GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:70
Tarih:25.03.2025

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 1'inci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'de siyaset, vaatlerin ardına sığınıp günü kurtarmak üzerine inşa edilmiş bir tiyatroya dönüşmüş durumda. AK PARTİ'si iktidarı yıllardır vatandaşa bol keseden vaatlerde bulunmuş; iş icraata gelince susmayı, ötelemeyi, görmezden gelmeyi tercih ediyor. Seçim dönemlerinde milletin hizmetkârı olduğunu iddia edenler, seçim sonrasında koltuklarının rahatlığına gömülüp milletin çığlıklarını duymazdan geliyor. Bunun en son örneğini Meclise sunulan ve kamuoyunda büyük beklenti yaratan Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair torba Kanun Teklifi'nde açıkça görmekteyiz. Bu teklifin hazırlanış süreci bile AK PARTİ'sinin demokrasi anlayışının geldiği noktayı gözler önüne seriyor.

Gelelim teklifin içeriğine. Öncelikle, sporculara harçlık ödenmesine yönelik düzenleme; Anayasa Mahkemesi "Kanunla düzenlenmiş bir alanda Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleme yapılamaz." diyerek daha önce ilgili düzenlemeyi iptal etmişti. Şimdi, iktidar, iptal edilen hükmü alıp yasaya koyarak durumu kurtarmaya çalışıyor. Bunu yaparken de sanki yeni bir reform getiriyormuş gibi sunuyor. Spor politikalarına baktığımızda, özellikle Anadolu'daki gençlerin spora erişimi konusunda AK PARTİ'sinin yıllardır içi boş söylemlerle günü kurtardığını görüyoruz. Büyükşehirlerde gösterişli spor kompleksleri inşa edilirken Anadolu'daki gençler hâlâ doğru düzgün bir sahaya, bir spor salonuna erişemiyor. Antrenör eksikliği, altyapı yetersizliği ve sporun teşvik edilmemesi nedeniyle taşrada yetenekli gençler kaybolup gidiyor, sonra da uluslararası turnuvalarda birkaç başarı geldiğinde bunu Hükûmet politikalarının bir zaferiymiş gibi sunuyorsunuz.

Ayrıca, diğer maddelere de baktığımızda, muhasebeciler ve mali müşavirlerin genel kurul toplantılarına ilişkin düzenleme ve şeffaflık artırılıyor bahanesi sunuluyor. Oysa AK PARTİ'sinin şeffaflıkla olan mesafesi düşünüldüğünde bu düzenlemenin pratikte ne kadar etkili olacağı tartışmalı. Şeffaflık konusunda samimi olsanız, Türkiye Varlık Fonunun denetimiyle ilgili düzenlemeleri de bağımsız denetime açarsınız. Ama hayır, Varlık Fonu Cumhurbaşkanı tarafından denetlenen, bağımsız denetim mekanizmalarından kaçırılan devasa bir kara delik olma yolunda devam ediyor.

Serbest muhasebeci mali müşavirler ve yeminli mali müşavirler için getirilen meslekten çıkarma cezalarına gelince, elbette sahtecilikle mücadele edilmelidir. Ancak burada en ağır cezayı en başta uygulamak yerine, kademeli yaptırımlar getirmek çok daha adil olurdu ancak AK PARTİ'si iktidarında "denge" ve "adalet" gibi kavramlar zaten lügatlarından silinmiş durumda.

Gelelim otoyollarla ilgili düzenlemelere. Yap-işlet-devret modeliyle yapılan otoyollardan kaçak geçiş yapan yabancı plakalı araçlara yönelik düzenleme getiriliyor ama buradaki en büyük problem tahsilat işinin kamuya yıkılıp özel işletmecilerin yükümlülüklerinin hafifletilmesi yani iktidar, vatandaşın cebinden çıkan vergilerle özel şirketlerin işini kolaylaştırıyor. AK PARTİ'si özel sektör dostu politikalarının asıl kazananı hep belli, millet değil yandaş sermaye.

Emeklilerimiz ve beklentileri bu teklifte yine yok sayılmış. "Millete hizmet için varız." diyenler önce kendi maaşlarını katlıyor; bu durumda vatandaşın payına düşen ise enflasyon karşısında eriyen maaşlar, yükselen vergiler ve artan hayat pahalılığı oluyor. Çalışanlar, emekliler, esnaflar, taşeron işçiler, memurlar yıllardır bekledikleri düzenlemenin bu torba teklifte sunulmasını umuyordu ancak AK PARTİ'si kendisine oy veren milyonlarca insanın sesine sağır kalmayı tercih ediyor. 3600 ek gösterge meselesi, EYT mağduriyeti, vergi dilimi adaletsizliği, taşeron işçilerin kadro sorunu, kariyer uzmanları ve denetim elemanlarının maaş iyileştirmesi, BAĞ-KUR prim gününün düşürülmesi gibi pek çok konuda somut adım atılmadı. Bütün bunlar göz önüne alındığında AK PARTİ'si iktidarının anlayışı artık şu formüle dayanıyor: Seçim öncesi bol vaat, seçim sonrası unutma! Milletin beklentilerini karşılamak yerine kendi düzenlerini koruma çabası her şeyin önüne geçiyor. Vatandaşların geçim sıkıntısı büyürken emeklisine yüzde 15 zammı reva gören ama emekli cumhurbaşkanının maaşına yüzde 50 zam veren bir iktidarın vicdani meşruiyeti olabilir mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlayayım.

BAŞKAN - Buyurun.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Sonuç olarak AK PARTİ'si iktidarı milletin refahını değil kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarını önceleyen politikalarını sürdürmektedir. Bu uğurda her türlü baskıyı, zulmü ve hukuksuzluğu uygulamaktan da çekinmemektedir ancak Genel Başkanımız Müsavat Dervişoğlu'nun dediği gibi: "Hangi dış politik şartlar bu cüreti size veriyorsa bilin ki hepsi gelip geçecektir ve sen artık gayrimeşru olduğunu ilan ettiğin bu iktidarınla ne yeni bir Türkiye hayalleriyle yeni bir devlet kuracaksın ne de yeni bir anayasa yapabileceksin."

Ecdat ne diyor Sayın Erdoğan? "Zulümle abat olanın akıbeti berbat olur." diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)