| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 26.03.2025 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Teşekkürler.
CHP grup önerisi üzerinde konuşmaktayım.
Değerli milletvekilleri, bugün bu kürsüden yalnızca bir siyasi tabloyu değil Türkiye'nin tarihsel kırılma anlarından birini konuşmak zorundayız. Recep Tayyip Erdoğan'ın yürüttüğü rejim klasik bir otoriterleşme değil, sistemli bir demokratik tasfiye operasyonudur. Demokratik muhalefetin tamamen ortadan kaldırılması hedefleniyor. Emekçilerin, öğrencilerin, tüm halkın iradesinin tüm kurumlarıyla birlikte ezilmesi hedefleniyor. Erdoğan, muhalefeti yalnızca susturmak istemiyor, tüm toplumu tek tip hâle getirmeye çalışıyor. Bugün Türkiye'de ağzını açana soruşturma, hakkını arayana gözaltı, itiraz edene cop, biber gazı reva görülüyor. Bu rejim artık bir eşik daha atlıyor, zaten uzun zamandır "rekabetçi otoriterlik" olarak tanımlanırken mutlak otoriterliğe ve faşizme doğru sürükleniyor ve bu yeni devlet anlayışı hukuku değil sadakati esas alıyor. İfade özgürlüğü hedefte, hakikate erişim saldırı altında ve en tehlikelisi, nefret söylemi bir ulusal birlik inşa aracı hâline getiriliyor.
Değerli milletvekilleri, bu, yalnızca iç siyasetin meselesi değildir, aynı zamanda Türkiye'nin uluslararası toplumdan kopartılması ve ekonomik olarak daha da çökertilmesi anlamına gelmektedir. Dış dünyayla kavga içinde, içeride mutlak iktidar, medyası susturulmuş, yargısı tek adama bağlanmış, sandığı işlevsizleşmiş bir yönetim biçimi ve Erdoğan Türkiye'yi tam da bu çizgiye oturtmaya çalışıyor. Bu tablo bana Gabriel Garcia Marquez'in unutulmaz romanı "Başkan Babamızın Sonbaharı"ndaki diktatörü hatırlatıyor. Marquez'in, tek amacı mutlak güç olan o ölümsüz diktatörü, tek başına bir sarayda, düşmanlardan korunmak adına şiddeti arttırır. Her şiddeti artırdığında karşısında çok daha geniş bir cephe bulur. O Başkan ki halkın kaderiyle oynar ama kendi iktidarının sonunu hazırlamaktan başka bir şey yapmaz. O kitapta geçen şu cümle bizlere çok şey anlatıyor: "Artık öyle bir noktaya gelmişti ki ülkenin ne zaman gün doğumuna erdiğini bile bilemiyordu." İşte, Erdoğan rejimi tam olarak bu karanlıktadır. Gün doğumunu kaybetmiş, hakikati yitirmiş, halktan kopmuş bir iktidarla karşı karşıyayız. Topluma, hakikate, farklılığa, çoğulculuğa, geleceğe karşı âdeta savaş açılmıştır ama unutmayalım, tarih bize şunu öğretmiştir: Hiçbir dikta rejimi sonsuza dek sürmemiştir. Halklar en karanlık gecelerde bile güneşi çağırır ve biz bu kürsüde halkın sesi olmaya devam edeceğiz, başkan babanızın sonbaharına değil, halkların baharına yürüyeceğiz. Biz diyoruz ki "Nevroz" alanlarından, kampüslerden, iş yerlerinden, evlerden yükselen sese kulak verin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
ÖZGÜL SAKİ (Devamla) - Barış, demokratikleşme, özgürlük çağrısına kulaklarını tıkayanlara karşı mücadeleyi büyütmeye, direnişi örgütlemeye devam edeceğiz. Bugün kampüslerden biber gazlarıyla, coplarla gözaltına alınan öğrenci gençlerin yanında olacağız. Onların eşitlik, özgürlük talebinden, adalet talebinden, ısrarlı mücadelesinden biz de feyzalıyoruz, hiçbir şekilde onları yalnız bırakmayacağız. Halkların barış talebi, halkların demokratik özgürlük talebi karşısında biz mücadeleyi yükseltme çağrısı yapıyoruz.
Çok teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)