GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Siber Güvenlik Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:64
Tarih:11.03.2025

SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi, öncelikle kimsenin "Ol dedim, olsun." kararnamelerine kılıf uydurma makamı değildir. Bugün 11 Mart, iki buçuk ay önce kurulmuş birimin kanununu yapmaya çalışıyoruz günlerdir. Bu, hepimizi yok saymaktır. Taşıdığı sıfata saygısı olan her milletvekilinin de bu tutuma karşı tavır alması gerekir. Milletvekillerinin tavırlarının milletvekili borsalarına göre değil, millî vicdana göre şekillenmesi gerekir.

Siber güvenliğin bir zaruret olduğunda hemfikiriz ama vatanda, mavi vatanda, gök vatanda, uzay vatanda güvenlik iddiasında bulunabilmek için önce takdir edersiniz ki vatan mefhumuna sahip olmak gerekir. Bu teklifi getirenlerin vatan mefhumu yoktur demiyorum, yanlış anlaşılmasın ama şunu soruyorum: Vatan mefhumu olan, Ege'deki Türk adalarının işgaline seyirci kalır mı? Sınırlarını kaçağa, arsıza, teröriste, sapığa açıp da bu sınırları çiğneyip de mahallelerimizde suç gettoları oluşturanları neredeyse himayesine alan bir vatanseverlik olur mu? Teröristlerin talimatlarına göre yasa yapmaya teşne, buna ikna olan, ikna olabilen bir vatanseverlik olur mu? Teröristler silah bırakacak diye pazarlanan bir paçavra ile ikinci resmî dil dayatıldığı hâlde, ulus devletin tasfiyesi dayatıldığı hâlde "Hiçbir şart yok." diye milletine yalan söyleyen vatanseverlik olur mu? Teröristlerin Aybükelerimizin, Fıratlarımızın, Mehmetlerimizin, Mehmetçiklerimizin katillerinin; yetmiyor, Ömer Halislerimizin, Kaşiflerimizin, Eşreflerimizin katillerinin; yetmiyor, Sılalarımızın, Narinlerimizin katillerinin; yetmiyor, Sinanlarımızın katillerinin affedilmesine yol açacak hadsiz şartnamesini alkışlayabilen bir vatanseverlik olabilir mi? Genel af hepsine yol açacak çünkü.

Bir diğer konu, hukuki güvenliği bertaraf eden güvenlik yasası uygulayıcılarına niyet okuma hakkı ve niyeti cezalandırma yetkisi veren bir hukuk devleti olabilir mi? Kanunlarımız tutuklama tedbiri için kuvvetli suç şüphesi, somut delil ve karartma, kaçma ihtimali aramasını emrettiği hâlde kendi arzusuyla ifadeye gelen kişileri kaçma şüphesiyle tutuklamaktan utanmayan; hukuk devleti tutuklamayla cezanın infazının sağlanamayacağını üstüne basa basa vurguladığı hâlde bir gün yatarı olmayan suçlarla hürriyeti gasbetmekten utanmayan -en son Suat Toktaş'ta yaşadık- ve haksızca cezaevinde tutulanlar beraat ettiklerinde onların hayatlarından çalmış olmaktan azap duymayan bir zihniyetin böyle yuvarlak ifadeli yasa metinlerini hiçbir hak gasbının kılıfı yapmayacağına biz nasıl inanabiliriz? Günlerdir meydan meydan terör kutsanırken, suç üstüne suç işlenir ve hiçbiriyle ilgili işlem yapılmazken daha bugün muhalif bir gazeteci terörü övmekten hâkim karşısındaydı. Şimdi, bu çifte standart ortadayken, pişkinlik ortadayken bu yasanın hukuku böyle kolay çiğneyen bir zihniyetin elinde misal, algı oluşturma gibi subjektif kavramlarla yeni cadı avlarını başlatmayacağına nasıl inanabiliriz? Teröriste terörist demenin provokasyon sayılmayacağının garantisini verebilecek Allah'ın bir kulu var mı burada? İmralı'daki caniyi bebek katili olarak yani asli niteliğiyle telaffuzun halkı kin ve düşmanlığa tahrik sayılmayacağının önümüzdeki günlerde, hatta PKK'ya terör örgütü demenin halkı yanıltıcı bilgi sayılmayacağının garantisini verebilecek tek bir kişi var mı? Bu yasaların ardındaki akıl kimse evrensel hukuk ilkeleri yerine -az önce de ifade edildi- George Orwell'ın 1984'ünü hatmettiği belli. Bu, romandaki gerçek bakanlığını aratmayan dezenformasyon yasası ve ilgili kurumdan da belli, etki ajanlığı sopasının sallanmaya devam etmesinden de belli. Peki, sırada ne var? Düşünce polisleri mi, mimiklerimizden niyet okuyacak tele ekranlarla donatmak mı evlerimizi -ki aslında ekran vasıtasıyla yapıldı- kimse muhalefet edemesin diye içinde tek bir eleştiri sözcüğü bulunmayan bir sözlük yazımı mı? Her şey büyük birader için, büyük biradere göre, büyük birader tarafından olsun diye hepsi. Biz bunu görüyoruz, farkındayız ama olmayacak zira Türkiye Türklerindir ve her ne olacaksa ancak ve sadece Türk milleti için, Türk milletine göre, Türk milleti tarafından olacak bu ülkede.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELCAN TAŞCI (Devamla) - Bitiriyorum.

BAŞKAN - Sayın Taşcı, tamamlayın lütfen.

SELCAN TAŞCI (Devamla) - O millet ki Şeyh Saitlerin, Mustafa Sabrilerin, Nemrut Mustafaların, Zaven Efendilerin kirli tezgâhlarını bozan Diyab Ağalar, Yörük Aliler, Cemalettin Çelebiler, Raif Hocalar, Sarkis Garabetyanlardan; velhasıl vatan uğruna din, dil, ırk, etnisite fark etmeksizin yekvücut olabilenlerden müteşekkildir ve o millet için bir tek önderlik vardır, o da Kuvayımilliye'dir. O millet için bir tek önder vardır, o da Mustafa Kemal Atatürk'tür.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)