| Konu: | Siber Güvenlik Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 64 |
| Tarih: | 11.03.2025 |
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizleri izleyen halklarımızı, cezaevlerindeki siyasi tutsakları ve kadın arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü büyük bir coşkuyla ve inançla geride bıraktık. Bizlere bugünü bir mücadele ve direniş günü olarak miras bırakanları andık, sesimizi ve sözümüzü kısmak isteyenleri, hayatlarımızı ve özgürlüğümüzü çalanları da lanetledik. Buradan bir kez daha erkekler tarafından katledilen her bir kadını saygıyla anıyorum. Bizlere ekonomik özgürlüğü, seçme ve seçilme hakkını, gülmeyi, hatta yaşamayı bir lütuf gibi gören erkek aklına karşı her alanda ayakta olmaya devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 14'üncü maddesi Siber Güvenlik Başkanlığının gelir kaynaklarını düzenliyor. Devlet bütçesinden aktarımlar, idari para cezaları ve fonlardan sağlanacak gelirler Başkanlığın finansmanı için kullanılacak. Elbette, siber güvenlik önemlidir ama asıl mesele bu ülkenin kaynaklarının kime, nasıl ve neye harcandığıdır. Bakın, bu iktidar kendi güvenliğini sağlamak için her türlü bütçeyi seferber ediyor, sarayın harcamaları kesintisiz devam ediyor. Kolluk gücüne, cezaevlerine, fişlemelere, baskılara para var ama halkın güvenliği, kadınların yaşam güvencesi, işçinin, emekçinin, yoksulun geçim güvencesi söz konusu olduğunda para yok.
Türkiye derin bir ekonomik kriz içinde ama bu kriz herkesi eşit etkilemiyor, krizin yükü en çok kadınların sırtına yüklenmiş durumda. Kadın işsizlik oranları zirvede, kadın emeği güvencesiz, esnek ve kayıt dışı. Ev içi emekle boğulmuş, bakım yüküyle iş hayatından koparılmış milyonlarca kadın var. Çalışabilenler ise açlık sınırının altında ücretlere mahkûm ediliyor. Peki, bu iktidar ne yapıyor? Kadınları yoksulluğa, erkeğe bağımlı bir hayata mahkûm eden politikalara devam ediyor. Kadın istihdamı diyorlar ama nedir o istihdam? Kadınları düşük ücretli, sosyal güvenceden yoksun çalıştırmanın yollarını arıyorlar. Kreş açmıyorlar, kadınları çocuk ve yaşlı bakımına mecbur bırakıyorlar. Kadınların kamusal alana çıkmasını zorlaştıran her türlü oyalama bu iktidarın politikalarının bir parçasıdır. Bu düzen kadınları sadece aile içinde tanımlayan gerici politikalarla pekiştiriliyor. "Kadının yeri evidir." diyerek onun hayatını dört duvar arasına hapsetmeye çalışıyorlar. Kadına yönelik şiddet artıyor, kadınlar öldürülüyor, İstanbul Sözleşmesi'ni bir gecede fesheden bu iktidar kadın yaşam hakkını bile savunmuyor, kadınları koruyacak yasaları uygulamıyor, failleri ödüllendiriyor. İktidarın "aile yılı" söylemiyle başlattığı propaganda, kadınların yaşadığı şiddeti, yoksulluğu ve eşitsizliği daha da derinleştiriyor.
Kadınları yalnızca aile içinde tanımlayan, onları bakım emeğiyle sınırlayan, haklarını ve özgürlüklerini yok sayan bu anlayışa karşı biz kadınlar kendi hayatlarımızın sözünü söylemeye devam edeceğiz. Kadınlar sosyal ve ekonomik haklarını ancak örgütlü mücadeleyle kazanabilir. Kadın dayanışmasının güçlenmesi bu düzene karşı en büyük tehdit. Bu iktidar, kadınların emeğine ve özgürlüğüne göz diken bir sistem daha icat etti. Neydi o sistem? Kayyım. Belediyelere kayyım ataması yalnızca demokratik iradenin gasbı olarak değil aynı zamanda kadınların kazanılmış haklarına, eş başkanlık sistemine yönelik bir saldırı olarak da görülebilir. Bu yüzden kayyım atamalarını yalnızca siyasi bir mesele olarak değil, aynı zamanda kadınların ekonomik ve toplumsal haklarına yönelik bir saldırı olarak da görmek gerekir.
Biz buradan bir kez daha söylüyoruz: Kadın yoksulluğuna, emeğinin sömürülmesine, işsizliğe, güvencesiz çalışmaya karşı mücadelemiz sürecek ve bu mücadele sizin yasaklarınıza, baskılarınıza asla boyun eğmeyecek; kadın mücadelesi büyümeye devam edecek, kadınlar bu karanlığı yırtıp atacak. Emeği, yaşamı ve özgürlüğü kadınlar var edecek.
Bugünden itibaren Nevroz Haftası'na da girmiş bulunduk. Nevroz, Kürt halkı için yalnızca bir bahar bayramı değil aynı zamanda özgürlük, direniş ve umut sembolüdür. Mitoloji kökenleri Demirci Gâve'nin zalim Dahhak'a karşı isyanına dayanır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Nevroz Türklerin büyük bayramıdır, belirtelim de sonra...
BAŞKAN - Sayın Sarıtaş, tamamlayın lütfen.
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Devamla) - Bu anlatı zulme karşı mücadele ve halkın özgürlük arayışını simgeler. Bu vesileyle, bütün halkların Nevroz'unu, yeni baharını şimdiden kutluyor, özgür yarınlar diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)