Konu: | İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 73 |
Tarih: | 08.04.2025 |
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada sadece bir yasa teklifini değil, Türkiye'nin gelecek vizyonunu, kalkınma stratejisini ve çevresel sorumluluğunu bütüncül bir çerçevede ele alacağız. Görüşmekte olduğumuz İklim Kanunu Teklifi yalnız doğayı ve çevreyi koruma hedefiyle değil, aynı zamanda ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel geleceğini yeniden şekillendirme amacıyla hazırlanmış stratejik bir dönüşüm belgesidir.
Değerli arkadaşlar, şimdi, benden önce konuşan arkadaşları dinledim. Aslında gerek DEM PARTİ Grubu sözcüsünün gerek CHP'den son konuşmacı arkadaşın -çünkü ondan bir önceki konuşmacı konuşma yapmadı- bütün endişeleri, çevreyle ilgili endişeleri, sanayiyle ilgili endişeleri, karbon salımıyla ilgili endişeleri... Bakın, sizi temin ediyorum, bu yasanın bütün detaylarını okusaydınız, bütün sorduklarınızın karşılığı vardı zaten içinde. Şöyle bir şey düşününün -konuşmadan çıktım- bu yasayı yapmayalım, varsayalım olmadı; bir defa arkadaşlar, 2026'nın başında ihracatçılarımız, sanayicilerimiz ihracat yaparken neye tabi tutulacaklar biliyor musunuz? Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasına tabi tutulacaklar. Peki, bu nedir? Bu, Batı veya bunu yapan Emisyon Ticaret Sistemi... Şu anda 36 tane emisyon ticaret sistemi aktif hâlde, üstelik Çin'de de var bu. Şimdi, bunu yapanlar diyorlar ki: Siz bu üretimi, ihracatı gerçekleştiriyorsunuz, bu ihracatı yapmadan önce ham maddesini nereden buldunuz, nasıl çıkardınız? Üretimini nasıl gerçekleştirdiniz ve hangi enerjiyi kullandınız? Ürünü oluşturdunuz, peki, ticaretini neyle yaptınız? Yani temiz enerjiyle, yeşil enerjiyle mi yaptınız, yoksa karbon salımıyla mı yaptınız? Bunun hesabı belli, zaten dünyada bunun hesabı tutuluyor. O zaman ne olacak? Çıkarmayalım bunu. 2026 yılında ihracatçımız ihracat yaparken bunun Sınırda Karbon Düzenlemesiyle orada karbon vergisini Batı'ya verecek, buraya değil, ihraç ederken.
Peki, bunu çıkarmayalım -varsayalım- ithal ederken ne yapacağız? Normalde, ithal ederken, aynı zamanda bizim de ithal ettiğimiz mallarda bunlar bize ulaşana kadar karbon emisyonu yapmışlar mı, karbon salımı yapmışlar mı... Eğer bu yasamız varsa biz o zaman bunlardan ithal ederken biz de onlara aynı yöntemi uygulayacağız. Eğer biz bunu yapmazsak arkadaşlar... Bakın, ben yasanın anlaşılmamasını anlayamıyorum doğrusunu söylemek gerekirse.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Allah Allah!
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Bu olmazsa, 2026 yılında biz alırken de vergi vermiş olacağız çünkü salınmış bir karbonun vergisini almadan mal alıyoruz yani hem alırken zarardayız hem verirken vergi vereceğiz, yine zarardayız. Dolayısıyla basit bir hesap bu.
Şimdi, yasanın detaylarına geleceğiz.
AYTEN KORDU (Tunceli) - "Ticari yasa" deyin o zaman canım adına. Adına "ticari yasa" deyin o zaman.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Arkadaşlar, bakın, bu kürsüden seslenirken açıklamasını yaptım, sonra konuşuruz tekrar.
Şunu açıkça ifade etmek isterim ki Türkiye'nin...
