Konu: | Siber Güvenlik Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 65 |
Tarih: | 12.03.2025 |
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, şimdi ülke, basın ve ifade özgürlüğü konusunda zaten sınıfta kalmamış gibi, görüştüğümüz kanun teklifiyle gazetecilere bir kez daha sınırlama getiriyorsunuz. Az önce görüştüğümüz 16'ncı maddeyle "veri sızıntısı olmadığı hâlde bu yönde algı oluşturmak" diye bir suç türettiniz, gazetecileri potansiyel suçlu ilan etmek istiyorsunuz.
Bakın, uluslararası kuruluşlar tarafından yayınlanan raporlar ülkede basın özgürlüğünün kalmadığını kanıtlıyor. Sınır Tanımayan Gazetecilerin yayınladığı 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye 180 ülke arasında 158'inci sırada yani işgal altındaki Filistin'in dahi gerisinde yer aldı. Yine, Expression Interrupted platformunun hazırladığı İfade ve Basın Özgürlüğü Gündemi raporunda, Türkiye'de 2024'ün son çeyreğinde gazetecilere yönelik uygulanan yargı tacizi gözler önüne serildi. Rapora göre, 2024 yılı Ekim-Kasım-Aralık aylarında en az 58 gazeteci ve medya çalışanı yaptıkları haberler nedeniyle veya sosyal medya paylaşımları nedeniyle gözaltına alınmış; bu sayı İfade ve Basın Özgürlüğü Gündemi raporlarında bugüne kadar kayda geçen en yüksek rakam olarak rekor kırmış. Ayrıca, 44 gazeteci hakkında soruşturma açılmış ve 21 gazeteci ile 5 medya kuruluşu hakkında 25 yeni dava açılmış. 2024 yılının sonu itibarıyla cezaevindeki gazeteci sayısı 34'e yükselmiş, sadece üç ayda görülen 102 davada 181 gazeteci yargılanmış, bu davalarda 18 gazeteci toplam yirmi beş yıla yakın hapis cezası almış. Basın mensuplarının yalnızca işlerini yaptıkları için hapis cezasına çarptırılmaları demokrasinin en temel ilkelerinden biri olan ifade özgürlüğüne darbedir. Suriye'nin kuzeyindeki gelişmeleri takip eden gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan'ın katledilmesini protesto eden gazetecileri tutukladınız. Onlardan birisi olan Öznur Değer meslektaşlarının katledilmesini sosyal medya paylaşımıyla kınadığı için evine baskın yapılarak ters kelepçeyle gözaltına alındı. Ardından, Mardin hapishanesinde kaldığı sürede ailesine görüş izni verilmedi, sonra da Elâzığ hapishanesine sürgün olarak gönderildi. Bu, düşman ceza hukuku değil de nedir? Yine, HDK'ye yönelik yapılan karalama operasyonunda tutuklanan 30 kişinin içerisinde Ercüment Akdeniz, Yıldız Tar ve Elif Akgül de yer alıyor, 3'ü de gazeteci; hiçbiri hakkında elle tutulur bir suç isnadı yok. Elif Akgül'ün dosyası tam bir kara komedi örneği olarak duruyor. Akgül'ün gazetecilik faaliyetleri suçlama konusu oldu, editörle yaptığı haber konuşmaları da dâhil olmak üzere 2012 yılında hukuksuzca yapılmış olan telefon dinlemeleri delil olarak dosyaya sunuldu. Üstelik bu "tape"ler 17-25 Aralık soruşturmalarını hazırlayanlar tarafından hukuksuzca elde edilmiş "tape"lerdi. Akgül'e daha önce de aynı konuyla ilgili soruşturma açılmış ve takipsizlikle de sonuçlanmış üstelik.
Şimdi, sayın vekiller, aramızda çok fazla hukukçu var yani tam on üç yıl önceki telefon dinlemelerinin hem de hukuksuzca elde edilmiş delillerle yeniden yargıya konu yapılmasını adalete ve hukuka uygun buluyor musunuz? Elbette ki değil. Bunun için hukuk okumaya da gerek yok, sadece birazcık akıl, birazcık mantık ve birazcık adalet duygusunun yeterli olduğunu hepimiz söyleyebiliriz.
Demokratik bir ülkede gazeteciler adliyeye dava takibi yapmaya giderler ama bizim ülkemizde ya yargılandıkları davalara gidiyorlar ya da meslektaşlarına destek olmak için adliyelere gidiyorlar. Ayrıca, gazeteciler son zamanlarda bir diğer konuyla, bir diğer tehditle karşı karşıyalar. Son günlerde pek çok medya kuruluşu maaşları ödeyemediği için ne yazık ki kapatılıyor ve gazeteciler zaten yargı taciziyle mücadele ederken bir de işsizlikle mücadele ediyorlar.
Değerli milletvekilleri, bir taraftan da bu coğrafyada halkların yeniden barışa kavuşmasıyla ilgili önemli adımların atıldığı günlerden geçiyoruz. Biz onurlu barışın kalıcı olması için gerçek bir demokrasiye, basın ve ifade özgürlüğüne ihtiyaç olduğunu unutmamalıyız ve tekrar tekrar hatırlamalıyız. İfade özgürlüğü demokrasinin teminatıdır ve ifade özgürlüğünü ve demokrasiyi savunmak hepimizin sorumluluğudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Kaya.
Buyurun.
ADALET KAYA (Devamla) - Gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yargılanan ve tutuklu bulunan bütün gazeteciler derhâl serbest bırakılmalıdır.
Ayrıca, bugün Diyarbakır'da, Lice'de ilk Nevroz ateşi yakıldı. Halkların yüreğinde yanan barış umudunun Nevroz ateşiyle harlanmasını diliyorum ve tüm Orta Doğu halklarının Nevrozunu kutluyorum.
"..."(*) "Nevroz!"
"Nevroz" "..."(*) (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)