Konu: | Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 71 |
Tarih: | 26.03.2025 |
MEHMET AKALIN (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin nüfus artış hızındaki kaygı verici düşüş ve bununla bağlantılı olarak ailelerin, özellikle de genç nesillerin çocuk sahibi olma konusundaki tereddütlerini ele almak üzere 15'inci maddeyle ilgili İYİ Parti Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
TÜİK verilerine göre Türkiye'de ikamet eden nüfus 31 Aralık 2024 tarihi itibarıyla 86 milyona yaklaşmış, ne var ki bu sayı önceki yıla göre yüzde 0,34 artışla sınırlı kalmış ve cumhuriyet tarihinin en düşük nüfus artış oranlarından biri olarak kayıtlara geçmiştir. Özellikle 2007 yılından bu yana doğum oranlarımızdaki düşüş çok daha belirgin bir hâle gelmiştir.
Başka bir çarpıcı gösterge de doğurganlık hızının giderek azalmasıdır. 2001 yılında doğurganlık oranı ortalama 2,38 çocuk iken 2023 yılında bu oran 1,51 çocuk seviyesine gerilemiştir. Bu durum, nüfusumuzun yenilenme hızı olarak bilinen 2,1 eşiğinin de altına düştüğümüz anlamına gelmektedir. Bir ülkenin demografik yapısını doğrudan etkileyen bu durum toplumsal ve ekonomik açıdan büyük riskler taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri, bugünkü ekonomik koşullar ve uygulanan yanlış ekonomik politikalar, çocuk sahibi olmak isteyen aileler üzerinde ciddi bir baskı unsuru hâline gelmiştir. Konut fiyatlarındaki artış, yüksek enflasyon, geçim maliyetlerinin yükselmesi ve iş piyasasındaki belirsizlikler, anne-baba adaylarını erteleme ya da hiç çocuk yapmama kararına itmektedir. Bu durum, yalnızca bireysel aile planlaması tercihlerine değil aynı zamanda ülkemizin orta ve uzun vadeli ekonomik ve sosyal yapısına da zarar vermektedir.
Ülkemizde toplam doğurganlık hızının düşmesi; eğitim, sağlık ve çalışma hayatı gibi alanlarda gelecekte yaşayan yaşayacağımız sıkıntıların habercisidir. Zira genç nüfusun azalması, iş gücü piyasasında verimlilik problemlerine ve sosyal güvenlik sisteminde finansman açıklarına yol açabilecek bir unsurdur. Bunun yanında, Türkiye'de yaşayan Suriyeli sığınmacı nüfusundaki 2018'deki toplam doğurganlık hızının 5,3 olarak tespit edilmesi, ülkemizin demografik dengesinde farklı dinamikler ortaya çıkarmaktadır. Türk vatandaşlarındaki 1,51'lik doğurganlık oranına karşı Suriyelilerde bu oranın çok daha yüksek seyretmesi, hem entegrasyon hem de gelecekteki sosyal ve ekonomik politikaların belirlenmesi bakımından dikkatle izlenmesi gereken bir durumdur.
Peki, bunun için neler yapılması gerekmektedir? Başta ailelerin çocuk sahibi olma kararını kolaylaştırmak adına doğum yardımlarının ve çocuk bakım desteklerinin artırılması, konut ve eğitim gibi temel ihtiyaçlara erişimde vergi ve kredi imkânlarının sağlanması gerekmektedir.
Yine, Meclis çatısı altında kurulacak bir araştırma komisyonuyla, nüfus artış hızındaki düşüşün sebepleri ve bu sebeplerin ortadan kaldırılmasına yönelik politikalar detaylı bir şekilde incelenmelidir.
Bir diğer önemli husus da gençleri geleceğe dair umutlu kılacak ve rahatlıkla aile kurabilecekleri bir iş ve refah ortamı oluşturmak, uzun vadede doğum oranlarını olumlu etkileyecektir. İstihdamı artıracak ve enflasyonu kontrol altına alacak adımlar bu açıdan kritik önem taşımaktadır.
Sonuç olarak bu konuda atılacak her adım, yalnızca rakamlardan ibaret değildir; gelecek nesillerimizin, kültürümüzün ve toplumsal huzurumuzun teminatıdır. Türkiye'nin geleceğini sağlam temellere oturtabilmek adına nüfus artış hızımızdaki düşüşü durduracak ve tersine çevirecek, ailelere ekonomik ve sosyal açıdan destek sunacak politikaları gecikmeden hayata geçirmemiz gerekmektedir. Bu konuda yapılacak diğer tüm olumlu adımları destekleyeceğimizi bildiriyor, yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)