| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 08.12.2011 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu süreçte bütçe görüşmelerinin çok çok önemli olduğunu düşünüyorum çünkü önümüzdeki günler yaşayacaklarımız vatandaşın vergisinin kuruş kuruş nereye harcandığının iyice denetlenmesi açısından son derece önemlidir. Türkiye'nin bu kriz ortamında daha maceracı bir yola düşmemesi açısından da son derece önemlidir.
Ancak sözlerime başlarken şunu hemen ifade etmek istiyorum: "Orta Vadeli Program" diye bir program var. Bu, üç yıllık olarak hazırlanıyor ve her yıl olduğu gibi Mayıs ayında çıkması gereken bu Orta Vadeli Program'ı yasalara, Anayasa'ya aykırı olarak Ekim ayında Resmî Gazete'de basıyor Bakanlık. Bunu alışkanlık hâline getirdi. Burada üç yıllık rakamlar var dikkat ederseniz, 2012'nin bütçesi, 2013'ün, 2014'ün. Yalnız, bunun bir istisnası var arkadaşlar, bir tek istisnası var: Askerî harcamalar, silah alımları, örtülü ödenek gibi konular burada gözükmüyor.
Şimdi burada bu hukuksuzluğun üstüne bir tane daha ifade etmek istiyorum: Şu raporu hepiniz aldınız, üç dört gün önce geldi zaten bütçe raporu. Bunun bir ikinci cildi var, dört beş tane daha var, şu kadar eder.
Ben Kur'an'a el basarım burada, milletvekillerinin -komisyon üyeleri hariç veya ilgili birkaç kişi- yüzde 90'ı bunu okumamıştır. Ben Kur'an üzerine ant içerim, yüzde 90'ı bu raporu okumamıştır.
SIRRI SAKIK (Muş) - Yemin içilir, yemin.
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Yemin, ant değil.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Yemin de içerim ve şunu da söylerim: Eğer okumuş olsalar, birinci sayfasında kanunsuzluğun başladığını görürlerdi. Birinci sayfada başlıyor arkadaşlar. Cumhuriyet tarihi Meclisinde, kanun hükmünde kararnameyle bakanlık ihdas edildiğini, onlarca bakanlığın bütçesinin tanzim edildiğini, tanzim edilen bu bütçelerin hiçbirinin de Mecliste görüşülmediğini, onaylanmadığını ve Mecliste görüşülmeyen bu bakanlıkların hepsinin hayalî olarak bütçesinin hazırlandığını görürsünüz.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Hasip Bey, ben de yemin ederim ki ilk sayfadan başka tümünü sen de okumadın. (Gülüşmeler)
HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi bakın, ben şuna yemin ederim ki, Sayın İnce yemin ederim ki bütün sayfalarda çiziklerim vardır. Senin yeminin çarpsın seni, ben iyi okurum. (Gülüşmeler)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Peki, tamam.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bu, Ziya Gökalp Lisesinin Müdürünün yeminine benzedi. Berberde tıraş olurken biri "Üç ayda Kur'an-ı Kerim'i hıfzettim." demişti, o da bir yangını anlatmıştı "Köye giderken atladım ata, dört nala gidiyordum. Sicim gibi kar yağıyordu, yağmur yağıyordu. Çakmağımı çıkaracağım, yok. Cigaramı sardım. Atımın nalından bir kıvılcım çaktı, sigaramı yaktım. İnanmadıysan üç ayda hıfzettiğin Kur'an-ı Kerim çarpsın beni." diye. Ben de iktidara bunu söylüyorum. Eğer okudunuzsa bunu o üç ayda hıfzedilen Kur'an-ı Kerim de ya beni çarpsın ya sizi çarpsın. (Gülüşmeler)
AHMET YENİ (Samsun) - Millet çarpmış sizi!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - Allah hepinizi esirgesin Hasip Bey.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, ben bunu niye söyledim? Bakın, arkadaşlar, kanun Mecliste bir enstrümantal değildir. Yani siz kanunu, bu hani her telden çalan kanun gibi çalamazsınız. Bunu anlatmak istiyorum. Kanun çıkartmanın bir usulü, adabı vardı. Kanun nasıl çıkarılır? Mecliste bir İç Tüzük adabı vardır, bir komisyonları vardır ve ona göre çıkarılır. Ama siz çoğunluksunuz, sayı kriziniz yok, üstelik üç dönemdir iktidarsınız. Bakın, başlamışsınız daha seçimler olmadan -yangından mal kaçırırcasına- 3 Haziran, 633, Bakanlıklar ihdas etme? Arkasından yine 643 sayılı kararname, Bakanlık ihdas etmişsiniz. Şimdi, bakanlıkların da yerini değiştirmişsiniz, yerine de yardımcılıklar koymuşsunuz.
