse de uygulamada çoğu zaman muhalif seslerin susturulmasına ve ifade özgürlüğünün engellenmesine yol açmıştır. Özellikle kriz dönemlerinde internete erişimin kısıtlanması gibi önlemler kamu güvenliği için alınan geçici tedbirler gibi lanse edilse de zamanla daha geniş çaplı bir denetim ve sansür aracı hâline gelmiştir. Bu durum bireylerin dijital haklarının ihlaliyle sonuçlanırken halkın bilgi edinme hakkını da engellemektedir. Türkiye'nin tarihsel bağlamında devletin siber güvenlik politikalarının çoğu zaman içeriği sansürleme ve eleştiriyi bastırma aracı olarak kullanıldığı gözlemlenmektedir. İnternetin kısıtlanması sadece vatandaşların haber alma hakkını değil aynı zamanda ekonomik ve sosyal faaliyetleri de etkileyen büyük bir kriz hâlini almıştır. Deprem, patlama, yangın gibi felaket anlarında bile internetin kesilmesi, halkın bilgiye ulaşma çabalarını engelleyerek toplumsal ve siyasi kaosa yol açtığı gibi felaketin boyutunu da büyütmektedir. Bu durum, siber güvenlik yasalarının, dijital özgürlükleri kısıtlayan ve Hükûmetin elinde denetim aracı hâline gelen bir yapıya bürünmesinin de ispatıdır. Bu kanun teklifinde de özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin korunması açısından ciddi aksaklıklar meydana gelebilir. Teklifin 6'ncı maddesi Siber Güvenlik Başkanlığına dijital verilere sınırsız erişim yetkisi verirken bu erişim hâkim onayı olmaksızın yapılabilecek ve hukuki denetimden geçmeyecektir. Bu durum bireylerin dijital mahremiyetini tehdit etmekte ve mevcut kişisel verilerin korunması yasalarını etkisiz hâle getirebilir. Ayrıca teklifte kişisel verilerin saklanması, kullanılması ve imha edilmesiyle ilgili belirsizlikler de mevcuttur. Teklif, devletin veri toplama yetkilerini artırarak otoriter bir gözetim mekanizmasına dönüşme riskini artırmaktadır. Siber Güvenlik Başkanlığına tanınan olağanüstü yetkiler yargısal denetimin önüne geçerek hukuk devleti ilkesine zarar verebilir. Ayrıca kritik altyapıların tanımlanmamış olması ve siber olaylara müdahale ekiplerinin belirsiz yetkileri keyfî kararları ve olası olumsuzlukları artırabilir.
Kanun teklifi ilk bakışta toplumun siber tehditlere karşı korunması ve kritik altyapıların güvenliğinin artırılması gibi olumlu hedefler taşıyor gibi görünebilir. Dikkatle incelendiğinde görülecektir ki teklifte yer alan bazı düzenlemeler önemli bir özgürlük ve güvenlik çelişkisini ortaya koyuyor. Bu çelişki bireysel hakların ve özgürlüklerin kısıtlanmasına yol açarken aynı zamanda, güvenliğin de tehlikeye girmesine neden olabilir. Siber güvenlik, devletler ve kurumlar için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Ancak bu ihtiyacı karşılamak amacıyla genişletilen dijital denetim yetkileri, devletin bireylerin dijital hayatına müdahale etme gücünü artırmaktadır, güvenlik adına bireylerin mahremiyetine yapılan müdahalenin boyutlarını genişletmekte ama aynı zamanda, devletin dijital ortamda geniş bir kontrol alanı yaratmasını da mümkün kılmaktadır.
