GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Pazar günü gerçekleştirdikleri olağanüstü kurultaya, dün yapılan Trump-Netanyahu basın toplantısına, tutuklamalara, Mahir Polat’a ve Ekrem İmamoğlu’na, YÖK Başkanına, Yozgat Kazankaya’da ceza kesilenlere ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:73
Tarih:08.04.2025

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; pazar günü gerçekleştirdiğimiz olağanüstü kurultayımızda 1.171 oyun tamamını alarak 2'nci kez seçilen Genel Başkanımız Özgür Özel'in liderliğiyle erken seçim kampanyamızı başlattık. Türkiye'nin her yerinden salona, salonun dışarısına gelerek bize destek veren yurttaşlarımıza; sosyal medyadan, televizyonlarının başından bizi izleyip destekleyen tüm halkımıza teşekkür ediyoruz.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; dün geç saatlerde bir basın toplantısı izledik; Trump-Netanyahu. Ben ibretle izledim, ben üzülerek izledim; umarım bu ülkeyi yönetenler de bundan bir parça ders almışlardır.

Bir: Trump diyor ki "İsrail ile Türkiye'nin sorunları varsa ben çözerim." AKP'ye göre aralarında ufak tefek sorunlar var ama muhalefete göre çok büyük bir sorun var: Filistin. Gazze'de öldürülen on binlerce çocuk, kadın, insan var ama ne kadar basit söylüyor ve birileri de "Trump bizi övdü. Aa, beni seviyormuş." diye bununla övünüyor. Vallahi böyle sevgi olmaz olsun; açıkça söylüyorum.

Sonra, Adalet Bakanı bu ülkede sabah, öğlen, akşam... Ki 2 eski Adalet Bakanı karşı karşıya oturuyor; biri Meclisi yönetiyor, biri Grup Başkan Vekili. Ben Sayın Grup Başkan Vekilinin de adaletine gerçekten inanırım, bakanlık yaptığı dönemde de en az eleştirdiğim bakan kendisidir. Yahu "Rahip Brunson'ı aldım." dedi! Kimden aldın? Trump Türkiye'de avukatlık yapıyor, bürosu var da ben mi bilmiyorum? Ve bundan rahatsız olmayan, hâlâ bir açıklama yapmayan Adalet Bakanı ve Cumhurbaşkanı var. Ha "Ben Erdoğan'ı çok severim." Ne güzel. Aslında birbirine benzeyen bir aşk, sevgi. İki liderin birbirine çok benzeyen yönleri var, birden hareket edebiliyorlar; işte birisi 2,1 trilyon dolar ülkesini zarara sokuyor; birisi haksız, hukuksuz bir operasyonla borsayı, doları altüst edip dolar rezervlerini satmak zorunda kalıyor; kafa aynı ama ülkeler aynı değil. Gerçekten ben üzüntü duydum. Bununla ilgili muhalefetin bir şeyler söylemesi gerekiyor.

Hukuka geliyorum, hukuk devletine geliyorum. Trump Rahip Brunson'ı alıyor, ben Berkay'ı ve 296 evladımızı alamıyorum. Rahip Brunson yıllarca ceza alacaktı; Berkay ve arkadaşları, o çocuklar alt sınırı altı ay olan 2911 sayılı Kanun'a muhalefetten yargılanıyor. Rahip Brunson orada, benim çocuklarım niye cezaevinde? Ya, soruyorum. Cunta tartışması açıyorlar, darbe tartışması açıyorlar. Niye o çocuklar cezaevinde arkadaşlar, soruyorum size, lütfen çıkıp söyleyin burada; alt sınırı altı ay! Ve bu çocuklar bugün sınavlara giremedi, alt sınırı altı ay olan suçtan dolayı hayata bir yıl geç başlayacaklar.

Çok Kıymetli Başkanlar, Adalet Bakanlarım; ne olur bir şey söyleyin bununla ilgili. Silah mı var, bıçak mı var, çakı mı var, ne var? (CHP sıralarından alkışlar) Üzerlerinden -eski tabiriyle AKBİL- İstanbulkart çıkmış sadece.

Yine "hukuk devleti"nde Mahir Polat 3'üncü kez hastaneye gidiyor, bu sefer de kan tahlili yapılacakmış; haftaya da röntgene gider, ondan sonra başka bir doktora gider; Allah korusun, ondan sonraki hafta yaşamını yitirirse ne diyeceksiniz? "Pardon, özür diliyorum." Çünkü Balyoz ve Ergenekon için FETÖ döneminde böyle söylediniz, "Allah bizi affetsin." dediniz.

Arkadaşlar, bugün, Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 20'si, beşte 1'i olan İstanbul'un Belediye Başkanı cezaevinde. 46 tane soru soruluyor, 31 tanesi tanık beyanına göre "-mış" "-muş" "olmuş" "duydum..." Bugün, günler sonra babasının Balıkesir'deki yazlığı çilingirle açılıyor, delil aranıyor ama tutuklu. Ya, madem delil arıyorsun, daha bulamadın, niye tutukluyorsun?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Başarır, lütfen tamamlayın.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Niye tutukluyorsun?