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Komisyonda konuşacaktınız bunu. Neyi sonra konuşacağız?
AYTEN KORDU (Tunceli) - "İklim kanunu" demeyin o zaman yani. "İklim kanunu" demeyin "ticari kanun" deyin, biz ona göre konuşalım yani.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Komisyonda bunu konuştuk. Arkadaşlar, Komisyonda bütün detaylarıyla konuştuk.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sonra nerede konuşacaksınız?
AYTEN KORDU (Tunceli) - Mesele vergi alıp verme mi yani?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Benim konuşma tutanaklarımın hepsini bugün tekrar gözden geçirdim. Aslında onları bile okusaydınız bu kadar büyük muhalefet yapmaya gerçekten gerek yoktu veya sanayicilerinizle konuşsaydınız.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Ya, okuyoruz, okuyoruz; siz okuyun.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Ya, zorlama bir yasa değil ki bu, insanları zapturapt altına alma yasası da değil.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bizde sanayici yok, bizimkilerin hepsi emekçi.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - En büyük endişe duyduğunuz konu, bu karbon ayak izi takibi değil arkadaşlar. Bakın, bu karbon ayak izi takibi değil. Sosyal medyada çok görüşülüyor, çok konuşuluyor yani sanki dijital takip gibi karbon ayak izleri üzerinden, salınan karbon üzerinden insanların davranışları takip ediliyor, insanların eğilimleri, yönelimleri kontrol altına alınıyor; hiç alakası yok bunun. Tam tersine -şimdi konuşacağız- çevreyle ilgili Türkiye Cumhuriyeti'nin 2053 karbon sıfır hedefine ulaşması için olmazsa olmazlarından bir tanesi.
Bakın, bu bana neyi hatırlatıyor biliyor musunuz? Gençliğimizde gördük, nükleer santrallere karşıydık.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Karşıyız.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Burada konuşulanların hepsini duyunca o aklıma geliyor. Nükleer santrallere karşıydık, tamam ve AK PARTİ gelene kadar gerçekleşmedi bu. Ama ne kadar büyük bir acıdır; ne, biliyor musunuz? Fransa'nın elektrik üretiminin yüzde 65'i nükleer santralden elde ediliyor, birinci derece sanayi üretimlerinin yüzde 35'i yine nükleer santrallerden elde edilen enerjiyle oluyor ve üstelik de kural koyanlar ne yaptılar biliyor musunuz? Nükleer santrali "karbon emisyonu sıfır temiz enerji" olarak kabul ettiler.
Şimdi, Türkiye'nin geçmişine baktığımızda nükleer santralden bizi mahrum bırakan şu kırk yıllık geçmişe ne diyeceğiz? Ta AK PARTİ gelecek, ta işte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gelecek...
HASAN TOKTAŞ (Bursa) - Rusya'ya teslim eden zihniyete ne diyorsunuz?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - ...bütün eleştirilere rağmen bunu sağlayacak...
HASAN TOKTAŞ (Bursa) - Rusya'ya teslim eden zihniyete ne diyorsunuz?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - ...hiç olmazsa gelecekle ilgili...
Bakın arkadaşlar...
HASAN TOKTAŞ (Bursa) - Maliyetinin ne kadar dolduğunu biliyor musunuz?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - ...dünyada üretilen bütün enerjilerin yüzde 10'una yakını nükleer enerji, Avrupa'yı saymıyorum.
HASAN TOKTAŞ (Bursa) - Maliyetinin ne kadar olduğunu açıklar mısınız?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Türkiye'de yüzde sıfır. Neyse...
HASAN TOKTAŞ (Bursa) - 240 milyar dolarına mal oldu bu ülkenin.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, Türkiye artık çevreyi merkeze alan bir kalkınma modelini benimsemekte bu yasayla birlikte. Aslında biz şu anda neler yapıyoruz? Yalnız bugünün değil, gelecek kuşakların da yaşam hakkını gözeten bir anlayışı vazgeçilmez bir politika hâline getiriyoruz.
