GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 105’inci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması ile günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:79
Tarih:23.04.2025

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bugün, milletimizin tarihimiz boyunca hür iradesiyle verdiği en anlamlı cevaplardan birini anmak ve milletin iradesine sahip çıkma kararlılığımızı yeniden hatırlamak için bir araya geldik. Türkiye Büyük Millet Meclisi, çatısı altında sadece temsil yetkisini değil yüzyılların adalet arayışını, haysiyet mücadelesini ve geleceğe dair müşterek umutlarını da sığdırmıştır. 23 Nisan, bir başlangıç olduğu kadar aynı zamanda tarihimizde önemli bir diriliştir, önemli bir dönüm noktasıdır; milletin susturulamayacağının, işgale kayıtsız kalmayacağının, yıkılmış gibi görünen bir ülkenin küllerinden yepyeni bir devlet çıkarılabileceğinin ilan edildiği gündür. 23 Nisan 1920'de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi, sıradan bir devlet dairesi ya da basit bir siyasal organizasyon değildi; o gün bu çatı altında kurulan düzen, her zaman, milletin egemenliğini ilan etme azminin yansıması olmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri kimi zaman yoklukta, kimi zaman zorlukta olsalar da her daim milletin ruhunu taşıyarak konuşmuş, karar almış ve yol çizmişlerdir; her dönemde zamanın ruhuna cevap veren bir dirilikle, dirençle, milletle beraber yürüyebilmişlerdir. Burası, halk adına dar bir yönetim kadrosunun değil millî iradenin halkla birlikte karar aldığı yer olmuştur. Yüz beş yılı geride bırakan bu büyük yürüyüş bize göstermiştir ki egemenlik, sadece güçle değil meşruiyetle büyür; meşruiyetin asıl kaynağı da bizatihi milletin iradesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, devletimizin inşasında, milletimizin mefkûresinde, hukukunda ve vicdanında her zaman birleştirici bir rol oynamıştır. Kurucu Meclisimiz, silahların gölgesinde, işgallerin baskısında ama her zaman halkın duası ve cesaretiyle toparlanmayı bilmiştir.

Ulusal egemenlik, yedi düvelin gözü önünde imtihan vermiş bir milletin kendi onurunu, haysiyetini ve hürriyetini teminat altına alma çabasının da adıdır; halkın kendisini temsil eden kurumları aracılığıyla hakkını, hukukunu, emeğini ve onurunu koruyabildiği düzendir. Bugün bu çatının altında milletin iradesini temsil eden bizlere düşen görev, anayasal düzene olan inancı daha da pekiştirmek, halkın yönetime doğrudan ve eşit katılımını esas alan siyasi kültürü her alanda yaşatmaktır.

Yüz beş yıl önce bu Meclis milletimizin geleceğine yön vermek üzere toplandı. Bugün küresel gelişmelere ve toplumsal dönüşümlere baktığımızda benzer bir eşikle karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz. Elbette zaman değişti; toplumun ihtiyaçları, talepleri ve temsil biçimleri de çeşitlendi. Bu değişimin ışığında mevcut Anayasa'mızın ötesine geçen, zamanın ihtiyaçlarına cevap veren; sivil, demokrat, özgürlükçü ve kapsayıcı bir anayasa yapma vaktinin geldiğine inanıyorum. Anayasalar sadece bugünü düzenleyen teknik metinler değildir, aynı zamanda bir milletin ortak vicdanını, tarihsel birikimini ve gelecek tasavvurunu içeren toplumsal mutabakat zeminleridir. Bugünün dünyasında yönetime katılımın daha şeffaf, daha kapsayıcı ve daha çoğulcu bir çerçeveye oturtturulması artık bir tercihten çok bir zorunluluktur. Meclisimizin en temel vazifelerinden biri de bu zemini yeni bir anayasal uzlaşmayla güçlendirmektir. Yeni anayasa arayışımız geleceği daha adil, daha özgürlükçü ve daha demokrat kılmak içindir. Bu süreç toplumun tüm kesimlerinin kendisini içinde hissedebileceği, çoğulcu bir millî birlik ruhuyla yürütülmelidir. Bu nedenle yeni anayasaya, yalnızca siyasal bir tercih değil ekonomik, toplumsal ve kurumsal bakımdan da bir zorunluluk olarak bakıyoruz. Meclisimizin öncülüğünde aklıselim, katılımcı ve yapıcı bir sürecin kapılarını aralamayı da tarihî bir görev olarak addediyoruz.