Şimdi, Orta Vadeli Program'a göre, bakın açık söylüyorum, Sayın Maliye Bakanının, Hükûmetin hiçbir şey yapmasına gerek yok, bürokratları bizi yönetiyor. Bu Meclis bürokratlar tarafından yönetilen bir meclis durumuna geldi arkadaşlar.
MUSA ÇAM (İzmir) - Doğru!
HASİP KAPLAN (Devamla) - Hükûmeti yönlendiriyorlar, bizi yönlendiriyorlar. Hani biz vesayetten şikâyet ediyorduk ya -askerî vesayet- e, generallerin hepsi nerede? Ne cezaeviydi?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Silivri!
MUHARREM İNCE (Yalova) - Silivri değil, Hasdal!
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bakın, orada, bir de Silivri'de. Şimdi, Hasdal, 12 Eylülde tutukluları da oraya koyuyorlardı, avukatken gitmiştim, Silivri de. Askerî vesayet olayı vardı, Hükûmet bununla dert geçindi. Sonra yargı vesayetinden şikâyet etmeye başladı. Şimdi o yargıyı da ele geçirdi. Bürokrasi? Ya, devleti bürokratlarla yöneten bir zihniyet hâkimiyetiyle bir bütçe yapılıyor.
Şimdi, burada Maliye Bakanının keyfi yerinde, hiçbir şey yapmasına gerek yok, üç yıllık bütçe rakamları belli. Arkadaşlar, üç yıllık bütçe rakamları belli olan hiçbir devlet yok. Diyeceksiniz "Var." Bu krizde olmaz, arkadaşlar, bu krizde siz üç yıl önceden rakam belirleyemezsiniz. E, bu Orta Vadeli Program'a göre bir tek şey kalıyor, Sayın Bakanım, yine, rakamlar aynı, vergiler, ÖTV, KDV, damga vergisi, harç, haraç? Vatandaştan alıyorsunuz yine yüzde 80. Ee, zenginden ne alıyorsunuz? Çıkıyorsunuz kürsüye "Vallahi, kurumlar vergisini yüzde 35'ten yüzde 20'ye indirdim." diyorsunuz. Aferin size! Aferin ya! Zenginden vergi alma, fakirden al! Var mı böyle bir adalet ya?
Sayın Bakanın yine keyfi yerinde. Yani gelmese bile göreve, gitsin memleketi Hasankeyf'e, -Hasankeyf'in tarihi zaten sular altında kalacak- o tarihî köprünün altında oltasını atsın, sazan avlamaya başlasın ama Meclise gelip sazan avına çıkmasın. Bakın açık söylüyorum, burada, Mecliste sazan yok. O bürokratları da Meclisteki milletvekillerini sazan zannediyorsa demokrasinin sazanlara ne yaptığını, bürokratlara haddini bildirerek, demokrasiler hesap sorarak göstermiştir.
Bakın arkadaşlar, bütçe açığı rakamlarına bakın, bu rakamlar sanal. Bu rakamlara siz güvenmeyin. Bana çıkıp Maliye Bakanı şunu söyleyecek: "Ben beş aydır Kandil'e, Kuzey Irak'a her gün 10 tane, 20 tane jet uçağı kaldırıyorum, bu kadar bomba atıyorum. Bunun her uçuşu şu kadar lira, şu kadar bomba şu kadar para eder. Şunun parası bu bütçenin içinde, burada bu kadar." Çıkıp bunu söyleyecek, bütçe budur. Vatandaş "Verdiğim vergiyle, sen, o hangi silah şirketlerini doyuruyorsun? Hangi silah şirketlerine vergimi peşkeş çekiyorsun?" diye bakacak. "Hangi silah şirketleriyle iş birliği yaptın? Skorsky'i kimden alıyorsun? En son insansız hava araçlarını kimden aldın? İsrail'den alıyordun, şimdi Amerika'dan mı alacaksın?" Bunun hesabını sorar. Sonra şunu sorar: "Ne kadar para harcadın oraya bu bütçeden?"