Sonra "cunta" "darbe" "otokrasi" "faşizm" gibi konularda tartışma çıkınca çok alıngan davranıyorsunuz ama darbe dönemlerinde bunlar olmadı. Bakın, bu dönem öyle yargıçlar var ki bir dönemin Baki Tuğ'undan, Elverdi'den, Nuh Mete Yüksel'den beter kararlar veriyor. Biri 60'larda, 70'lerde vermişti; biri 90'ların "28 Şubat süreci" olarak tanımladığınız dönemin savcısıydı; yahu, en azından delil arıyorlardı! Şimdi, delile falan gerek yok, at cezaevine kalsın.

Şimdi "demokrasi" diyoruz değil mi? Bakın, 3 muhtemel -ki 1'i kesinleşti partimizde- Cumhurbaşkanı adayı cezaevinde. Kim? Ümit Özdağ. Kim? Selahattin Demirtaş. Kim? Ekrem İmamoğlu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Başarır, lütfen tamamlayın

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Ya, rakibi olabilecek 3 siyasetçiyi -birisi 16 milyon oy almış- cezaevine attıran tek adama ne denir? Soruyorum ben, ne denir; bunu açıklayın bana. Niye tutuklamak? Neden? Ümit Özdağ'ı hakaretten, Ekrem İmamoğlu'nu düzmece delillerden. Selahattin Demirtaş, işte, bayramdan sonra tahliye olacaktı.

Ya, soruyorum: Ülkede hukuk, demokrasi, insan hakları, Anayasa’nın temel hak ve özgürlüklerini düzenleyen temel maddeler askıya alınmışsa biz neyi konuşacağız Sayın Başkanım? Utanç duyuyorum ben. Ha, Trump: "Brunson'ı aldım." Vallahi biz yıllarımızı verdik, dirsek çürüttük, hukuk fakültelerini bitirdik, avukatlık yaptık; kendi evladımızı gidip alamıyoruz, vermiyor ama niye vermiyorsun?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Başarır, lütfen tamamlayın.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Ve YÖK Başkanı çıkmış, üniversitelere talimat veriyor, diyor ki "O çocukları okuldan atın." Sen kimsin kardeşim, sen mi büyüttün onları? (CHP sıralarından alkışlar) Yemeyip yedirdi, okula gönderdi, okullarındaki sınavlarında ağladı, endişelendi anneler babalar. YÖK'e atadığınız bir adam: "Atın onları." Atılacak birisi varsa sensin, sensin! (CHP sıralarından alkışlar)

Devleti getirdiğimiz hâle bakalım Sayın Başkanım. Mimar Sinan Üniversitesinde giriş çıkış saatleri birden değişmiş, binin üzerinde çocuğumuz sokakta kalmış -hepimizin evladı var- açmıyorlar kapıları. YÖK Başkanını 5 kez aradım, WhatsApp'tan da aradım ismim çıksın diye; yahu insan bakmaz mı! Bu milletvekilleri kim?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Başarır, son kez uzatıyorum, lütfen tamamlayın.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Bu milletvekilleri, muhalefet milletvekilleri kim, başka birilerinin milletvekilleri mi? Ha devleti bu hâle getirdiniz, devleti parti devleti hâline getirdiniz. "Benden değilsen sen bir hiçsin." Valiye ulaşamazsın, kaymakama ulaşamazsın, başsavcıya ulaşamasın, YÖK'e ulaşamazsın, rektöre ulaşamazsın; o çocuklar sokakta kalır; ondan sonra "cunta..." Vallaha Kenan Evren dönemini aratıyorsunuz, ya aratıyorsunuz; 60'ta, 80'de bunlar yaşanmamış. Sonra "darbeci"yiz, öyle mi? Niye hep benim babam işkence gördü, cezaevine atıldı; niye bu insanların atıldı? Niye? İşte, Erkan Başkan orada, onun arkadaşları 80'de öldürüldü. Ha, bu olayı doğru eksende tartışmak zorundayız.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bizim de öyle.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Senin de Başkanım.

Doğru eksende tartışmak zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Başarır, teşekkür için mikrofonunuzu açıyorum, lütfen tamamlayın.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Son, bitireceğim.

Şimdi biz de bunlardan hoşnut değiliz; burada yasa yapmak, gündemi konuşmak, elektrik zamlarını konuşmak, halkın sorunlarını tartışmak istiyoruz ama demokrasi olmazsa hiçbir şey olmuyor; insanlar cezaevindeyse, çocuklar cezaevindeyse, siyasetçiler cezaevindeyse hiçbir şey olmuyor.

Bir şey söylemek isterim: Ya, herkesi aldınız, onu aldınız, bunu aldınız, çocukları tutukladınız; Yozgat'ın Kazankaya ilçesinde traktörleriyle Ekrem İmamoğlu'yla ilgili protesto yapan insanlara 993 lira cezayı niye kestiniz ya? Ya, böyle bir anlayış olabilir mi? Olmuyor, olmuyor, olmuyor; bu iş böyle gitmiyor! Seçim mutlaka olmalı ve olacak, olacak, olacak!

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)