GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE FİNLANDİYA CUMHURİYETİ ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMASI İLE ANLAŞMAYA İLİŞKİN PROTOKOL VE NOTALARIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:30
Tarih:07.12.2011

MHP GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Finlandiya Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ile Anlaşmaya İlişkin Protokol ve Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında MHP Grubu adına görüş belirtmek üzere huzurlarınızda buluyorum.

Biraz evvel Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan Sayın Mevlüt Aslanoğlu'nun ifadeleri üzerine, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Ahmet Aydın'ın cevabı manidardır. Söyledikleri bir ifade: Burada gazete haberlerini konu alıp Mecliste konuşma yapmanın çok uygun olmadığını söylediler. Kendisi her ne kadar haklı gibi görünse de, Türkiye'de gazete haberleriyle insanlar cezaevinde yatarken, Başbakan stadyuma geldiği zaman ayağa kalkmadı diye bir paşa cezaevinde yatarken?

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Hiç öyle bir şey olmadı.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Hiç alakası yok, hiç alakası yok.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - ? Mevlüt Aslanoğlu'nun gazete başlığı üzerine konuşma yapmasını hoş görmeye çalışacaksınız.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - İyi araştırın.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bu, ileri sürdüğünüz ileri demokrasi değil ama gerçek bir demokrasinin gereğidir. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) - İyi araştırın, öyle gelin. İyi okuyun, iyi araştırın.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Sayın Engin Alan'ın cezaevinde bulunuş sebebi neydi?

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Terörden yargılanıyor.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Başbakan geldiğinde ayağa kalkmadı diye. Doğru mu?

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Terör örgütüne üyelikten yargılanıyor.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Siz ne zamandan beri, Türkiye'de, Başbakan geldiğinde ayağa kalkmadı diye generalleri cezaevine atacaksınız? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Ergenekon'dan yargılanıyor, Ergenekon'dan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Atmadığınız gün, bu Mecliste "demokrat" olarak isminiz geçecektir.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Ergenekon'dan yargılanıyor. O da yargının işi, bizim problemimiz değil.

BAŞKAN - Sayın Türkkan, lütfen konuya gelelim.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Yargının işi o, bizim problemimiz değil. Yargıya müdahale etmeyin!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bu çifte vergilendirme anlaşmalarına geleyim Sayın Ahmet Aydın, dinleyin.

Elbette, gayet gerekli ve faydalıdır. Ayrıca, diğer ülkelerle imzalanan bu anlaşmaların üç aşağı beş yukarı içerikleri aynıdır. Yani Finlandiya'yla ilgili veya bir başka ülkeyle ilgili yapılan anlaşmaların detayları arasında hiçbir fark yoktur. 1986'da yani yirmi beş yıl önce böyle bir anlaşma imzalamışız. Bu sürenin on altı yılında Finlandiya Avrupa Birliği üyesi bir ülke, Türkiye ise son altı yılında Avrupa Birliği ile üyelik müzakereleri yürüten bir ülke konumunda ise ve şimdi bu anlaşmayı revize etmeye ihtiyaç duyuyorsak bazı noktalar üzerinde durmamız gerekir.

Türkiye son dokuz yıldır büyük çoğunlukla tek başına iktidar olan bir AKP Hükûmetiyle yönetiliyor. Finlandiya ile son birkaç yıllık ithalat-ihracat rakamlarımıza bakarsak hangi tarafın bu anlaşmalardan en fazla fayda elde ettiği rahatlıkla ortaya çıkıyor. 2005 yılında ithalat-ihracat dengesi Finlandiya ile eksi 666 milyon dolar Türkiye aleyhine iken, 2007'de bu eksi 1 milyar 168 milyon dolara, 2010'da ise eksi 819 milyon dolara çıkıyor. Yani bizim bir birim ihracatımıza karşılık Finlandiya'dan dört birim ithal etmişiz! Umarım ve dilerim ki Finlandiya ile 6 Ekim 2009'de revize edilerek yeniden imzaladığımız çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması sonrasında Hükûmet bu tabloyu iyi değerlendirerek durumu lehimize çevirecek yapısal önlemleri alır.

