GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Siber Güvenlik Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:63
Tarih:05.03.2025

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Siber Güvenlik Kanunu Teklifi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Günümüz dünyasında siber güvenlik, sadece teknik bir mesele değil aynı zamanda devletin egemenliğiyle, vatandaşların güvenliğiyle, bireylerin temel hak ve özgürlükleriyle doğrudan bağlantılı bir alandır ancak teklifin maddelerine baktığımızda işin ciddiyetinin ve hassasiyetinin yeterince kavranmadığını üzülerek görüyoruz.

Öncelikle teklifin 1'inci, 2'nci, 6'ncı ve 7'nci maddelerinde geçen "tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşlar" ifadesiyle ilgili ciddi çekincelerimizi dile getirmek istiyorum. Hukukun temel ilkesi; kavramların net, açık ve sınırlarının belirli olmasıdır ancak burada muğlak ve tanımlanmamış bir kavram üzerinden yasama yapılmak istenmektedir. Kimdir bu tüzel kişiliği olmayan kuruluşlar? Kimleri kapsadığı belli olmayan bu belirsiz yapıların siber güvenlik kapsamında korunacağı iddia ediliyor ancak ortada bir muhatap yok. Bir muhatabı olmayan yapı nasıl korunacak, nasıl denetlenecek? Daha da önemlisi, kamu idareleri bu belirsiz oluşumları nasıl muhatap alacak? Yoksa burada örtülü bir amaca mı hizmet ediliyor? İşin asıl tehlikesi burada.

Teklifin 2'nci maddesinde kapsam dışı bırakılan istihbari faaliyetler arasında Türk Silahlı Kuvvetlerinin olmaması ciddi bir ulusal güvenlik zafiyeti yaratmaktadır.

Değerli milletvekilleri, hepiniz kozmik oda hadisesini hatırlıyorsunuz değil mi? 2009 yılında devletin en mahrem bilgileri FETÖ mensuplarının eline geçmişti. Orduya yönelik kumpaslarda devletin güvenliğine dair en kritik bilgiler düşman unsurlarının eline ulaşmıştı. Peki, bu teklif ne yapıyor? Aynı riskleri tekrar yaratabilecek bir kapıyı ardına kadar açıyor. Biz, bu teklife karşı çıktığımızda "Efendim, hassasiyetlerinizin farkındayız." dediniz, "Endişeye mahal yok." dediniz ama biz de size dedik ki: "Bu endişe yersiz değil, tarihimiz bunun örnekleriyle dolu." Sonunda ne oldu? Komisyon sürecinde yoğun itirazlarımız sonucunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin kapsam dışı bırakılması sağlandı. Bu, bizim ısrarlı duruşumuzun bir sonucudur ama soruyorum: Eğer biz ısrar etmeseydik, bu madde olduğu gibi geçseydi sorumluluğu kim üstlenecekti?

Teklifin 6'ncı maddesiyle kişisel verilerin anonim hâle getirilmesi düzenleniyor. Hukuk devleti açısından bakıldığında kişisel verilerin korunması son derece önemli bir husustur ancak burada kişisel verilerin anonim hâle getirileceği ifade ediliyor. Peki, nasıl, hangi yöntemle, hangi önlemlerle? Buradan açıkça ifade ediyorum: Kişisel verilerin güvenliği "Biz hallederiz." diyerek geçiştirilecek bir mesele değildir. Veri güvenliği, sadece teknik bir konu değil aynı zamanda hukuki ve etik bir meseledir. Bu nedenle, kişisel verilerin anonimleştirilmesi gibi riskli bir yöntem yerine doğrudan ve kesin bir şekilde silinmesi ya da yok edilmesi tercih edilmelidir.

Gelelim teklifin 15'inci maddesine. Suça ilişkin kesin hüküm olmadan eşya veya kazancın kamuya geçirilmesi hukukun temel ilkelerine aykırıdır. Ceza hukukunda temel bir ilke vardır: Masumiyet karinesi. Yani biri hakkında suç isnadı varsa kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadan o kişi suçlu ilan edilemez. Ancak bu teklif, mahkeme kararı olmadan suça konu olduğu iddia edilen mal varlıklarının kamu kurumlarına devredilmesine olanak tanıyor. Bu ne demektir? Eğer yürütme organı herhangi bir kişi ya da şirketi şüpheli ilan ederse o kişinin mal varlıkları kamuya aktarılabilir mahkeme süreci tamamlanmadan, deliller tartışılmadan, kesin hüküm verilmeden. Böyle bir yetki yargıyı devre dışı bırakmak değil de nedir? Hukuk devleti, keyfîliğin karşısında duran bir yapıdır. Devletin yetkileri sınırları belirli hukuki mekanizmalar çerçevesinde kullanılmalıdır. Eğer mahkemeler devre dışı bırakılırsa yürütme organı yargıyı fiilen bertaraf etmiş olur ve bu da otoriterleşmenin en büyük göstergesidir.

Teklifin 16'ncı maddesinde yer alan algı oluşturma suretiyle kurumları ya da şahısları hedef alma suçu, hukuki belirsizliğin en bariz örneklerinden biridir. Bu ifade, keyfî yorumlara açık olup hukuk devletinin temel ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Bu madde, milleti yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçunu düzenleyen ve büyük tartışmalara neden olan 217/A maddesiyle aynı zihniyetin ürünüdür; keyfiyete açık, muhalifleri susturmaya yönelik, hukuki güvenceleri yoksun bir düzenlemedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Sayın Öztürk, lütfen tamamlayın.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Sonuç olarak Siber Güvenlik Kanunu gereklidir ancak yasalar belirsizlik içeremez. Hukuk devleti; tahmin edilebilir, öngörülebilir ve adil mekanizmalar üzerine inşa edilmelidir. Bu teklif, bazı maddeleriyle bu ilkeleri ihlal etmektedir. Bu yüzden burada bir kez daha çağrı yapıyorum: Gelin, bu eksiklikleri hep birlikte düzenleyelim. Unutmayın, yasalar sadece bugünü değil yarını da belirler. Hukukun üstünlüğünü koruyamazsak gün gelir hepimiz hukuksuzluğun kurbanı oluruz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)