| Konu: | CHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 63 |
| Tarih: | 08.02.2012 |
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri?
BAŞKAN - Lütfen Hatibi dinleyelim arkadaşlar.
Buyurun.
MÜLKİYE BİRTANE (Devamla) - CHP'nin tutuklu öğrenciler hakkında vermiş olduğu araştırma önergesinin lehine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Son dönemlerde, her alanda olmak üzere, özellikle üniversitelerde sürdürülen baskı ve sindirme yöntemleri, öğrencilerin öğrencilik hayatlarını sonlandıracak derecede ciddi boyutlara varmıştır. Öğrenciler, en ufak tepkilerinde bile güvenlik güçleri tarafından darbedilmekte, haklarında davalar açılarak yüksek cezalara çarptırılmaktadır. Öğrencilerin parasız eğitim, ulaşım ücretlerinin düşürülmesi, barınma sorunlarına çözüm bulunması, çağdaş ve bilimsel eğitim hakkı istemleri "terörist faaliyetler" olarak nitelendirilmektedir. Öğrencilerin sesi kesilmekte, bir slogan atılması bile suç sayılarak üniversiteler âdeta Hükûmetin resmî eğitim kurumları hâline getirilmeye çalışılmaktadır. Üstelik darbeci mantığın en antidemokratik kurumlarından biri olan YÖK, hâlâ üniversitelerde bir baskı mekanizması olarak tutulmaktadır. 1980 darbesini gerçekleştirenlere yönelik yargılama süreci başlatıldığı söylenirken, diğer taraftan darbecilerin ürünü olan bu Kuruma dokunulmamaktadır. Öğrencilerin "YÖK kaldırılsın." talepleri bile suç sayılarak, öğrencilerin TCK 220 ve 314'üncü madde ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası'nın 7/2 maddesi kapsamında yargılanarak cezaya çarptırılmaları kabul edilir bir durum değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkenin demokratik normlara kavuşması ve gerçek anlamda evrensel değerlere uygun bir rejimin hayat bulması için en etkili dinamik gücü öğrenciler oluşturur. Türkiye'de öğrenciye biçilen rol, resmî ideolojiyi sorgulamadan öğrenmek, ona tabi olmak ve o anlayışa uygun bir yaşam biçimi kurarak statükocu devlet anlayışının yaşatılmasına hizmet eden birey olmayı kabul etmektir.
Üniversiteler, öğrencilerin sadece eğitim gördüğü yerler değil, öğrencilerin düşüncelerini özgürce ifade ettiği ve yanlış sisteme alternatif geliştirme alanlarıdır. Bu nedenle öğrenciler, siyasi faaliyetlerinden dolayı hiçbir şekilde cezalandırılmamalı, fiilen dokunulmaz olmalılar.
Hükûmetin, özellikle son dönemlerde öğrencilere yönelik uygulamalarının nedeni, öğrencilerin iktidara karşı politikalarını benimsemedikleri yönündeki fikirleri, mevcut sisteme yönelik olarak itirazda bulunmaları yönündeki eylemleridir. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün İstanbul Üniversitesi ziyareti sırasında, çantasında üç yumurta bulunan Hukuk Fakültesi öğrencisi Yiğit Ergün'e, polise direnip hakaret ettiği iddiasıyla kırk dört ay hapis cezası istemiyle dava açılmıştır. Yine, Ferhat Tüzer ve Berna Yılmaz adında 2 öğrenci "Parasız eğitim istiyoruz." pankartı açtıkları için örgüt üyeliği kapsamında yargılanmış ve on dokuz ay cezaevinde tutulmuşlardır. Çağdaş Hukukçular Derneğinin raporuna göre, bugün Türkiye cezaevlerinde 500'e yakın öğrenci bulunmaktadır. Tutuklanan birçok öğrencinin devamsızlık sebebiyle Yükseköğretim Kurulu Disiplin Yönetmeliği'ne göre kaydının silindiği düşünüldüğünde sayının 500'ü aştığını söylemek yerinde olacaktır.
Değerli milletvekilleri, öğrenciler eleştiri yaptıkları, slogan attıkları için ve benzeri şekildeki faaliyetlerinden dolayı bir suçlu gibi işlem görmektedirler. Coplanarak gözaltına alınmakta, sokak ortasında infaz edilmektedirler. Oysaki bugün Türkiye'nin en önemli ihtiyaçlarından biri öğrencilere siyaset alanının açılmasıdır. Siyasetçiler öğrencilere kendilerini zorla dinletmek yerine onları dinlemenin imkânını oluşturmalı, öğrencilerin düşünceleri ve siyasi faaliyetleri değerli bulunarak özgür tartışma olanağı yaratılmalıdır. Onların siyasi faaliyetlerinden dolayı ceza almaları demek genç potansiyeli siyaset dışına itmek, üniversiteleri siyasetten, yani siyaseti genç beyinlerden soyutlamaktır.