Ancak yalnız Finlandiya değil, ithalat-ihracat ilişkisi içerisinde bulunduğumuz tüm ülkelerde genel duruma baktığımızda maalesef geleceğe yönelik iyimser beklentiler içerisinde olamıyoruz. Zira cari açık ve dış ticaret açığı rakamlarımıza şöyle bir göz attığımızda bunun nedenleri gayet iyi ortaya çıkıyor. Onar yıllık dönemler itibarıyla baktığınızda 1980-1990 yılları arasında cari açığımız 13,6 milyar dolar, 1991-2000 yılları arasında 17,6 milyar dolar, 2001-2011 arasında 300,3 milyar dolar. Yani Türkiye'nin gayrisafi yurt içi hasılasının 2002'de sadece binde 3'üyken cari açığımız, şu anda yani iktidarı devir aldığınız günden dokuz yıl sonra yüzde 9,4'e çıkmış, 30 misli artmış cari açık. Siz bu rakamlarla istediğiniz ülkeyle, istediğiniz anlaşmayı yapın, bu ülkenin bayır aşağı giden ekonomisini durdurmanız, kötüye gidişi durdurmanız mümkün olmayacak.

Türkiye'de son bir yıldır, iki yıldır gazeteleri açtığınızda inşaat şirketlerinin reklamlarından geçilmiyor. Hakikaten çok önemli. Türkiye'nin en önemli lokomotif sektörlerinden birisi inşaat sektörü ama mevcut durumda size bir ikazda bulunuyorum bu sözlerimle beraber: Bankaların kredi bacağında frene basmasıyla beraber, talepteki azalmayla beraber o sizin TOKİ'den ihale vererek kolladığınız inşaat şirketleri dâhil olmak üzere birçoğu batış noktasına geliyor. Yani bir dönem kolladıklarınızın daha sonra batışını seyretmek sizlere nasip olacak, bize bile yetişemeyecekler.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Türkiye'de Kamu İhale Kurumu diye bir kurum var biliyorsunuz Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bu bir temenni değil, bu size bir uyarı. İnşaat sektörünün bu duruma gelmesiyle Türkiye'de çok ciddi katma değer yaratan bu sektörün bu duruma gelmesiyle beraber Türkiye'de Avrupa'da hep o hava attığımız 16 büyük içerisinde yer alan ekonomimiz çok ciddi sekteye uğrayacaktır.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Siz de biraz hava atsanız ya, övünseniz ya!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - İsimlerini vermek istemiyorum firmaların, aralarında sizin çok ciddi kolladığınız firmalar da var. Maalesef.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Hazine arazilerinde müteahhitlik yapıyor!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Şimdi, belki 2/B yasasıyla beraber cari açığı düzeltmek üzere getirdiğiniz, hazırladığımız bu yasa tasarısıyla beraber bu inşaat şirketlerini tekrar kollamaya kalkacaksınız ama onlara dahi nefesi yetecek durumda değiller. Yakında kokusu çıkar, göreceksiniz hep beraber.

AKP'nin iktidarda olduğu son dokuz yıllık dönemde tahminî değerle, 2011 yılını da işin içerisine katarsak, toplam cari açığımız 293.6 milyar dolar olmuş. Oysa bir önceki, 1994-2002 yıllarını kapsayan dokuz yıllık dönemde cari açık 14,3 milyar dolar. Biraz daha geriye gidersek bu, 1985-1993 yılları arasında 13,7 milyar dolar. Yani AKP iktidarında kendinden önceki on sekiz yılın toplamının 10 katından fazla cari açık verilmiş. Bakın, her konuda yalan söyleyebilirsiniz, bu milleti kandırabilirsiniz ama matematik denilen müspet bir ilim var. İlimde rakamları çarpıtırsınız ama neticelerini değiştirmeniz çok kabil olmaz, bu rakamlar karşınıza böyle gelebilir.

