| Konu: | Siber Güvenlik Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 63 |
| Tarih: | 05.03.2025 |
SEMA SİLKİN ÜN (Denizli) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "Siber Güvenlik Kanunu" adında bir kanun teklifini görüşüyoruz. Teklifin Genel Kurulda görüşülme tarihleri 4-5 Şubat, teklifin Komisyonda görüşülme tarihi 15 Ocak ama teklife konu Başkanlığın kararnameyle kurulma tarihi 8 Ocak yani "Biz yapalım, hukuk arkadan gelsin." ifadesine güzel bir örnekle başladı kanun çalışması.
İlgili madde de hoyratça yetkiler dağıtan bir madde. Yasada yargı yetkisine müdahalenin açık hâlleri var, "gecikmesinde sakınca bulunan hâller" diye bir ifade var. O olursa neler oluyor mesela? Başkanın, yargı kararına dayanmaksızın yazılı emriyle konutta, iş yerinde, kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama yapma, kopya çıkarma, el koyma işlemine yetki veriyor. Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerin en önemli özelliği nedir? Soruşturma makamları arasında yetki devrine neden olması. Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve CMK'de garanti altına alınan temel hak ve özgürlüklere müdahale eden ceza muhakemesi tedbirleri kural olarak hâkim kararına bağlanmıştır normalde çünkü şüpheli veya sanığın suçluluğu hükümle sabit değildir, bu yüzden de temel hak ve özgürlükler hâkim kararı güvencesiyle koruma altına alınmıştır. Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde ise bu tedbire karar verme yetkisinin cumhuriyet savcısına veya adli kolluğa geçeceği öngörülmekte, dolayısıyla bu hâllerde etkin soruşturma yürütebilmesi adına hâkim güvencesinden taviz verilmekte. Arama tedbirine ancak hâkim kararıyla başvurulabilmesi, temel hak ve özgürlüklerin korunması adına öngörülmüş en önemli güvencedir çünkü koruma tedbirlerine başvurma konusunda suç soruşturmasının tarafı ve yürütücüsü olan savcılık ve kolluktan objektif olmaları her zaman beklenemez. Bu nedenle, hâkimlik makamı soruşturmanın dışında yer alan objektif ve tarafsız bir makam olarak koruma tedbirlerine karar mercisi tayin edilmiştir. Anayasa'ya göre konut dokunulmazlığı, yalnızca hâkim kararıyla ya da gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde kanunun açıkça yetkilendirdiği bir merci tarafından usulüne uygun bir şekilde sınırlandırılabilir ancak teklif edilen kanun, Başkanlık yetkileriyle, gecikmesinde sakınca bulunan hâller gerekçesiyle kendi yazılı emirleriyle bu işlemleri gerçekleştirmeye olanak tanıyor. Böylesi geniş bir yetki tanımlaması, yargısal denetimi devre dışı bırakır ve idari tasarruflara keyfiyet riski yükler. Bu yetkiler nasıl kullanılacak, hangi sınırlar içinde kalacak, vatandaşın mahremiyetine nasıl saygı gösterilecek? Bu hayati konulara dair hiçbir açıklık söz konusu değil maddede.
Toplumun ve devletin dijital güvenliğini sağlama mecburiyetini yok saymıyoruz asla ama Anayasa'nın gereği ifade özgürlüğünün yok sayılmasını da kabul etmiyoruz ve bu teklif, ifade özgürlüğüne pranga vurma eğilimi taşıyor. Özgürlüğü olmayan güvenlik tedbirleri sadece ama sadece baskı unsuru, baskı mekanizması hâline gelir. Oysa, biz, bir konuda baskı yapacaksanız onu İsrailli siber güvenlik firmalarına devletin mahremini açan bakanlıklara karşı yapmanızı beklerdik. Siber güvenlik konusunda bekamızı ilgilendiren en büyük sorunlardan biri, devlet kurumlarının dijital güvenliğini bir İsrail firmasının sağladığı iddiasının delilleriyle gündeme gelmesidir. Gündeme geldi ama yetkililerden iddiaya yönelik olarak bir açıklama yapılmadı, bir cevap gelmedi; belki burada gelir. Merkezi Tel Aviv olan, İsrail ordusuna ve istihbaratına doğrudan hizmet veren "Check Point" isimli dijital güvenlik şirketi Hazine ve Maliye Bakanlığına, Genelkurmay Başkanlığına yazılım alanında hizmet vermiş görülüyor delillerde. Bu firma, Mavi Marmara olayları sonrasında İHH'nin resmî "web" sitesi başta olmak üzere olayla alakalı yayın yapan "web" sitelerini kara listeye almış yani yakın geçmişte STK'lerimize savaş ilan etmiş, düşman listesine almış ve adreslerini erişilemez kılmıştır. Devletimizin en mahrem kurumları bu siyonist çete menşeli sözde güvenlik firmasına maalesef teslim edilmiştir. Gerçekten vicdanınıza soruyorum: Millete boykot çağrısı yaparken İsrail ordusunun destekçisi bu firmayla ortak çalışma yapmak hicap duyulacak bir şey değil midir gerçekten? Sayın Cumhurbaşkanımız 1 Ekimde tam da bu kürsüden "İsrail'in bir sonraki hedefi Türkiye'dir." diye uyarırken nasıl oluyor da ülkemizin en kritik verilerini koruması gereken sistemler İsrail firmasına emanet ediliyor? Bu nasıl bir gaflet hâlidir? Kahve içmekten değil; devletin, milletin mahremiyetinin güvenliğinin siyonistlere teslim edilmesinden söz ediyoruz. İhtiyacımız olan, Siber Güvenlik Başkanlığı kurarak, Başkanına da hoyratça sınırsız yetkiler vererek bir düzenleme yapmak değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.
SEMA SİLKİN ÜN (Devamla) - İhtiyacımız olan, dijital sınırlarımızı koruyacak yerli yazılımları yapmaktır.
Evet, dünden beri kanun teklifi maddelerinde birtakım tavizler verileceği konuşuluyor, birtakım müzakerelerin yapılacağı konuşuluyor. İtirazlarımız üzerine de görüştüğümüz 8'inci maddenin metinden çıkarılması konuşuldu ancak 6 ve 7'nci maddeler mevcut hâliyle dururken bizim beklediğimiz şekilde bir değişiklik söz konusu yapılmadan sadece 8'inci maddenin kaldırılması yeterli olmayacaktır. Ancak yine de Başkana tanınan yetkilerin elinden alınmasının kıymetli olduğunu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)