| Konu: | Meclis Başkan Vekili Sırrı Süreyya Önder’e, Meclisin 105'inci kuruluş yıl dönümüne, Meclis Başkan Vekili Gülizar Biçer Karaca’nın Anayasa Mahkemesi hükmünü okutturmasına ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 22.04.2025 |
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, Meclisin uzun ve zor gecelerini birlikte paylaştığımız Meclis Başkan Vekilimiz, İstanbul Milletvekilimiz ve değerli dostumuz Sırrı Süreyya Önder'in 15 Nisanda geçirdiği büyük rahatsızlık sonrası ve uzun ameliyatı sonrası tam şifayla aramıza dönmesi en büyük dileğimizdir. Sadece DEM camiasına değil onun üzerinde, Sırrı Süreyya'yı seven, edebiyata, sanata düşkünlüğüyle, barışa düşkünlüğüyle Sırrı Bey'e özlemini sunan herkese hem geçmiş olsun diyorum hem de Sırrı Süreyya Önder ve ailesine bir kez daha acil şifalar diliyorum.
Evet, yarın 23 Nisan olacak ve bu Meclisin 105'inci kuruluş yıl dönümünü kutlayacağız. Yüz beş yıl evvel neler olduğunu bilmeden bugünü anlayabilmek mümkün değildir. Tam yüz beş yıl evvel İstanbul İngilizlerin, İzmir'den Afyon'a kadar olan bölge Yunanlıların, Antalya İtalyanların, Gaziantep Fransızların işgalindedir ve böyle bir ortamda Samsun'a çıkıp Sivas-Erzurum hattıyla mebusları toplayarak Millet Meclisini oluşturan, Meclisi Türkiye'nin bütün renkleriyle birlikte teşkil eden ve oradan Meclis hükûmetini çıkararak Türkiye'yi bu işgalden kurtaran Mustafa Kemal Atatürk ve yoldaşlarını saygıyla, minnetle ve özlemle anıyorum ve elbette yüz küsur yıl sonra "Keşke Yunan kazansaydı." diyenleri de unutmayarak Mustafa Kemal Atatürk'ü ve ideolojisini anlamlandırabileceğimizi burada kayda geçirmek istiyorum.
Evet, birileri "Geldikleri gibi giderler." dediler bir takanın pruvasında. Üniforması üzerinden alındıktan sonra, Sevr Anlaşması'yla silahlarını bırakması talimatı olmasına rağmen Doğu Cephesi Komutanı olarak silahlarını bırakmayı reddeden ve üniformasız Mustafa Kemal'i "Hoş geldin Paşa'm." diye karşılayan Kâzım Karabekir'i de saygıyla anmak istiyorum ve elbette "Allah bu memlekete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın." diyen, İstiklal Marşı yazması nedeniyle kendisine teklif edilen parayı kirada oturmasına rağmen reddeden, Halkalı Mektebine yürüyerek gidip gelen Mehmet Akif Ersoy'u, ahlakını, inancını ve iradesini de burada saygıyla selamlıyorum ve nihayet, "Dört nala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim." diyen Nazım Hikmet'in direncini ve inancını da buradan selamlıyorum.
Evet, yüz beş yıl geçti; 23 Nisan 1920'de bu Meclisi kurduktan üç buçuk yıl sonra bu topraklarda bir tane düşman postalı bırakmadık, cumhuriyeti ilan ettik ve aynı Mecliste, aynı Gazi Mecliste çalışmaya devam ediyoruz. Şimdi, sormazlar mı "1929'da aynı zamanda çocuklara da bayram ilan ettiğiniz bu memlekette çocukların durumu nedir?" diye. Her 3 çocuktan 1'i okulda herhangi bir şey yiyemeden günü tamamlıyor ise acaba bizim durup düşünmemiz gereken ve oturduğumuz koltuklardan belki de utanmamız gereken bir zaman var mıdır? Başka bir şey daha söyleyeceğim: Bir milletvekilinin, seçilmiş milletvekilinin iki yıl geçmesine rağmen hakkını hukukunu koruyamayan ve buraya getiremeyen Meclisin bir başkasının hukukunu koruma konusunda başkasına, millete garanti verebilme hakkı ve yetkisi sizce var mıdır? Ben şimdi sorayım: Büyük bir kör dövüşüne dönüyor, bulunduğumuz yerden birbirimize konuşup duruyoruz. Evet, Meclis Başkan Vekilimiz Gülizar Biçer Karaca Anayasa Mahkemesi hükmünü okudu, okutturdu; Sibel Suiçmez, bizim Divan Kâtibimiz de bunu okudu. Bütün bu kısır tartışmalardan öte, bakalım ne diyor 15'inci madde? Meclis Başkan Vekilleri, Başkanın şahsının vekilleri midir acaba yoksa Başkanın Meclis Genel Kuruluna dair yetkilerini onun yokluğunda özgür iradeleriyle kullanacak olan Divan üyeleri midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Aksi durum, bir Başkan Vekilinin Meclis gündemini yönetirken her durumu Başkanın bilgisine sorması ve ondan onay alması gibi bir pratiği mümkün olmayan, yasama işlevinin mantığıyla izah edilemeyecek bir sonuç doğurmaz mı? Bu çerçevede, Sayın Numan Kurtulmuş'un "Hiçbir Meclis Başkan Vekili Meclis Başkanının iradesi hilafına, temsil ettiği makamın yetkilerini kullanamaz." ifadesinin normatif ve teamüli bir temeli yoktur ve olamaz.
İkincisi, acaba Danışma Kurulunun kararları bağlayıcı mıdır? Hukuki dayanağını Anayasa'dan değil İç Tüzük'ten alan Danışma Kurulunun amacı, siyasi parti gruplarının Millet Meclisi çalışmalarına katılmalarında uyum sağlamak ve bu çalışmalara yön vermektir. Başka bir deyişle, Danışma Kurulu kararları bağlayıcı değil görüş bildirici niteliktedir. Danışma Kurulu kararlarının bu niteliği hakkında doktrinde ve yargı kararlarında hiçbir tereddüt bulunmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Nihayet, soralım, bilgi sunma işlemi niteliğindeki Anayasa Mahkemesi kararının okutulması, işlemi, İç Tüzük'ün 49'uncu maddesinin son cümlesindeki yasağın kapsamı içinde bir işlem olarak görmemize neden olur mu? Bilgiye sunma işleminin bu niteliğiyle mahkeme kararının okunması şekliyle görüşme gerektiren bir işlem olmadığı şeklinde doktrinde ve akademide tam bir görüş birliği vardır; o hâlde soralım, ayıp olan nedir? Ayıp olan, Anayasa Mahkemesi kararını burada okuyamamaktır; ayıp olan, seçilmiş milletvekilini buraya getirememektir. (CHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla ben iki yıldır hücresinde bizim onun hakkında yapacağımız işlemi bekleyen Şerafettin Can Atalay'a...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın; sekizinci dakika.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - ...yalnızca Can Atalay'a değil Can Atalay gibi hukuksuz bir şekilde memleketin mapushanelerinde tutulan tüm tutsaklara buradan selam söylüyorum. Özgür ve demokratik bir Türkiye'de hep beraber adil bir şekilde çalışacağız.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)