Şimdi, bakın, bu bütçenin en bariz özelliğini söyleyeyim size arkadaşlar: Bu bütçede Orta Vadeli Program delinmiştir. Delinmiştir Orta Vadeli Program. Nasıl mı? Çok basit, güvenlik harcamaları. Bakın, polis artmış, asker artmış, sözleşmeli artmış, yüzde 30. Bakın, dikkat edin ama, tek bir bütçe artıyor: Millî Savunma Bakanlığından İçişleri Bakanlığına. İdris'in keyfi yerinde, Temel buna niye kızmasın kardeşim, söyler misiniz? Temel niye kızmasın, her şeyi vermişsiniz? 2 milyon silahlı güç de emrinde, astığım astık, kestiğim kestik bu memlekette istediği hukuku uyguluyor.
Şimdi, ben dünya krizlerine girmeyeceğim. Çok açık söylüyorum: Elimde şöyle bir şey var, demin Sayın Bakan burada konuşurken "Bütçemiz şeffaftır." dedi. Ben demiyorum, şeffaf değildir, eğer şeffafsa Sayıştayın gizli genelgesiyle bu Meclis adına denetim olmazdı. Siz şeffaf değilsiniz, siz kapalı bir kutusunuz, o kutunun içinde ne yapıldığını biz araştırmaya çalışıyoruz. Bakın açık konuşayım.
"Samimidir." Yahu bütçenin samimisi olur mu arkadaşlar ya? Muhabbet mi ediyoruz ya? Vatandaşın parasını alıyoruz, harcıyoruz, denetliyoruz ya. Muhabbet kuşu mu besliyoruz, samimi olacak ya? Böyle bir alışkanlık olur mu arkadaşlar? "Bütçe gerçekçidir." Dünyadaki kriz ne kadar gerçekse, bu bütçe de o kadar gerçektir.
Şimdi, bakın zam konusunda birkaç şey söylemek istiyorum, bu bütçe rakamlarına geçmeden önce. Şimdi bu bütçede dikkat ettiniz mi arkadaşlar, okuyun dedim raporu, boşuna demiyorum. Diyanet İşlerine 2011'de 3 milyar 178 milyon nokta, bakın Millî Savunma Bakanlığına 16 milyar 975 milyon, İçişlerine 2 milyar 362, Emniyet Genel Müdürlüğüne 10 milyar 578 -dikkat edin diğer iki kaleme ama dikkat edin- Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığına 688 milyon lira. Son on yılda afetlerde ve depremlerde 1 milyon insanımızı yitirdik, 1 milyon insanımızı arkadaşlar! Otuz yılda yaşanan çatışmalarda 40 binin üstünde insanımızı yitirdik. Şimdi, doğal afetlerin kaçınılmaz olduğu ikliminde Türkiye'nin, depremlerinin, sel baskınlarının, sen - bu Afet ve Acil Durum Başkanlığı ki Başbakana bağlı- 600 lira göstermelik ve sembolik bir para ararsan, Van depreminde böyle enkaz altında kalırsın çünkü oraya gidecek memurun bile olmaz bu parayla. Bu parayla olmaz.
Bakın, GAP'a ne ayırmışsınız? GAP'a, GAP'a? "GAP" diye durup konuşuyorlar, her geldiklerinde "GAP, GAP, GAP?" Arkadaşlar, bütçeden ayrılan para 63 milyon lira -63 milyon 631 bin- yani İşsizlik Fonu'ndan tırtıklamasalar, 1,3 milyar lirayı oraya koymasalar 9 milyar etmezdi. 9 milyar lirayla dört senede AKP Hükûmeti ne yaptı biliyor musunuz GAP'ta? Yüzde 16 olan tarım arazisinin sulanma oranı yüzde 17 oldu; bir puan arttınız. Tebrik ederim sizi efendim, tebrikler, başarıya da başarı deriz. Allah! Bu vekil şaşkın! Yüzde 1; 16'dan 17'ye yükseltmişsiniz, olmaz arkadaşlar.