Bugün, burada, milletimizin zihnindeki soruları, kaygıları ortadan kaldıracak, umutlarını yeşertecek büyük bir vizyonu, bir çevre medeniyetini konuşuyoruz şu anda.
HASAN TOKTAŞ (Bursa) - Kanunda yazmıyor ki bunlar.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Onun altyapısını oluşturuyoruz.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Ya, iklime dair, doğaya dair hiçbir şey yok ya.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - İklim kanunu sadece bir teknik bir düzenleme değildir arkadaşlar, bu kanun Türkiye'nin iklimle mücadelesinde atacağı en kararlı, en kapsamlı, en stratejik bir adımdır.
Bakın, Sanayi Devrimi'nden bugüne kadar, şu anda sera gazı emisyonlarından dolayı sıcaklık dünyada ortalama 1,5 derece artmış. Neden? İşte karbon emisyonundan, karbon salımından dolayı artan sıcaklık.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Kömür santrallerini niye kapatmıyoruz Sayın Mustafa Bey? Kömür santrali yapımı devam ediyor.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Yine, atmosferdeki karbondioksit seviyesi normal değerlerin çok üstüne çıkmış, sanayi döneminde bu atmosferdeki karbondioksit salımı 280 birimken şu anda 420 birime çıkmıştır.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Benim bölgemde kömür santrali inşaatı devam ediyor, Hunutlu'da.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Buzullar eriyor, deniz seviyesi yükseliyor, aşırı hava olaylarının sıklığı, sayısı ve şiddeti her geçen gün artıyor arkadaşlar. Avrupa Çevre Ajansının yeni yayımlanan raporunda da belirttiği üzere, Avrupa genelinde ve ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz iklim havzasında sıcaklar dünya ortalamasının üstünde seyrediyor. Önümüzdeki yıllarda Akdeniz iklim havzasında tüm dünyaya kıyasla 2 veya 3 kat daha fazla artacak. Neden artacak? İnsandan kaynaklı karbon salımından dolayı artacak.
Değerli arkadaşlar, Dünya Meteoroloji Örgütüne göre, 2024 yılı şu ana kadar kaydedilmiş en sıcak yıl yani şu ana kadar dünyanın tarihi boyunca en sıcak yılını geçen yıl hepimiz yaşadık. Yine, Birleşmiş Milletlerin ortaya koyduğu araştırmalara göre son yirmi yılda sel, orman yangınları gibi yıkıcı afetlerin sayısında önemli artışlar meydana gelmiştir.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Sayın Demir, bunlar doğru ama bunları yaratan kriz ne onu söyleyin, ona ilişkin de düzenleme var mı?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Bu artışların ana sebebinin iklim değişikliği olduğu artık bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
SEMRA DİNÇER (Ankara) - ETS değil bunun çözümü, bunlara birlikte çözüm bulalım.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Bakın, bu söyledikleriniz doğru, bu krizi kimler yönetiyor, hangi politikalar yaratılıyor?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli verilerine göre bu bölgede sıcaklık 1,5 derece daha artacak. Kuraklık, orman yangınları ve aşırı hava olaylarına daha sık rastlar bir hâle geleceğiz.
SEMRA DİNÇER (Ankara) - Doğru, doğru; ne yapıyoruz?
AYTEN KORDU (Tunceli) - Bunlar doğru, bunlara ilişkin alınan önlem ne?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - "Doğru." diyorsunuz da bunun yolu karbonu engellemek, karbon salımını engellemek.
SEMRA DİNÇER (Ankara) - ETS'yle bunu yapıyorsunuz "Paran varsa kirlet." diyorsunuz.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Kimse ona karşı değil. Bunu engellemek için nasıl önlem alıyorsunuz?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Bunun tek çıkar yolu...
