GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:73
Tarih:08.04.2025

DEM PARTİ GRUBU ADINA PERİHAN KOCA (Mersin) - Teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımızı bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisinden saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hepimiz açısından çok kritik bir meseleyi konuşuyoruz, son derece yaşamsal bir gündemi konuşuyoruz bugün. "Türkiye'nin ilk iklim kanunu" tanımlamasıyla görüyorsunuzdur haftalardır iktidar cenahında bir PR çalışması yapılıyor ama azıcık bu kanun teklifine mercek uzattığımızda, azıcık irdelediğimizde yeşil bir makyajlamayla "iklim yasası" adı altında önümüze getirilen bu yasanın iklim kriziyle uzaktan yakından, iklim kriziyle mücadeleyle uzaktan yakından bir alakasının olmadığını görüyoruz ve nereden tutarsak tutalım elimizde kalan bir kanunla bir kez daha karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Çünkü kanunun ismi ve içeriği arasındaki doku uyuşmazlığı teklifin ana omurgasını da kendisini de direkt açığa çıkarıyor ve her maddesinde bunun bir iklim kanunu falan olmadığı açığa çıkıyor. Yaşadığımız onca afet, deprem, seller, yangınlar, kuraklık, ormansızlaşma, aşırı hava olayları gibi vahim bir gerçekliğin içinde gerçek anlamda iklim kanununa ihtiyacımız, iklim kriziyle mücadeleye ihtiyacımız varken milyonların iklimle ilgili kaygılarını ne yazık ki "yeşil vizyon", "yeşil kalkınma", "yeşil büyüme" -burada kimi muhalefet vekillerinin de ne yazık ki methettiği üzere- kavramlarıyla, bu makyajlamayla istismar eden bir kanun var bizim bugün elimizde. Doğayı, yaşamı, ekosistemi baz alan tek bir göstermelik maddenin bile öylesine konulmadığı bir garabet kanun teklifi var bugün bizim elimizde çünkü tümüyle sermaye merkezli, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanmış bir ticaret kanunuyla, bir ticaret sözleşmesiyle karşı karşıyayız. Bir kapitalist yağma kanunu ve daha da ötesinde ekolojik yıkım kanunu niteliği taşıyan, karakteri taşıyan bir kanun teklifiyle daha karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, çünkü baştan sona kapitalizmin mantığıyla, kapitalizmin işleyiş yasalarıyla, kapitalizmin argümanlarıyla hazırlanmıştır bu kanun teklifi, o yüzden de "yeşil büyümeler" işte "emisyon ticaretleri" yok efendim, "karbon kredileri" gibi kavramlar bu kanun teklifinin içerisinde havada uçuşuyorlar ama görüyoruz ki aslında tek bir hedef var: On İkinci Kalkınma Planı ve OVP'yle uyumlanmış, sermayeyle entegre olmuş, Batı'yla ticaretin tam gaz bir şekilde sürmesi, sürdürülmesi. Tek bir hedef var: İklim krizini piyasanın bir aracı hâline getirmek ve karbon emisyon piyasasını düzenleyecek bir karbon ticaret kanununu bu Mecliste, şimdi olmayan AKP vekillerinin oy çokluğuyla birazdan oylamayla alelacele Meclisten geçirivermek.

