GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Siber Güvenlik Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:62
Tarih:04.03.2025

EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Siber Güvenlik Yasa Teklifi hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Saray mutfağında hazırlanmış, usulen imzaları tamamlanıp önümüze konmuş bir başka kanun teklifiyle yine karşı karşıyayız. Siber güvenliğin güçlendirilmesi hedefiyle sunulan bu teklif bireylerin hak ve özgürlüklerini doğrudan kısıtlayabilecek düzenlemeler içeriyor. Komisyon süresince de "Kanun içeriğindeki belirsiz kavramları giderelim, kurulacak siber güvenlik başkanlığına verilen aşırı geniş ve denetimsiz yetkilere bir sınır çizelim, bu sınırsız yetkilerin kullanımı kapsamında kişi ve kuruluşlara verilecek olan orantısız yaptırımların önüne geçelim." dedik, "Temel hak ve özgürlüklerin korunması adına teklifin mevcut hâliyle kabul edilmesi mümkün değildir, derinlemesine gözden geçirilmesi ya da tamamen geri çekilmesi zorunludur." dedik. Niye dedik tüm bunları? Çünkü sizin iktidarlarınızda bu sınırsız yetkilerin kimlere ve ne şekilde verildiğini çok açıkça gördük ve tecrübe ettik; o kişilerin liyakatsizliğini, yaşadıkları güç zehirlenmesiyle yaptıklarını hep beraber gördük. Size bir distopyadan örnek vereceğim. George Orwell'in 1984 romanında Okyanusya'nın tüm vatandaşları tele-ekranlarla izleniyor. Bu ekranlar hem yayın yapıyor hem de bulundukları yerdeki ses ve görüntüleri merkeze taşıyor. Hiç kimse hiçbir zaman bunların denetim alanından çıkamıyor. Bir düşünce polisliği kurulmuş; devletin ya da devleti denetleyen partinin belirlediği düşüncenin dışına çıkanlar; işlerin düzenini, gidişatını sorgulamaya çalışanlar bu polisler tarafından izleniyor, yakalanıyor ve işkenceden geçirilerek düzeltiliyorlar. Halk, hükûmet tarafından uydurulmuş haberlerle besleniyor, "Big Brother" adlı efsanevi bir hükûmet liderine tapınmaya zorlanıyor, saçma sapan ifadelere inanmaları için beyinleri yıkanıyor. Vallahi, sizi bilmiyorum ama bu bana çok tanıdık geliyor. Romandaki "Big Brother" gibi bizde de Sayın Erdoğan halkı tepeden izliyor. "Sesinizi kısmazsanız soluğu Silivri'de alırsınız." İşte, o "Big Brother" ülkede gasbettiği iradeyi, gösteriş olsun diye diktiği sarayları, bir ordu korumayla, araçla, uçakla gittiği ülkelerin vatandaşımıza yarattığı maliyeti, bu ülkedeki açlığı, bu ülkede üzerinden iş makineleriyle geçtiğiniz doğayı, HES'lerle gasbettiğiniz akarsularımızı, bu ülkedeki kadın cinayetlerini, çocuk istismarlarını, gençlerin geleceksizliklerini, beslenme, barınma sorunlarını, eşitsizliği, hukuksuzluğu, temel hak ve özgürlüklerin böyle Parlamento eliyle lağvedilmesini, seçildiği hâlde Parlamentoda görev yapması engellenen milletvekillerini yani Anayasa ihlallerini ve "İleriye götürülecek." denen ülkenin 1960'lara geri dönmesini de bu anlamda ve geriye götürülen bu ülkeden vatandaşın duyduğu rahatsızlığı konuşmayalım diye halkımız hamasete ve her gün asıl gündemden uzak, yeni bir gündeme boğuluyor. İşte, bir ülkede -tırnak içerisinde- başkanlık binaları, Parlamento binasının boyunu aştıysa bunun ne anlama geldiğini hepimiz böylece yaşayarak görüyoruz. Parlamentonun boyunu aşan o binalarda hazırlanan kanunlarla vatandaşı cendere altına almaya devam ediyor hatta artık Parlamento eliyle bir istibdat devri yaratıyorsunuz.

Yasada, Türk hukukunda daha önce tanımlanmamış olan kritik altyapı ve kritik kamu hizmeti gibi soyut kavramlar ilk kez kapsama alınıyor değerli milletvekilleri. Burada hem açıklık yok hem de sınırsız bir yetki devri var; yasama yetkisini idareye devrediyorsunuz, özerk olması gereken kurumları, kritik altyapı ilan ederek kontrol altına almaya çalışıyorsunuz. Dolayısıyla da bu kurumlara ağır yaptırımlar getiriyorsunuz.

Sayın milletvekilleri, Siber Güvenlik Kanunu Teklifi'nde sadece kurumsal yapı ve görevler açısından belirsizlik söz konusu değildir. Yasanın yeni ihdas ettiği suç ve cezalar da yasallık ilkesini maalesef ihlal etmektedir. Suç ve cezaların yasallığı ilkesinin ihlalinin doğrudan kişi özgürlüğünü kısıtlama potansiyeli nedeniyle daha da ağır sonuçları olacak.