Sayın milletvekilleri, dün Türkiye Büyük Millet Meclisinde, sizlerin oturduğunuz bu sıralarda yarının liderleri, bilim insanları, sanatçıları, sporcuları oturdular. Çocuklarımızın burada yer almaları sadece sembolik bir anlam taşımıyor, onun çok ötesinde çok önemli bir anlayışın da yansımasıdır çünkü Meclisimizin geleceği ülkesinin yarınlarını düşünen, ufku açık, bilgili, fedakâr nesillerimizin omuzlarında yükselecektir. Bu sebeple evlatlarımızın fikirlerine, taleplerine, eleştirilerine ve hayallerine kulak vermek nezaket olduğu kadar milletin bir parçası olmaları hasebiyle bizler için de bir sorumluluktur.

Sayın milletvekilleri, milletlerin büyüklüğü kendi sınırlarının ötesindeki acıya da ne kadar duyarlı olduklarıyla ölçülür. Bugün Filistin'de, Doğu Türkistan'da, Sudan'da, Yemen'de ve dünyanın birçok yerinde çocuklar yalnızca haklarından değil hayattan dahi mahrum kalıyorlar. Çocukların varlığının silindiği bu coğrafyalarda insanlığın ortak vicdanı açıkçası tehdit altındadır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin de farkı tam buradadır. Gazi Meclisimiz kendi çocuklarıyla birlikte tüm insanlığın çocuklarını da düşünüyor çünkü bu Meclis, aynı zamanda küresel vicdanın da yansıdığı bir yerdir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, ulusal egemenlik aynı zamanda barışın teminatıdır. 28'inci Dönem Meclisimizin en büyük gücü, halkın farklı siyasi kesimlerinin burada, bir arada, güçlü bir şekilde temsil edilmesinden kaynaklanmaktadır. Biz bu Mecliste işte, kardeşliği kalıcı kılacak uygulamaları, politikaları inşa etmekle sorumluyuz. Küresel belirsizliklerin arttığı, çatışmaların yaygınlaştığı bir dönemde Türkiye'nin terörle mücadelesi salt bir güvenlik meselesi olmaktan çoktan çıkmıştır. Örgütlerin eylemleri, yalnızca cana değil aynı zamanda toplumsal dayanışma duygusuna, adalet inancına ve ortak yaşama iradesine kastetmesi nedeniyle de yıkıcıdır. Bu çerçevede, terörsüz Türkiye, daha adil, eğitimli, kalkınmış, daha yüksek refaha sahip, adil paylaşımı içeren bir Türkiye demektir; aynı zamanda öfkenin değil dayanışmanın, umutsuzluğun değil ortak geleceğin hüküm sürdüğü bir Türkiye'dir. Bu ortamın gerçekleşmesinde bu Meclise tarihî sorumluluklar düşmektedir. Kardeşliğin ve millî birliğin egemen olduğu bir toplumun kurulması için hepimize düşen görev, kapsayıcı, adil ve çoğulcu bir toplumsal düzen inşa etmektir. Herkesin kendini eşit ve onurlu hissettiği bir Türkiye ve kimsenin dışlanmadığı bir toplumsal iklim, terörün beslendiği tüm zeminleri ortadan kaldıracaktır. Kalıcı huzur ve toplumsal güvenlik, adalet ve eşitlik ilkelerinin yansıtılmasıyla sağlanır. Artık bu coğrafyada terörü bir araç olarak gören hiçbir anlayışın meşruiyeti kalmamıştır. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Silahların susması, örgütlerin şiddetten ilanihaye vazgeçmesi, yalnızca bir temenni değil millî bekamız için hayati bir zorunluluktur. Toplumumuzun tüm kesimleri siyasi aidiyetlerini aşmak, birlikte yaşama iradesini esas alan yeni bir toplumsal mutabakatın zeminini kurmak durumundadır. Bu Parlamento bu iradeyi taşımaya muktedirdir. Terörün son bulduğu bir Türkiye'nin mümkün olduğuna yürekten inanıyor ve bu hedef doğrultusunda kararlılıkla çalışmaya devam ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, bugün burada dünyada yeniden şekillenen jeopolitik dengelere, yükselen otoriter eğilimlere, kutuplaşmaya ve uluslararası hukukun yok olmasına baktığımızda, Türkiye'nin yaşadığı demokratik tecrübesi çok daha anlamlı hâle geliyor. Egemenliğin halka ait olduğu bir sistem, aynı zamanda geleceğe ışık tutan bir sistemdir. Bu ışık, karanlık dönemlerde yolumuzu bulmamıza yardımcı olmuş, krizlerde pusulamız olmuş ve ayrıştırma provokasyonlarında da birliğimizi muhafaza etmemize vesile olmuştur. Bu Meclis bir devlet kurdu ve bir halkı ayağa kaldırdı. 23 Nisan, bir milletin yeniden dirildiği gündür; o gün, yetkinin halka emanet edildiği, halkın vekâletinin açıkça tecelli ettirildiği gündür. O günden bugüne Türkiye Büyük Millet Meclisi milletin iradesinin ta kendisidir. Esasında, medeniyetimizde halkın yönetime katılımı, sadece bir temenni değil yaşanmış, asırlar boyunca yaşanmış bir tecrübenin özetidir. Hacı Bektaş Veli'nin "Bir olalım, iri olalım, diri olalım." sözünden Ahi Evran'ın örgütlenme modeline, bu topraklarda halkın söz alma, fikir beyan etme ve yönetime ortak olma tecrübesi çok güçlüdür. Meclisimizin kuruluşu, işte bu kadim geleneğin çağdaş bir iz düşümüdür