İBRAHİM AKIN (İzmir) - Bir tane engel politika yok bunun içinde, bir tane engel politikan yok.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Bir dakika...
Bununla birlikte, bir şey daha, 2014 ile 2025 yılları arasında, son on yıl dünya tarihinde kaydedilen en sıcak on yıl olarak tarihe geçmiş arkadaşlar
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Bunu herkes biliyor.
SEMRA DİNÇER (Ankara) - Ya, iyi biliyoruz bunları, doğru.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, küresel ölçekte yaşadığımız iklim krizi artık akademik tartışma boyutunu çoktan aşan bir duruma gelmiştir, hayatımızın tam ortasına yerleşmiş bir gerçekliktir bu. Gözlerimizi yumarak, bunu görmezden gelerek veya bunu yanıltarak, başka yerlere çekerek çözüme ulaşmamız mümkün değildir. Sel baskınlarıyla, kuraklıkla, orman yangınlarıyla, artan afet riskiyle artık her bir vatandaşımız bu gerçeği bizzat hayatında yaşamaktadır.
SEMRA DİNÇER (Ankara) - Ya, ne yapıyorsunuz ne?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Bu mesele artık yalnızca çevreyle ilgili bir meseleden ziyade kalkınmadan sağlığa, tarımdan şehirleşmeye, enerjiden ekonomiye kadar hayatımızın tüm alanlarını doğrudan etkileyen bir gerçekliktir bu ve Türkiye bu konuda yalnızca seyirci kalacak bir ülke konumunda değildir.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Mustafa Bey, 20 tane altın madeniyle ne orman bıraktınız ne sulak alan bıraktınız ne mera bıraktınız; yapmayın, bu nasıl bir...
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Konumumuz gereği, ithalatımız gereği, ihracatımız gereği, Akdeniz kuşağında bulunmamızdan dolayı biz bunları seyredecek durumda değiliz; oturup başımıza neler gelecek, onları bekleyecek durumu aşmış durumdayız.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Doğru söylemiyorsunuz! Ya, ne sulak alan kaldı ne mera kaldı.
SEMRA DİNÇER (Ankara) - ETS'yle mi çözüyoruz bunu?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Türkiye, tarih boyunca insanı, doğayı, medeniyeti, onları bekleyecek durumu aşmış durumdayız.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Ya, ne sulak alan kaldı ne mera kaldı.
SEMRA DİNÇER (Ankara) - ETS'yle mi çözüyoruz bunu?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Türkiye tarih boyunca insanı, doğayı, medeniyeti ve kültürü bir bütün olarak görmüştür ve birini diğerinden ayırt etmemiştir, bundan sonra da ayırt etmeyeceğiz. Bizim medeniyetimiz, toprağa sadece üretimin ötesinde, emanet gözüyle bakan bir inancın taşıyıcısıdır. Dolayısıyla, bugün sunduğumuz iklim yasasıyla yalnızca doğayı korumakla kalmıyoruz, medeniyetin yeni bir taahhüdünü de burada hep beraber oluşturuyoruz.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Ya, kimse bunlara karşı değil Mustafa Bey.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - İklim değişikliği yerel sorun değil, artık küresel bir gerçekliktir ama bizim en büyük problemlerimizdendir.
SEMRA DİNÇER (Ankara) - Sanki biz bilmiyoruz neyin ne olduğunu.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - İklim kanunu cumhuriyet tarihinde bu alanda yapılan ilk ve temel bir kanundur, böyle bir özelliği vardır. Bu kanunla yıllardır yönetmeliklerle, eylem planlarıyla, taktiklerle, strateji belgeleriyle yürütülen çalışmayı artık yasal bir zemine oturtuyoruz. Bu kanun Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız başta olmak üzere onlarca kamu kurumları, üniversite, sivil toplum kuruluşları, bilim insanları, özel sektör temsilcileri, sanayi temsilcileri ve yerel yönetimlerin katkısıyla hazırlanmış bir uzlaşmanın ürünüdür.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Bir uzlaşma değil, esas aldığınız kesim ne?
