GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:63
Tarih:08.02.2012

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tutuklu ve hükümlü öğrenci meselesiyle ilgili vermiş olduğum araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maalesef, bizim ülkemizde gençlere muhalefet hakkı tanınmıyor. En küçük hak talebi dahi baskı ve şiddetle karşılanıyor. Gözaltı, tutuklama, mahkûmiyet ve okuldan atılma bir zulüm fırtınası gibi devam ediyor. Bu zulüm fırtınası gençlerimizin hayatını karartıyor. Adil ve demokratik olmayan bu tutumlar ülkemiz gündemine bir mesele olarak taşınmış bulunuyor; tutuklu öğrenci meselesi. Bu mesele iki ayaklı bir canavarın ürünüdür. Bu canavarın bir ayağı AKP patentli özel yetkili mahkemelerdir; diğer ayağı, darbe patentli, kışla kılıklı üniversitelerdir.

Değerli arkadaşlar, yargılanmaya neden ve delil olan bazı unsurları sizlerle paylaşacağım, AKP'nin canavarının ve öğrenci meselesinin böylelikle daha iyi anlaşılacağını umuyorum.

Değerli milletvekilleri, parasız eğitim için pankart açmak, saç kestirmek, şemsiye taşımak, poşu takmak, yumurta bulundurmak, konser bileti satmak, üniversite yönetimini eleştirmek, basın açıklaması yapmak, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne katılmak, 1 Mayısa katılmak, Deniz Gezmiş'i anmak, YÖK'ü protesto etmek, kitap okumak, Kürtçe ezgi ve ideolojik halay. "Böyle suç, böyle delil olur mu?" demeyin çünkü hepsi oldu, hatta çoğu zaman örgüt suçu kapsamında değerlendirildi. Maalesef, bazen örgütler hayal oluyor, bazen de hayaller örgüt oluyor. Mesela, Hrant Dink davası örgüttü, hayal oldu. Şimdi de size hayalken örgüt olanları anlatacağım, az önceki akıl almaz suçlardan örnekler vereceğim.

Ferhat ve Berna adlı gençlerimiz parasız eğitim istediler, hem bir buçuk yıl hapis yattılar hem de okullarından atıldılar. Parasız eğitim herkesin hakkıdır. Bu ülkenin yoksul çocukları için eğitim alma hakkını ortadan kaldıran paralı eğitim anlayışına ben de karşıyım. Yoksa AKP Grubu paralı eğitimi mi savunuyor? Parasız eğitim isteyenleri bunun için mi hapse tıkıyorsunuz, bunun için mi okullardan atıyorsunuz? Saç kestirmek nasıl olur da örgütsel bir suç olur? Saç kestirmek örgüt üyeliğinin kanıtı nasıl olur? Sizin vicdanınız bunu kabul ediyor mu? Yoksa amaç muhalif gençliği susturmak mı, saç kestirmek bahane mi yoksa? Poşu takan Cihan hapse tıkılıyor. Biz bunu dile getiriyoruz, Kabineden bir bakan çıkıyor, diyor ki: "Sadece poşu değil, molotof da var." Birincisi, bakan doğru söylemiyor, iddianamede dahi Cihan'a yönelik böyle bir suçlama yok. İkincisi, Bakan masumiyet karinesini hiçe sayıyor ve mahkemeyi açıkça etkilemiş oluyor. "Parasız eğitim" pankartı açan Ferhat ve Berna için de başka bir bakan: "Sadece pankart değil, örgüt bağlantısı da var." demişti. İşte sizin adaletiniz böyle.

Kürtçe ezgi ve halay, şüpheyi artıran unsur olarak görülüyorsa -kusura bakmayın ama- burada adalet tatile çıkmış demektir. İdeolojik halay gibi fikir fukarası yorumlarla gençler okuldan atılıyorsa bunun adı faşizmdir.