Dikkat çekici bir başka nokta ise öğrencilere yönelik gözaltı operasyonlarının özellikle sınav zamanlarına denk getirilmesidir. Öğrenciler yalnızca eylem yaptıkları, slogan attıkları, pankart açtıkları için gözaltına alınmıyor, siyasi partilere olan sempatileri, okudukları kitaplar, telefon görüşmeleri, siyasi görüşleri nedeniyle de operasyonlarla evlerinden alınarak cezaevine konuluyorlar.
İktidar, öğrencilere düşünmeyi, okumayı, konuşmayı, araştırmayı, eleştirmeyi, karşı çıkmayı, protesto etmeyi yasaklamış, bütün eylemleri suç kapsamına almış, ağır ceza mahkemelerinde yargılamış ve yargılamaya devam etmektedir. Hrant Dink cinayetinde yargı "Örgüt yok." diyor. Roboski köyünde 34 insanı katledenler hakkında tek bir soruşturma yok. Hızlı tren faciası davası zaman aşımından düşüyor. Her gün 3-4 kadın cinayete kurban gidiyor. Öğrencilere meydan dayağı çekenlere ise ceza verilmiyor. Yumurta atan, pankart açan öğrenciler örgüt üyesi olmakla suçlanıyor. Evet, öğrencilere dönük mevcut uygulamalar, toplumun ve bu ülkenin geleceği ile oynamaktır. Öğrencilerin baskı altında tutulması ve cezaevlerine konulması öğrenci haklarının açık ihlali demektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir bütün olarak partimize, demokrat ve tekçi zihniyete karşı olan kesimlere ve öğrencilere yönelik olarak yürütülen operasyonlar, deliller üzerine yapılmıyor. İktidarın politikaları yerini bulmadığından tutuklamalar hızla devam ediyor. Ülkenin geleceği olan gençler siyasetten ve ülke sorunlarına duyarlı olmaktan uzaklaştırılıyor.
Şu an Hükûmet bütün sorumluluklarını ötelemiş, birbiri gibi düşünen, eleştirmeyen, sorgulamayan, haksızlığa karşı çıkmayan bir insan tipi üzerinde çalışma yürütüyor. Böyle bir mantık olabilir mi? Her öğrencinin, her insanın aynı düşünceyi paylaştığını düşünebiliyor musunuz? Aynı kitapları okuyan, aynı kelimelerle konuşan, aynı giyinen insanlar nasıl yaratılabilir? Yani bu ülkede kimse Marks, Hegel, Tolstoy okumayacak mı, bunlardan etkilenmeyecek mi? Kimsenin ateist, sosyalist, komünist, liberal, eşcinsel, radikal demokrat olma hakkı yok mudur? Bunun önü öğrencilerden başlanarak mı kesilmek isteniyor?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu süreç ciddi bir süreçtir. Eğer slogan atan öğrenci iki yıl cezaevinde tutuluyorsa o zaman özgürlük alanımızın ne kadar daraltıldığını görmek zorundayız. Bu ülkede şu an baskı altında olmayan hiçbir kesim yoktur. Öğrenciler, gazeteciler, yazarlar, aydınlar, siyasetçiler bu ülkede suç işleme oranı en yüksek kesim olarak görülüp sürekli baskı altında tutulmuyor mu?
"İleri demokrasi" dediğiniz olgu, farklılığa karşı savaş açmak, tek tip insan yaratmak mıdır?
AKP'nin sürdürdüğü operasyonlar, kendi ideolojisine karşı olan potansiyeli ortadan kaldırmaya yöneliktir. Öğrenciler de bu potansiyelin en önemli bir yerinde bulunmaktadırlar. Bu nedenle, AKP, öğrencilere yönelik amansız bir sindirme politikası devreye koymuştur. Şu an bütün liseler meslek liselerine dönüştürülmeye çalışılıyor, kendi dışındaki eğitim destek evlerine müdahale ediliyor. Bir aydır, 400 öğrencinin eğitim gördüğü BDP Kars Kağızman Belediyesi Eğitim Destek Evi kapatılmış bulunuyor ve bütün çabalarımıza rağmen henüz açılmış değil. Öğrenciler üzerinden topyekûn sürdürülen bu operasyonlar, onları yaşamın gerçeklerinden uzak tutma çabasıdır.
Bu nedenle, bu araştırma önergesinin gündeme alınmasını önemli buluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Birtane.