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Toplumsal uzlaşma yok, gerçekçi değil.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Bir uzlaşmayla yapılmamış bu. Hangi kesimleri esas aldığınızla ilgili bir şey.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Paris İklim Anlaşması'na taraf olan ülkemizin taahhütlerini yerine getirmesi, uluslararası itibarını güçlendirmesi ve "Sınırda Karbon Düzenlemesi" gibi uygulamalardan etkilenmemesi açısından bu kanun önemlidir.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Yarın Eskişehir'le ilgili altın madeni, iklim krizi yaratacak en önemli şeylerden birine imza atıyorsunuz. Bırakın ya!
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Arkadaşlar, 2026 yılında yürürlüğe girecek olan Avrupa Birliğinin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması kapsamında -demin de söyledim- eğer biz bu düzenlemeyi yapmazsak ihracatımız riskle karşı karşıya kalır.
SEMRA DİNÇER (Ankara) - Ya, kimsenin buna itirazı yok.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Yani bu kanun yalnızca çevreyi değil, ekonomimizi, üretimimizi, istihdamımızı da doğrudan etkilemektedir.
Değerli arkadaşlar, bu kanun 20 maddeden ve 2 de geçici maddeden oluşmakta, 3 tane de farklı yasada değişiklik öngörmektedir. Temel hedefi de 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşmak ve ülkemizin yeşil dönüşümünün hızlandırılmasını sağlamaktır.
Kanun 3 temel bölümden oluşuyor: Birincisi; genel hükümler, ilkeler, tanımlar. İkincisi; önemlisi, sera gazı emisyonlarının azaltımı ve iklim değişikliğine uyum faaliyetlerine dair düzenlemeler. Üçüncüsü; kanunla ilgili gelirler, finansmanlar, idari yaptırımlar, Emisyon Ticaret Sistemi'ne ilişkin hükümlerdir. Bu yapı sayesinde iklim değişikliğiyle mücadele çok yönlü ve bütüncül bir yaklaşımla ele alınmaktadır, alınacaktır.
Değerli arkadaşlar, şimdi buradan özellikle vatandaşlarımıza seslenmek istiyorum: Bu kanun bizim gündelik hayatımıza doğrudan müdahale getirmemektedir. Bu kanun bizim yaşam tarzımızı, tüketim biçimimizi zorla değiştirecek, işte karbon ayak izi gibi takip edilecek, davranışlarımızı yönlendirecek bir sistem değildir. Aksine, bu kanun bizim suyumuzun, soluduğumuz havanın temiz kalmasını, toprağımızın bereketini, çocuklarımızın geleceğini güvence altına almak için getirilmiş bir kanundur.
Evet, bu bir dönüşümdür ama bu dönüşüm asla zorlama değildir. Bu dönüşüm eğer kullanılırsa bir davettir, vatandaşlarımızın sırtına yük bindiren değil, yük alandır; cezalandıran değil, teşvik edendir -karbon emisyonunun azaltılması burada teşvikle neticeye ulaşıyor- dayatılan değil, iş birliği yapan bir kanundur.