Sayın milletvekilleri, teklifin 16 ve 17'nci maddelerinde yer alan ağır cezalar yalnızca kişisel hakları değil aynı zamanda temel anayasal güvenceleri de tehdit etmektedir. Anayasa Mahkemesinin birçok kararında belirtildiği gibi suç ve cezaların kanuniliği ilkesi, genel olarak bütün hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde temel bir güvence oluşturur. Kişilerin, kanunen yasaklanmamış veya yaptırıma bağlanmamış fiillerinden dolayı hiçbir şekilde suçlanmamaları gerekir ve cezalandırılamazlar. Ayrıca, suçlanan kişinin lehine olan düzenlemelerin de geriye doğru etkili olarak uygulanması sağlanmalıdır.

Sayın milletvekilleri, yani insanlar düşünmekte ve konuşmakta serbesttir, eğer birine hakaret etmiyorsa düşündüklerini söylemekte serbesttir. Gazeteciler halkın haber alma hakkı kapsamında bir konuyu haberleştirmekte özgürdür. Özellikle, yetki alanındaki belirsizlik keyfî uygulamalara kapı açar. Cezaların ölçüsüzlüğü hukuk devleti ilkesine aykırı ve bireylerin temel hak ve özgürlüklerini ağır şekilde ihlal eder niteliktedir. Her ne kadar yasa teklifinin amacı "Siber güvenliği güçlendirmek ve kritik altyapıyı korumak" olarak ifade edilse de 6'ncı maddede tanımlanan yetkiler yasal güvenceden yoksun ve keyfî uygulamalara yol açabilecek ve denetlenemeyecek bir sistem öngörmektedir. Yasa teklifinin 6'ncı maddesi Siber Güvenlik Başkanlığına sınırsız bir erişim yetkisi tanımaktadır. Buna göre Başkanlık her türlü bilgi, belge, veri ve “log” kayıtlarını sistemlerine aktarabilir; elektronik bilgi işlem merkezlerinden, iletişim altyapılarından ve arşivlerden sınırsız bir şekilde faydalanabilir ve bu düzenlemeleri yapmak için de hâkim onayı şartı aranmamaktadır. Hâkim onayı olmaksızın bir bilgiye erişim yetkisi sadece bireylerin mahremiyetini değil, kişisel verilerin güvenliğini de açıkça tehdit etmektedir. Kanun teklifinin 6'ncı maddesi Başkanlığın hangi tür bilgilere erişim sağlayacağı konusunda herhangi bir sınır çizmiyor ve verilere erişim konusunda keyfiyet içeriyor. Bu durum yalnızca bireylerin değil aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarının, basın kuruluşlarının ve özel şirketlerin de veri güvenliğini tehlikeye atar. Üstelik işin bir de yabancı şirketler tarafından yapılması durumu var. Örneğin, devletin çok önemli kurumlarının güvenlik duvarı sistemleri için yabancı menşeli firmalara verilen ihaleler var. Şimdi, size soruyorum: Yabancı kaynaklı bir yazılımdan ne kadar millî güvenlik çıkar ve gizli bilgilerimizi ne kadar koruyabilir? Bakın, sürekli Türkiye Yüzyılı, kalkınmanın yüzyılı, devamlılığın yüzyılı, gücün yüzyılı, başarının yüzyılı, bir de son dönemde "haklılığın yüzyılı" demişsiniz, "her hakka saygı" demişsiniz. Hayret ediyorum, işte, en başta söylediğim, halkın Hükûmet tarafından uydurulmuş haberlerle beslenmesi ve doğru olmayan ifadelere inanmaları için beyinlerinin yıkanması aynen böyle bir şey. Siz istiyorsunuz ki halk sadece sizden taraf haberleri alsın, hiçbir yolsuzluktan haberi olmasın. "Bu memleket nereye gidiyor?" sorusunun cevabına sadece sizin verdiğiniz cevaplarla yanıt bulsun ve bununla yetinsin, sorgulamasın.

Sayın milletvekilleri, eğer sizin büyük bir devlet olmakla ilgili bir iddianız olacaksa, her şeyden önce, o topraklarda yaşayan vatandaşların temel hak ve özgürlüklerine saygı duyacaksınız. Sosyal hizmetleri artıracaksınız, insanların barınma, yeme içme, yaşama hakkının ihlali gibi endişeleri olmayacak. "Düşüncemi, geçinemeyişimi dillendirirsem, ertesi gün kendimi cezaevinde bulurum." endişesi olmayacak. Gençlerinin gelecek endişesi olmayacak, gençleri hayatlarını başka ülkelerde sürdürme hayali peşinde koşmayacak. Vazgeçin bu kendinizi büyük göstermek için yaptığınız tehditvari konuşmalardan, koca koca binalardan, gösteriş merakınızdan, baskıcı zihniyetinizden ve bu zihniyetle önümüze koyduğunuz bu kanunlardan. Sarayları olan ama sosyal devletin gerekliliklerini karşılamayan bir iktidar her seçim dönemini kendine tehdit olarak görür. Ne zaman seçime bu kadar yaklaşılsa savaş tehdidini artırır ve kazanmak için de birilerini mutlaka ötekileştirmek zorundadır. Muhafazakârlıkla, aza tamah etme kültürüyle halkı konsolide etmeye çalışır ancak halkımız artık bunları yemiyor, halkımız artık uyandı; halkımız artık kendi yurdunda tedirgin olmadan, insanca yaşamak istiyor ve sizin oyununuzu da çok net bir şekilde görüyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, bu yasa teklifi geri çekilmeli ve kapsamlı bir şekilde yeniden ele alınmalıdır diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)