Bir web sitesinde dekanı eleştiren Mikail Boz bir ay uzaklaştırma cezası aldı. Mikail şanslı çünkü daha beteri Gizem Görnaz'ın başına geldi, kimlik kartı alırken "bağış" adı altında para alınmasını eleştiren Gizem, on bir ay yirmi gün hapis cezası aldı. Yargı, gençleri susturmanın, yok etmenin bir aracı olarak kullanılmaktadır. Bu, 12 Eylül zihniyetinin AKP sürümüdür. Düşünmeyen gençlik, suskun toplum mu istiyorsunuz?

Basın açıklaması yapmak, 1 Mayısa katılmak, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde yer almak dünyanın hangi demokratik ülkesinde suçtur? AKP döneminde bunlar suç sayılıyor. 8 Martta Beyazıt Meydanı'nı kadına dayak meydanına çevirdiniz, 1 Mayısta Taksim Meydanı'nı biber gazı meydanına çevirdiniz, hatırlıyorsunuz değil mi? Şimdi de gençleri bu suçlardan yargılayıp mahkûm ediyorsunuz.

Geçtiğimiz günlerde Malatya'da gençlere bu sözde suçlardan dolayı ceza yağdırdınız. Üniversitede okuyan gençler sekiz yılla on üç yıl arasında cezalar aldılar.

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının anma etkinliğine saldırdınız, 33 kişiyi coplayarak, yerlerde sürükleyerek gözaltına aldınız. Bu gençlerden Mesut Can Türk, Aylin Kaplan ve Yakupcan Telci'ye iki dönem okuldan uzaklaştırma cezası verdiniz. Deniz Gezmiş bir dönemin sembolüdür, vatanseverliğin gurur abidesidir, bu ülkenin yüz akıdır. Denizleri anmak suçsa bu suçu zaten her biri birer devrimci olan Cumhuriyet Halk Partililer her gün işliyor. Gücünüz yetiyorsa gelin bizi de yargılayın. (CHP sıralarından alkışlar)

Yiğit Ergün adlı öğrenciye çantasından çıkan yumurta başına kırk dört ay hapis cezası istemiyle dava açıldı. Üç yumurta taşıdığı için on bir yıl hapis istemiyle yargılanıyor. Yumurtayı silah kapsamına almayı düşünüyor musunuz? Takım elbisenizin lekelenmesinden mi korkuyorsunuz? İyi de zaten takım elbiseleriniz için dava açmıyor musunuz? Nihal Çarıkçı adlı öğrenciye bundan dolayı iki yıl hapis istemiyle, Avrupa'da şov yapan bir Bakan, iki yıl hapis istemiyle dava açtı. Başak Baydar adlı öğrenci örgüt üyesi olmaktan yargılanıyor ama hangi örgüt olduğu belli değil. 

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Bakan, Bakanlar Kurulu sıralarında?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - İş takibini sonra yapsınlar, iş takibini? 

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, hatibi dinleyelim lütfen. Oturun yerlerinize?

Sayın Bakanım?

VELİ AĞBABA (Devamla) - Başka bir öğrenci dört farklı örgüte üye olmaktan hapishanede tutuluyor. Ağzı açıkken çekilen resmi slogan atıyor, alkış halindeki eli şarkılara eşlik ediyor olabilir diye Rıdvan Çelik isminde bir çocuk on dört yıl dokuz ay hapse mahkûm oluyor. Velev ki şarkı söyledi, slogan attı, bir insana şarkı ve slogan yüzünden bu kadar ceza verilir mi?

Türkiye'yi Hitler Almanyası'na çevirdiniz. Burası bilin ki Hitler Almanyası değildir. Gençlere açılan davalar yetmiyor, haksız ve hukuksuz uygulamalar, kışla kılıklı üniversiteler tarafından da aynen uygulanıyor. 1985 model darbe patentli disiplin kurulları devreye sokuluyor. Gözaltına alınan, tutuklanan öğrencilere yargı kararı dahi beklenmeden uzaklaştırma cezası veriliyor.

