GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cumhuriyet Halk Partisinin olağanüstü kurultayına, Ramazan Bayramı'na ve bayram süresince gerçekleşen trafik kazalarına, Orta Doğu’daki savaş ortamına ve 27 Şubatta yapılan çağrıya, 19 Martta ve sonrasında yaşananlara, 1 Mayısa, Mahir Polat’a ve hasta tutsaklara, af konusundaki beklentilere, 8 Nisan Dünya Romanlar Günü’ne, iklim yasasına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:73
Tarih:08.04.2025

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hafta sonu olağanüstü kurultayını gerçekleştiren Cumhuriyet Halk Partisini, yeniden seçilen Genel Başkanı Özgür Özel'i ve Parti Meclisi üyelerini biz de kutluyoruz, başarılar diliyoruz.

Evet, Ramazan Bayramı'nı geride bıraktık, geçmiş bayramı bir kez daha kutlayalım fakat yine acı bir bayram oldu. 72 yurttaşımız trafik kazalarında hayatını yitirdi, 10 binden fazla yaralı var; gerçekten çok vahim rakamlar bunlar. Yitirdiklerimize Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Dolayısıyla, İçişleri Bakanlığı yol güvenliği konusunda acil tedbirler almak zorundadır. Yol yapmak yetmez, o yolları güvenli hâle getirmek öncelik olmalıdır. Dolayısıyla, bu konuda çok çok önemli sorumluluklarımızın olduğunu bir kez daha dile getirmek istiyorum.

Yine, Orta Doğu'da Müslüman halklar bu bayramı da savaş ortamında maalesef karşıladılar. Orta Doğu'nun hasret kaldığı barışa bir an önce kavuşması için Kürt halkının, Filistin halkının aslında yanında olmak, onlarla birlikte, onların barışını birlikte inşa etmek en önemli sorumluluğumuzdur. O yüzden de ben bir kez daha 27 Şubatta Sayın Öcalan'ın yapmış olduğu çağrının ne denli önemli bir çağrı olduğunu, hem Orta Doğu açısından hem ülkemiz açısından ne denli tarihî bir öneme sahip olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Evet, Türkiye'nin iç barışı, Orta Doğu'nun barışı, Türkiye'nin ve Orta Doğu'nun demokratikleşmesi dediğimiz meselede 27 Şubat tam bir tarihî dönüm noktasıdır ama maalesef 27 Şubattan bugüne baktığımızda en son 19 Martta yaşadıklarımız kabul edilebilir gelişmeler değildir. Evet, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu'na yönelik başlatılan bu operasyon başlı başına aslında bir barış ikliminin, bir demokratikleşme umudunun dinamitlenmesinden başka bir şey değildir. Bu olabildiğince antidemokratik uygulama bir an önce son bulmalıdır. Nereden biliyoruz biz bu barışa yönelik saldırıların, bu antidemokratik akılların nasıl çalıştığını? Kobani kumpas davasından biliyoruz; Selahattin Demirtaş'ın, Figen Yüksekdağ'ın, onlarca, yüzlerce, binlerce arkadaşımızın tutsak olmasından biliyoruz. Nereden biliyoruz biz bu kumpas davalarını? Gezi'den biliyoruz, Can Atalay'dan biliyoruz, arkadaşlarımızdan biliyoruz. Şimdi, yeniden bir kumpas davasıyla karşı karşıyayız. Bu kumpas davalarından, bu anlayıştan, barışa ve demokrasiye karşı bu hamlelerden bu ülkeyi kurtarmak bu Meclisin sorumluluğundadır. Bu Meclis, bu sorumluluktan kaçamaz. 27 Şubatta ortaya çıkmış olan o dönüme dair, o büyük tarihsel dönüşüme dair açıklamanın arkasında durmak, gereğini yapmak, adım atmak konusunda bir kez daha çağrıda bulunuyoruz.