Sayın milletvekilleri, devletin gerçek gücü, belki de en çok çocuklar için nasıl bir gelecek kurduğuyla ilgilidir. Bir toplumsal düzen kendi en savunmasız bireylerini ne ölçüde koruyabiliyorsa o ölçüde medenidir. Bugün burada kutladığımız 23 Nisan ruhu, milletimizin barışa, kardeşliğe, birlikte yaşama kültürüne ne kadar derin bir bağlılık içerisinde olduğunun da göstergesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışından bugüne uzanan bu asırlık yürüyüşte, her siyasi çalkantıda, her toplumsal kırılmada milletimiz çözümün adresi olarak Meclise yönelmiş, sesini burada aramış, selamını burada vermiş, sözünü buradan duyurmuştur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bizlerin asli görevi, ortak yaşamı adil, eşit ve saygın bir zeminde korumaktır.

Değerli milletvekilleri, demokrasinin dili, öfkeden değil nezaketten beslenir. Meclis çatısı altındaki her söz, sadece muhatabı olan milletvekillerine değil milletin vicdanına hitap eder. Hepimize yakışan, bu bilinçle hareket etmektir. Sözümüz sertleştiğinde gönüller kapanır, kalpler kırıldığında kurallar ve kanunlar da dağılır. O yüzden, toplumsal barışın ilk adımı, burada yükselen sesin saygılı, dengeli, vicdanlı ve çoğulcu olmasını sağlamaktır. Bizler bu Mecliste yalnızca yasa yapmıyoruz, bir arada yaşamanın iklimini de inşa ediyoruz. Karakterleri birbirine benzemeyen nice insanı aynı hukukun gölgesinde eşit kılmanın yolu, Meclisin tüm vatandaşlara ait olduğunu yeniden ve yeniden kanıtlamaktır.