Adaletsiz hukukun ve hukuksuz yargının kurucusu AKP, bu tablonun bir numaralı sanığıdır. Denizli'de basın açıklamasıyla YÖK'ü kınayan öğrencilere ceza yağdırılıyor. YÖK'ü protesto etmek suçmuş. 12 Eylül kurumu YÖK'ün kendisi zaten bir suç değil mi? YÖK, darbenin üniversite katliamıdır, özerkliği ve özgürlüğü postal altında ezmiştir; demokrasi adına utançtır. YÖK'ü protesto etmek, demokrasinin erdemidir, ödüllendirilmesi gereken bir davranıştır ama YÖK'çü olmak ayıptır, Fenerli medya hırsızlıktır, şifreli sınav haksızlıktır, intihal yani bilimsel hırsızlık suçtur. Cezalandırılması gereken bunlardır. (CHP sıralarından alkışlar) YÖK'çülüğün, Fenerciliğin, şifreciliğin, intihalciliğin cezasını siz kesemezsiniz çünkü bindiğiniz dalı kesmiş olursunuz.

Hopa davası kapsamında tutuklu gençlerin evlerinde bulunan altmış yedi kitap iddianamede tek tek özetlendi, suç unsuru olarak kabul edildi. Neden kitaplardan korkuyorsunuz? Bilginin gücünden mi çekiniyorsunuz? Zalimliğin telaşı içinde mi çırpınıyorsunuz?

Bizim nüfusumuz değerli arkadaşlar, dünya nüfusunun sadece doksanda 1'i. Dünya üzerindeki terör nedeniyle hapishanede bulunan insanların üçte 1'inden fazlası Türkiye hapishanelerinde yatıyor.

Değerli milletvekilleri, buradan soruyorum: Bizim analarımız örgüt üyesi mi doğuruyor yoksa bu 30 kat farkı oluşturan zihniyette bir sorun mu var? Meclis kürsüsünden gençleri suçlu ilan eden bakan bu zihniyetin ürünüdür. Bir bakan diyor ki: "Özgürlük isteyen hapse gitsin." Bunu diyen bakan da bu zihniyetin ürünüdür. Yani hapishaneler vaat eden Başbakan da bu zihniyetin ürünüdür. İşte, sorun bu zihniyettedir. Bu zihniyet nasıl bir gençlik yetiştirebilir? Tek tip, suskun, sorgulamayan, düşünmeyen, üretmeyen, esir ve itaatkâr bir gençlik bizi felakete götürür. Demokrat, özgürlükçü, düşünen, sorgulayan, üreten bir gençlik bizi aydınlığa taşır. Kötü yasalar zulmün en berbat şeklidir. Yasaları değiştirelim. Ne zulüm ne merhamet yalnızca adalet. Adaleti sağlayalım. Gençlik gelecektir. Geleceğimizi hapishanelerde çürütmeyelim.

Değerli arkadaşlar, son olarak bir annenin haykırışını buradan okumak istiyorum. Diyor ki anne: "Yusuf Yılmaz insan mı öldürdü, Uyuşturucu mu sattı; Yusuf Yılmaz ne yaptı, eline silah mı aldı? Bırakın oğlumu okulunu bitirsin, bırakın oğlumu okulunu bitirsin." Bu sözler tutuklu öğrenci Yusuf Yılmaz'ın annesi Havva Yılmaz'a ait. Peki suçu neydi? Parasız eğitim istemek, konser bileti satmak, 1 Mayıs etkinliklerine katılmak. Değerli arkadaşlar, suç bu, ceza bu. Bu Yusufları özgürleştiriniz ya da Yusufların annelerinin iki eli iki yakanızda olacaktır.

Bu önerinin kabulü için desteklerinizi bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ağbaba.