Bakın, 296 genç tutuklandı. Evet, olacak şey değil! Yapmış oldukları; aslında kendi geleceklerine, güvenli bir yaşama dair protestolardır. Bu protestolar demokratik bir ülkede çok olağandır, normaldir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; protestolara tahammül edemeyen bir rejim olmak istemiyoruz. O protestolardan beslenen, siyasetin gereğini bizzat o protestolardan alan bir rejim olmak istiyoruz. Bu rejimi ancak böyle inşa edebiliriz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; boykotlar önemlidir, boykotlar bir uyarıdır; iktidarın, hükûmetin ders alması gereken şeylerdir. Bunlara tahammül edemeyen hükûmetler, iktidarlar istemiyoruz. Türkiye demokratikleşecekse bu protestolarla, bu demokratik hakların sokakta, alanlarda kullanımıyla demokratikleşecektir. Bakın, 1 Mayıs geliyor, şimdi 1 Mayısa gidiyoruz. 1 Mayıs da emekçilerin tam da haklarını savunagelecekleri, dile getirecekleri bir gün olacaktır. Bunun yasaklarla, polis şiddetiyle anılmasını istemiyoruz. Dolayısıyla, emekçilerin önündeki engellerin kaldırılmasını, Taksim'de 1 Mayısın kutlanmasını istiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçi, dönüp baktığımızda bu ülkenin demokratikleşmesinin önünde o denli çok sorun var ki bu sorunların en önemli adreslerinden biri de cezaevleri. Bakın, Mahir Polat... Sayın Mahir Polat'la ilgili defalarca burada da dile getirildi, sağlık sorunu dile getirildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bu sağlık sorunlarını yaşayan bir insanın bir an önce tahliye edilmesi gerekirken "ATK'den rapor bekliyoruz." diyerek sürece yaymak, oyalamak aslında ortaya çıkacak vahim sonuçlara zemin hazırlamaktan başka bir şey değildir. Sağlık sorunu çok ciddi boyuttadır. Bir an önce mahkemenin bu konuda karar alması için buradan çağrı yapıyoruz, bütün hasta tutsaklar için çağrı yapıyoruz. Defalarca dile getirdik, 1.571 kişi hasta tutsaktır bu ülkede; bunların 500-600'ü ölümle pençeleşmektedir ve hâlâ bu konuda maalesef adım atılmıyor. Bununla ilgili bir yasal düzenleme yapmak o kadar kolayken biz bunu görmezden gelmeye, bu Meclis bunu görmezden gelmeye devam ediyor.

Bir başka hasta tutsaktan bahsedeceğim size.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Soydan Akay otuz iki yıldır cezaevinde. Son iki yılda 4 kez infazı yakılıyor. İnfazı aslında nasıl yakılıyor? Disiplin suçundan dolayı. Otuz iki yıldır cezaevinde olan bir insan... O denli ciddi hastalıkları var ki hastaneye gidiyor, yüksek tansiyon diye geri geliyor. Ailesi e-nabızdan girip doktora gösteriyor, doktor ne diyor biliyor musunuz? Bakın, e-nabızdan teşhis koyuyor "kalp krizi" diyor. Ya, bu nasıl bir acımasızlıktır? Kalp krizi geçiren bir insanı siz nasıl cezaevine geri gönderirsiniz ve "Bir şeyin yok, sadece yüksek tansiyon." dersiniz? Durum bu kadar vahimdir, cezaevlerindeki hasta tutsakların durumu bu denli vahimdir ama cezaevlerindeki durum başlı başına vahimdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Değerli milletvekilleri, cumhuriyetin 100'üncü yılında afla ilgili söz verdiniz, yapmadınız. İki yıldır her bayram öncesi cezaevindeki mahpuslar umutlanıyor infaz düzenlemesiyle yapacaklarınız konusunda, kısmi af konusunda; hiçbir şey yapmıyorsunuz. Bakın, önümüzde bir bayram daha var -Kurban Bayramı- o bayrama gidene kadar cezaevlerinin sorunlarını çözmek bizim boynumuzun borcu olsun. En azından bu vicdani, insani görevi yapmak için önümüze bir ödev koyalım, bu konuda bu beklentileri karşılayacak adımlar atalım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 8 Nisan Dünya Romanlar Günü. Dünya Romanlar Günü'nü ben de buradan kutluyorum. Dünyada ve ülkemizde de en fazla ayrımcılığa uğrayan halklardan biridir Romanlar. Onların birçok hakkının gasbedildiği, yok sayıldığı bir coğrafyada yaşıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, son kez uzatıyorum, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bu konuda da gerçekten bu ayrımcılığa son vermek için bugün, 8 Nisanda bir kez daha çağrı yapmak istiyorum.

Son olarak... Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iklim yasası geliyor. İklim yasası değil, adını "iklim yasası" koymanız bunun iklim yasası olduğunu göstermez. Bu, karbon emisyon yasalarının düzenlenme yasasıdır. Nereden biliyoruz? Çünkü gerçekten bir iklim yasası olsaydı, 2053 hedeflerinde samimi olsaydınız bu yasanın içinde kömürün adı geçerdi, fosil yakıtları sonlandırmanın adı geçerdi, kömüre karşı mücadelenin adı geçerdi. Gerçekten bir iklim yasası olsaydı bu yasanın içinde halk sağlığını koruyacak tedbirlerin alınmasına dair nelerin yapılmasını konuşurduk ama biz burada sermaye için düzenlenen -tırnak içinde- bir iklim yasası görüşeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, teşekkür için açıyorum, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bu teklifi geri çekmeniz konusunda buradan DEM PARTİ olarak bir çağrıda bulunuyoruz: Bu teklifi geri çekin; ekoloji örgütlerinin, ekoloji mücadelesi içinde olan yapıların sözünü dinleyin. Gelin, gerçek anlamda bir iklim yasasını hep beraber yapalım, hep beraber bu Meclise getirip kanunlaştıralım.

Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)