Sayın milletvekilleri, bugün dünyanın dört bir yanında yaşanan gelişmeler bizlere tekrar gösteriyor ki toplumsal barış, ne dikte edilerek ne de sokakta filizlenerek gerçekleştirilir. Huzur ve barış iklimi bilinçli bir tercih, sabırlı bir inşa ve kalıcı bir mutabakatla mümkün olur. Bize bunu Meclis Başkan Vekilimiz, değerli arkadaşımız Sırrı Süreyya Önder vasıtasıyla yaşadığımız gerçek bir kere daha gösterdi. Sırrı Süreyya Önder kardeşimiz farklı siyasi görüşlerden insanların ortak kaygılar etrafında birbirine destek vermesinin mümkün olduğunu, toplumsal vicdanın her zaman diri kalabileceğini ve hiç şüphesiz, insan olarak kendi şahsi değerini de üzüntü verici bir haberle hepimize hatırlattı. Kendisiyle gösterilen bu dayanışma ruhu Meclisimizin taşıması gereken asil değerlerinden biridir. Sırrı Süreyya Önder kardeşime acil şifalar diliyorum; duamız, bir an evvel sağlıkla aramıza dönmesi ve çalışmalarına başlaması yönündedir.

Bu topraklar, binlerce yıldır acıyı ve sevinci birlikte taşıyanların toprağıdır. O yüzden, Türkiye Büyük Millet Meclisi hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm vatandaşlarıyla bağ kurmaktadır. Bu bağ ne kadar güçlü olursa egemenliğimiz de o kadar sağlam olur. Milletin Meclisi, milletin sesi oldukça hiçbir zorluk karşısında umutsuzluğa düşmeyeceğiz. Bugün yalnızca geçmişin hatırasına değil geleceğin inşasına da sahip çıkıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin güçlenmesi milletin birliğinin, toplumun huzurunun ve devletin itibarlı geleceğinin de teminatıdır.

Meclisler milletin evidir. Bugün bizler buradayız, yarın başkaları bizim yerimizde olacak ama millet hep yerinde ve daima ayakta olacaktır. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığında sadece bir milletin kurtuluş ümitleri yeşermekle kalmamıştı, aynı zamanda, bir medeniyetin yeniden ayağa kalkabileceği bir yolculuğa da başlamıştı; o yolculuk hâlen sürüyor, bizler o yolculuğun bugünkü nöbetçileriyiz.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin 105'inci kuruluş yıl dönümünde, o zor şartlarda, bir taraftan Millî Mücadele'yi verirken bir taraftan da ulusal kurtuluşumuzu temin etmek için en zor şartlarda mücadele eden, ardından, o günün şartları içerisinde cumhuriyetin ilkelerini, yollarını yavaş yavaş döşeyerek gerçekleştiren başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Birinci Meclisin bütün kahramanlarını saygıyla ve şükranla yâd ediyoruz. (AK PARTİ, MHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)

Ayrıca, ilk Başkanından bugüne kadar gelen ve öte âleme geçen bütün Meclis Başkanlarımızı, bu Meclis sıralarında oturup millete sadakatle hizmet etmiş olan bütün milletvekillerimizi saygıyla anıyoruz. Ayrıca, cumhuriyetin bugüne gelmesinde çok büyük emekleri olan, büyük fedakârlıklarıyla hayatlarını vererek canlarından vazgeçerek vatanımızı, bayrağımızı, birliğimizi koruyan bütün şehitlerimizi de rahmetle, minnetle, şükranla yâd ediyoruz. Bir kere daha, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nızı tebrik ediyorum.

Sözlerimi bitirmeden, bugün İstanbul'da yaşadığımız, öyle görünüyor ki fevkalade kuvvetli bir deprem dolayısıyla başta İstanbul halkı olmak üzere bütün milletimize geçmiş olsun dileklerimi ifade ediyorum.

Allah bu milleti her türlü kazadan, her türlü beladan korusun. Milletimiz var olsun, cumhuriyetimiz daim olsun diyor, hepinizi selam ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ, MHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)