SEMRA DİNÇER (Ankara) - Biz başka mı okuyoruz bu kanunu?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - İklim değişikliği, geleceğe dair bir kaygı olmanın ötesinde, bakın, içinde yaşadığımız çağın en büyük meydan okumalarından biridir. Bu kriz sadece uzaklarda değil, aynı zamanda Anadolu topraklarında da kendini gösteriyor, göstermeye başladı. Karadeniz'de art arda yaşanan sel felaketleri, Ege'de ve Akdeniz'de büyük orman yangınları, İç Anadolu'da tarımı tehdit eden kuraklıklar şu anda yaşadığımız gerçekliklerdir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Zenginler kirletti, fakirlere bedel ödetiyorsunuz.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Bugün artık iklim krizi bilimsel raporlarının diliyle değil, aksine, çiftçimizin ürünüyle, sanayicimizin enerji faturasıyla, vatandaşımızın nefes aldığı hava ve içtiği suyla konuşulmaktadır. Bu somut gerçeklik bizleri harekete geçirmek zorundadır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Niye oldu bunlar, niye? Dünyayı bu hâle kim getirdi? Doyumsuz sermaye. Ormanları talan ettiniz.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadelesi artık münferit projelerin konusu olmaktan çoktan çıkmıştır, kurumsallaşmış bir stratejinin konusu olmak zorundadır. Bu sebeple, iklim kanunu sadece bir çevre düzenlemesi olarak algılanmamalı, topyekûn bir kalkınma stratejisi olarak görülmelidir.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Zaten bir çevre düzenlemesi değil ki.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Değerli milletvekilleri, kanunla birlikte, özellikle yerel yönetimlerin yani belediyelerin bu sürecin en önemli aktörlerinden biri hâline geleceğini özellikle vurgulamak istiyorum çünkü çevreye dair mücadele ne yalnızca Ankara'dan yürütülebilir ne de sadece ulusal düzeyde çözülebilir durumdadır. İklimle mücadele bizim anlayışımızda yerelden başlamaktadır.
Her ilimizin kendine özgü riskleri, ihtiyaçları, potansiyelleri vardır. Dolayısıyla biz bu kanunla tüm illerimizin yerel iklim değişikliği eylem planlarını hazırlamasını zorunlu kılıyoruz. Bakın, bir daha söylüyorum: Tüm belediyelerimizin yerel eylem planlarını hazırlamasını zorunlu kılıyoruz. Bu planlar, yerel yönetimlerimiz ve taşra teşkilatlarımızın iş birliğiyle hazırlanacaktır.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Bunu da valiliklere vermişler, vali inisiyatifinde.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Belediye hiç bir yerde yok ki.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Böylece, her bir şehrimiz kendi çevresel geleceğini, kendi kalkınma vizyonunu yine kendi iç dinamikleriyle planlayacaklardır.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Başına valiyi vererek, vali inisiyatifinde. Vali canı isterse yapar, canı istemezse yapmaz, zaten çoğu kayyım.
CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) - Ya, söz al da konuş!
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Bu, aynı zamanda yerinden yönetim ilkesinin de temel bir gerçeğidir ve biz bu kanunla birlikte merkezî yönetim ile yerel yönetimler arasında örneklik oluşturacak bir iş birliği zeminini yakalamış oluyoruz.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Ama bu kadar manipülasyon olmaz ya! Gerçekten ya, bu kadar olmaz ya!
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Hangi maddede yerel yönetimler var, söyleyin de bakalım!
SEMRA DİNÇER (Ankara) - Yerel yönetimler yok!
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Bu süreçte belediyelerimizi siyasi ayrım yapmadan, kaynaklarla, teknik desteklerle desteklemeye devam edeceğiz.
SEMRA DİNÇER (Ankara) - Yok!
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Nerede belediyeler var ya!
SEMRA DİNÇER (Ankara) - Nerede var belediyeler?
AYTEN KORDU (Tunceli) - Vallahi Sayın Demir, pes ya!
BÜŞRA PAKER (İstanbul) - Bir dinle ya, biraz dinle ya! Arada nefes al ya!
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu kanun, sanayiden tarıma, şehir planlamasından su kaynaklarının korunmasına kadar her alanda sürdürülebilir politikaları hayata geçirmek için bir yol haritası sunacaktır.
MAHMUT DİNDAR (Van) - Belediyelerde ayrım yapmıyorsunuz, atadığınız kayyumlardan belli! Ayıp ya!
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Bu belediyeler nerede var?
AYTEN KORDU (Tunceli) - Pes! Gerçekten Sayın Demir, pes ya!
