GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:71
Tarih:26.03.2025

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 10'uncu maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz teklifin 10'uncu maddesi ilk bakışta teknik bir düzenleme gibi görünse de aslında ülkemizin kamu kaynaklarının nasıl yönetildiğine, hatta nasıl yönetilemediğine dair bize birçok önemli ipucu vermektedir.

Bu düzenleme, Türkiye Varlık Fonunun denetim süreçlerine dair takvimsel bir değişikliği içermektedir ancak burada esas sorgulanması gereken bu Fonun ne ölçüde denetlenebildiği değil, gerçekte hiç denetlenip denetlenemediğidir.

Türkiye Varlık Fonu, AK PARTİ'si iktidarının kamu kaynaklarını milletten ve Meclisten gizleyerek yönetme stratejisinin somut bir örneğidir. "Denetim" adı altında yapılan bu yeni düzenleme, aslında denetimi şeklen varmış gibi gösterme çabasından başka bir şey değildir.

10'uncu maddeyle önerilen takvime göre Fonun faaliyetleri Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilen denetçilerle incelenecek ve bu rapor kasım ayı sonuna kadar Cumhurbaşkanına sunulacak, ardından Cumhurbaşkanı tarafından aralık ayı sonuna kadar Türkiye Büyük Millet Meclisine iletilecek ve ocak ayı sonuna kadar da Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülecektir ancak burada çok açık bir çelişki bulunmaktadır; Cumhurbaşkanı hem Fonun Başkanı hem de denetim sürecinin merkezinde konumlanmaktadır. Cumhurbaşkanı tarafından atanmış denetçilerin yine aynı Cumhurbaşkanına rapor sunmaları ve bu sürecin sonunda denetimin bağımsız olduğunu iddia etmek akla ve mantığa sığmaz. Denetimin bağımsız olabilmesi için denetçilerin siyasi otoriteden tamamen ayrı olması gerekiyor. Oysa burada denetleyen de denetlenen de aynı merkeze bağlıdır. Bu durum, denetimin içeriğini ve etkisini baştan sakatlamaktadır.

Türkiye Varlık Fonu, kurulduğu günden bu yana şeffaflıktan ve hesap verebilirlikten uzak bir yapıda işletilmektedir. Fonun Sayıştay denetimine tabi tutulmaması, Devlet Memurları Kanunu'nun burada geçerli olmaması, hatta Kamu İhale Kanunu, Devlet İhale Kanunu, Rekabet Kanunu ve Sermaye Piyasası Kanunu gibi temel düzenlemelerin dışına çıkarılmış olması bu yapının paralel bir hazine olarak işletildiğinin göstergesidir. Bu kadar geniş muafiyetlerle donatılmış bir yapının kamu yararı gözetilerek hareket ettiğini söylemek mümkün değildir, aksine bu yapı siyasetin keyfî kullanımına sonuna kadar açık bir araçtır. AK PARTİ'si iktidarı yıllardır şeffaflıktan uzak, hesap verme sorumluluğundan kaçan ve kurumsal denetim mekanizmalarını işlevselleştiren bir anlayışla hareket etmektedir, Türkiye Varlık Fonu da bu anlayışın bir üründür. İktidar, kamu kaynaklarını Meclisin denetiminden kaçırmak, milletten gizlemek ve kendi siyasi ajandasına uygun bir biçimde kullanmak için bu Fonu âdeta bir arka kapı bütçesi olarak yapılandırılmıştır, Fonun kurumsal yapısı da bu anlayışın bir yansımasıdır. Cumhurbaşkanının başkanlığını yaptığı bir yapıda atanmış üyeler tarafından yürütülen ve kamu denetiminden muaf tutulan bir sistemin demokrasilerde kabul edilebilir hiçbir meşruiyeti olamaz. AK PARTİ'sinin bu politikası sadece yürütmenin yetkilerini artırmakla kalmamakta, aynı zamanda yasama ve yargının denetim yetkisini de fiilen yok etmektir.

Unutulmamalıdır ki kamu kaynakları milletindir, bu kaynakların nasıl kullanıldığına dair kararların da millet adına yetkilendirilmiş kurumlar tarafından yani Türkiye Büyük Millet Meclisi eliyle denetlenmesi gerekir. Oysa, Türkiye Varlık Fonu örneğinde olduğu gibi bu kaynakların nereye harcandığını bilmek bile mümkün değildir. Meclisin bu sürece sadece şeklî olarak dâhil edilmesi demokrasinin asgari gerekliliklerine aykırıdır. AK PARTİ'sinin bu düzenlemeyle yaptığı bir denetim reformu değil, denetim görüntüsü altında meşruiyet üretme çabasıdır ancak bu çaba beyhudedir çünkü millet artık bu tür düzenlemelerin gerisindeki amacı çok net bir şekilde görmektedir. Kamuoyunun gözünden kaçmayacak şekilde ortadadır ki Türkiye Varlık Fonunun işletilme biçimi milletin parasının milletten gizlenerek yönetilmesidir. Gerçek bir demokrasi ancak kurumların işlediği, denetimin bağımsız olduğu ve kamu kaynaklarının şeffaf biçimde yönetildiği bir sistemle mümkündür, oysa AK PARTİ'si iktidarında bu temel ilkelere karşı açık bir saldırı söz konusudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Sonuç olarak, 10'uncu maddeyle getirilen sözde denetim takvimi, Türkiye Varlık Fonunun demokratik denetime tabi tutulduğu izlenimini yaratmak için yapılmış kozmetik bir düzenlemeden ibarettir. Asıl sorun, bu Fonun yapısal olarak denetim dışı tutulması, siyasi otoriteye tam bağımlı hâle getirilmesi ve milletin parasının milletten gizlenerek yönetilmesidir. AK PARTİ'sinin bu politikası ne hukuk devleti ilkesiyle ne demokrasiyle ne kamu yararıyla bağdaşmaktadır. Bu nedenle, bu maddeye ve dayandığı anlayışa karşı çıkıyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)