Bakın, Elektrik Mühendisleri Odası elektrik zamlarıyla ilgili -elektrikle ilgili rakamlar var, zamla ilgili- diyor ki? Doğal gazdan elektrik üretiyorsunuz; doğal gaza zam oluyor, elektriğe otomatikman zam oluyor, hadi buyurun. Hem doğal gazdan vatandaş tırtıklanıyor KDV, ÖTV'yle. Elektriği özel şirketlere verdiniz hepsini, geliyor bir de oradan vatandaşı soyuyorlar, soğana çeviriyorlar. Elektrik kaç para biliyor musunuz? Takip ediyor musunuz? Son altı ay içinde dağıtım şirketlerini özelleştirip verdiğiniz şirketlere neler verdiğinizi biliyor musunuz? Bilmezsiniz. Bakın, bir rakam çıkarmış Elektrik Mühendisleri Odası ve bu rakamda -zamanım yok, dökmeyeceğim- 100 lirada 25 liradan sonraki vergileri kalem kalem sayıyor, 75 bilmem ne kadar oranında vergiyle 20 liranın nasıl 100 lira olduğunu anlatıyor.
Arkadaşlar, şimdi, hastaneye elektrik lazım, okula lazım, camiye lazım, her şeye lazım ama bu, maalesef böyle devam ediyor hâlâ. Bakın, doğal gaz zammı da aynı. "Yakın zamanda doğal gaz, elektrik zammıyla beraber ayarlama yapıldı." diyor. "Zam" vardı eskiden, sonra "Otomatik zam" oldu, Hükûmet o kadar uyanık ki zammın adını "Uyarlama" diye ayarladı. "Uyarlama" diye ayarladı zammın adını. Bu kadar pişkinlik de hiçbir hükûmette görülmedi arkadaşlar. "Ayarlama" zammın adı "Ayarlama."
Şimdi, bakın, bazı şeyler var, bilim insanlarının bu zamlarla ilgili, kriz sonrası, akademisyenler, herkes bir isim veriyor "Namert zammı" diyen bile var çünkü direkt vatandaşı vuruyor, direkt çalışanı vuruyor, direkt emekçiyi vuruyor. Vaktimiz yok, cari ağı kapamak için yapılan bu oyunlardan kaç milyar kazanılmak istendiğinin de farkındayız ama şu yeni kriz olayı var: Teşvikler olayı. Bu krizi fırsata çevirip yeni teşviklere ne diyorsunuz? Allah aşkına, yüzde 5 işveren primini hazineden ödeyip 4,5 milyar lirayı cukka ettiniz, vergilerini vatandaşın.
Asgari ücret alan vatandaşa niye bu kıyağı yapmıyorsunuz? Yapmazsınız çünkü siz patrondan yanasınız, aramızdaki fark bu, onun için birbirimizi anlamak daha kolay. Siz, sermayeden, iş birlikçi sermaye ve holdinglerden yanasınız; biz, emekçi halktan, ezilenlerden, çalışanlardan, esnaftan, köylüden, tarımdan yana olanlardanız.
Sekiz yıllık özelleştirme gelirini bir senede cukka ettiniz, 50 milyar. Özelleştirdiğiniz şirketlerin hepsi Türkiye'de TÜPRAŞ gibi vergi rekortmeni oldu. Böyle kârlı yatırımları yandaşlarınıza satarsınız tabii, satmasını iyi bilirsiniz ama PTT'ye müşteri bulamazsınız.
Bakın, teşvik yatırımlarındaki kriz olayına ayrıca girmeyeceğim ama önümüzdeki günlerin sürprizi bu teşviklere dikkat edin diyorum.