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - İklim değişikliğiyle mücadelede vatandaşlarımıza yük getirmeden, en az maliyetle...
AYTEN KORDU (Tunceli) - İnsan bu kadar mı yalanla...
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - ...sera gazı emisyonlarının azaltılmasında en etkin yöntemlerden bir tanesi de sizin karşı çıktığınız Emisyon Ticaret Sistemi'dir. İklim değişikliğiyle mücadele kapsamında uluslararası arenada gücümüzü gösterebilmek, yerli üretimimizi rekabetçi kılabilmek ve ülkemizi sürdürülebilir bir geleceğe taşımak için Emisyon Ticaret Sistemi'nden kaçamayız arkadaşlar.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Ya, şuna deyin ki: "Bütçemiz bitti, bütün varlıkları ticarete açıyoruz."
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Yapmayın, ihraç ederken ödeyeceksiniz, ithal ederken ödeyeceksiniz, şu anda ihraç ederken millete ödediğimiz parayı ne yapacağız biliyor musunuz?
AYTEN KORDU (Tunceli) - "Bütçe kalmadı, bütün varlıkları açtık ticarete." deyin.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Oraya ödemeyeceğiz, kendi üretimimizi yeşil enerjiyle ve yeşile dönüştüreceğiz. Yani Avrupalı sizden alacağı parayı ne yapıyor biliyor musunuz? Avrupalı kendi ithal ürünlerinden aldığı parayı kendi işçisine, kendi çiftçisine ve kendi üreticisine destek olarak sunuyor. Biz neden yapmayalım kendi ülkemize, Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşları olarak?
İklim değişikliğiyle mücadele kapsamında Türkiye bu sistemle hem kendi çevresel hedeflerini gerçekleştirecek hem de ekonomik dönüşüm sürecinde uluslararası platformda güçlü bir konum elde edecektir.
Avrupa Birliğinde uygulanmaya başlanan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması kapsamında ihracatçımız ülkemizde bir karbon fiyatı ödememiş ise Avrupa Birliği gümrüğünde bu fiyatın tamamını ödeyecektir. İklim kanunu çıkmaz ise, Emisyon Ticaret Sistemi'yle ihracatçımızı koruyamaz isek bakın, bu artacak olan fiyat ekonomimize her yıl çok ciddi bir yük hâline gelecektir.
Değerli arkadaşlar, şimdi, sonuna doğru geliyoruz.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ olarak biz bu süreci slogan değil eylem üzerinden yönetiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın "2053 net sıfır emisyon" hedefini açıklaması sadece bir hedef ilanı değil aslında bu konuda bir kararlılığın beyanıdır. "Yeşil kalkınma devrimi" olarak tanımladığımız bu yeni dönem Türkiye'nin büyümesinden vazgeçmeden ama doğayı da göz ardı etmeden ikisinin birlikte yürütülebileceğinin kanıtı olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Demir, lütfen tamamlayın.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Bize düşen görev iklim krizini yönetilemez bir sorun olmaktan çıkarıp yönetilebilir bir süreç hâline getirmektir ve bu, ancak güçlü bir yasal zeminle mümkündür; işte, bu yüzden bu kanun gereklidir.
Değerli arkadaşlar, bu kanun Türkiye'nin dünyadaki iklim mücadelesinin kararlılığının ilanıdır. Bu, çocuklarımızın geleceğine atılmış bir imzadır. Medeniyetimizin çevreyle olan ahlaki ilişkisinin bir yansımasıdır. Üretim ile çevrenin barışabileceğinin ispatıdır. Yerel ile merkezî yönetimin omuz omuza çalışmasının örnek bir modelidir. Gönül belediyeciliği ile gönül çevreciliğinin buluştuğu bir noktadır. Gelin bu kanunu siyasi gözlüklerle değil vicdan terazisiyle tartalım ve bu kanuna destek verelim.
Hepinizi saygıyla sevgiyle muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)