Çünkü teklife bakıyoruz değerli arkadaşlar, teklifin merkezinde Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) var. Bu "ETS" dediğimiz şey de karbon salımının alınıp satılacağı işlemlerin gerçekleştiği bir ticaret sistemini aslında tarifliyor; uluslararası arenadan hepimiz biliyoruz. ETS'de şirketler piyasa temelinde birbirleriyle karbon ticareti yapıyorlar ve siz de aslında, bu kanun teklifiyle birlikte "iklim kanunu" adı altında kirliliği piyasalaştırmak istiyorsunuz. Böylece, şirketler eliyle daha fazla kirletmenin yolunu açacaksınız. Böylece, daha fazla kirletmeye teşvik edeceksiniz. Dünyada uygulanan ve çoğu zaman iklim suçlarını aklamaktan başka da hiçbir işe yaramayan bu Emisyon Ticaret Sistemi'ne entegrasyon sağlamış olacaksınız aslında ve dolayısıyla ne olacak? Karbon salımını alınıp satılabilen bir meta hâline gelecek, şirketler kirletme hakkı elde edecekler, şirketler tahribat hakkı elde edecekler, kirletmeyi paralarıyla satın alma hakkı elde edecekler. Eskiden su için söylerdik, biliyorsunuz "Su piyasalaşacak." derdik, işte "Su parayla alınıp satılıyor artık." derdik, şimdi şirketler temiz hava satın alacaklar, temiz hava satın alıp kirletme hakkına sahip olacaklar, bunu da anayasa kılıfıyla, yasa kılıfıyla yapmış olacaklar sizin marifetinizle ve iklimi değiştiren şirketler de böylelikle aklanacaklar, böylelikle yağma meşrulaşacak. Bir şirket sahibi bu yasaya dayanarak atmosferi dilediğince tahrip etme hakkına sahip olacak.

Bir de değerli arkadaşlar, şimdi kanun teklifine bakıyorsunuz, içinde Danışma Kurulu var, denetim kurulu var, oraya da yine atanmışları eklemişsiniz. Ne eklemişsiniz atanmışlar olarak? İşte, sermayenin göz bebeği olan, sermayenin altın çocuğu olan TÜSİAD'ı, MÜSİAD'ı, sermaye aktörlerini, patron kulüplerini denge denetleme, Danışma Kurulu olarak oraya atamışsınız. Yani görüyoruz ki aslında sermayenin önünde herhangi bir pürüz oluşacaksa bile onu önden engellemişsiniz, engelleyip önümüze kanun diye bir kez daha çıkmış durumdasınız. O yüzden, biz de diyoruz ki kapitalist dünya pazarına daha fazla dâhil olma çabasının adı "iklim kanunu" falan olamaz, bu kanunun adı olsa olsa emisyon ticaret kanunu olur; tam da böyle olduğu için.

Teklifin içine baktığımız zaman, bu kanunun içeriğinde çarpık ve karbon salımılı kentleşmeyle ilgili hiçbir şey yok, mega projelerinizle ilgili hiçbir şey yok, kent politikalarıyla ilgili, o betondan şehirlerle ilgili, yaptığınız tabutluklarla ilgili hiçbir şey yok. Bir deprem kuşağının üzerine konumlanmış durumdayız, ucu bucağı görünmeyen beton şehirler var ama bu politikalarla ilgili hiçbir şey bu kanunda yok yani asgari düzeyde bir iklim kanunundan beklenebilecek küçücük kırıntıların bile bu kanun teklifinin içerisinde yer almadığını görüyoruz.

Sera gazı emisyonlarını azaltacak bir somut önlem var mı? Yok mesela. Fosil yakıttan çıkış en asgari meseledir iklimle ilgili. İşte, pohpoh böbürleniyorsunuz ya "Biz Türkiye'nin ilk iklim kanununu yapıyoruz, yapıyoruz, yapıyoruz." diye balonlar şişiriyorsunuz her gün A Haberlerinizde ama fosil yakıttan çıkışa dair bir tane adım yok. Vahşi madenciliğe dair bir tane adım yok. Yutak alanlarının korunmasına dair herhangi bir düzenleme yok. "İklim" adı altında birazcık yeşil renklerle, yeşil kavramlarla boyadığınız...