"GAP yalan." dedik. Bu GAP'ın? Allah aşkına, GAP, DAP, KOP bunları birleştirip Kalkınma Bakanlığı yapmışlar. Sonra bir Ekonomi Bakanı var, sonra Maliye Bakanı var, bir de Maliye Bakan Yardımcısı var, 7 kocalı Hürmüz gibi bakanlıklar, alın, buyurun. Bu kadar ekonominin başında bu kadar çok bakan olur mu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Ali Babacan Bey'i unuttun.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bu kadar bakan, bu kadar ekonominin başında bu kadar baş olur mu arkadaşlar, böyle mi yönetilir ekonomi?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Siz gelince düzeltin.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi bakın, size deminki rakamlar üzerinden bilimsel biraz tahliller yapalım ama ondan önce şunu söyleyeyim: Elektrik zamlarını kapatacağım. İnanın, bu elektriği var ya 12 Eylül darbesinde cereyan yemiş birisi olarak işkencede, Edison'un kemiklerinin nasıl sızlatıldığını bilirim, şimdi de uygulanıyor işkencede. Bir de elektriğin aydınlanma aracı olarak insanlık hizmetinde olması gerekmiyor mu? Siz kalkıp bu aydınlanma aracını, zamlarla, ÖTV'yle, KDV'yle vatandaşı soğana çevirmeye çalışmak için, vatandaşı sömürmek için, vatandaşın cebindeki kuruşunu almak için kullanıyorsunuz. Bu, zulüm değil mi arkadaşlar? Vallahi billahi, Edison mezardan kalksa yakanıza yapışır, partinizin amblemindeki ampulü de patlatır, size de bir tane çakardı. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, enflasyon bu ay nereye fırladı, haberiniz var değil mi arkadaşlar? Sayın Elitaş, iş adamı olarak biliyorsun, enflasyon bu ay iki haneli rakamı buldu. Ben bundan keyif almam ülkem adına, halkım adına, halkımız adına. Tek rakamdan iki rakama, kriz nedeniyle... Ben bundan asla, hiçbir partili bir milletvekili almaz ama çıkıp burada kimseyi uyutmayın. İşte, kasım ayı 1,73 arttı, TEFE 9,48, ÜFE 13,67, Hükûmetin hedefi 5,5. Maşallah, maşallah! Çift rakama gelmişsin, hedef 5,5.
Ya işte, bu kadar enteresan bakanlar var ki Hükûmette, bu Hükûmetteki bazı bakanlar, inanın insanı şaşkına çeviriyor. Bakın, bir Avrupa Birliği Bakanı var. Avrupa Birliği Bakanı "Geçen gün kamyon sürdüm, Leonardo Da Vinci." diyor. Şoför kafası, bu kafayla Avrupa Birliğine? Kamyonla Avrupa Birliğine girmeye çalışan, tırla Avrupa Birliğine girmeye çalışan bir bakan var.
Arkadaşlar, şimdi "Kopenhag Kriterleri." diyor "Kopenhag için Şırnak'ta güvenlik lazım." Dön biraz da hukuk ver ya, biraz da insan hakları, biraz da demokrasi ver yani Şırnak'ta insan hakları, hukuk, demokrasi olmasa Ankara'da olur mu? Kopenhag'da mı olacak ondan sonra? "Hatayı kendimizde aramayın." diyor. Valla Sadullah, Adalet Bakanı Hataylı, onda arayın o zaman mı diyeceğiz? Böyle gayriciddi siyasetle Avrupa Birliğine girilmez arkadaşlar, kamyonla Avrupa Birliğine girilmez. Avrupa Birliğinin Kopenhag Kriterleri vardır, demokrasi kriteri var, insan hakları, hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük, güvenlik, bunu öğreneceksiniz kamyon sürmesinden önce.
