GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İstanbul Milletvekili Özlem Zengin'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
Yasama Yılı:3
Birleşim:69
Tarih:20.03.2025

BAŞKAN - Birincisi, burada söz hakkını şu kırmızı kitaptaki tanımlanan çerçeve içerisinde vekil lehine, parti ayırt etmeksizin, içinde bana hakaret eden hatipler de dâhil olmak üzere herkese en geniş bir şekilde kullandırtmaya çalıştığımı hepiniz biliyorsunuz yani belki diğer Başkan Vekilleri... Bunu iyi ya da kötü bir şey olarak söylemiyorum, bu bir tutumdur, benim tutumum da böyle; İç Tüzük'ün çerçevesi içerisinde kalarak böyle.

Şimdi, anılan hadiseye gelince, burada ilk tartışma şöyle oldu Özlem Hanım: 157'den bir yaptırım uyguladığınızda konuşma hakkı var, açıklama yapma. Sebebi ne? Sebebi, o açıklamayı da ben dinleyeceğim, belki diyeceğim ki "Hatip telafi etti, uyarma cezasını geri alıyorum." belki diyeceğim ki "Hatip hatasında ısrar etti -ya da tutumunda- uyarma cezasını kesinleştiriyorum." Esbabımucibesi bu. Bu da İç Tüzük'te yazar.

Önce, bir arkadaşımız -kendisi biliyor- üslubu çok zorlayarak diyeyim, "Niye söz veriyorsun?" dedi, "Söz almadan niye söz veriyorsunuz?" dedi. Tahammül ya Resulullah dedik. AK PARTİ'li Divan üyesi arkadaşıma "Orada söz talebi olduğunu lütfen arkadaşımıza iletin." dedik. Ondan sonra...

MUSTAFA YAVUZ (Bursa) - "Gel buraya." dediniz.

BAŞKAN - İzin verin arkadaş.

MUSTAFA YAVUZ (Bursa) - "Gel buraya." dediniz.

BAŞKAN - Ne?

ORHAN YEGİN (Ankara) - "Gel buraya." dediniz, bağırdınız adama ya!

BAŞKAN - Bir durun, devamını getireceğim.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - "Gel buraya." dediniz Başkanım, "Gel buraya." öyle dediniz.

BAŞKAN - Bir durun, devamını getireceğim.

Şimdi, bana şöyle bir şey... Bakın, vekil aleyhine olacak yaptırımlarda çok tasarrufluyum, son raddeye gelmeden kimseye bu İç Tüzük çerçevesindeki yaptırımları uygulamaktan hem imtina hem hayâ ediyorum. Fakat daha sonra bir arkadaşınız bana "Ne biçim Başkansın ulan!" dedi. Merak ediyorsanız o arkadaşı da arada çağırırım. Tutanaklara geçti, geçmedi bilmiyorum; merak da etmiyorum.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Yok, geçmez onlar.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Verelim, cezasını verelim.

BAŞKAN - Müsaade edin.

Herhâlde yalan söylemeyeceğimi, buna tenezzül, tevessül etmeyeceğimi bilirsiniz.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Etmezsiniz.

BAŞKAN - Bak, buralara gelmeseydi onu bile söylemeyecektim. "Ne biçim Başkansın ulan!" dedi. Ben de dedim ki: "Tembelsiniz, İç Tüzük'e bakmıyorsunuz." Tembellikten kastım bu. "Bu adam bunu niye çağırıyor?" diyeceğine, "Yahu, acaba İç Tüzük'te bunun yeri var mı?" diye baksa o lafı etmeyecek. Tembellikten kastım bu benim.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - "Tembel" demeyin.

BAŞKAN - Bağlamı da bu, önü de bu, sonu da bu.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Başkası nasıl anlıyor; bak, nasıl anlıyor başkası, bak, görüyorsun. Nasıl anlıyor başkası!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Nasıl anlıyorum?

BAŞKAN - Durum budur; tutumumdan eminim.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Nasıl anlıyor!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Nasıl anlıyorum?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Oradan geliyor, yoklamaya.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Nasıl anlıyorum?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Anladınız Ali Mahir Bey ya!

BAŞKAN - Başka bir şeyi daha hatırlatayım. Yaptırım da uyguladım, esas sorunlu olan şu: Bir düstur vardır "Öl, söz verme; öl, sözünden dönme." Ben, eğer arkada bu hakemliği size verseydim...

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Ali Mahir'i asın!

BAŞKAN - ...şerefim üzerine ant olsun ki "Niye böyle davrandınız?" diye tekrar o akdi bozmazdım. "Verdik ama doğru kullanmadınız." diyebilirsiniz ama birine "Siz, bu işi uhuletle ve suhuletle çözün ve bu davranış da yerde kalmasın." dediğinizde karşıya bunu teslim etmişsiniz demektir.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Ama teslim edince de ona paralel bir şey beklersin Başkanım; olmaz.

BAŞKAN - Teslim ettikten sonra çıkan kararı tekrar tartışmaya açmayı, tutumumu tartıştırmayı, sayın vekiller ile beni karşı karşıya bırakmış olmayı da sizin ve bütün arkadaşlarımızın takdirine bırakıyorum. Bu mesele yeterince konuşuldu.