Bu düzenleme dijital güvenliği artırmak adına yapılmış gibi görünse de aslında toplumsal güvenliği tehdit etmektedir. Özellikle, devletin bireylerin dijital verilerine müdahale etme yetkisinin sınırlarının net olmaması, bu verilerin keyfî bir şekilde ve kötüye kullanılmasına olanak tanıyacaktır. Güvenlik sağlamak adına yapılan bu tür düzenlemeler bireylerin dijital özgürlüklerini ihlal ederken güvenlik hedeflerine ulaşmada ne kadar etkili olacağı tartışmalıdır. Teklif, veri sızıntısı olmadığı hâlde "algı oluşturmak" gibi belirsiz suç tanımlamalarını getirerek gazetecilerin, sivil toplum örgütlerinin ve dijital aktivistlerin özgürlüklerini kısıtlamak için bir araç olarak kullanılabilir. Bu tür düzenlemeler yalnızca basın mensuplarını değil dijital ortamda haber ve bilgi paylaşan herkesi hedef alabilecek niteliktedir. Gazetecilerin ve araştırmacıların kamu yararına yaptıkları haberler Hükûmetin resmî açıklamalarına aykırı olabileceği için dezenformasyon veya siber tehdit olarak etiketlenebilir. Bu bir haberin doğruluğundan bağımsız olarak ifade özgürlüğünün ve halkın haber alma hakkının ciddi şekilde ihlal edilmesine yol açar. Özgür basın demokrasilerin temel taşlarındandır ve bu tür yasalar sadece gazetecileri değil aynı zamanda tüm toplumu susturma potansiyeline sahiptir. Türkiye'de özellikle gazetecilik, sivil toplum örgütleri ve bağımsız haber ajansları gibi kritik muhalif aktörlerinin internet üzerindeki faaliyetleri sürekli olarak Hükûmetin denetimine tabi tutulmuştur. Mezopotamya Ajansı, JINNEWS, Yeni Yaşam, ETHA gibi bağımsız medya organları Hükûmetin politikalarını eleştiren ve alternatif haber sunan platformlar olarak büyük bir tehdit unsuru olarak algılanmaktadır. Bu platformlar halkın devletin resmî söyleminden farklı bilgilere ulaşmasını sağlayarak Hükûmete karşı eleştirel bir kamuoyu oluşturmayı amaçlamaktadır. Ancak bu medya organları ve platformlar sık sık millî güvenlik ve kamu düzeni gerekçeleriyle engellenmiş ve erişim engellemeleri uygulanmıştır. Bu tür kısıtlamalar devletin dijital alanda uyguladığı denetimin en somut örnekleridir ve genellikle iktidarın politikalarına karşı çıkan her türlü eleştiriyi tehdit olarak değerlendirdiğini apaçık ortaya koymaktadır.
Teklifteki güvenlik önlemlerinin aslında tam tersine toplumsal güvenliği tehdit ettiğini söylemek mümkündür. Devletin dijital denetim yetkilerini artırmak toplumu daha güvenli hâle getirmek yerine aslında özgürlükleri ve hakları kısıtlayan bir düzenleme yaratmaktadır. Güvenlik adına yapılan bu müdahaleler toplumda korku ve otosansürün yayılmasına, özgür düşünceyi ve eleştirel sesleri engellemeye neden olacaktır. Siber güvenliğin sağlamlaştırılması elbette önemli bir hedefken bu hedefin temel hak ve özgürlüklerin ihlali pahasına gerçekleştirilmesi uzun vadede güvenlikten daha fazla zarar verebilir.
Toparlamak gerekirse, anlatmak istediğimiz, kanun bazı içeriklerin belirsizliği ve Başkanlığa tanınan sınırsız yetkilerden kaynaklı "güvenlik" adı altında özgürlükten fedakârlık yapma ihtimalini barındırmaktadır. Güvenlik sağlamak amacıyla bireylerin dijital özgürlüklerinin kısıtlanması kısa vadede belki bir güvenlik sağlasa da uzun vadede toplumsal huzursuzluğa ve otoriter bir rejimin gelişmesine yol açabilir. Güvenlik sadece dijital tehditlere karşı korunmakla değil, aynı zamanda bireysel hakların güvence altına almasıyla mümkündür.
Sonuç olarak, Türkiye'nin siber güvenlik alanındaki tarihsel gerçekliği devletin dijital ortamda daha fazla denetim ve kontrol kurma eğiliminde olduğunu zaten, bizzat gösterdi. Bu eğilimin ulusal güvenlik ve toplumsal düzeni koruma amacı güderken özgürlükleri ve bireysel hakları ihlal ettiğini de defalarca gördük. Bu denetim politikaları uzun vadede toplumsal huzuru zedelerken, demokrasinin temeli olan ifade özgürlüğünü ve bağımsız medyayı yok saymaktadır. Türkiye'nin siber güvenlik politikalarını gözden geçirirken güvenlik ve özgürlük arasındaki bu hassas dengeyi gözetmesi gelecekteki olası insan hakları ihlallerinin önüne geçmek için kritik bir önem taşımaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kamaç, lütfen tamamlayın.
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - Bu yüzden de bu kanun teklifinin amacına gerçekten uygun bir şekilde yeniden hazırlanması gerektiğine inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)