Şimdi, döviz kurları üzerinde bir yükseliş var. Diyor ki Hükûmet: "Çok açık, biz krizden etkilenmedik." Bu bana hep Elâzığ'da anlatılan bir fıkrayı hatırlatır. Kabadayı böyle atmış ceketi, gidiyor, tespihi sallıyor. Bir tane araç vuruyor, düşüyor yere. Korkuyor şoför: "Gelmiş olsun, bir hasar?" Böyle yapıyor, "Tövbe tövbe!" diyor, "Bizde hasar yok, sizde varsa ödeyek." Hükûmet de öyle bir durumda kardeşim. Yani şimdi ben Hükûmete ne diyeyim? "Krizden etkilenmedik." Niye? Senin lira yerinde sayıyor mu? Sayıyor. Dolar ne oldu? Dolar 1.400'den 1.800'e çıktı. E, senin lira yerinde. Peki, euro? 1.900'den 2.045'e çıkmış. E, lira yerinde. E, şimdi, sen ithalat yapıyorsun. Alırken, bu liraları dolara çevirirken, o dolarları o kurdan almayacak mısın? O parayı bayılmayacak mısın? Nasıl etkilemiyor senin ithalatını, ihracatını? Yani bununla da biraz dalga geçmemek gerekir diye düşünüyoruz.
Gelir dağılımı çok ayrı bir konu. Ama şunu açık söylemek istiyorum ve samimi olarak söyleyeceğim duygumu, partimin, arkadaşlarımın görüşü olarak: Dış politikada sıfır sorundan sırf soruna geçtik. Ya şöyle bir bakın, Yunanistan, Kıbrıs, Suriye, Irak, İran, Ermenistan? Öbür tarafta da deniz var, Karadeniz'le de sorun yaşayacak hâlimiz yok ya. Şimdi, Allah aşkına, Suriye'ye ikide bir Başbakan rest çekiyor. Daha önce Mavi Marmara'da İsrail'e çekti. Ya bu dış politika böyle yapılmaz. Diplomasinin kuralları var, öyle duygu, his, romantizm, şu bu araya girmez. Sayın Başbakan, cebinde iki sinek ası, rest çekiyor. Görürler blöfünü kardeşim, görürler senin! Ama sen zarar görsen sorun değil, memleket görecek, memleket; biz göreceğiz! Bu bütçe allak bullak olacak, savaşa dünyanın parası gidecek. Kardeş kardeşi, Suriye'yle kavga edersen vuracak, İran'la kavga edersen vuracak, Irak'la kavga edersen vuracak. Onun için, iki sinek asıyla rest çeken poker edasından vazgeçmek lazım.
Bakın, güvenlik devleti konusunda elimizde öyle rakamlar var ki? Bu Hükûmet, nereden keşfettiyse, imamlarla, jandarmayla, polisle memleketi yönetmeyi kafaya koymuş. Bu bütçenin rakamlarına bakın, öyle. Yani imamla yönetecek, jandarmayla yönetecek, polisle? Niye? Bunlar her köyde var, her yerde varlar ya? Ee? "2 milyon sayı." Ee? "Vallahi, artıralım yüzde 30." Ee, silah? "Silah da alalım." Ee? Kardeşim, bu ülkeye hiç hukuk lazım değil mi, demokrasi lazım değil mi, insan hakları lazım değil mi? Yani bunun içinde bütçe yok mu? Allah aşkına, hep size, hep güvenliğe olur mu; bu halka da biraz bütçe yok mu? Poşu takan gençleri, bir slogan atan gençleri, hepsini otuz ay içeride tutuyorsunuz. Yarın Hopa'nın duruşması var. Hopalıya da yapıyorsunuz, Şırnaklıya da yapıyorsunuz, İzmirliye de yapıyorsunuz, İstanbulluya da yapıyorsunuz.
Ben size bir şey söyleyeyim mi? Siz bu kafayla 2023 stratejileri çizmeyin. 2013'e, evvel Allah, siz kendinizi zar zor atarsınız bu kafayla, seçim geliyor. 2013'te yerel seçim var; Cumhurbaşkanı Gül de kafaya koydu yedi sene, bir de 2014'te seçim var, bir de oraya görüşeceğiz; bir de arkasından 2015 milletvekili seçimi var. Vallahi, bu üç hendeği de atlatırsanız, biz de bir daha vekillik yaparsak namerdiz, istifayı basıp eve gideceğiz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Unutma bu sözünü.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Unutma, unutma, bu sözünü unutma.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Yazıyorum buraya.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Bu sözü yazıyor musun?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Tarih 8 Aralık, unutma.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Ama siz de iktidar olamazsınız benim gibi sözünüzde durursunuz değil mi?