Türkiye, 2011 yılı Ocak-Eylül döneminde toplam 99 milyar 502 milyon dolarlık ihracata karşılık 181 milyar 661 milyon dolarlık ithalat gerçekleştirmiş yani 82 milyar dolar yine dış ticaret açığı vermişiz. Ben kendi milletvekili olduğum Kocaeli'nden biliyorum, beş yıla yakın da orada Sanayi Odasında Meclis üyeliği yaptım, yöneticilik yaptım. Daha önce ziyaret ettiğimiz çok ciddi istihdam sağlayan fabrikaların hepsinin teker teker lojistik depo hâline geldiğini görüyorum. Son beş yılda bir tek fabrika açılışı yapılmadı Kocaeli'nde, sanayi kenti Kocaeli'nde. Kocaeli milletvekili arkadaşlarım da var burada, bir tek fabrika açılışı yapılmadı. Üretmeyen toplumun geldikleri son nihai merhaleyi -en son Yunanistan'ın- Yunanistan Başbakanının Merkel önünde geldiği konumla size hatırlatmak istiyorum.

Türkiye'de verilen bu açığın önemli bir kısmını Çin, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri karşısında vermişiz. Ben, şimdi, dünyanın 16'ncı büyük ekonomisi olmakla övünen Hükûmete şu soruları soruyorum: Büyüyoruz ama nasıl büyüyoruz? Dış açık makro dengesizliğin nedeni değildir; dış açık makro dengesizliğin göstergesidir yani dış açığın nedeni yüksek ithalat ve onu mümkün kılan makro çerçevededir. Hükûmet bunu ya göremiyor veya görmek istemiyor. Önce, dokuz yıllık iktidarınız dönemindeki ithalat ihracat rakamlarımızı, cari açık rakamlarımızı, dış ticaret açıklarımızı hiçbir yalana dolana başvurmadan düzgünce açıklayalım. Cari işlemler açığı nasıl finanse ediyor, onu açıklayın. Bir tanesi, işte bedelli askerlik yasasıydı, şimdi bir tane 2/B yasası geliyor, arkasından da yabancılara mülk satışı yasasıyla beraber bu cari açığı finanse etmeye çalışıyorsunuz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Bedellinin parası nereye gitti, kanunda açık. Ne alakası var?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Deprem paralarıyla yol yaptığınız gibi bunu da cari açıkta yapmayacaksınız, o zaman ne diyeceksiniz bilmiyorum. Deprem paralarında Sayın Unakıtan demişti ya "IMF taksiti geldi, ödedik; ödemeyip de ne yapacaktık?" diye. Bunda da ne yapacağınızı bilmiyorum. İnşallah, bunu da tarih dönemi içerisinde öğreneceğiz.

Kısa vadeli yabancı sermaye hareketlerinin durumu, yabancı sermayenin kompozisyonunu da öğrenmek istiyoruz. Yabancı sermaye diye gelen paralar var ya, çok övünüyorsunuz, bunlar istihdam hacmi yaratmayan ve pozitif olmayan, spekülatif alanlara gidiyor.

MAHİR GÜNAL (Kahramanmaraş) - On dakika doldu, on dakika.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - On dakika doldu mu Sayın Başkan? Dolmamış daha. Biraz daha söylemem lazım.

BAŞKAN - Doldu Sayın Türkkan.

Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Özel sektörün ve kamunun ayrı ayrı borçları nedir? 2002 yılından beri ne kadar artış göstermiştir? Bu açıkların ve borçların İktidarınız dönemindeki yıllar içinde gayrisafi millî hasılamıza oranı nedir?

Yapılan centilmenlik anlaşması gereği ben de sözlerimi burada bitiriyorum. Bu vesileyle, hazır kürsüye çıkmışken şu anda evinde nekahet dönemini geçiren Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a Cenabıallah'tan acil şifalar diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Türkkan.