GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Talat Paşa'nın ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:3
Birleşim:69
Tarih:20.03.2025

MEHMET AKALIN (Edirne) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, öncelikle Talat Paşa'nın ölüm yıl dönümü vesilesiyle bugün Talat Paşa'yı konuşacaktım ancak son gelişmelerden sonra konuşmamı değiştirdim. İlk olarak, başta Talat Paşa olmak üzere Rahmetirahman'a kavuşan tüm kahramanlarımıza Allah'tan rahmet diliyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.

Maalesef ülkemizin gündemi o kadar çok çabuk değişiyor ki birkaç gün evvel yapmayı düşündüğümüz konuşmayı bile yapmamız imkânsız hâle geliyor. Evet, ülkemiz gündemi sebebiyle maalesef yitirdiğimiz adalet ve hukukun üstünlüğüyle ilgili konuşmak istiyorum ve bugün bu konuşmayı yapıyor olmaktan büyük bir hicap ve üzüntü duyuyorum. Liyakatin yerine sadakatin esas alındığı; yol gösteren değil, yol gösterilen, emir alan üniversitelerin ülkemizi getirdiği durumu konuşmaktan üzüntü duyuyorum. Dünün mağdurları, bugünün mağrurları olmuş ve maalesef ülkemizi bir kaosa doğru sürüklediklerini görmekten üzüntü duyuyorum.

Bugün geldiğimiz noktada yasama ve yürütme arasındaki çizgiler giderek ayrılırken yargının tarafsızlığı da büyük bir tehdit altına girmiştir. Hukukun üstünlüğü ilkesi ancak tarafsız ve bağımsız bir yargıyla mümkündür. Hukuk devleti ilkesinin özünde kuvvetler ayrılığı yatar. Bugün burada hangi kuvvetler ayrılığından bahsedeceğiz maalesef bilemiyorum çünkü bugün bizler yargının siyasi müdahalelerle şekillendirildiğine, kararların hukukun normlarından çok siyasi dengelere göre verildiğine tanık oluyoruz. Seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyum atanması uygulamasıyla yargının siyasallaştırılmasına tanık oluyoruz. Bunun yanı sıra, İstanbul Büyükşehir Belediyesine yönelik sürekli olarak açılan soruşturmalar, müfettiş incelemeleri ve kayyum atanacağına dair söylemler muhalefete mensup belediyelerin yargı yoluyla etkisiz hâle getirilmeye çalışıldığını göstermektedir. Hatta İYİ Parti olarak bu garabet düzenden bizler de payımızı aldık. Partimizin kuruluşundan bu yana yapılan iftiralar bir kenara dursun, Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu'nun aleni tehdit edilmesine karşı yargı kör ve sağır olmuştur.

Dün ve evvelsi gün yaşananlar yarınlar için birçok vatandaşımızı tedirgin etmektedir. Öncesi üniversiteler, dün de yargı bu ucube partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin vesayeti altında olduğunu göstermiştir. Bu olaylarla Türkiye'nin huzuru hedef alınmaktadır, Türk milletinin iradesi ayaklar altına alınmaktadır, hukuk ve demokrasiye olan güven sarsılmaktadır.

Diğer yandan, 78 vatandaşımızın hayatını kaybettiği Bolu Kartalkaya'daki otelde yapılan usulsüzlüklere göz yuman ve peş peşe skandallarla gündeme gelen Kültür ve Turizm Bakanı hâlâ görevdeyken, yenidoğan bebek çetesinin yol açtığı bebek ölümleri ve sağlık sistemindeki çürümüşlük gün yüzüne çıkmasına rağmen sorumlu Bakanlarla ilgili hiçbir şey yapılmazken, kendi Bakanlığına fahiş fiyatlarla mal satan, devletin imkânlarını kendi şirketi için kullanan Ticaret Bakanına soruşturma açılmazken, kısacası herkesin gözü önünde tüm bu usulsüzlükler ve skandallar yaşanırken "Turpun büyüğü heybede." diyerek yargıya yön veren açıklamalarla siyasi tutuklamalar yapılmakta ve muhalefetin sesini kesmeye yönelik adımlar atılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, geldiğimiz noktada mahkeme kararlarının hukuk kurallarına göre mi yoksa siyasi talimatlarla mı verildiğini tartışmak zorunda kalıyorsak işte o noktada büyük bir kırılmadan bahsetmek gerekir; burada demokrasiden bahsetmek mümkün olmaz. Ancak mesele yalnızca yargının siyasallaşmasıyla sınırlı değildir; devletin diğer tüm kurumları, yapıları da benzer bir dönüşüm geçirmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.

MEHMET AKALIN (Devamla) - Bağımsız olması gereken denetleyici kurumlar, bürokrasi ve en kötüsü, üniversiteler dahi siyasi saiklerle yönlendirilmektedir. Liyakat yerine sadakatin esas alınması, devletin en küçük biriminden en üst kademesine kadar sirayet etmiş durumdadır. Bir kamu görevlisinin atamasında onun yetkinliğine değil hangi siyasi görüşe daha yakın olduğu belirleyici hâle gelmişse orada artık kamu hizmeti değil, siyasi vesayet vardır.

Devlet dediğiniz yapı kişilere ve partilere göre şekillendirilecek bir organizasyon değildir. Adil, bağımsız ve hesap verilebilir devlet düzeni sadece bugünün değil, yarının teminatıdır. Bunu savunmak ise öncelikle Parlamentonun sorumluluğudur diyor, yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)