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Biz yedi hendek atladık, yedi hendek; yedi seçim geçirdik.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Bunu unutma, unutma.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Bu sözünü unutma, arkasında dur.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Tamam, peki, peki.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Epeyce eğleneceğiz çünkü bu sözünü tutacağın zaman.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - 2015'te görüşürüz.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi bakın, Sayıştayı gizli, dinlemesi gizli, tanığı gizli, soruşturmacısı gizli, delili gizli, devletin sırları gizli, Hükûmetin kendisi de gizli gizli yönetiyor ülkeyi. Böyle bir yönetim anlayışı olabilir mi?
Şimdi en fazla tutuklu nerede? Bakın, ben anlatırsam dersiniz "Hasip Kaplan'dır, zaten muhaliftir, böyle diyor." Ben bunu dünya kuruluşlarından okuyacağım: Terör suçundan en fazla kim hükümlü? Dünyada 35 bin kişi. Ee Türkiye? 11 Eylül 2009 tarihi? 12.089.
SIRRI SAKIK (Muş) - Bugün de 23 kişi tutuklandı.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bugünküleri katmıyorum.
Sonra Çin 7 binle 2'nci sırada, 1 milyarlık Çin'den önde gidiyoruz. Niye? Ağzını açanı, rüya göreni, düşüneni, kitap yazanı yazmayanı, makale yazanı yazmayanı herkesi terörist diye içeri atıyoruz, üç sene sonra mahkemeye çıkıyor. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi bakın, Şırnak'ta benim bütün belediye başkanlarımı, encümenlerimi hepsini aldı Başbakan, Hükûmetiyle aldı, hepsi içeride. Eğer bir dosyada bir olay varsa birinin burnu kanamışsa bir belediye başkanım, bakın, bir tane yöneticim birine en ufak bir şiddet de uygulamışsa hesabını vermeye hazırız. Ama o dosyalarda eğer bir çakı yoksa bir olay yoksa bir mağdur yoksa, bir müşteki yoksa halkımız da bunun hesabını soracak. Bunu bilesiniz, bu hesap işidir. Gücünüz yeter bugün ama bir yanlış yapıyorsunuz yanlış, Şırnaklıların hepsini almaya gerek yok gelin beni alın. Bakın burada benden ne çekiyorsunuz? Gelin beni alın kestirmeden bitirin bu işi demokrasiniz tamamlansın.
SIRRI SAKIK (Muş) - Sana da sıra gelecek.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - O da olur, o da olur.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi bakın, basın özgürlüğünde yine uluslararası sınır tanımayan gazeteciler Türkiye'yi 122'nci sırada sayıyor dünyada. Sendikalaşma oranına gelelim, biraz çalışma hayatına çark edelim. Türkiye OECD rakamlarına göre 34 üye ülke arasında Türkiye'nin 5,9 oranla sırası? Arkadaşlar, 12 Eylül Kenan Evren darbesi döneminde bu oran daha yüksekti. İşte sendikacılar sizde de var, bizim partide de, MHP'de de var. 12 Eylül darbesi döneminde bunun 2 katıydı sendikalaşma oranı.
Bakın, eğitim konusu, Sayın Kılıçdaroğlu da açıkladı? Bu rakamlar tabii evrensel, OECD'nin raporlarında var. Türkiye'de yıllık harcama, öğrenci başına yıllık 1.246 dolar. Gerçek OECD rakamları ne? 8.070 dolar. Hadi buyurun! Çok iyi, dünyanın 16'ncı ekonomisi ama dikkat ha, aman aman aman, nazar değmesin, 16'ncı büyük ekonomisiyiz (!) Bu rakam da şaşmasın diye ben biraz gerçekleri?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Sayın Kaplan, 2002'de ne kadar?