Aslında, şöyle bir şey diyorsunuz bunu yaparak "iklim kanunu" adı altında: "Biz yeni bir piyasa yaratalım, buradan ticaret hacmi büyüsün, büyürken de biz karbon salalım, salarken de işte üç beş tane ağaç dikelim, fidan dikimi yapalım." Siz çok seviyorsunuz ya hani fidan dikimi kampanyaları yapmayı, bununla böyle iklimin düzeleceğini falan zannediyorsunuz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Bu fidan dikimi kampanyalarıyla da yutak alanlar oluşur zannediyorsunuz. Sizin iklim ufkunuz işte böyle bir şey. Yeşilden anladığınız doların yeşil renginden ibaret bir şey. Dolayısıyla, şirketlere daha fazla tahribat hakkını sağlayabilmek adına yeşillikli kimi görüntülerle beraber "Biz hallediveririz. Zaten burada çoğunluk da var, el kaldırırlar, geçer." zannediyorsunuz.

Aynı şekilde, bir süredir bir laf ediyorsunuz: "2053 net sıfır emisyon hedefimiz var." Şimdi, kanuna bakıyoruz, değil mi, bu Türkiye'nin ilk iklim kanunu ya, bakıyoruz "2053 net sıfır emisyon" dediğiniz şeye dair bir tane şey yok; hani hedefi falan bıraktım, bir tane adım yok. Beş yıl sonra ne olacak, 2030'da ne olacak mesela, buna dair bir eylem planı var mı? Yok. 2040'ta ne olacak, 2050'de ne olacak, buna dair bir şey görebiliyor muyuz? Yok, göremiyoruz.

Aslında bir karbon piyasası kuruluyor ve belli ki yine buradan birileri vurgun yapacak, serveti kaldıracaksınız, bunu kaldırma planını yapabilmek için de bu vurgun planını yapabilmek için de bu kanun teklifine ihtiyaç duyuyorsunuz, o yüzden aslında bu aceleniz. İklim değişikliğiyle etkin mücadele için yine o gelirlerin harcanmayacağını biraz önce ifade ettiğim Danışma ve denetleme kurullarından da görebiliyoruz. Ne için uygulanacak? Sanayiciler için uygulanacak, patronlar için kullanılacak.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, bakın, elimizde kapitalist kâr mantığıyla hazırlanmış bir kanun teklifi var. Böylesi bir mantıktan iklim krizini daha fazla derinleştirmekten başka bir şey çıkmaz çünkü kâr ve sermaye birikimini hedef almayan, kapitalist büyümeyi sınırlamayan, geniş ölçekli üretimle derdi olmayan bir üretim modeli hiçbir şekilde, hiçbir koşulda iklim krizini çözmez çünkü esas mesele, bu meselenin esas müsebbibi kapitalizmin ta kendisidir. Dolayısıyla, sermayenin yasalarıyla sürekli kâr güdüsüyle ilerlemekte ısrar, aslında yok oluşta ısrardır, gezegeni yok etmeye sürüklemekte ısrardır.

Kapitalizm, bugün geldiğimiz aşamada insanlığın gerçekten her tarafını saran bir illete dönüşmüş durumda. Bu kapitalizm illeti bugün bize, tüm dünya halklarına bir ekolojik yıkım vadediyor. Dolayısıyla kapitalizmin yarattığı yıkımdan kurtulmanın yolu, kapitalizmle mücadele merkezli bir iklim yasasıyla ancak ve ancak mümkün olacaktır ama gelin görün ki bu kanun teklifinde tabii ki böyle bir şey yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Koca, lütfen tamamlayın.

PERİHAN KOCA (Devamla) - O yüzden diyoruz ki: Elimizdeki bu iklim kanununu, verdiğiniz ticaret sözleşmesini, bu kanun teklifini derhâl geri çekin. Ekokırımı bir suç olarak gören, çevresel yıkımı bütüncül olarak ele alan, kapsayıcı, etkili bir iklim yasasını hep beraber, hepimizin sorumluluğuyla, acilen bilim insanlarıyla beraber, sivil toplum örgütleriyle beraber, ekolojistlerle beraber, gelin, birlikte hayata geçirelim diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)