HASİP KAPLAN (Devamla) - İnsani gelişmişlik konusuna gelelim. Bakın, insani gelişmişlik konusunda Birleşmiş Milletler Kalkınma Örgütünün? 2011 Kasım -yeni, daha taze- haberlerine göre de Türkiye, raporda, 173 ülke, bölge arasında 85'inci sırada. Vay, vay, vay, 16'ncı büyük ekonomimize bakın (!) Demek ki sağlıkta, sanatta, siyasette, eğitimde, insanca yaşamada, konuşmada, lokantaya gitmede, tiyatroya gitmede biz 85 ülkenin gerisindeyiz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - 2002'de ne kadar?
HASİP KAPLAN (Devamla) - 16 değil 1'inci olsak ekonomide ne yazar yahu? Böyle bir ekonomi batsın ya, batsın böyle bir ekonomi! Böyle bir bütçe de batsın daha iyidir!
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Ülke batmasın, hayır, ülke batar mı?
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bakın, batsın böyle bir politika, ekonomi. Bakın?
CEVDET ERDÖL (Ankara) - "Ülke batsın." denir mi Sayın Kaplan?
HASİP KAPLAN (Devamla) - "Ülke batsın." demedim ha!
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Öyle dedin.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Sağlık Komisyonu Başkanım, sağlığın yerinde, iyi algıla.
Şimdi, bakın, cinsiyet eşitsizliği ve kadına şiddet konusunda da Allah var sizin devriniz rekor kırıyor. Her gün bir kadın sokakta öldürülüyor. Ya, 2 milyon asker var, 2 milyon polis, asker var, nasıl kadınlar ölüyor sokakta hâlâ açık açık, bunu da siz düşüneceksiniz.
Bakın, silahlanma ve devlet şiddeti konusunda Türkiye, 2010-2011 yıllarında resmî olmayan verilere göre, askerî harcama ve silah alımında dünya sıralamasında ilk 5 ülke içinde. Savaşa mı gidiyoruz arkadaşlar? Nereye? Kırk yıldır içimizde kardeş kardeşi öldürüyor, yetmedi mi? Biz kendi içimizde barışamadık, kucaklaşamadık. Öyle bir noktaya gelmişiz ki birbirimize en ufak kelimede tahammül edemez duruma geldik. Şimdi biz dünyaya savaş açma potansiyeliyle hareket ediyoruz ve silah alımında 154 devlet arasında İran'dan sonra 17'nci sıradayız. O paraları çocuklarımıza harcasak, okullar yapsak, hastaneler yapsak.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Bırakın silahları o zaman.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Van'da üşüyen çocuklara, o çadırlarda açlıktan, soğuktan ölen çocuklara ev yapsak, aş yapsak, yuva yapsak, öğretmen yapsak, doktor yapsak, silah almaktan, bomba almaktan, uçakla bomba yağdırmaktan, insan öldürmekten daha onurlu, daha şerefli, daha asil bir davranış? (BDP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaplan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Sayın Başbakan? Ben şunu çok açık söyleyeyim: Tutuklamalarınızı, her şeyinizi biliyoruz. Çok şey var, konuşamadım ama itiraf edeceğim, bu içimde kalmasın. Bakın, Başbakan diyor ki: Bir çıraklık, bir kalfalık, bir de ustalık dönemi. Eğer ustalık döneminin bütçesi buysa vay Türkiye'nin hâline. Sizin birinci döneminiz var ya 2002, mağduriyeti en çok oynadığınız, mazoşist bir siyaset uyguladığınız dönemdir, çıraklık döneminiz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) - Sen kendini tarif ediyorsun, nasıl dersin Hükûmete mazoşist!
HASİP KAPLAN (Devamla) - "Darbeciler" dediniz, "başörtüsü" dediniz, geldiniz. 2007'de geldik, bu sefer aynı edebiyatla geldiniz, aynı propagandayla geldiniz. Bu sefer siyasette sadomazoşizm yani hem acı çektirme hem acı alma siyaseti gelişti. Bu kalfalık dönemi kararsızlıktı. Hangi tarafa meyledelim? Sonra geldik?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) - ?12 Haziran seçimlerinde yüzde 49 oy alınca sadist siyaset dönemi başladı, bu da ustalık dönemidir. Bu tehlikelidir, çok tehlikelidir arkadaşlar, vallahi billahi tehlikelidir. Türkiye iyiye gitmiyor, bu bütçeyle de iyi gitmez.